Gündem

Dink cinayetinde FETÖ delilleri iddianamede

Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında FETÖ elebaşı Gülen, eski savcı Öz, gazeteciler ve jandarma görevlileri hakkında hazırlanan iddianamede, yaşanan tüm olayların FETÖ'nün kontrolünde gerçekleştiğine dair tespitlere yer verildi. - Anadolu Ajansı

Dink cinayetinde FETÖ delilleri iddianamede
25-04-2017 19:08

İSTANBUL

Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 51 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, öncesinde, cinayet sırasında ve sonrasında yaşanan tüm olayların FETÖ'nün kontrolünde gerçekleştiğine dair tespitlere yer verildi.

Hrant Dink cinayetine üçüncü iddianame hazırlandı

'Dink cinayeti Gülen'in başka düzen getirmek için başlangıç eylemi'

Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin açılan dava haricinde, cinayetin FETÖ ile bağlantısını ortaya çıkaran İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 122 sayfalık iddianamenin detayları belli olmaya başladı.

İddianamede, Dink cinayetini gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin, eylemi başından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları ve denetlendikleri, cinayetin işlenmesine nezaret ettikleri, potansiyel şüphelileri ve eylemi gerçekleştirenleri bildikleri halde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda Dink'in öldürülmesini engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri belirtilerek, cinayet sonrasında örgütün amaçları ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı oluşturmak için tetikçi Ogün Samast'ın elinde Türk Bayrağı olduğu halde fotoğraf ve görüntülerini alarak medyadaki tetikçileri aracılığıyla yayınladıkları vurgulandı.

"Şüphelinin teşhisi örgütü ortaya çıkaran delillerden biri"

FETÖ'nün bugüne kadar yaptığı eylemlerin sıralandığı iddianamede, şüpheliler Metin Canbay ve Yakup Kurtaran'ın, örgütün şifreli mesajlaşma programı "ByLock" kullanıcısı olduğu belirtildi.

Soruşturma kapsamında ifadesi alınan İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Uzman Çavuş Yusuf Bozca'nın ''Şüpheli Muharrem Demirkale'nin, askeri hiyerarşik yapıda alt rütbede görev yapan astsubaylar Şeref Ateş ve Yavuz Karakaya'ya 'abi' diyerek hitap ettiğini beyan etmiştir. Şüpheli Bozca, diğer şüphelilerden Emre Cingöz ve Ali Barış Sevindik'i güvenlik kameralarına yansıyan kayıtlardan teşhis etmiştir. Bu durum şüphelilerin FETÖ/PDY içinde, yasal hiyerarşi dışında örgütsel bir yapılanma ve konumda bulunduklarını da teyit etmektedir.'' denildi.

Ogün Samast'ın İstanbul'a geldiği bilgisinin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince bildirilmesi üzerine, şüpheli Muharrem Demirkale'nin TİM Komutanı olduğu Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri şüphelilerce keşif çalışması yapıldığı belirtilen iddianamede, şüpheli Demirkale'nin emri altındaki diğer şüpheliler Yavuz Karakaya, Bekir Yokuş, Emre Cingöz, Ecevit Emir, Hacı Şefik Şimşek ve Eyüp Temel'in görev kayıt defterine göre farklı yerlerde bulunmaları gerekirken, cinayet mahalli ve çevresinde bulunduklarının cep telefonu sinyal baz bilgileri ve güvenlik kamera görüntülerinden tespit edildiği vurgulandı.

İddianamede, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü ASAF biriminde görevli şüpheliler Şeref Ateş, Mustafa Küçük, Miktad Özbek ve Musa Yıldırım'ın cep telefonlarının 19 Ocak 2007 günü saat 14.00'den itibaren Dink'in ikameti ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayınevi çevresinde sinyal bilgisi verdiği belirtildi.

