Akkuyu, Devletimiz için ‘kara kuyu’ olmasın!
Yeni “Paralel” tehlike; Mersin’de bir Rus Kalesi: AKKUYU!..
(En başta şunu belirtelim; bu iş, “Yabancıların Türkiye’de mülk edinmesi”ne izin verilmesine asla benzetilemez!..)
Önce, neden “Paralel Tehlike” ona kısaca bir bakalım:
Aynen, birlikte yola çıkıp sonrasında, sırtından nasıl vurulmaya çalışıldığının ortaya çıkması gibi…
Aynen, yönetimdekilerin “Ülke menfaatleri” derken, “Beraber yola çıktık”larının alttan alta, kendi menfaatleri için nasıl bir oyun sürdürdüğünün sonradan ortaya çıkması gibi…
Aynen, “Kendi menfaatleri” tehlikeye girince koca bir ülkeyi, hiç düşünmeden ve dört koldan nasıl ateşe atacaklarının alenen tescillenmesi gibi…
Şimdi, son ”Uçak krizi” ile iyice belli olan bir başka “Paralel Tehlike” daha var! “Paralel” çünkü, “Ortadaki iş”, birlikte ve “Karşılıklı iki ülke menfaatleri” doğrultusunda gidiyor(muş) gibi bir hava ile yürütülüyor!
Sınır ihlalinde bulunan Rus Savaş uçağının Türk Jetleri tarafından vurularak düşürülmesi sonucu oluşan “Rusya ile kriz”, belki büyük bir hayra vesile olur ve yapılmış olan büyük yanlıştan da bu vesile ile dönülür!
“Karşılıklı menfaat çerçevesinde” Rusya Devleti’ne yapımı ve sonrasındaki “100 yıllık işletme hakkı” verilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile gelecek bir büyük tehlike bu!..
En “ufak bir kriz”de bile, gerçek yüzünü göstermekten çekinmeyen “Ruslar’a verilmiş büyük bir koz” bu!..
Bu tehlike, ne bütün gelişmiş ülkelerin sahip olduğu bir “Nükleer Santral” ne “Çevre” tehlikesi… Tehlikenin önemi, içerideki dış bağlantısı olduğu da iddia edilen “Paralel Yapı Tehlikesi”nden daha büyük! Çünkü karşıda “Süper Güç” konum ve iddiasındaki bir “Büyük Devlet” var.
İşte, bu tehlikenin boyutlarını, ne Nükleer santral yapımına, ne Türkiye’nin bu enerjiden mahrum kalmasına karşı çıkan, tam aksine kendi ülkesinin de bu güce sahip olması gerektiğine inanan bir Nükleer Enerji Mühendisi anlatıyor!..
Mersin’in Gülnar ilçesinde, tamamı Rusya Federasyonu Devleti tarafından yapımına başlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ilgili, kamuoyu tarafından pek bilinmeyen ve üzerinde durulmayan bazı gerçekler, bu “Genç Mühendis” tarafından “dikGAZETE.com”a ulaşan bir “Mektup”la dile getirildi.
Peki, Rusya Devleti’ne yapımı ve 100 yıllık işletme hakkı verilen, Akdeniz kıyısındaki Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ortaya çıkacak ve 100 yıl boyunca oluşabilecek muhtemel tehlikelerle, bunlardan kurtulmak için yapılabilecekler neler!.. Neden böyle oldu!.. Bundan sonra nasıl olmalı!.. Bu aşmadan sonra Hükümet ve Enerji Bakanlığı ne yapmalı!
Bütün bunları, Ankara’daki Devlet yetkililerinin vakit daha fazla geç olmadan dikkate alması adına bir Nükleer Enerji Mühendisi anlatıyor…
Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ilgili, bu çok önemli uyarı ve notlara hazır olun!
İşte, “Yerli bir genç Mühendis”in ülkesi adına dile getirdikleri:
Akkuyu ile ilgili birkaç şey yazayım.
2010 yılında Rusya ile anlaşma imzalanması aşamasında Rusya ile aramızda bir nükleer santralın ömrü olan yaklaşık 100 yıl boyunca muhakkak en az bir büyük kriz yaşanır diye öngörüyordum.
100 yıla bile kalmadı.
5 yıl içerisinde önemli bir kriz yaşanmakta...
Bunu benim gibi, “kıçı-kırık bir mühendis” öngörebildiği halde, koskoca Dışişleri Bakanlığı uzmanlarının öngörememesine ne demeli! Tabii ki bazı “yerli uzmanlar” öngörebiliyordu. Fakat anlaşmayı imzalayan politikacılara bütün bu uzman görüşleri, (bilinmez birileri tarafından sanki) kulak arkası ettirildi…
“AKKUYU SANTRALİ GECİKTİRİLEBİLİR”MİŞ!..
Bugünlerde oluşan “Kriz ortamı”nda; Rusya, “Türkiye’ye karşı yaptırımlar”ını sıralamaya başladı:
“Ruslar tatil için Türkiye’ye gitmesin… Türklerden tavuk almayacağız… Ticaret durma noktasına gelecek… Projeleri gözden geçireceğiz…” gibi!..
Bu son süreçte, gazetelere yansıyan bir başka haber de Stratejik Enerji Araştırmaları Direktörü Alexander Kurdin’in Akkuyu Santrali’nin geciktirilebileceğine dair söyledikleri…
Aman sakın korkmayın…
Sadece gecikecek...
Durdurulması söz konusu olamaz…
Durdurmayı Ruslar aklından bile geçirmez…
Neden mi!..
RUSLAR, AKKUYU’DAN VAZGEÇMEZ ÇÜNKÜ…
Çünkü Akkuyu sahası Rus devletine teslim edildiğinde, Türkiye, zaten enerji kaynakları açısından Rusya’ya bağımlı idi. Yapılan hesaplamalara göre bu bağımlılığı azaltabilecek yegâne kaynak "Nükleer Enerji" olarak görünüyordu.
Nükleer santrallerin başka bir ülke ile beraber yapılması, enerji stratejisi derinliği açısından şarttı. Böylece Türkiye’nin enerjide hareket alanı genişletilmiş olunacaktı…
Diğer yandan Türkiye, dünyadaki sayılı deprem ülkelerinden bir tanesidir. Nükleer enerji açısından böyle ülkelerin en önemli özelliği nükleer santral kurulabilecek sahalarının sayısının çok az olmasıdır. Deprem ülkesi olmamız, santral kurulabilecek sahaları stratejik açıdan daha önemli hale getirmektedir.
13 SAYFALIK ANLAŞMA İLE TESLİM…
Rusya gibi enerjiyi, dış politika silahı olarak kullanan emperyalist bir devlet için enerji açısından kendisine bağladığı komşu bir ülkenin, bu bağımlılığı azaltabilecek alternatiflerini de olabildiğince kendi kontrolüne geçirmesi çok önemli bir stratejik hamle olacaktı.
Rusya, 2010 yılında kendi yerli uzmanlarının tavsiyelerini dinlememekte ısrar eden Türk politikacılara imzalattığı 13 sayfalık Nükleer Santral Anlaşması ile bunu sağlamış oldu.
(Burada önemli bir NOT: Normalde, nükleer santral anlaşmaları onlarca cilt olur!..)
Ruslarla olan bu “Anlaşma”, Türkiye’nin enerjide, nükleer enerji yardımıyla hamle alanını genişletmesinin önünü kesti; hamle alanını daralttı.
Rusya, son kriz sonucununda da Türkiye ile “kedinin fareyle oynaması gibi” oynamaya başladı:
"Bakın!.. Bizi kızdırmayın!.. Nükleer santralı geciktiririz ha!..”
RUSYA’NIN BU OYUNU, 100 YIL BOYUNCA SÜRECEK!..
Daha durun…
Bu oyun, 100 yıl boyunca sürecek!
Akkuyu sahasını bırakır mı adam. Eline geçirmiş bir kere. Önümüzdeki 100 yıl boyunca sana karşı kullanacak. Hatta üniteleri devreye alsın!..
Ekonomi dâhil, ülkemizin her şeyine “ince ayar” vermeye çalışacak.
EKONOMİYE “İNCE AYARLAR” VEREBİLECEK…
Örneğin, “nükleer sızıntı” olmasına ve bunu yapmasına gerek yok!..
Bir “Sızıntı dedikodusu” yaysa bile Akdeniz bölgesinde otel fiyatlarından, Rusya’ya satılan ürünlerin fiyatlarına kadar, ülke ekonomisini etkileyecek noktalara ince ayar verebilecek bir güce kavuşacak…
Şebekeni öğrenecek.
Zayıf noktalarını bilecek…
Gerektiğinde 6000 MW’lık kurulu gücü ile elektrik fiyatlarını manipüle edebilecek.
Türkiye’ye sattığı elektrikten kazandığı para ile yeni yatırımlar yaparak etki alanını daha da genişletecek.
BİR ÇOK ÜLKE, KENDİ SINIRLARI İÇİNDE YABANCILARIN NÜKLEER GÜÇ SAHİBİ OLMASINA SINIRLAMALAR GETİRMİŞ…
Halbuki dünyada birçok ülke kendi ülkesinde yabancıların nükleer santral sahibi olmasını sınırlamalar getirmiştir.
Örneğin ABD, kendi ülke sınırları içinde onlarca ton çok yüksek seviyeli radyoaktif atık ihtiva eden bir tesisin yabancı bir ülke kontrolünde olmasını o noktada, “On yıllarca sürecek ulusal güvenlik açığı” olarak nitelemekte ve böyle bir şeye asla izin vermemektedir!..
Aynı şekilde Avrupa Birliği, kendi sınırları içerisinde yabancıların nükleer santralin “En fazla yüzde 30 hisse”sini alabileceği yönünde sınırlama getirmiştir.
Benzer bir sınırlamayı Çin de getirmiştir. Eminin Rusya bile kendi ülkesinde yabancıya nükleer santral sahipliği vermeyecektir.
Çok merak ediyorum Rusya kendi sınırları içerisinde Türklerin nükleer santral sahibi olmasını ister mi!..
OLUMSUZ SONUÇLARI BUGÜNDEN BİLE GÖRÜLEBİLİYOR!.
Sonuç olarak lafı nereye getirmek istiyorum!
Daha bugünden bile olumsuz sonuçlarını görmeye başladığımız üzere, yabancıların Türkiye’de çoğunluk hissesine sahip olacak şekilde nükleer santral sahibi olmalarının önüne geçilmelidir.
Santralde, yabancıların sahip olabilecekleri hisse miktarına sınır getirilmelidir.
Santralların kontrolü her zaman Türkiye tarafının elinde olmalıdır.
“YERLİ” UZMANLAR DİNLENMEDİ, EHLİYETSİZLER İŞİ RUSLARA HEDİYE ETTİ!..
Akkuyu sahasını, kendi “Yerli uzmanlar”ının söylediklerini dinlemeyip, hatta onları cezalandırmaya kalkıp, Rusya devletine hediye edilmesine vesile olan bütün ehliyetsiz “Uzman”lar ve sorumluluk altındaki politikacılara yön veren “Sorumsuz danışmanlar” işten men edilmeli, gerekirse bir daha bu türden hiç bir masaya yaklaştırılmamalıdır.
AKKUYU İÇİN MASAYA YENİDEN OTURULMALI, YENİ DÜZENLEME YAPILMALI…
Akkuyu ile ilgili yapılabiliyorsa, Rusya ile yeniden masaya oturulup yeni bir düzenleme yapılmalı; Rusya’nın santraldaki hissesi şu anki hali olan “Yüzde 100”lerden Avrupa Birliği ve Çin’de olduğu gibi benzerler dikkate alınarak “Yüzde 30” seviyelerine indirilmeye çalışılmalıdır. (Ruslar, mümkün değil, bunu güçlü oldukları sürece kabul etmezler!..)
Sinop ve diğer yapılacak nükleer santrallerde de yabancıların en fazla “Yüzde 30” (veya benzer düşük düzeyde) hisseye sahip olmasına izin verilmelidir.
dikGAZETE.com Notu:
* Bu “Özel Mektup”taki ifadeler, olduğu gibi aktarılmakla beraber, bazı yerlerde “Olağan düzeltmeler”e gidilmiştir. Ara başlıklar bize aittir.
* Başlıkta, “Rus Kalesi” dedik; sebebi, Türkiye sınırları dahilindeki mevcut sahaya, Ruslar tarafından izin verilmeyen “hiç bir kimse”nin yaklaştırılmadığına dair aldığımız “Haber”ler…
* Hemen altta, Rusya’ya ait ilgili şirketin internet sitesinde verilen “Şirket Hakkında” bilgi ve tanıtımların yer aldığı “Notlar” arasındaki “Şirket hissedarları”na dair tabloyu görebilirsiniz.
dikGAZETE.com