Siyaset

'Dilin geçmişle bağını koparmayacağız'

Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, "Dilin geçmişle bağını koparmayacağız. Osmanlı Türkçesini daha iyi öğrendikçe bu hazineyi biz sahipleneceğiz. Hazine bizim olacak ama kullandığımız, işlediğimiz sürece." dedi.

'Dilin geçmişle bağını koparmayacağız'
17-01-2018 18:32

ANKARA

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Dilin geçmişle bağını koparmayacağız. Osmanlı Türkçesini daha iyi öğrendikçe, bu hazineyi biz sahipleneceğiz. Hazine bizim olacak ama kullandığımız, işlediğimiz sürece." dedi.

"Dilimiz Kimliğimizdir" konulu Türkçeyi Doğru ve Güzel Kullanma Makale ve Deneme Yarışması Ödül Töreni, Türk Dil Kurumu Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi. Törene Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin ve öğrenciler katıldı.

Toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Işık, yarışmanın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Rekabet içinde ve bazı değerlerin de aşındığı bir çağda yaşandığını söyleyen Işık, en çok üniversiteye hazırlıktaki test kitaplarının ve üniversite ders kitaplarının satıldığına dikkati çekti.

Öğrencilere üniversiteyi kazanmak için ilkokuldan itibaren düzenli kitap okumaları tavsiyesinde bulunan Işık, okuma alışkanlığının güçlü olmasının beraberinde kavramayı ve muhakeme yapmayı getirdiğini, muhakemenin başarılması halinde de bir engel kalmadığını belirtti.

Işık, kendisinin bir dönem matematik öğretmenliği yaptığına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkçe dediğimiz, kelimelerle düşünmektir. Kelime bilmezseniz derinlemesine düşünemezsiniz. Kelime hazineniz az olursa düşünce ufkunuz dar olur. Hele hele Türkçe gibi çok geniş bir dile sahipseniz çok fazla kelime bilmeniz lazım. Ama test çözer gibi kelime de öğrenilmez. Kelimeyi her gün okuyarak öğrenirsiniz. Matematik de sembollerle düşünmektir. Birinde kelimelerle diğerinde sembollerle düşünüyorsunuz. Kelimelerle düşünenin sembollerle düşünmemesi için hiç bir sebep yok. Onun için özellikle Türkçesi çok iyi olan, çok kitap okuyan, kelime hazinesi geniş olan bir öğrencinin matematiğinin kötü olması benim için kabul edilebilir bir durum değildir.

Nedir sorun? Her zaman olduğu gibi korku. Bizde maalesef son dönemde müfredatımızda çok önemli pozitif değişimler olmasına rağmen hala bilgi temelli bir müfredata sahip olduğumuz için, somut düşünmeden soyut düşünceye geçiş evrelerine çok dikkat etmeden, bir an önce çocuklara her şeyi öğretelim aceleciliğinde olduğumuz için matematikte korku zaman zaman oluşuyor. O korkuyu atın, göreceksiniz ki çok okuyan, iyi düşünen bir öğrencinin matematikte başarısız olma şansı yok."

Türkçenin iyi olması halinde matematiğin de buna paralel olarak iyi olacağını vurgulayan Işık, bunun muhakeme, problem çözme ve analitik düşünme yeteneği kazandıracağını, böylece diğer derslerde de sorun yaşanmayacağını bildirdi.

Yabancı dil konusuna da değinen Işık, bir yada iki yabancı dil öğrenilmesinin önemine işaret etti. Işık, "Çok iyi yabancı dil eğitimi bizim için olmazsa olmaz. Ama maalesef Türkiye'de biz ifratla tefrit arasında gidip geliyoruz. Ya aşırı bir yabancı dil karşıtlığı yapıyoruz yada ne olacak deyip hiç bir kısıtlama koymadan, endişeye kapılmadan yabancı dili günlük hayatımıza zerk ediyoruz. Burada da bir denge tutmak durumundayız. Yabancı dili öğrenmek zorundayız ama günlük hayatımızda da bu kadar İngilizce kelimeyi kullanmak zorunda da değiliz." ifadesini kullandı.