Ogün Samast'ın ifadesine yer verilen iddianamede, "Samast, olay günü olan 19 Ocak 2007'de kendisini siyah renkli Renault marka bir araçtan inen şahısların takip ettiğini, daha sonra takibe katılan şahısların arttığını söylemiş, güvenlik kamera görüntülerinden, şüphelilerce kullanılan siyah renkli ve mavi renkli iki araç tespit edilmiştir. İstanbul İl Jandarma Komutanlığıyla yapılan yazışma sonucu cinayetin işlendiği gün Jandarma Komutanlığına ait 734531 Askeri, 34 BCD 22 plakalı siyah renkli Renault Clio marka araçla şüpheliler Yavuz Karakaya ve Bekir Yokuş'un, 734648 Askeri, 34 R 0844 plakalı mavi renkli Fiat Albea marka araçla şüpheliler Emre Cingöz ve Eyüp Temel'in görev yaptıkları belirlenmiştir.'' bilgisi yer aldı.

"Cinayet sürecini kayda almışlar"

İddianamede, fail Ogün Samast'ın Samsun'da otogarda yakalandıktan sonra İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce de çekilmiş görüntülerinin 8 Eylül 2016'da yazılı ve görsel medyada yayınlanması, bunların soruşturma dosyasındaki görüntüler olmaması üzerine savcılığa getirilen Samast'a görüntülerin izlettirildiği anlatıldı. İddianamede, şunlar kaydedildi:

''Samast'a, Samsun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde yanında oturan sivil şahsın elindeki telefon ekranından Yasin Hayal ile konuştuğu,ankesörlü telefon önünde sigara içip beklerken çekilen görüntülerinin izletilmiştir. Samast, bu görüntülerin iş yeri güvenlik kamera görüntüleri olmadığı, caddenin karşısında park halinde bulunan kendisini takip eden şahısların kullandığı siyah renkli Renault marka aracın yakınında bekleyen, kendisini takip eden şahıslarca çekilmiş fiziki takip görüntüleri olduğu beyanında bulunmuştur. Samast'ın ifadesinde bahsettiği görüntüleri izleten sivil giyimli şahsın Samsun İl Jandarma Komutanlığı Şube Müdürü şüpheli Murat Bayrak olduğunu tespit edilmiştir.''

İddianamede, Samast'ın beyanına göre şüphelilerden Muharrem Demirkale'nin yönlendirmesi ve koordinasyonu altında görev yapan şüpheliler Karakaya ve Yokuş'un, fiziki takip kameralarıyla Ogün Samast'ı bulunduğu yere göre, caddenin karşısından yatay ve yüzüne yakın çekim yapacak şekilde kayda aldıkları aktarılarak, cinayetin öncesi ve sonrasıyla tüm sürecin FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda kullanmak üzere kayıt altına alındığı belirtildi.

Gözaltına alınan Ogün Samast'ın eline Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerince deyim yerindeyse zorla, ısrarla Türk bayrağı tutuşturularak kayda alınan görüntülerinin bir kısmının şüpheli Ercan Gün tarafından örgütün amaçları doğrultusunda terör örgütüyle iltisaklı medya kuruluşlarına servis edildiğine dikkati çekilen iddianamede, Samast'ın, "Yapılan plan gereği öldürülen Hrant Dink'in cesedinin başında Türk bayrağı açacaktım. Çevrenin kalabalık olması ve öldürülmekten korktuğum için üzerimde taşıdığım Türk bayrağını açamadan kaçmak zorunda kaldım." şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, kamuoyu etkisi ve algısı yaratabilmek amacıyla Samast'ın maktulün başında korkusundan açamadığı Türk bayrağının Samsun TEM Şube Müdürlüğünde eline tutuşturularak açtırıldığı kaydedildi.

İddianamede, söz konusu fotoğrafların terör örgütü tarafından Dink cinayeti ile hedeflenen algının yaratılabilmesi amacıyla medya kuruluşlarına servis edildiği ifade edilerek, hedeflenen algının oluşturulmasından sonra FETÖ/PDY'nin amacı doğrultusunda asker ve emniyet bürokrasisini hedef alan tasfiyeye dönük soruşturmalara başlandığı anlatıldı.

Ercan Gün'ün rolü

İddianamede, FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996'da muhabirliğe başlayan şüpheli Ercan Gün'ün, Fox TV Haber müdürü olarak çalıştığı belirtilerek, şüphelinin, Hrant Dink cinayetinin işlendiği gün FETÖ/PDY üyeleri Adem Yavuz Arslan, M. Faruk Mervan ve Ekrem Dumanlı ile cinayet sonrası yoğun telefon irtibatlarının bulunduğu aktarıldı.

