Sağlık

Doğum sonrası ilk bin gün çocuğunu geleceğini belirliyor

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), Hemşirelik ve Ebelik Yüksek Okulu Akademisyeni Dr. Emine Güllüelli, “Yeni doğan bir çocuğun ilk bin günü çocuğun biyolojik, fiziksel ve psikolojik geleceğini beliriyor” dedi.

Doğum sonrası ilk bin gün çocuğunu geleceğini belirliyor
18-12-2017 19:07

Dr. Emine Güllüelli, Yapılan araştırmalar ışığında, hamileliğin ilk gününden, çocuğun 2’inci yaş gününe kadar geçen sürenin yani, hayatının ilk bin gününün, uzun dönemde çocuğun sağlığını şekillendirmek için eşsiz bir fırsat olduğunu da vurguladı.

“Doğumun normal yolla gerçekleşmesi ve anne sütü teşvik edilmeli”

Doğumun normal yolla gerçekleşmesi ve anne sütü teşvik edilmelinin önemine dikkat çeken Dr.Güllüelli, "Tamamen fizyolojik bir süreç olan normal doğum gebeliğin, 38-42 haftaları arasında kendiliğinden başlayan sancılar ile, başı önde olan bebeğin kendisine ve annesine zarar vermeden vagina yolu ile anne bedeninden ayrılmasıdır. Vaginal doğumların yüzde 96’sı, baş geliş ile olmaktadır. Baş geliş dışındaki tüm gelişler ise, normal doğum değildir. Anne normal doğum sonrası birkaç saat içinde günlük aktivitelerine başlayabilir, istediği her şeyi yiyebilir, bebeğinin bakımlarını yapabilir ve bebeğini emzirebilir. Annenin anatomisine daha saygılı ve daha az travmatik bir işlem olan normal doğumda hastanede kalış süreci daha kısadır. Doğum sonrası, iyileşme süreci ve normal yaşama başlama süreci kısa olduğu için normal doğum daha ekonomiktir. Anne rahminin kasılmasını sağlayan oksitosin hormonu, anne sütünün gelmesini de kolaylaştırır. Normal doğum, bebek açısından da avantajlıdır. Anne karnında su içinde yüzen bebeğin; akciğerleri su ile doludur. Normal doğum sırasında, sıkışıp büzülen bebeğin akciğerleri; içindeki sıvıyı dışarı atarak, soluk alıp vermeye hazırlıklı olur. Anne ve bebek arasındaki duygusal bağ, böylece daha kısa sürede oluşur” diye konuştu..

“İlk bin gündeki yetersiz ve sağlıksız beslenme kronik hastalıkların artmasına neden olacaktır.”

Dr. Güllüelli, ilk bin gündeki yetersiz beslenmenin; kronik hastalıklar başta olmak üzere, psikiyatrik bozuklukların artmasına, fiziksel ve zihinsel gelişme ile metabolik fonksiyonlarda anomalilere neden olurken, hem de bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve dolayısıyla zatürre, ishal, menenjit vb. ciddi enfeksiyonların artmasına da yol açmakta olduğuna da dikkat çekti.
Üniversitelerin, sağlık personelinin ve tüm aydınların, eğitim ve beslenme konusunda daha bilinçli ve aktif bir eylem planı oluşturmak için çaba göstermeleri gerektiğini ifade eden Dr. Güllüelli, bu çabaların en önemli parçalarının ise; bebeklere anne sütü verilmesi, aileleri ilk bin gündeki beslenme konusunda eğitmek, vitamin, mineral ve mikrobesin desteklerinin verilmesi, doğum öncesi bakım ve çocukluk hastalıklarının tedavisi, tarım reformu ve gıda güvenliğinin sağlanması olduğuna dair vurgularda bulundu.
Dr. Güllüelli; toplumsal farkındalık anlamında da; “İlk bin günle ilgili olarak sektörlerin desteği de çok önemlidir. Özellikle üretilen besinlerin vitamin, mineral ve mikrobesinlerle zenginleştirilmesi, çeşitli besin destek ürünlerinin, diyetlerin üretilmesi anne ve bebek beslenmesini geliştirmede çok kıymetli bir adımdır. Devletin de bu faaliyetleri kolaylaştırıcı yasal düzenlemeleri, teşvikleri yapması, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine destek vermesi, bu alanda çalışan firmaların sayısını artırması gerekmektedir. Tüm sektörlerin konu ile ilgili, sosyal medya faaliyetlerini de artırmaları gerekmektedir. Gebelik sırasında, embriyo ve fetüsün gelişimi için, anne tek beslenme kaynağıdır. Annenin beslenme alışkanlıkları; anne sağlığını, fetüsün büyümesi ve gelişmesini ve çocuğun uzun vadeli sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olan gen ekspresyonunu doğrudan etkileyebilir” dedi.

Gebelik dönemi beslenmesinde dikkat edilmesi gereken noktalar

Gebelik dönemi beslenmesinde dikkat edilmesi gereken noktalara değinen Güllüelli, doğum öncesi dönemde en iyi beyin gelişiminin, belirli gebelik dönemlerinde alınan kilit besinlerin yeterli düzeyde kaliteli olmasına bağlı olduğunu belirterek, tüm besinlerin beyin gelişimi için önemli olduğunu vurguladı. Dr. Güllüelli, demirin ise, hemoglobin üretimi için gerekli olduğunu söyleyerek, “Demir eksikliği, başta düşük doğum ağırlığı ve anne de yüksek kanama riski olmak üzere, hem anne hem de fetüs için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Anne sütü; yeni doğanda optimum büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, enerji ve besin öğelerini içeren, biyo-yararlılığı yüksek, sindirimi kolay doğal bir besindir. Anne sütü ve emzirmenin hem bebek, hem de anne için, başta beslenme olmak üzere, sağlık, bağışıklık, gelişimsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden çok sayıda yararları vardır.

Her canlının sütünün kendisine ve bebeğine özel olması, anne sütünü yavrusu için benzersiz bir besin maddesi yapan bir özelliktir. Örneğin, erken doğmuş bebek için en ideal besin; yine kendi annesinin sütüdür. Çünkü; bebeğin o anda ihtiyaç duyduğu tüm maddeler, yalnızca kendi annesinin sütünde bulunmaktadır. Yaşamlarının ilk altı ay içerisinde, bebeklere verilebilecek en ideal besin anne sütüdür. İdeal bir besin olan anne sütü ve emzirme; bebek ve anne için sayısız yararlar sağlamaktadır. Sadece anne ve bebek için değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik boyutu düşünüldüğünde de, emzirmenin toplumsal yararları da gözardı edilmemelidir.”

“İlk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir”

Yeni doğan bebeğin, doğumdan sonra, ilk yarım saat içinde emzirilmeye başlanması gerektiğine de vurgu yapan Dr. Güllüelli, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesinin ve 6 aydan itibaren de, ek besinlere başlanması gerektiğini kaydetti. İki yaş ve üzerine kadar bebeklerin, ek besinlerle birlikte emzirilmeye devam edilmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Dr. Güllüelli açıklamasını şu şekilde tamamladı;“Gebelik dönemini içine alacak şekilde ilk bin gün, bebek için çok önemlidir. Bu bin günlük dönemde bebeğin, büyüme ve gelişme hızı oldukça yüksektir. Bu dönemde, hem bebeğin ve hem annenin sağlığı için doğru beslenme çok önemli. Bebek, mutlaka ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmeli ve su dahil hiç bir gıda verilmemeli. Hiç bir besin, anne sütü kadar değerli olamaz ve öncelikle bunu anne ve anne adaylarımıza anlatmamız gerekiyor. İlk altı aydan sonra ise; ek besinlere geçilmelidir. Çocuğun sevgisiz bırakılmaması da son derece önemli bir konudur. Emzirme sayesinde, anne ve bebek arasındaki bağın güçleneceği, sevgi anlamında da doyuma ulaşılacağı, çocuk ve annenin psikolojisine olumlu katkılarda bulunacağı gerçeği de ailelere anlatılmalıdır. Bunun yanında, doğal ürünlerin tercih edilmesinin de, bebeğin sağlığı açısından son derece önemli olduğu da, kesinlikle göz ardı edilmemelidir”

Kaynak: IHA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER