Bekler, " ’Bir sonraki deprem yada başka bir bölgede oluşabilecek başka bir depremi tetikler mi?’ sorusunun cevabı: Şu anki bilgilere dayanarak ve depremin özelliğine bakarak mümkün değil diyebiliriz. Çünkü bölgenin hem tektonik özellikleri hem de fayın kendi ayrı karakteristik yapısı gereği böyle bir şey söylememiz söz konusu değil" dedi. Meydana gelen şiddeti düşük depremlerin başka bir depremin öncüsü olmadığını belirten Doç. Dr. Tolga Bekler, "Fakat bunlar bir sonraki depremin öncülüğünden ziyade genellikle münferit diye tabir edebileceğimiz, boyu fay boyunun daha kısa olduğu ve fayların oluşturduğu depremler. ’Bir sonraki deprem yada başka bir bölgede oluşabilecek başka bir depremi tetikler mi?’ sorusunun cevabı: Şuan ki bilgilere dayanarak ve depremin özelliğine bakarak mümkün değil diyebiliriz. Çünkü bölgenin hem tektonik özellikleri hem de fayın kendi ayrı karakteristik yapısı gereği böyle bir şey söylememiz söz konusu değil" diye konuştu.
"BU TİP DEPREMLER HASSAS DURUMDAKİ HEYELANLARI HAREKETE GEÇİREBİLİR"
Yaşanan depremlerin yıkıcı özelliği olmadığını ancak bölgenin yapısı gereği hassas bölgelerde heyelan riski olduğunu belirten Doç. Dr. Tolga Bekler, "Burada benim en çok dikkatimi çeken yada uyarı niteliğinde olmasa dahil bilgilendirme niteliğinde söyleyebileceğim şey; bölgedeki bu tip depremler hassas durumdaki heyelanların dengesini bozabilme yeteneğine sahip. Geçmişte de bunları yaşadık. Özellikle de Güzelyalı ile İntepe arasındaki heyelanların mevsimsel yağışlardan sonra yer içerisindeki suyun yeteri kadar direne olamaması jeolojik yapıyı, heyelanların aktif hale getirmesi neticesinde bu gibi tehlikelerle karşı karşıya gelmemiz söz konusu" şeklinde konuştu.
"60 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN BU BÖLGEDE HENÜZ BÜYÜK BİR DEPREM YAŞAMADIK"
Büyük depremleri genelde; Biga-Yenice yada Saros Körfezi, Gazi Köy, Gelibolu açıklarında daha çok beklediklerini ifade eden Doç. Dr. Tolga Bekler, "Özellikle 1953 Gönen depreminden bugüne kadar neredeyse 60 sene geçmesine rağmen henüz bu bölgede benzer bir depremi yaşamadık. Yaptığımız çalışmalar bu depremin periyodunu tamamlamasına rağmen bir başka tehlike 1912 depreminin üzerinden 104 yıl geçmesine rağmen hala bu bölge sismik açıdan kitli diye tabir ettiğimiz, riskli olarak gördüğümüz bir bölge olması açısından da bizim için son derece önemli. Yerbilimciler olarak bizlerin en çok üzerinde durduğumuz iki bölgeden bir tanesi. Bir tanesi Yenice- Gönen bölgesi, bir tanesi de 1912 depreminin oluştuğu Tekirdağ-Mürefte ve Saros arasında kalan bölge" dedi.
"BUGÜNKÜ DEPREM İÇİN SÖYLENECEK ÇOK FAZLA SÖZ YOK"
Bugün art arda meydana gelen depremlerin heyelan tehlikesi dışında başka bir tehlike oluşturmadığını belirten Bekler, "Dolayısıyla bugünkü deprem için aslında çok fazla söylenebilecek bir şey yok. Münferit bir deprem. Oradaki fay sisteminin ürettiği bir deprem. Bir sonraki depremi tetiklemesi yada böyle bir tabiri pek fazla benim kullanmamam gerekiyor çünkü bunla ilgili elimizde bilimsel bir done yok. Fiziki olarak da imkansız. Enerji transferinin olması için iki fayın birbirine çok yakın olması lazım. Komşu olmaları gerekiyor. Ama tekrar ediyorum. Bölgedeki denge durumdaki heyelanları aktif etme söz konusu ve harekete geçirmesi söz konusu. Heyelan bölgesindeki yapıların incelenmesinde fayda vardır diye düşünüyorum. Depremi kuvvetli hissetmelerinin sebebi çok büyük olmasından dolayı kaynaklanmıyor. Depremin oluştuğu faya oradaki insanların yakın olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla iki üç saniyelik bir depremi hissettiler. Buda onları tedirgin etti. Biranda oluşan hareket ve sallantı insanlarda ister istemez haklı olarak da ’Acaba büyük bir deprem mi yaşadık? Yada büyük bir depremi yaşayacak mıyız?’ sorusunu gündeme getirebilir. Dediğim gibi bu ülke tektonik açıdan son derece aktif bir bölge" diye konuştu.
"6.5 VE ÜZERİ HER DEPREM ÇANAKKALE’DE ÇOK CİDDİ SES GETİREBİLİR"
6.5 ve üzerindeki her deprem Çanakkale’de çok ciddi anlamda ses getirebileceğini sözlerine ekleyen ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Tolga Bekler, "Bunun en güzel örneğini 2014’teki Gökçeada depreminde yaşadık. Hiç beklemediğimiz yapısal hasarlarla karşılaştık. Bu bağlamda bu konuya dikkat çekmeyi görev olarak atfediyorum. 6.5 ile 7,3 arasındaki depremler, Marmara Bölgesi’nin hakim depremleri yani ses getirebilecek özelliklere sahip depremlerdir. Ve baktığınız zaman neredeyse her 10 ile 30 yıl arasında Marmara’da yaşayan insanlarımız ve yapılarımız bu depremleri yaşıyorlar. Dolayısıyla bundan hiçbir şekilde kaçış yok. Bu depremler dönüş periyotlarını tamamladılar. Yine söylüyorum; 1912 ve 1953 depremi artık miladını doldurdu. Eli kulağında ben geliyorum diyor. Ama bugünün yarının hesabını yapmaktan ziyade, bunun önlemini almakta gecikmeyelim. Çünkü bu tür yer hareketlerinin etkileri uzun vadeli olabiliyor. Çünkü çok geniş bir alanı etkilediği için çözüm yolları da kısa sürede olmuyor. Onun için varsa eksiklerimiz biran önce tamamlamalıyız. Bakın Çanakkale’de hesler artık ön plana çıktı. Hidroelektrik santrallerimiz ve termik santrallerimiz var. Bunlarla ilgili mutlaka çok ciddi mühendislik çalışmaları yapılıyordur ama deprem faktörü bunları etkileyebilecek en önemli faktördür. Dolayısıyla bu faktörü göz ardı etmek bizim lüksümüz değil" şeklinde konuştu.
UTKU YAŞAR CÜCE
dikGAZETE.com