Şüpheli Ercan Gün'ün, 31 Ocak 2007'de örgüt mensuplarınca gönderildiği Samsun'da cep telefonundan Samsun İl Jandarma Komutanlığı santral numarasını aradığı, bir süre görüştükten sonra telefonu kapatarak jandarma görevlileri ile gizli bir buluşma gerçekleştirdiği algısını yarattıktan sonra İstanbul'a geri döndüğü belirtildi.

Şüpheli Gün'ün 30 Ocak 2007'de, kaçak olarak yurt dışında bulunan FETÖ/PDY'nin medya mensupları Ekrem Dumanlı, Adem Yavuz Arslan ve Mehmet Faruk Mercan ile emniyet mensuplarının örgütsel konumda "abi"liğini yapan avukat Halil İbrahim Koca ile buluştuğu anlatılan iddianamede, kendisine haber olarak yayınlayacağı görüntüler burada verilmesine rağmen bunların Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için Gün'ün 31 Ocak 2007'de Samsun'a gönderildiği anımsatıldı.

Tutuklu şüpheli Ercan Gün'ün yayınlandığı görüntülerin, Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne network üzerinden gönderdiği 44 saniyelik kayıtlar olduğu belirtilen iddianamede, söz konusu görüntülerin Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekilmiş gibi şüpheli Ercan Gün tarafından 1 Şubat 2007'de yayınlanmasıyla Hrant Dink cinayetinin arkasında ''ulusalcılar''ın olduğu algısı yaratılarak, Ergenekon operasyonlarının zeminin oluşturulduğu ve cinayetin medya tetikçiliğiyle oluşturulan kumpasla başarıyla yerine getirildiği vurgulandı.

"Devrem bizden biri olduğunu neden söylemedin?"

İddianamede, suç tarihinde Samsun İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü olan ve halen Çankırı İl Emniyet Müdürü olarak görev yapan Fikri Yalman'ın şu ifadesine yer verildi:

''27 Ocak 2007'de aynı zamanda devrem olan İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer telefonla arayarak 'Devrem bu yakalamayla ilgili elinizde bilgi, belge, görüntü ne varsa gönderin.' dedi. Network üzerinden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne bizim kendi görüntümüzü ve o ana kadar temin ettiğimiz bilgi ve belgeleri üst yazı ile gönderdik. 1 Şubat 2007'de Fox TV'de akşam ana haber bülteninde bizim şubemizden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen 44 saniyelik görüntünün Ercan Gün tarafından 'Samsun otogarda Jandarma tarafından çekilen görüntüler' anonsuyla yayınlandığını gördük.

Fox TV'de görüntüler yayınlandıktan birkaç gün sonra Yılmazer network üzerinden telefonla arayarak 'Devrem görüntülerde sivil olan kişinin bizden olduğunu neden söylemedin?' diyerek sitem etti. Bahsettiği kişi Güvenlik Şube Müdürü Vekili Yakup Kurtaran'dı. Ben de kendisine 'Görüntülerde polis var mı yok mu sormadın, ben de böyle bir şey söyleme gereği duymadım.' dedim.''

Dink cinayetinin sanıklarından Ali Fuat Yılmazer'in ''Yayınlanan görüntülerde bizden biri olduğunu neden söylemedin'' diyerek Fikri Yalman'a sitem ettiği şüpheli Yakup Kurtaran'ın "ByLock'' kullanıcısı olduğu belirtilen iddianamede, Yılmazer'in şüpheli Yakup Kurtaran'dan "Bizden biri" diyerek bahsetmesinin, şüphelilerin örgüt mensubiyetleri ve örgütsel konumları itibarıyla da örtüştüğü anlatıldı.

İddianamede, ''Ali Fuat Yılmazer'in bu ifadesinden, görüntülerde Yakup Kurtaran'ın bulunduğunun bilinmesi durumunda Samsun İstihbarat Şube Müdürlüğünden, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen 44 saniyelik görüntünün FETÖ'nün medya ayağında yer alan 'şakirtlerine' servis edilmeyeceği de anlaşılmaktadır." denildi.

FETÖ'nün kitaplar üzerinden cinayet algısı

FETÖ/PDY mensubu olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı bulunan şüpheli Adem Yavuz Arslan'ın, örgüt mensuplarının katılımı ve organizasyonunda işlenen Dink cinayetini FETÖ'cülerden uzak tutmak, perdelemek ve örgüt mensubu emniyet mensuplarının rolünün olmadığını kanıtlamak için "Bi' Ermeni var... Hrant Dink Operasyonlarının Şifreleri", "Ergenekonun şifresi & Dink'ten Malatya'ya Azınlıklar Nasıl Hedef Oldu?" isimli kitaplarını, örgütsel faaliyet kapsamında algı operasyonunun bir parçası olarak yazdığı kaydedildi.

İddianamede, FETÖ/PDY soruşturmalarının şüphelileri gazeteci Nazlı Ilıcak tarafından "Her Taşın Altında The Cemaat mi Var?", gazeteci Bayram Kaya tarafından "21 Numaralı Suikast Yolcusu Kördüğüm'' adlı kitapların da cinayetin FETÖ bağlantısını karartmak, perdelemek için algı operasyonunun bir parçası olarak örgütsel faaliyet kapsamında yazıldığı vurgulandı. Söz konusu kitapların yazarları FETÖ üyeliği suçlamasıyla yargılanıyor.

Cinayet öncesi ve sonrasında yapılan ihbarlara ilişkin tahkikatların yasa dışı olarak çete faaliyeti yürüten C-5 Bürosunda yürütüldüğü ve o dönem büronun başında Ali Fuat Yılmazer'in bulunduğu anımsatılan iddianamede, söz konusu büroda görev yapan kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun "ByLock" kullanıcısı olduğunun tespit edildiği bildirildi.

Ergenekon gerekçeli kararında aklanmaya çalıştılar

İddianamede, Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı nedeniyle yeniden yargılama konusu yapılan Ergenekon davasının, kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan yaklaşık 17 bin sayfalık gerekçeli kararında, Ergenekon örgütünün varlığını ve eylemlerini kanıtlamak amacıyla sık sık Hrant Dink cinayetine atıflarda bulunulduğu, başta FETÖ şüphelisi Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer olmak üzere şüphelilerin aklanmaya çalışıldığı vurgulandı.

Gerekçeli kararı yazan hakimlerin de FETÖ/PDY soruşturmalarının şüphelileri arasında bulunduğu anımsatılan iddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:

''Anayasa Mahkemesince verilmiş uygulanması zorunlu hak ihlali kararına rağmen kapatılan İstanbul Kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesince Ergenekon davasının tutuklu sanıklarının tahliyelerine direnilmesi, aynı kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun Ergenekon, Balyoz, MİT tırları, 17-25 Aralık gibi kumpas soruşturmalarında da görev alıp örgütsel faaliyette bulunmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Hrant Dink cinayetinin planlanması ve icrası ile sonrasında kumpas soruşturmalara basamak yapılmasının, kamuda konuşlanan FETÖ/PDY mensupları ile medya da konuşlanan FETÖ/PDY mensuplarının kolektif çalışmalarının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır.''

"Cinayetin işleneceğini bildikleri tespit edilmiştir"

İddianamede, Dink cinayetinin sanıkları Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın emniyet içerisinde Fetullah Gülen örgütünün yapılanmasında görev aldıkları belirtilerek, Fetullah Gülen örgütünün İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılanmak istediği, bunu sağlayabilmek için istihbarat görevlilerinin sorumluluğunu doğuran Hrant Dink cinayetinin işlenmesine engel olmadıkları aktarıldı.

Bu şüphelilerin cinayet işleninceye kadar hareketsiz kaldıkları, Ergenekon, Balyoz gibi operasyonların hazırlıklarını oluşturmak için bu cinayetin işlenmesini faydalı gördükleri anlatılan iddianamede, "Kumpas soruşturmaların meşruluk kazanması ve FETÖ'nün hukuki bir iş yaptığı algısının oluşturulması, FETÖ'nün amaç suçlarının gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetini araç suç niteliğinde görerek işlenmesine kasten engel olmadıkları anlaşılmıştır. Şüphelilerin Hrant Dink cinayetinin işlenmesini bekledikleri, gerçekte 13 Ekim 2005'ten itibaren bu cinayetin işleneceğini bildikleri tespit edilmiştir." denildi.

Muhabir: Muhammed Enes Can,Murat Kaya,Mustafa Hatipoğlu

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER