Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Işıksal katıldığı programda, kamuoyunun Kıbrıs’taki Türk tarafının ciddiye almadığını belirterek konuşmasını şu şekilde sürdürdü, “Türkiye’nin yaptığı her hamleyi de başarısızlıkla eşitlemeye çalışan bir kesim var. Onlara göre Türkiye, Kıbrıs davasına ihanet etmeye hazır, Türkiye kendi halkının menfaati için her şeyi yapmaya hazır ve bu doğrultuda da Kıbrıs Türk’ünü çok rahatlıkla feda edebilir. Bu kesim, bu görüşte olduğu için her çıkan malzemeyi bu şekilde kullanıyor. Kimse ne olduğunu incelemeden eteklerdeki taşlar döktü. Hemen bir kesim yaygaraya başladı. Öbür kesim ise tam ne olduğunu anlamadan başka tarafa kaydı.
“TÜRKİYE BİR DELİ CESARETİ İLE İMZA ATMIŞ”
Türkiye Avrupa Birliği’ne ilk başvuran ülkelerden birisi olduğunu ve aynı zamanda 1959-2016 süre zarfında Avrupa Birliği’ne aday olup da üyeliği sonuçlanmayan tek ülke olduğunu söyleyen Işıksal, “1963’te Ankara Anlaşması oluyor. Yani iki tarafta birbirini ortak olarak görmüş ve bu süreç resmi olarak başlamış.1973’de ek protokole göre iki taraf şöyle bir anlaşmaya vardı. Dediler ki; “22 yıl sonra Türkiye Gümrük Birliği’ni imzalayacak ve bu anlaşma çerçevesinde iki tarafın yerine getireceği şartlar var.” Gerçekten de 22 yıl sonra, 1995’de Türkiye Gümrük Birliği anlaşmasını imzaladı. Yine GAÜ ailesinden olan Murat Karayalçın dönemin Dış İşleri Bakanı olduğu zamanlarla ilgili şunu savunur; “Avrupa Birliği kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmedi. Mesela serbest dolaşım hakkı.” 1. olarak 1973’de yer almasına rağmen 1995’de yerine getirilmedi. 2. olarak da Türkiye’ye maddi yardım yapılmadı. Neden yapılmadı? Bu anlaşma çok ciddi bir anlaşma; yani, AB’ye üye olan ülkelerin üye olduktan sonra imzaladığı bir anlaşma. Türkiye ile benzer ekonomide olan ülkeler şu şartı koydu, “Tamam biz üye olduk ama gümrük birliği 7 yıl sonra yürürlüğe girsin.” Bu da çok haklı bir şey. Türkiye’ye bakıyorsunuz ne üyelik var, ne de tünelin ucunda bir ışık. Türkiye bir deli cesareti ile buna imza atmış ve o 4-5 yılda durumumuz felaketti. İthalat ve ihracat arasında çok büyük hacim açılmış. Daha sonra 95 yılından 2016 yılına kadar halen daha Avrupa bu şartları yerine getirmekte direniyor. Tabi Türkiye’nin de biraz bastırmasıyla kaçamaz noktaya geldi” dedi.
“TÜRKİYE, RUM KESİM’İNİ TANIMIYOR”
Işıksal, konuşmasında son olarak şu ifadelere yer verdi, “Şimdi yeni bir oyun yapmaya çalıştılar. Türkiye, Rum Kesim’ini tanımıyor. Bu noktadan ne elde edebiliriz, Türkiye’yi nasıl sıkıştırabiliriz noktasında şöyle bir şart koydu, “Sen de karşılığında tüm Avrupa Birliği üyelerine vizeyi kaldıracaksın.” Şunu demek istiyorum, bu kadar gürültü kopuyor ama bu doğal bir sürecin, yani Avrupa Birliği’nin yapmış olduğu mızmızlığın bir devamı. Sonuç olarak çok değişen bir şey yok.”
dikGAZETE.com