Genel

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Rejim ateşkese rağmen ilerlemeye çalışırsa bugüne kadar askerimiz ne yaptıysa onu yaparız

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "İdlib'de bu ateşkesi kalıcı hale getirmek için çalışmaları sürdürüyoruz. Ateşkese rağmen ilerlemeye çalışırsa bugüne kadar askerimiz ne yaptıysa onu yaparız." dedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Rejim ateşkese rağmen ilerlemeye çalışırsa bugüne kadar askerimiz ne yaptıysa onu yaparız
10-03-2020 17:40
ANKARA (AA) - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel temasları kapsamında önce NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile görüştüğünü hatırlatan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Özellikle İdlib bölgesindeki harekatımızdan sonra NATO, 4. madde kapsamında bir toplantı gerçekleştirdi ve bu toplantıda Türkiye'ye nasıl yardım edebiliriz, hangi konularda destek verebiliriz, bunlar değerlendirildi. Türkiye olarak da biz bugüne kadar Türkiye için uyarlanmış planlar vardı, o planların uygulanmayan kısımlarının uygulanması dahil istihbarat desteği, denizden, havadan, karadan, hava savunma sistemi, tüm bunları gündeme getirmiştik. NATO Genel Sekreteri tüm birimlerin, askeri birimler dahil bu konuda bir hazırlık yapmasını istedi ve bu hazırlıkların gayet güzel şekilde yapıldığını dün Sayın Cumhurbaşkanımıza söyledi."

Bu taleplerin bazılarının üye ülkeler, bazılarının ise NATO birimleri tarafından karşılanması gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, "Konya'daki Awacslar uçmaya başladı. İstihbari paylaşım dahil bazı destekler verilmeye başladı. Bundan sonraki süreçte NATO ile iş birliğimizi nasıl geliştireceğiz ve Türkiye'ye verilen sözlerin tutulması konusunda hangi adımlar atılacak bunları değerlendirdik." diye konuştu.

"AB'nin bugüne kadar verdiği sözleri tutmadığı açık"
Erdoğan'ın, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüştüğünü de hatırlatan Çavuşoğlu, bu görüşmede sadece sığınmacılar konusunun konuşulmadığını, Erdoğan'ın 1960'lı yıllardan bu yana AB tarafından Türkiye'ye verilen ve tutulmayan sözleri ve Türkiye'nin AB sürecini de samimi ve açık şekilde gündeme getirdiğini anlattı.

Türkiye'nin AB sürecindeki engellerinin "teknik sebepler olmadığını" belirten Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 18 Mart 2016 ortak muhtırası çerçevesinde Türkiye'nin hangi sözlerini yerine getirdiğini ve AB'nin hangi sözleri tutmadığını da vurguladığını söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel'in görüşmelerin "yapıcı ve olumlu havada geçtiğini" söylediğini aktaran Çavuşoğlu, "Yapıcı ve olumlu bir havada tüm gerçekleri de konuşmak lazım." dedi.

Türkiye ve AB arasında imzalanan 18 Mart Mutabakatı'nın "(AB) Türkiye'ye para versin, Türkiye de göçmenleri tutsun" anlamına gelmediğini dile getiren Çavuşoğlu, mutabakatın vize serbestisinden sığınmacıların gönüllü geri dönüşünün sağlanmasına ve terörle mücadeleden Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin hızlandırılmasına kadar birçok konuyu kapsadığını kaydetti.

Çavuşoğlu, "Bugüne kadar AB'nin özellikle verdiği sözleri tutmadığı açık." diye konuştu.

Türkiye ile AB arasındaki 18 Mart göç mutabakatının yüksek düzeyli diyaloğun devam etmesini de içerdiğini ancak AB'nin tam tersine Türkiye ile diyaloğu durduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, Türkiye'nin AB toplantılarına katıldığı zaman önemli katkılar sunduğunu, bu nedenle dün Brüksel'deki görüşmelerin önemli olduğunu aktardı.

Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde yeni bir döneme geçilip geçilmediği yönündeki soru üzeri şunları kaydetti:

"Yeni bir faza diyalog bakımından geçtik ama önümüzdeki süreçte gerçekçi şekilde bu ilişkileri yürütmek için adımları atmamız lazım. Adımların atılması ne demektir? Bir kere, AB'nin Türkiye'ye dürüst davranması lazım. Evet, Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı var ama AB'nin Türkiye'ye daha çok ihtiyacı var. Özellikle de küresel aktör olmak istiyorsa. O yüzden, AB'ye yalvarır bir ülke durumuna hiçbir zaman düşmedik, düşmeyiz de. Düşmek de istemeyiz. Ama her iki tarafın da birbirine yönelik yönelik yükümlülükleri var. Bu yükümlülüklerin yerine gelmesi lazım."

"Avrupa sınırları Türkiye-Yunanistan sınırından başlamıyor"
AB'nin, 18 Mart mutabakatına rağmen sığınmacıların geri dönüşlerine ilişkin bir adım atmadığını belirten Çavuşoğlu, İdlib konusunda Türkiye'nin Suriyelilerin barınabileceği koşulları sağladığını vurguladı.

Çavuşoğlu, "Hem (İdlib'den göç) gelmesin diyorsunuz hem de insanların burada yaşaması için (Avrupa'dan) hiçbir şekilde destek vermiyorsunuz." diye konuştu.

Brüksel'de AB yetkilileriyle bu konuda yapıcı görüşme gerçekleştirdiklerini söyleyen Çavuşoğlu, "Toplantının sonunda da 'AB ve Türkiye siyasi ve teknik görüşmeleri devam ettirsin' kararı çıktı." dedi.

Sığınmacılara ilişkin konunun birçok boyutu olduğunu belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Biz para peşinde değiliz. İlkeli bir tutum sergiliyoruz. Ayrıca 2016'nın şartlarıyla bugünün şartları, 2016 yılındaki göçmenlerin ihtiyaçlarıyla bugünkü göçmenlerin ihtiyaçları da değişiyor. O gün 7 yaşında olan bir çocuk artık bugün 16-17 yaşında. 10 yaşında olan birisi bugün 19 yaşında. Dolayısıyla o günkü ihtiyaçlarıyla bugünkü ihtiyacı tamamen farklı. O yüzden yeni şartlar çerçevesinde ilave neler yapmamız lazım, bunları oturup konuşacağız. Eğer 26 Mart'a kadar kendi aramızda bir mutabakat sağlarsak, 26 Mart'ta bir AB liderler zirvesi var, o toplantının gündemine de bu konular gelecek."

Çavuşoğlu, Türkiye'nin sığınmacılara açık kapı politikası uygulaması gerektiğini ve insan haklarını hatırlatanların, bunun tam tersi yönde adımlar attığını ve Yunanistan'ı da "Avrupa'nın sınırlarını koruyor" kılıfı altında güçlü şekilde savunduğunu belirterek şunları kaydetti:

"Avrupa'nın sınırları Türkiye-Yunanistan sınırından başlamıyor. Avrupa'nın sınırları Türkiye'nin güneydoğu sınırlarından başlıyor. Avrupa'nın sınırları, İran sınırından başlıyor, Boğaz'dan da başlamıyor. Suriye'den, İran'dan, Karadeniz'den, Irak'tan başlıyor. Avrupa'nın sınırları Yunanistan'dan başlamıyor. Daha da kuzeyden gidecek olursak, Avrupa'nın sınırları, yani büyük Avrupa'nın sınırları Azerbaycan'dan başlıyor. Kazakistan'ın bir kısmı da Avrupa sınırları içinde."

Avrupa'ya geçmeye çalışan sığınmacılar konusu
"Türkiye'den Avrupa'ya yönelen sığınmacıların sayısında yakın zamanda önemli artış görecek miyiz? Sınırdaki bekleyişlerin kolaylaşması ve sığınmacıların ihtiyaçları için tedbir alınacak mı?" sorusuna Çavuşoğlu, "Gerçekten sığınmacıların, Yunanistan sınırında gördüğü muameleyi görünce insan, insanlığından utanıyor." yanıtını verdi.