Yabancı dilin Türkçeye tahakkümüne dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Işık, şu görüşlere yer verdi:

"Yabancı dili öğreneceğiz ama kendi dilimizi unutturacak, değersizleştirecek, kendi dilimizin zenginliklerini ortaya çıkarmayı engelleyecek uygulamalara da kesinlikle müsaade etmemek durumundayız.

Dilimiz sadece kültürümüz değil, dilimiz aynı zamanda geleceğimiz. dilimizi ne kadar iyi kullanırsak dilimize ne kadar iyi hakim olursak kelimeleri ne kadar güzel ve yerinde kullanabilirsek aslında geleceğimizi de o kadar teminat altına alırız. Bu hem kendi geleceğimiz açısından bize çok önemli imkanlar sunuyor hem de ülkemizin varoluş mücadelesinde gelecekteki yerini pozisyonunu, gücünü belirlemesi mücadelesinde de bizim için nerede olacağımızı gösteriyor."

Başbakan Yardımcısı Işık, sosyal medyada Türkçenin güzel kullanımına yönelik özendirici çalışmaların hazırlığı içinde olduklarını kaydetti.

"Dil aynı zamanda kültür aktarımını sağladı"

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, konuşmasında, öğretmen ve öğrencilere yönelik gerçekleştirilen yarışmaya büyük bir katılım olduğunu ifade etti. Dilin milli değerlerin özü ve kalbi, milletlerin de en büyük hazinesi olduğuna işaret eden Yılmaz, sadece bir iletişim aracı olmayan dilin aynı zamanda kültür aktarımını sağladığını anlattı.

Dilin kullanıldıkça, işlendikçe gelişip güzelleşeceğine işaret eden Yılmaz, bu nedenle dilin doğru ve güzel kullanımını desteklediklerini ve yarışmanın da bu amaca hizmet ettiğini bildirdi.

Bakanlık olarak Türkçeyi korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere güçlü şekilde aktarmak için Türk dilinin yerinde, doğru ve dil kurallarına uygun ve anlaşılır şekilde konuşulmasını ve yazılmasını istediklerini belirten Yılmaz, "Bir istiklal ve istikbal meselesi atfettiğimiz bu konuda önemli çalışmalara imza attık." dedi.

İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarında Türkçe ve Türk dili edebiyatı derslerinin müfredatının güncellendiğini hatırlatan Yılmaz, Türkçe dersi eğitim programında kazanımların, dinleme, okuma, yazma ve konuşma olmak üzere 4 temel dil becerisi olarak gruplandığını aktardı.

Ses ve harf gruplarında ilk okuma ve yazma sürecini kolaylaştıracak düzenlemeler yapıldığını belirten Yılmaz, uygulamada olan öğretim programında yer alan ses ve harf gruplarının değiştirildiğini söyledi.

Bakan Yılmaz, güncellenen programda, farklı yazı karakterlerinde okuma ve yazma kazanımlarının eklendiğini ifade etti. Yılmaz, "Öğrencilerin çeşitli yazı karakterlerini görerek kendilerine ait yazı stilini oluşturması amaçladı. Cümle türleri ve çatı konuları, ses eğitimi kazanımları eklendi. Bu kazanımların eklenmesiyle öğrencilerin duyduğu sesleri daha rahat bir şekilde ayırt etme olanağı sağlandı. Bu sayede ilk okuma ve yazma sürecinde kolaylaştırıcı bir düzenleme geldi." bilgilerini paylaştı.

Cuma günü yarı yıl karnelerinin öğrencilere dağıtılacağını hatırlatan Yılmaz, birinci sınıflarda daha şimdiden okuma yazmayı öğrenen çocuklar olduğu bilgisinin kendisine ulaştığını aktardı.

Öğrencilerin ana dilde iletişim yeterliliğini kazanmalarını istediklerinin altını çizen Yılmaz, bu kapsamda Türk dili ve edebiyatı ders sayılarını artırdıklarını anlattı.

Bakan Yılmaz, müfredattaki Türk dili üzerine becerilerin geliştirileceği derslere ilişkin bilgileri paylaştı. Yılmaz, ortaokullarda seçmeli okuma becerisi, yazarlık ve yazma becerileri, iletişim ve sunum becerileri, drama, düşünme eğitimi, Anadolu liselerinde zorunlu ve seçmeli Türk dili ve edebiyatı, diksiyon ve hitabet ile seçmeli Osmanlı Türkçesinin bulunduğunu dile getirdi.

Osmanlı Türkçesi dersinin sosyal bilimler liselerinde zorunlu olduğunu hatırlatan Yılmaz, "Dilin geçmişle bağını koparmayacağız. Osmanlı Türkçesini daha iyi öğrendikçe, bu hazineyi biz sahipleneceğiz. Hazine bizim olacak ama kullandığımız, işlediğimiz sürece." ifadesini kullandı.

Yılmaz, yarışmada birincilik ödülü alan ve kendisinden önce ödül aldığı denemeyi okuyan Ayça Bilge isimli öğrencinin "kaybettik, yenildik, diz çöktük." gibi bir tabir kullandığını belirterek, şunları kaydetti:

"Eğer yanlışların, eksikliklerin farkında olduğumuz sürece, Türk diline karşı risklerin tehditlerin farkında olduğumuz sürece hiç bir şey yenilmedik. Ancak dünyada bir akım var. Bu akıma karşı durabilmek mümkün değil. Japonya'nın Batı'ya benzediğinden daha az şekilde batılıyız. Çin'in Batı'ya benzediğinden daha az batılıyız. Körfez ülkelerinden daha az batılıyız veya Batı değerlerini almışız. Sokaklarımızda görüyoruz kirliliği ama onun kirlilik olduğunun farkındayız. Ne zaman kaybetmiş sayılırız? Onun kirlilik olduğunu fark etmediğimiz zaman işte o zaman kaybederiz. Hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye ve Türkiye Türkçesi dün de güçlüydü. Yunusların, Hacı Bektaşların, Aşık Veysellerin olduğu yerlerde Türkçenin kaybettiğini söyleyebilmek, Türkçenin eksik kaldığını, her ne kadar 140 karakterle ifade edildiği söylense de onlar geçici dönemlerdir. Ama asıl kaynağa bakmak lazım. Türkçe çok iyi bir yolda ilerliyor."

"Türkçeye gönül veren yazarların geliştirdiği dil çok daha sağlıklı"

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Kaçalin, 2017 yılının Türk Dili yılı ilan edildiğinde en büyük amaçlarının Türkçe konusundaki duyarlılığın toplumun tüm kesimlerine yapılması olduğunu ifade etti. Bu kapsamda düzenlenen yarışmada birinci seçilen öğrenci ve öğretmenlerin makale ve denemelerinin önemine işaret eden Kaçalin, bu değerleri keşfetmekten büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Örs, 2017 Türk Dili yılı ilanıyla başlayan uzun soluklu mücadelenin, Türkçenin gelceği adına başlatılan bu yolculuğun yıllarca süreceğini ifade etti.

Türk Dili Yılı ilanının sadece bir basamak ve başlangıç olduğunu dile getiren Örs, bu bilinçle bundan sonra da devlet büyüklerinin katkılarıyla, toplumunun bütün kesimlerinin Türkçeye olan duyarlılıkları ve özeniyle bu hususta daha fazla adımlar atılacağını vurguladı.

Örs, dili kullanan, geliştiren ve var edenin toplum olduğunu belirterek, kurumların görevinin bu kullanımları tespit etmekten, kurallara bağlamaktan ve bu kurallar çerçevesinde bunları topluma sunmaktan ibaret olduğunu söyledi. Örs, bir kurumun içindeki bir laboratuvar ortamında dil geliştirmektense, Türkçeye gönül veren yazarların, düşünürlerin, edebiyatçıların geliştirdiği dilin çok daha sağlıklı olacağını kaydetti.

Konuşmaların ardından Başbakan Yardımcısı Işık ile Bakan Yılmaz, yarışmada ödül alan öğretmen ve öğrencilere ödüllerini takdim etti.

Muhabir: Merve Yıldızalp, Selma Kasap

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER