Özdemir, özellikle son dönemde yaşanan gelişmelerin yatırım tercihlerinin yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacını doğurduğunu belirterek, “İhracatçılar dövize endeksli iş yapmamalı ve Rusya dışındaki muhtemellıkları artırma çabasında olmalı. Küçük yatırımcılar ise borsa ve özellikle hisse senedine yatırımı 2016 için düşünmesin. Döviz altına göre daha riskli, ancak hisse senetlerine göre daha az risk taşıyor. Altın, normal koşullarda zirvesine ulaşmak üzere olsa da koşullar pek normal değil. Unutulmaması gereken konu, altındaki bu durumun, siyasal gelişmelere çok duyarlı olması ve her an tersine çevirebilme ihtimali” diyerek uyarılarda bulundu.
Geçen Ocak ayında, ihracatın yüzde 21,17 azalarak 9 milyar 599 milyon dolara, ithalatın da yüzde 19,57 azalarak 13 milyar 366 milyon dolara gerilediğini belirten Yaşar Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Durmuş Özdemir, “Rakamlara baktığımızda dış ticaret hacminin yüzde 20, dış ticaret açığının yüzde 15 azaldığını görüyoruz. Bu rakamlar pozitif gibi gözüken boyutu, dış ticaret açığının azalması. Düşündürücü boyutu ise dışarıya satabildiğimiz üründe, neredeyse dörtte bir oranında bir azalma olması. İthalata bağlı ihracatı ile ciddi bir yapısal sorun barındıran dış ticaretimizdeki bu daralma, eğer alternatif pazarlar bulunamazsa içeride ciddi bir üretim azaltılmasını doğuracaktır” dedi.
Dış ticaretteki daralmanın önemli bir nedeninin Rusya ile yaşanan krize bağlı olarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerdeki azalma gibi görünse de tek gerekçenin bu olmadığını ifade eden Prof. Dr. Durmuş Özdemir, “Ekonomik gidişatın aşağı yönlü olması gerçeğinden hareketle, bu aşağı yönlü eğilimin nedenleri sadece ekonomik parametrelerden kaynaklanmıyor. Siyasal parametreler de ekonomik değişimleri tetikleyen önemli bir role sahip. Her şeyden önce 2016 yılının hisse senetleri açısından çok riskli ve tehlikeli bir yıl olacağı aşikar. Gelişmekte olan piyasalara son 10 yılda akan sıcak para eğilimlerinin artık tersine döndüğünü gözlemliyoruz. Finansal piyasalardaki türbülansın da altın ve gümüş talebini ciddi olarak arttırdığını görüyoruz” diye konuştu.
ALTIN NEDEN ARTIYOR
Altın fiyatlarındaki son dönemde yaşanan artışa dikkat çeken Özdemir, “Bu hafta biraz yavaşlasa da altın fiyatının zirvelere çıktığı herkesçe malum.
Altın fiyatlarını artıran aslında dört önemli neden var. Birincisi, fiyat yükselmesi beklentisi sonucu altına olan yatırım getirisinin arttığının gözlenmesi. İkincisi; güvensiz, riskli ortamda sermaye, kendisine güvenli liman buluncaya kadar altının güvenli liman oluşturması. Üçüncüsü; sermaye kaçışı ile birlikte, kaçamayan yatırımcıların altına sığınmak zorunda kalışları. Dördüncüsü ise bugüne kadar merkez bankası rezervlerinde diğer ülkelere göre pek fazla altın tutmayan Çin ve Rusya’nın da 2015’de altın rezervine yönelmeye başlaması.
Örneğin, ABD Merkez Bankası’nın rezervlerinin yüzde 72’sini altın oluştururken Çin’de yüzde 2 Rusya ise bu oran yüzde 13” diyerek altın fiyatlarındaki artışın nedenlerini sıraladı.Türkiye’de altın fiyatları artışında, ikinci seçeneğin son haftalarda önem kazandığını kaydeden Durmuş Özdemir, şunları söyledi: “Bu bağlamda, Türkiye ile Rusya arasındaki tansiyonun yükselmesi, Suriye’de yaşananlar, ekonomik riski artıran ciddi etkenler.
Güvensiz ve riskli ortamı oluşturan tabii ki sadece siyasal risk artışı değil, küresel anlamda finansal ve bankacılık sistemine olan güvenin azalması da önemli bir etken. Küresel sermaye akışları açısından asıl sorun bu. Bunun yarattığı sonuç, Türkiye’de döviz konusunda da güven sorunu doğururken altının peşine takılanları artırıyor. Unutulmaması gereken önemli konu ise altındaki bu durumun siyasal gelişmelere çok duyarlı olması ve her an tersine çevirebilme ihtimali.”
İHRACATTA YENİ PAZARLAR
Türkiye’nin ihracatta son yıllarda ülke sayısını artırsa da hâlâ belirli pazarlara bağımlı olduğunu söyleyen Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:“İhracatta pazar çeşitliliğimizi artırılmalıyız ki belirli bir bölgede bir siyasi istikrarsızlık veya ekonomik durgunluk meydana geldiğinde bu durum ihracatımızı etkilemesin. Rusya örneği ortada. Diğer taraftan, ihracat düşüşüne ekonomik değeri yüksek ürünlerde ihracat artışını sağlayarak karşı koymak gerekiyor.
Uluslararası rekabette güç kazanmak ve ekonomiyi istikrarlı bir şekilde büyütmek için imalat sanayinin milli gelir içindeki payının artması gerekli. Bunun yolu da sanayinin ve ihracatın katma değerini arttırmaktan geçiyor. Yüksek katma değerli üretim ve ihracata dayalı büyüme modeli, Türkiye’nin gündeminde üst sıralarda yer almalı.
Bu dönemde ihracatçılar, dövize endeksli iş yapmamalı ve Rusya dışındaki muhtemellıkları arttırma çabasında olmalı.”Küçük yatırımcıların borsa ve özellikle de hisse senedine yatırımı 2016 için düşünmemeleri gerektiğini anlatan Özdemir, “Döviz, altına göre daha riskli, ancak hisse senetlerine göre daha az risk taşıyor. Altın, normal koşullarda zirvesine ulaşmak üzere olsa da koşullar pek normal değil. Unutulmaması gereken konu, altındaki bu durumun, siyasal gelişmelere çok duyarlı olması ve her an tersine çevirebilme ihtimali” diye konuştu.
Kaynak: IHA
dikgazete.com