Depresyonun ciddi ve önemli bir rahatsızlık olduğunu söyleyen Ceran, depresyonun kronikleşme riskine ve intiharla sonuçlanma riskine değindi. Ceran, “Kronikleşme riski depresyon hastalarının yüzde 15’inde görülmektedir. Depresyonun vakalarının yüzde 20 ile 40’ı ise intihar eğilimlerindedir. Bu intihar eğilimi olan kişilerinde yüzde 15’i ne yazık ki ölümle sonuçlanan intiharlar gerçekleştirmektedirler. Depresyonda tekrarlama ihtimali de vardır. Tek atak yaşayan hastalarımızda tekrarlama ihtimali yüzde 50 oranındayken, iki atak yaşayan hastalarımızda yüzde 70-75’lere, üçüncü atak yaşayanlarda ise yüzde 90’lara varan oranlarda tekrarlama ihtimali bulunmaktadır” dedi.
Depresyonun nedenleri
Depresyonun nedenleri hakkında konuşan Ceran, “Depresyonda, tek bir nedenin etkili olduğunu söyleyemeyiz. Yapılan çalışmalara göre rahatsızlığa sebep olacak faktörlerden biri genetik yatkınlıktır. Özellikle ebeveynlerde veya birinci kuşak akrabalarda depresyon geçiren insanlarda normal popülasyona göre depresyon geçirme ihtimali daha fazladır. Bir diğer etkili neden ise hormonel bozukluklardır. En sık görülen ise tiroit hormonudur. Günümüzde en revaçta görünen neden ise beyin biyokimyası ile ilgili değişikliklerdir. Çocukluk çağı yaşantıları, psikososyal stresler, eş kayıpları, maddi sıkıntılar gibi psikososyal faktörler de depresyona sebep olmaktadır” diye konuştu.
Ceran, depresyonun belirtilerini ise şöyle sıraladı:
“Depresyon kliniğinde iki önemli tanı kriteri vardır. Birisi zevk alamama durumu, diğeri ise depresif duygu durumudur. Buna ilave olarak sabah yorgunluğu, yeni güne başlamada isteksizlik, karamsarlık, hayattan zevk alamama, gelecekle ilgili beklentilerin kalmaması, uyku ve iştahta değişiklikler, unutkanlık, dalgınlık, dikkat kaybı gibi birtakım belirtiler görülmektedir. Depresyon tanısı koyabilmek için bu belirtilerin hepsinin bulunmasına gerek yoktur. Bir kısmının varlığı, bu belirtilerin 15 günü aşkın zamandır devam ediyor olması ve bu belirtilerin kişinin yaşama kalitesini ve işlevselliğini etkilediği durumlarda depresyon tanısı koyabiliriz.”
Ceran, bu belirtiler varsa mutlaka bir hekime danışılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Tanı konduktan sonra tedavi aşamasının başladığını belirten Ceran, “En çok kullanılan tedavi yöntemi antidepresan ilaçlardır. Bu ilaçlara ilave olarak, psikoterapiler de yapılmaktadır. İlave olarak somatik tedaviler diye adlandırdığımız EKT yani şok tedavisi, EMDR, TMS gibi diğer teknikler de uygulanabilir” dedi.
Halk arasında depresyonla ve antidepresan ilaçlarla ilgili önyargıların olduğuna dikkat çeken Ceran, bu konuda da bilgilendirici açıklamalarda bulundu. Ceran, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Depresyon, kişilik olarak zayıf kişilerin rahatsızlığı diye bilinir. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir. Depresyon her yaştan insanda görülebilir. Çocuklarda bile depresyonun değişik formlarının ortaya çıktığını görüyoruz. Bu çocuklarda hırçınlık, okul uyumunda problemler, ebeveyn ilişkilerinde sorunlar gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Yaşlılarda daha fazla somatik şikayetlerin, ağrı şikayetlerinin ön planda olduğunu görmekteyiz. Antidepresan ilaçların bağımlılık yaptığına ilişkin de önyargılar vardır. Bu ilaçların kesinlikle bağımlılık yapıcı özelliği yoktur. İlaçların sadece sakinleştirdiği, uyuttuğu, başka bir işe yaramadığı ile ilgili önyargılar da vardır. Bu da tamamen yanlıştır. Bu ilaçlar uyuşturmak, sakinleştirmek amacıyla değil, depresyonu ortada kaldırmak için kullanılan ilaçlardır.”
Kaynak: IHA
dikGAZETE.com