Analiz/Röportaj/Dizi/Tefrika

Donbass'tan Tatar gazeteci Ramil Zamdıhanov ile yazarımız İlber Vasfi Sel, Rusya - Ukrayna krizi üzerine konuştu

Ukrayna'dan bağımsızlığını ilan eden Donbass'ta bulunan Tatar gazeteci Ramil Zamdıhanov ile Rusya - Ukrayna krizi üzerine dikGAZETE yazarı İlber Vasfi Sel, son olaylar ve bölgedeki Tatar nüfus hakkında konuştu

Donbass'tan Tatar gazeteci Ramil Zamdıhanov ile yazarımız İlber Vasfi Sel, Rusya - Ukrayna krizi üzerine konuştu
05-03-2022 07:11

Özel Röportaj

Bugün, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizin başlangıç noktasına, Donbass’a gidiyoruz. dikGAZETE.com yazarlarından İlber Vasfi Sel tarafından Donbass’ta yaşayan Tatar gazeteci ve blogger Ramil Zamhıdanov ile gerçekleştirilen röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

:

İlber Vasfi Sel: Sayın Ramil Zamdıhanov, bizi kırmayıp sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz. Türk kamuoyu sizi tanımıyor. Okuyucularımıza kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Ramil Zamdıhanov: Benim adım Ramil Zamdıhanov. Ben gazeteci ve bloggerım. Çeşitli basılı yayınlarda da çalışıyorum ancak genel olarak bloglarda, özellikle kendi bloğum ve şahsi Facebook sayfamda yazıyorum.

- Geçen 8 yılda Donbass’ta neler yaşandığını bize kısaca özetleyebilir misiniz?

- Kısaca açıklamak gerekirse; 2014 yılının başında Ukrayna’da Donbass’ın da dahil olduğu bir olay gerçekleşti. Ben buna kişisel değerlendirmem ile “Darbe” diyorum. O sırada görevdeki Cumhurbaşkanı Yanukoviç devrildi ve ülkeden kaçtı. Kiev’de başka bir hükumet kuruldu. 

Genel olarak Donbasstakiler için konuşuyorum; bu olay anlaşılmazdı. Ben buradaydım (Donbass). Orada (Kiev) gerçekleşen bu olaya karşı, halk protestoları başladı. Yani yeni yetkilileri tanımıyorlardı. 

Bunun üzerine Kiev, Ukrayna’nın doğusunda gerçekleşen bu eylemleri “Rusya’nın Ukrayna topraklarını ele geçirme girişimi” olarak değerlendirdi ve burada askeri operasyon başlattı. O zamandan, 2014’ten beri; mevcut silahlı çatışmalar devam ediyor. 

2014 ve 2015 yıllarında çatışmalar çok fazlaydı. 2015 yılında ardı ardına, ikincisinin daha çok bilindiği, Minsk Anlaşmaları imzalandı. İlk Minsk Anlaşması imzalandıktan sonra kimse tarafından alınan eylem kararları uygulanmadı ve sonuç olarak fiili taraflar tarafından reddedildi. 

Şubat 2015’te ise Minsk’te hem Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri hem de Ukrayna makamları tarafından kabul edilen İkinci Minsk Anlaşması imzalandı. 

Tabir-i caizse, Rusya ve Batılı ülkeler anlaşmaların yerine getirilmesinin garantörü olarak hareket ettiler. Bundan sonra çatışmalar “akut” bir halde şimdiki aşamaya geldi. O zamandan beri, yani 2015’ten beri taraflar arasında çok ağır bir askeri çatışma var. 

Bir yanda Ukrayna diğer yanda Donetsk ve Lugansk hakları…

Ukrayna, bu durumu “Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışma” olarak değerlendirdi ve kendi cumhuriyeti ile oradaki “ayrılıkçı Ruslar” arasında bir savaş olduğuna inanıyordu. 

Elbette bu Ukraynalıların düşünce şeklidir. Rusya da benzer bir şekilde karşılık verdi. Çatışmanın Ukrayna topraklarında olduğunu ve Ukrayna ile oradaki adem-i merkeziyetçi “Halk Cumhuriyetleri” arasında olduğunu dile getirdi. 

Bu durum, Şubat 2022 tarihine kadar sürdü. Rusya, 2022’den önce Lugansk ve Donetsk’in bağımsızlığını tanımıyordu. Onları daha önce Ukrayna devletinin parçaları olarak görüyordu. 

Sonrasında sırasıyla Lugansk ve Donetsk’in devlet egemenliklerini tanıdı. 

Bu noktadan sonra, kelimenin tam anlamıyla, 3 gün içinde Rusya ile Ukrayna arasında askeri çatışma başladı.

- Eğer yanılmıyorsam siz de benim gibi Tatarsınız. Doğru mu?

- Evet.

- Peki şu an oradaki Tatarlar Ukrayna ve Donbass’ta yaşananlar hakkında ne düşünüyorlar?

- Bence buradaki Tatar nüfus, deyim yerindeyse, tüm halk olarak basitçe bir dayanışma halindedir. Herhangi bir savaşın kimse tarafından istenmeyen bir durum olduğuna inanıyoruz.

Bölgemizde yaşananlar, en hafif tabirle trajik bir durumdur. Elbette herkes askeri ve silahlı bir çatışmanın sona ermesini ister. Çünkü savaş demek, sivil halkın çektiği acı demektir. Evlerin yıkılması demektir. 

Savaşla alakalı her şey büyük bir sorun demektir. Bu nedenle hafta başında Donbass’ta bulunan çeşitli yerleşim yerlerinden gelen 500 Müslüman topluluk temsilcilerinin düzenlediği yuvarlak masa toplantısı sırasında Rusya Müslümanları Dini İdaresi ile iletişime geçildi. 

Tüm Müslümanlar olarak, askeri çatışmaların durması, her şeyin barışçıl bir şekilde çözülmesi, bölgede ve genel olarak her yerde barışın tesisi için dua edeceklerini vurguladılar.

-Biraz önce şimdiye kadarki süreci açıkladınız. Şu sıralar Tatar nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinde veya yakınlarında silahlı çatışmalar var mı?

- Silahlı çatışmalara gelecek olursak; çok yoğun bir aşamada. Öyle ki, deyim yerindeyse, taraflar ve muharip askeri birlikler birbirleri ile açık çatışmaya girdiler. 

Bölgede bombardıman var. Geçtiğimiz günlerde 2 balistik füze Donetsk topraklarına atıldı. 

Bu öyle bir şey ki, havanlardan büyük ve kalibreli roket sistemlerinden atılan ve ağır bombardıman yaratıyor. Tatar nüfusundan insanlar ölüyor mu? Ölmüyor mu? Bunu kestirmek şu an güç. “Bilmiyorum” demem daha doğru olacaktır. 

Endişe verici olarak söyleyebileceğim şey şu: Tatarların birlikte ikamet ettikleri ve daha önemlisi bugün Donetsk’te bulunan tek cami, şehrin Kuzeybatısında bulunuyor. Bahsettiğim yer, cephe hattına oldukça yakın bir nokta. 

Cepheye doğru düz bir hat çekecek olursak, yakınlığı 2 bilemediniz 3 kilometre. Silahlı çatışmalar orada alevlenirse ne olacağını kestirmek zor. Ancak şimdi çatışmalar yoğun olarak Donetsk’in güney tarafında devam ediyor. 

O bölgede kalan Tatar nüfus ise potansiyel olarak çatışma anında mücadele edeceklerdir. 

- 2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti hükumetinden yapılan sözlü açıklamaya göre Türkiye’de 5 Milyon Tatar yaşamakta. Türkiye’de ikamet eden tüm bu Tatarlar adına size bir sorum olacak. Türkiye’deki Tatar soydaşlarınızdan bir isteğiniz veya onlara bir mesajınız var mı?

- Biz şimdi kibarca bu yardımı reddederiz. Neden? Şimdi çatışmaların daha başındayız. Bu çatışmaların daha ne kadar devam edeceğini kimse bilmiyor. 

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, savaşın uzun sürebileceğini belirtti. Böylesine büyük bir ülke liderinin, şu anda gerçekleşen bu çatışma hakkında derin bir muhakeme yaptığını düşünüyorum. Çünkü böyle düşünmesi için oldukça açık sebepleri var. 

Muhtemelen durum daha da tırmanacaktır. Ancak bugünlerde böyle acil bir yardıma ihtiyacımız olduğunu söyleyemem. Yine de sorunlarımız yok demiyorum. 

Bu çatışmaların bir gün, iki gün ya da bir hafta içerisinde son bulacağını düşünmüyorum. Tatarlar da dahil olmak üzere tüm sivil halk için durum ortada. 

Olacakları tahmin etmeye korkuyorum. Allah, her şeyin hayırlısını nasip etsin. Ama durum pek de hayırlı olmayabilir. Zaten Donetsk şu an su sorunu yaşamaya başladı. 

Çatışmalar sırasında yaşananlar, şehri besleyen su şebekesini yok etti. Bombalar su kaynaklarını hedef aldı. Günde birkaç saat su geliyor. Belirli bir çizelge dahilinde su geliyor. Depolarımızda sularımız olmasa; şehir tamamen susuz kalacaktı. 

Türkiye’den şu an su getiremeyeceğimiz açık. Prensip olarak buradaki insani tablonun daha da ağırlaşacağını söylüyorum. Bu apaçık ortada. 

Şu sıralar ne kadar iyi olabilirsek, o kadar iyiyiz. Ama acil yardımlara ihtiyaç duymuyoruz. İhtiyaçlarımızın belki bir süre sonra ortaya çıkabileceğini düşünüyorum maalesef.

- Bizimle bu söyleşiyi yaptığınız için çok teşekkür ediyorum. Son olarak okuyucularımıza, Türkiye’deki Tatarlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- Sizin ilginize çok teşekkür ederim. Buradaki halkımızın kaderleriyle ilgilenmeniz bizi çok duygulandırdı. Bu çok güzel! Türkiye’deki tüm halka selamlarımı iletin. Onlara “Selam Aleyküm!” diyorum.

.

Konuşan İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com

İlber Vasfi Sel yazıları için tıklayın...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER