İşitme engelli anne ve babadan dünyaya gelen Neslihan Kurt, "ana dili" olarak tanımladığı işaret dilini ebeveynleri ile aynı kaderi paylaşanlar için mesleğe dönüştürdü.
Annesi doğuştan işitme engelli olan, babası ise küçük yaşta geçirdiği yüksek ateş nedeniyle işitme yetisini kaybeden Kurt, dünyada CODA (Children of Deaf Adults) şeklinde tanımlanan "ebeveyni işitme engelli olup kendisi işitme engelli olmayan çocuklar"dan biri olarak hayata gözlerini açtı.
Anne ve babasından işaret dilini, kardeşleri sayesinde de konuşmayı öğrenen Kurt, ebeveynine rehberlik etmek için öğrendiği işaret dilini meslek hayatına taşıdı.
İşitme engellilerin duygu ve düşüncelerini işaret diline çeviren Kurt, profesyonel olarak sürdürdüğü tercümanlık mesleğiyle iletişim köprüsü kuruyor.
Okan Bayülgen'in televizyon programında simültane tercümanlık yaparak işaret dilinin kullanım alanlarının yaygınlaşmasına katkı sağlayan Kurt, ekranlarda tercümanlık yapmasının yanı sıra kariyerine, seminerler ve eğitimler vererek devam ediyor.
Konuşmayı öğrenirken en büyük avantajları televizyon olduKurt, AA muhabirine, işitme engelli bir ebeveynin çocuğu olarak, birçok şeyi çok fazla sorumluluk alıp çabuk olgunlaşarak öğrendiğini anlattı. Kurt'un işaret dili tercümanlığını da kızı Ayça Aybüke Kurt yaptı.
Kurt, 42 yaşında olmasına rağmen yaşadıklarının kendisini yorduğunu ancak "kahramanı" olarak gördüğü anne ve babası sayesinde şu anki konumunda bulunduğunu ifade etti.
Kendisinin çok şanslı bir CODA olduğunu söyleyen Kurt, ablası ve ağabeyi sayesinde konuşmada gecikme yaşamadığını fakat ağabeyinin bu anlamda dezavantajlı bir çocukluk geçirdiğini belirtti.
Kurt, konuşmayı öğrenirken en büyük avantajlarının ise televizyon olduğuna dikkati çekerek, "Bazı uzmanlar diyor ya 'Televizyonla çocukları fazla muhatap etmeyin', ama biz 0-6 yaş arasında televizyonla diyaloğumuzu çok farklı yönde geliştirdiğimiz için otomatikman sesi alıp dile dökmek daha kolay oldu." dedi.
"Annemin bana 'kızım' diye seslenmesini isterdim"Çocukken ihtiyaç duyduğu anlarda annesi yerine ablasına seslenmek zorunda kalmasının kendisinde oluşturduğu etkiden bahseden Kurt, "Şu an kızım yanımda, bana her daim 'anne' diyebiliyor ve ben onu duyabiliyorum. Ben de annemin sesimi duymasını ve bana 'Kızım' diye seslenmesini isterdim ama bunu maalesef yaşayamıyorsunuz. Mesela ondan masal dinlemeyi çok isterdim." diye konuştu.
Kurt, CODA olan bir çocuğun aynı zamanda anne ve babasının ebeveyni olduğunu da belirterek, "Çünkü anne baba ne kadar yetişkin de olsa bir noktada çocuğa ihtiyaç duyuyor. Alışverişe, hastaneye, devlet dairelerine çocuklarıyla gidiyor. Çocuklar çok erken yaşta sorumluluk alıyor. Onun için birçok arkadaşım aynı şeyi söylüyor, 'Biz anne babamızın annesiyiz, babasıyız.' Hayata daha farklı bakıyorsunuz CODA olunca. Çünkü birçok şeyi önceden deneyimliyorsunuz. Daha olgun ve tecrübeli oluyorsunuz. Bence en büyük avantajı bu." ifadelerini kullandı.
Karakolda babasına tercümanlık yaptıKüçük yaştan itibaren anne ve babasının toplumsal hayattaki çevirmeni olduğunu ve tercüman olma kararında bunun etkisi bulunduğunu söyleyen Kurt, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"10 yaşındaydım. İstanbul'da engellilere ve yaşlılara ücretsiz kart yeni gelmişti. Yeni başladığı için bazı otobüs şoförleri bunun farkında değildi. O gün babamın yeğenine ziyarete gidiyorduk. Annem gösterdi kartını, muavin hiçbir şey demedi geçti, ben de geçtim. Babam gösterdi, adam başladı tuhaf tuhaf konuşmaya. Babam hissetti herhalde. 'Ne oldu?' dedi. Adam elini kolunu savurunca babam onu oturduğu yerden kaldırdı ve kapıdan dışarı attı. Ben çocuğum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Adam şikayetçi oldu. Karakola gittiğimizde onun çevirmenliğini yaptım. Bir çocuk için çok zor baktığınızda. Ama o zamanlar maalesef yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Sonra annemin menopoza girme süreci aynı yıllara tekabül etti. Daha çocuğum, bir kadının belli bir yaştan sonra menopoza gireceğini öğrendim ve bunu anneme anlatmaya çalıştım. Evde oturup dizi, haber anlatmak gibi değil. Bu farklı bir yoldu. 'Bu hayatta annem ve babam gibi çok sayıda insan var ve onlara karşı bir sorumluluğum var. Artık bunun bir meslek olması gerekiyor.' dedim. İnanın o zaman bir meslek değildi çevirmenlik. Çok uzun yıllar uğraştık ama artık kabul ettirdik."
"İşaret dili öğrenmek için kültürünü, gramerini, yapısını bilmek gerekiyor"Kurt sözlerini, işaret dili öğrenmek isteyenlere önerilerde bulunarak tamamladı:
"Kurslara gidilmeli ama oradaki hocaların biraz daha profesyonel eğitmen olması gerekiyor ki arkadaşlar daha net öğrensin. Bir dil öğrenmek için önce o dilin kültürünü, gramerini, yapısını bilmek gerekiyor. Bunları bilmeden kelime odaklı öğretmenin hiçbir mantığı yok. Bir çevirmen her yere yetişebilmeli. Biz her daldayız. Kongresinden tutun da toplum çevirmenliğine, dijital ve görsel çevirmenliğe... Bunların içinde bir sürü dallar var. Hepsinde varız. Ne oluyor? Siz yetiştirdiğiniz kişiyi o kadar iyi yetiştirmelisiniz ki oradan çıktığında bizim el verebileceğimiz insanlar göndermeniz gerekiyor. Ama maalesef yok. İşitme engellilere de destek olabilmek için bir şeyler yapmaya çalışırken, farkında olmadan köstek oluyoruz. Bunu daha sağlam kaynaklarla insanlarla işitme engelli arkadaşlarla öğrenirlerse daha güzel yerlere geleceğini düşünüyorum."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com