Sığınmacılara kaynar suların döküldüğünü söyleyen Çavuşoğlu, "Bu nasıl insanlık? Bir de medeniyetten, demokrasiden bahsediyorlar. Bize insan hakları dersi vermeye çalışıyorlar." diye konuştu.

Çavuşoğlu, "Türkiye'de böyle bir şey olsaydı tüm dünya ayağa kalkmaz mıydı? Kalkardı." ifadelerini kullandı.

Bakan Çavuşoğlu, Türk kurumların, bölgedeki sığınmacıların barınma, tedavi, yiyecek ve beslenme ihtiyaçlarına yardımcı olduğunu belirterek şunları kaydetti:

"Bu insanlar, gönüllü bir şekilde başka ülkelere gitmek istiyoruz diyorlar. Nasıl Türkiye'ye geldilerse başka ülkelere de gitmek istiyoruz diyorlar. Biz nasıl kapıları açtıysak, diğer ülkeler de uluslararası hukuk çerçevesinde işlemleri yapmalıdır. Bu uluslararası hukuka da aykırıdır, insanlığın tüm değerleriyle de çelişiyor. Tabii ki önümüzdeki süreçte ne kadar kişi gitmek ister, bunu önceden kestirmek mümkün değil ama yaz aylarında sizler de rakamları paylaşıyorsunuz. Yunanistan'a özellikle denizden giden göçmen sayısı da artıyor."

Türkiye'nin geçen yıl 455 bin düzensiz göçmeni yakaladığını ve çok sayıda kaçakçıyı tutukladığını hatırlatan Çavuşoğlu, "Bizim genel anlamda göçmen politikamız değişmedi ama gitmek isteyen bir insanı da zorla tutma yükümlülüğümüz yok. O da doğru değil." diye konuştu.

Bakan Çavuşoğlu, ilerleyen süreçte ne kadar sığınmacının gidip gitmeyeceğini bilemeyeceğini belirterek "Az da gitse çok da gitse her bir mültecinin de temel hakkı vardır, insanlık hakkı vardır. Dolayısıyla bu mültecilere bu haklar ve uluslararası hukuk çerçevesinde muamele edilmelidir." dedi.

"Suriye'de çözümün temel şartı çatışmaların durdurulmasıdır"
Türkiye ile Rusya arasında Moskova'da geçen hafta yapılan İdlib konulu görüşme, ateşkesteki durum ve ateşkesin ihlali halinde Türkiye'nin ne yapacağını değerlendiren Çavuşoğlu, "Her şeyden önce bu İdlib'deki Suriyeli kardeşlerimize yaramıştır." dedi.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin kendisine yönelik tehdidi sınırların ötesinde bertaraf etmek ve Türkiye'ye yönelmiş 1,5 milyona yakın göçmenin evlerine dönmesini sağlamak için çalıştığını vurguladı.

"Suriye'deki çözümün temel şartı sahadaki çatışmaların durdurulmasıdır." diyen Çavuşoğlu, İdlib'deki sahadaki sükunetin sağlanmasının önemine işaret etti. Çavuşoğlu, daha önce sağlanan ateşkes sayesinde Suriye Anayasa Komisyonunun Cenevre'de toplanabilmesini örnek gösterdi.

"Ateşkesle herkes olduğu yerde durdu." ifadesini kullanan Çavuşoğlu, gözlem noktalarını ve Türkiye'nin mevcudiyetini harita üzerinde gösterdi. Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Ateşkes anlaşması çerçevesinde M-4 yolunun güvenli bir şekilde trafiğe açılması var. Güney kısmını Ruslar denetleyecek, kuzey kısmını biz, yani ortak devriyeler. Bu yola rejim ya da radikal gruplar tarafından bir saldırı ya da müdahale olmayacak. Ateşkesi kalıcı hale getirmek için çalışmaları sürdürüyoruz. Biz iki başkanın mutabık kaldığı üzere dışişleri ve savunma bakanları olarak çalışmaları sürdüreceğiz.

M-4 yolunun trafiğe açılması konusunda 6 kilometre kuzeyinde ve 6 kilometre güneyinde neler yapılabilecek, hangi adımlar atılabilecek, bunu görüşmek için Rusya'dan bir heyet geldi. Bugün askeri makamlarımızla görüşecekler. 7 gün içinde burada askerlerimiz Rus askerleriyle birlikte bazı adımlar atacak. Ateşkesin kalıcı şekilde tesis edilmesi için atılması gereken adımlar var. Bunları da görüşmeye devam edeceğiz. Şimdiden bu bölgedeki bazı göçmenler evlerine dönmeye başladı. 'Burada ne işimiz var, girmeyelim, geri çekilelim' diyenler, ateşkes olunca da 'Niye ateşkes oldu' diyorlar. Vatandaşlarımızı, milletimiz gerçekleri görüyor. Bizim niçin burada olduğumuzu, burada olmamızın neler sağladığını biz de görüyoruz, vatandaşlarımız da görüyor. Buradaki mevcudiyetimiz de devam edecek."

Libya'ya asker gönderme konusundaki tezkereye eleştirileri hatırlatan Çavuşoğlu, "'Attığımız adım dengeyi, ateşkesi sağlayacak, sonra siyasi sürece geçişi sağlayacak' demiştik. Şimdi tüm dünya bunu kabul ediyor." dedi.

Türkiye'nin Libya'da önemli bir aktör olduğunu belirten Çavuşoğlu, Libya konusunda Türkiye olmadan hiçbir görüşme yapılmadığını söyledi. Çavuşoğlu, Hafter güçlerinin ihlal etmesine rağmen ateşkesin sağlandığını ve dengenin kurulabildiğini ifade etti.

"Rusya rejimi sert şekilde uyarmış"
Çavuşoğlu, Suriye'de ateşkesin ihlal edilip edilmediği konusunda ise "Dün bir ihlal oldu. Basit bir tabanca ya da silahla cam indirme olayı oldu. Fakat arkadaşlarımızın tespitine göre Rusya rejimi çok sert bir şekilde uyarmış." diye konuştu.

Türk ve Rus yetkililerin sürekli temas halinde olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Rejim ilerlemeye çalışırsa ne olacak? Rejim ateşkese uymazsa, bunu da Moskova'da net şekilde ortaya koyduk, bugüne kadar kahraman ordumuz, Mehmetçiğimiz, askerimiz, silahlı kuvvetlerimiz ne yaptıysa onu yaparız. Karadan onu yaparız. SİHA'larımız bugüne kadar rejim unsurlarını nasıl yok ettiyse, orada uçaklarmış, helikopterlermiş, tanklarmış, hava savunma sistemi ya da karıştırıcı ne varsa, kimyasal silahların ya da varil bombalarının yapıldığı tesislerin yok edilmesi dahil ne gerekiyorsa onu yaparız. SİHA'larımız tüm dünyada nam saldı. Herkes bizim SİHA'larımızı konuşuyor. Tüm dünyadaki yankısını görüyoruz. Eskiden bunları almak için başkalarına yalvarıyorduk. Ama şimdi herkes Türk SİHA'larını almak için sıraya giriyor."

Çavuşoğlu, İdlib krizi bağlamında ABD'nin Türkiye'ye sağlayabileceği somut desteklerle ilgili soru üzerine, ABD'den olumlu açıklamalar geldiğini söyledi.

"ABD istese bir Patriot'u yine getirip koyabilir. Hava savunma sistemi bu. Aynı şekilde istihbarat paylaşımı dahil, havadan, karadan bazı destekler verebileceklerini söylediler." diyen Çavuşoğlu, Amerikalı muhataplarının Türkiye'nin bu konudaki ihtiyaçlarını ve ne tür destekler verilmesi gerektiğini bildiklerini ifade etti.

Çavuşoğlu, "Her zaman olduğu gibi yine bu süreçte de ABD içinde farklı kurumlardan farklı sesler geldi. Dolayısıyla kimin ne söylediği değil, önümüzdeki süreçte nasıl bir destek verip verilmediğini göreceğiz." diye konuştu.

Patriot konuşlandırılmasına S-400'lerin mani olup olmadığına ilişkin bir soruyu Çavuşoğlu, şöyle yanıtladı:

"Bir Patriot'un konuşlandırılmasıyla S-400'ün ilgisi yok. Sınırda Türkiye'nin hava savunma sistemine ihtiyacı var. O nedenle S-400'ü aldık. Ama Patriot'un NATO çerçevesinde konuşlandırılması, S-400'ün alınmasına engel değil. S-400'ün Türkiye'de olması buna engel değil."

Çavuşoğlu, ABD'den Patriotları satma garantisi istediklerini belirterek "İçerideki süreçler ne ise bunları tamamlamak senin yükümlülüğün, benim değil. Kongre'ye gidip ben yalvarmayacağım 'siz izin verin de ben Patriot alayım' diye. Eğer satmak istiyorsanız kendi sürecinizi kendiniz tamamlarsınız. Alabiliriz. Ama bunu başka bir şarta bağlamak doğru değil. Biz de 'Bize burada geçici, hemen acil ihtiyacımız var bir tane Patriot sistemini kurarsanız sizden daha sonra alırız' demedik. Biz sizden doğrudan almaya hazırız dedik." değerlendirmesini yaptı.

NATO'dan da bu yönde talepte bulunulduğunu ve NATO Genel Sekreteri'nin bu konuda çalıştıklarını söylediğini aktaran Çavuşoğlu, "Uygulamayı görmemiz lazım. ABD'den olması da şart değil. NATO müttefiklerinin elinde Patriot var mı? Var." diye konuştu.

Çavuşoğlu, şu an Patriot'un Türkiye'nin satın alması gereken bir sistem değil, Türkiye'ye verilmesi gereken bir destek olduğunu vurguladı.

Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstediğimiz esasen hayali ve yeni şeyler değil. Her şeyden önce daha önce Türkiye için uyarlanmış savunma planları var. NATO'nun Türkiye'ye verebileceği desteğin paketinden bahsediyorum. Bunun için de uygulanan var ama uygulanmayanlar çok. Daha önce alınmış bir kararın uygulanması gerçekleştiği zaman, zaten fazla bir şey yapmaya gerek yok."

Türk-Amerikan ilişkilerinin ivme kazanması ihtimali ve S-400'lerin aktive olacağı tarihle ilgili soru üzerine Çavuşoğlu, "S-400'ün aktif hale gelmesi teknik bir konu. Daha önce konulan hedef nisandı. Arkadaşlarımız teknik olarak çalışıyorlar." dedi.

"ABD ile ilişkilerimiz üçüncü bir ülkeyle ilişkilerimize bağlı olmamalı"
Çavuşoğlu, ikili ilişkilerin kısa vadeli değil ancak orta ve uzun vadeli yol haritalarıyla stabil şekilde yürütülebileceğini dile getirerek şunları kaydetti:

"Bugün İdlib'den, Suriye'den dolayı 'Rusya rejimi destekliyor. Türkiye bir harekatı başlattı. Dolayısıyla Rusya ile ilişkilerde bir gerilme oluyor. Ben bundan yararlanayım' anlayışı olursa, yarın başka basit veya ciddi bir konudan dolayı tekrar geri adımlar atılır. Kimse fırsatçılık yapmasın. AB de Avrupa ülkeleri de ABD de fırsatçılık yapmasın. Gerçek anlamda müttefik olarak görüyorlarsa ve bundan sonra da görmek istiyorlarsa ve ilişkilerimizi bu çerçevede yürütmek istiyorlarsa, Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı sorunlar veya rahatsız olduğu konularda gerekli adımları atmaları gerekiyor. YPG/PKK yerine Türkiye tercih edilsin. FETÖ ile mücadelemize destek verilsin. Günübirlik hamlelerle ilişkiler gerçek anlamda iyileştirilemez. Kötü tablo çizmek için söylemiyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum. Bizim ABD ile olan ilişkilerimiz üçüncü bir ülke ile olan ilişkilerimize bağlı olmamalı."

Son dönemde devlet kontrolündeki Rus medyasında, Türkiye aleyhine propaganda içerikli haberlerin arttığı ve Erdoğan'ın Moskova ziyaretindeki bazı görüntülerin çarpıtıldığı yayınlar yapıldığı hatırlatılan Çavuşoğlu, Türk medyasında da bu kara propagandadan memnun olanlar bulunduğunu ve bu kişileri anlamadığını söyledi.

Söz konusu ziyarette, Erdoğan'ın kapıda bekletildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığına, bunu ortaya atanların protokol kurallarını bilmediğine işaret eden Çavuşoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Esas Rus medyasının yaptığı saygısızlıktır. Esasen Cumhurbaşkanımıza Putin de söylemişti, 'Size yapılan bir saygısızlık bana yapılan bir saygısızlık' demiştir. Rus medyasının bunu magazin haline getirmesi bile doğru bir şey değil. (Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov) Bunun kendi tutumları olmadığını, basının işte böyle seviyesinin düşük olduğunu bizzat söyledi. Şimdi ama bir gerçek var. Uçak düşürme hadisesinden sonra da yaşadık. Maalesef Rus medyası, Sputnik'te de aynı şekilde görüyoruz. Bazen Russia Today bunu pompalıyor. Hemen en ufak bir görüş ayrılığında kara propaganda başlatıyor. Biz bunu yapıyor muyuz? Geçmişte uçak düşürme hadisesinden sonra da çok ciddi kara propaganda yaptılar. Sonra ne oldu? Hepsini yediler, yuttular."

Yeni tip koronavirüs meselesi
Çavuşoğlu, "Yurt dışındaki Türk vatandaşlarından, koronavirüsten ötürü Türkiye’ye dönmeyi talep eden çok mu? Böyle durumlarda Bakanlığınız neler yapıyor?" sorusu üzerine, bu gibi durumlarda, yurt dışından Türkiye'ye gelmek isteyen Türk vatandaşları için gerekli çalışmaları yaptıklarını söyledi.

"Ama burada önemli olan, vatandaşlarımızın döndükten sonra karantinaya tabi tutulması ya da o ülkenin vatandaşlarımızın çıkışına izin vermesi gerekiyor ki birçok ülke ve şehirlerde de kısıtlamalar oldu." diyen Çavuşoğlu, vatandaşların Türkiye'ye geldikten sonra 14 gün karantinaya tabi tutulduğunu ifade etti.

Bakan Çavuşoğlu, "Şimdi yine İtalya'da ve İran'da bazı vatandaşlarımız var. Onlarla da temaslarımız var. İnşallah onları da Türkiye'ye getirip, aynı şekilde karantina sürecinden sonra inşallah evlerine sağlıklı şekilde dönebilirler." dedi.

Türkiye'nin yıl boyunca dünyanın neresinde olursa olsun ihtiyaç durumunda vatandaşlarına yardımcı olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçen sene 80 civarındaki vatandaşımız için yurt dışına uçak ambulans gönderdik ve vatandaşlarımızı ülkemize getirdik. Aynı şekilde koronavirüs konusunda, tabii daha hassas ve dikkatli davranıyoruz, o ülke seyahate izin verirse, orada karantinada değilse ve vatandaşımız da Türkiye'ye gelmek isterse, gelmek isteyen vatandaşlarımızı hiçbir zaman bırakmadığımız gibi bundan sonra da oralarda bırakmayız."

Çavuşoğlu, Türkiye'nin koronavirüsüyle mücadeleyi başından beri ciddiye aldığının altını çizerek, Türkiye'de herhangi bir vaka görülmemesine rağmen, yabancı katılımcıların da olması nedeniyle risk almamak adına Antalya Diplomasi Forumu'nu ertelediklerini anımsattı.

Koronavirüs konusunda Avrupa'nın hazırlıksız yakalandığını düşünüp düşünmediği sorusu üzerine Çavuşoğlu, "Avrupa'nın sağlık bakanı olmadığım için, Avrupa'nın aldığı tedbirleri değerlendirecek durumda değilim ama gördüğümüz bir şey var ki, Avrupa ülkeleri, ciddi boyuta gelmeden önce gerçek anlamda tedbir almadı. Bunu görebiliyoruz, bunu kolaylıkla söyleyebiliyoruz." dedi.

İtalya'nın dün sınırda ve şehirlerde seyahatleri kısıtladığını, maçları iptal ettiğini ancak genel anlamda gerekli tedbirleri yeni almaya başladığını belirten Çavuşoğlu, Bulgaristan'ın bu konuda daha duyarlı olduğunun altını çizdi.

Çavuşoğlu, bazı ülkelerin ciddiye aldığını bazı ülkelerinse yeni tip koronavirüsün ciddiyetini daha yeni anlamaya başladığını söyledi.

"Üçüncü sondaj gemimiz Doğu Akdeniz'e gidiyor"
Çavuşoğlu, üçüncü sondaj gemisinin Doğu Akdeniz'e gelip gelmeyeceği yönündeki soruya, "Evet, Cumhurbaşkanımız açıkladı. Üçüncü gemimiz geliyor. İlk iki gemimiz Kıbrıs etrafında sondajlarını devam ettiriyor. Bir tanesi 8. parselde Türkiye'nin kıta sahanlığı sınırları içinde sondaj yapıyor. Diğeri ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) ruhsat verdiği alanlarda bu çalışmaları sürdürüyor." yanıtını verdi.

Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'de hem kendi çıkarlarını hem de KKTC ve Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını kararlılıkla korumaya devam edeceğini vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Diğer taraftan Libya ile imzaladığımız deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasıyla bizim esasen, kıta sahanlığımızın batı sınırları daha önce belli değildi, şimdi bu anlaşmayla birlikte batı sınırlarını da belirledik. Dolayısıyla, kıta sahanlığımız daha da genişledi. Bu kıta sahanlığımızın içinde biz kendi gemilerimizle de sondaj çalışması yapabiliriz, bizimle bu konuda ortaklık yapmak isteyen ya da Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile ortaklık yapmak isteyen diğer ülkelerin şirketleriyle de, bu Katar şirketi de olabilir, İtalyan Eni şirketi de olabilir, BP de olabilir, ExxonMobil de olabilir. Herhangi biri olabilir veya Malezya'nın da biliyorsunuz, özellikle Hazar'da var Petronas, onların şirketi olabilir."

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Libya'nın kıta sahanlığı ile buluştuğu noktayı harita üzerinde gösteren Çavuşoğlu, Türkiye'nin kendi kıta sahanlığı içinde kendi şirketleriyle ya da anlaşabilirse başka şirketlerle çalışma yürütebileceğini söyledi.

Çavuşoğlu "Libya'nın kıta sahanlığı içinde de Libyalı şirketlerle ya da üçüncü ülke şirketleriyle ortak, Libyalılar da bunu uygun görürse, anlaşabilirsek yapabiliriz. Bu konularda da çok sayıda da görüşmeler de oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın muhataplarıyla görüşmelerinde de gündeme geldi. O ülkelerin şirketleriyle hem burada hem orada, Libyalılarla da anlaşırsak sondaj konusunda, yapabiliriz." diye konuştu.

Türkiye'nin kıta sahanlığının uluslararası denizcilik hukukuna ve Uluslararası Adalet Divanının kararlarına uygun şekilde belirlendiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, Türkiye'nin Libya ile anlaşmasının bu çerçevede yapıldığını ifade etti.

Çavuşoğlu, "Üçüncü (sondaj) gemiyle ilgili ise bu bölgede ihtiyaç duyarsak bu bölgeye, ama Karadeniz veya başka bir yerde ihtiyaç duyulursa ona göre tabii ki Enerji Bakanlığımız, Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda gerekli adımları atar." dedi.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER