Genel

Demirtaş Antalya’da

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, çözüm süreci konusunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı eleştirerek, "Barışı ve çözüm sürecini desteklemeyen bir başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü olabilir mi? Resmen olay bitsin diye elinden geleni yapıyor

Demirtaş Antalya’da
28-02-2015 15:02

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, çözüm süreci konusunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı eleştirerek, "Barışı ve çözüm sürecini desteklemeyen bir başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü olabilir mi? Resmen olay bitsin diye elinden geleni yapıyor. Barış sürecine bu kadar tahammülsüzse kendisi istifa etmesini tavsiye ederim" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Antalya’da iş adamlarıyla kahvaltı programında bir araya geldi. Demirtaş, toplantı öncesi gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Partisinin barajın neresinde olduğu şeklindeki soruya Demirtaş, "Ben hiçbir zaman barajı çok çok aştık, aşıyoruz diye ifadede bulunmadım. Biz barajı aşmak üzereyiz, sınırlarındayız. Biz yüzde 10 barajının zaten antidemokratik olduğunu kaldırılması gerektiğini söylediğimiz dönemlerde de tek başımıza barajı aşarak Türkiye’de bir kez daha tek bir parti sistemini kurulmak için yola çıkıyoruz da demedik. Hep birlikte demokrasi güçleri olarak barajı ortadan kaldırabiliriz. Bu seçimlerde barajı aşmanın koşulu Türkiye’nin demokrasi güçlerinin özgürlükçü güçlerinin bir araya gelmesidir. Bunu başardığımız oranda barajı aşabileceğimizi düşünüyoruz. Türkiye’de tek bir lider isim üzerine yürütülen siyaset barajı aşsa dahi aslında barajı yok etmemiş olacağız. Oyumuz barajın sınırında artı eksi bir olabilir. Şu aşamada bizim açımızdan belirleyici değil. Yaptırdığımız anketler barajı aşabileceğimizi gösteriyor. Çok yüksek bir oranda aştığımız söylenemez şu aşamada. Halen yapmamız gereken bazı çalışmalar var. Bütün bunlar bittikten sonra yapılacak anketler daha sağlıklı sonuçlar ortaya çıkarabilir" açıklamasını yaptı.

"OY ORRANIMIZ 9.5,9.8"
İktidara yakın anket şirketlerinin yaptığı anketlerin güvenilir olmadığını savunan Demirtaş, "AKP’yi düşük gösteren bir anket şirketine polis baskını yapıldı. Bu kadar antidemokratik bir kamuoyu araştırma mekanizması var. Tümüyle yönlendirmeye yönelik kamuoyu şirketleri de var bağımsız objektif veriler sunanlar da var. Farklı şirketlerin ortalamasını aldığımızda oy oranımız 9, 5 ila 9, 8 arasında görülüyor. Barajı aşmaya çok yakın olduğumuzun göstergesi. Seçime doğru bu oranın giderek artacağını düşünüyoruz" dedi.
"Barajın aşılamaması durumunda size yönelik ciddi eleştiriler olacaktır. Bu sorumluğu nasıl taşıyacaksınız?" şeklindeki soruya ise Demirtaş şu yanıtı verdi:
"Bu konudaki kaygılar tartışmalar da haklıdır. Bütün bunları siyaseten hem matematiksel olarak iyi hesaplamak gerekiyor. 2002 yılında biz parlamentoda yoktuk. Dolayısıyla biz o dönem parti olarak seçime girmiş ve barajı aşamamıştık. AKP tek başına iktidar olarak yüksek bir çoğunlukla parlamentonun tahakkümünü sağlamıştı. O dönem suçlanan biz değildik. Bize ’Neden bağımsız girmediniz?’ demedi kimse. Böyle bir sorumluluğumuz yoktu. Barajdır asıl problem. Burada sorun HDP’nin tavrı değildir. 13 yıldır AKP iktidarda baraj tartışmasını kamuoyunun gündemine oturtamadık. Başaramadık, kaldırtamadık barajı. Böylesine bir hukuksuzluğa karşı HDP’nin beklenen şey ‘aza razı ol az olanı kabul et kendi hakkın olandan vazgeç Türkiye kamuoyunun bütün ezilenlerinin temsiliyetinden vazgeç çok az milletvekili ile gitmeyi kabul etme barajı da kabul et partini inkar et partini bir tarafta bırak bağımsız olarak gir demek’ HDP’ye haksızlıktır. Tüm siyasi partiler şuanda seçime gümbür gümbür hazırlanırken HDP parti olarak giriyor demek yanlıştır. Bir parti siyaset yapıp parlamentoya bütün gücüyle kendini taşımak için siyaset yapar. Asıl arızalı zihniyet AKP’nin barajı kaldırmayan zihniyettir."

"BAŞKANLIK SİSTEMİNİ BU ÜLKEYE GETİREMEYECEK"
"Barajın altında kalma ihtimalimiz var tabi siyasettir seçmendir önemli ölçüde tercihini bizden yana kullanmazsa barajın altında kalabiliriz" diyen Demirtaş şunları söyledi:
"Ama bunu Türkiye’nin büyük bir felaketi olarak değerlendirmek yanlıştır. Kendi özgücüne güvenmemek Türkiye’deki ilerici damarlara dinamiklere güvenmemek bütün bunları bir kenara itip panik havası ile AKP tekrar iktidar olacak anayasayı değiştirip başkanlık sistemini oturtacak bizim geleceğimiz kararacak diye korkmanın da bir anlamı yok. 12 Eylül dönemini yaşamış arkadaşlar var ondan daha kötüsünü yaşadı mı bu ülke. Darbe dönemlerini gördük. Kenan Evren bütün ülkeyi tuzla buz edip devrimcileri işkencelerden idamlar yaşanırken 68 kuşağının yarattığı birikimi devrimci geleneği ezerken karamsarlık vardı. Türkiye kendini toparlamayı başardı. İlerici hareketi, sol hareketi, sosyalist hareketi bizim umutsuzluğa kararsızlığı kapanmamız için gerekçe değil. Tam tersine kendi eksiklerimizi yetersizliklerimizi gözden geçirip daha güçlü hazırlanma gerekçesidir. AKP tek başına iktidar olmayı başarsa tek başına anayasa yapmayı başarsa bile hile ile aldatma ile bunu başarsa bile emin olun yeni anayasayı yapamayacak, başkanlık sistemini bu ülkeye getiremeyecek bunun koşulu yok bu ülkede. Tek koşulu HDP değil Türkiye halklarıdır. Buna yürekten inanarak söylüyorum. Bizim en büyük güvencimiz budur. Partiler liderler kişiler şahsiyetler değildir. Halkların yüreğinde eğer geleceğe dair umut bir tek kişi bile olsa o umudu büyütmeye kararlı bunu başarabilecek güçtedir. AKP de bunu başaramayacaktır."

"TÜRKİYE İÇİN İYİ OLANI ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ"
"Biz ehveni şer değiliz kötünün iyisi değiliz" diyen Demirtaş, "Biz Türkiye için iyi olanı anlatmaya çalışıyoruz. İyi olanı yapmaya çalışıyoruz. İnsanlar AKP’den korktukları için HDP’ye oy versin istemiyoruz. İnandıkları için gerçekten Türkiye’nin geleceği kurtuluşu birlikte yeni yaşamda ilkeli alakalı, eşit hukukun geliştiği, evrensel insan hakları standartlarının yüksek olduğu bir ülkede görüyorsak geleceğimizi HDP bunun için bir şanstır. Ben de bunun için HDP’de siyaset yapan birisiyim. Buna inandığım için ortak kurduğumuz partinin eş genel başkanıyım. AKP’den korktuğunuz için bize oy verin ilkesizliğine düşmeyeceğiz" diye konuştu.
Korku üzerinden siyaset yapmak, korkutarak geleceğe dönük korkular üzerinden siyasi bir rant elde etmek istemediklerini belirten Demirtaş, "HDP Türkiye’deki bütün siyaset yapma biçimlerin değiştirmek istiyor. Bunun koşulları hiçbir zaman olmadığı kadar Türkiye’de geniş bir şekilde önümüzde fırsat olarak dururken biz bu fırsatı kaçırırsak buna üzülürüz. Kendi öz gücümüze baktığımızda korkmamız gerektiğini düşünüyorum. Biz bu iktidarı şu ya da bu şekilde alaşağı edeceğiz. Kendini sarayın sahibi sanan sultanlar bu ülkede asla başkan olamayacaklar. Başkanlığın tek bir gününü bile yaşayamayacaklar. Buna izin vermeyeceğiz. Hep belirttim Antalya’dan da belirtmek istiyorum. Türkiye’nin bütün özgürlük demokrasi mücadelesi veren güçleri Kürdü, Türküyle, Çerkez, Lazı, Arabıyla Türkiye’nin ilericileri bedellerini ödeyerek asla hiçbir darbeciye boyun eğmeyerek Türkiye’yi bu günlere getirdi. Bu birikim ve miras üzerinde bundan faydalanarak birileri kendilerine saray yapıp saltanat kuracaksa Türkiye’nin ilericileri buna izin vermez. Baraj altında kalırsa HDP ne olur böyle olur işte.HDP baraj altında kalınca gidip evimizde oturacak halimiz yok. Sadece meclis grubumuz eksik kalacak. Onun dışında partimizin bütün faaliyetleri çalışmaları sürecek" ifadelerini kullandı.

"KADINA ÖNEM VEREN PARTİYİZ"
Partisinin kadın politikasına da değinen Demirtaş, "Biz bir defa şuna dikkat ediyoruz. Parti olarak kadına önem veren partiyiz söylemi egemen bir dil üzerinden kurulur. Biz kadına önem veren parti değiliz kadınlar, bu partinin bizzati kurucusu, sahibidir. Parti erkek değildir kadına önem versin. Bizzati öznesidir. Her yerde yüzde 50 cinsiyet kotası vardır. Özellikle kadın kotası demiyoruz. Cinsiyet kotasıdır. Erkek de kadında yüzde 50 den fazla olamaz. Biz de erkekler olarak kota hakkımızı savunuyoruz kadınlar o kadar güçlüdür. Milletvekili seçimlerde 275 er kadın ve erkek adayla halkın karşısına çıkıyoruz. Dünyada ilk defa bir parti yüzde cinsiyet kotası yüzde 50’dir" açıklamasını yaptı.

"MUHALEFET DİRENİRSE BUNU BAŞARABİLİRİZ"
İç güvenlik paketi hakkında da açıklamada bulunan Demirtaş, şunları kaydetti:
"Yarı yarıya şu an parlamento da tartışmalar bir noktaya geldi ama biz paketin geri kalan kısmının da geçmemesi için elimizden geleni yapacağız. Ben AKP yöneticilerine, şunu hatırlatmak istiyorum. Geçen iki hafta içerisinde Parlamento oturumlarını yönetenler AKP’li milletvekilleriydi. Çok yanlı bir tutum sergilediler. İktidarın AKP grubunun haklarını korudular. Muhalefetin haklarını ihlal ettiler. Buna rağmen iki haftada yarısına kadar gelinebildi. Önümüzdeki iki hafta muhalefetin iki temsilcisi parlamentoyu yönetecek. Dolayısıyla iç tüzük tam olarak uygulanırsa bile geri kalan yarıyı bir ayda ancak geçirebilirler. Bu da Mart ayının sona denk gelir ki, parlamentonun kapanma zamanıdır. Yasa geçmeden parlamento kapanabilir. Muhalefet direnirse, bunu başarabiliriz. AKP’nin seçim öncesi ihtiyaç duyduğu başka yasalar var mıdır, seçmenin gözünü boyamak için çıkarmak için planladıkları yasa hazırlıkları ne olacak onları düşünmelerini tavsiye ederim. Bu haliyle parlamento kapanacak ve istediği yasaları çıkaramayacaklar. Tavsiyem şudur, bu yasayı geri çeksinler. Komisyonda tekrar tartışalım. Başbakanın bonzaiye, molotofa ihtiyacı var. O maddeleri konuşalım tartışalım. İki maddeye düşürelim. Bonzainin suç olması ve cezasının arttırılmasını mı istiyor. Biz hayır demiyoruz. Molotof zaten suçtur. 20 yıl cezası var. Yine de cezasını arttırmak istiyorsa biz hayır demiyoruz. Bunun dışındaki tüm maddeleri geri çeksinler biz hızlı bir şekilde çıkaralım."

"ARINÇ ÇÖZÜM SÜRECİNDEN RAHATSIZLIK DUYUYOR"
Demirtaş, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve HDP heyetinin Dolmabahçe Sarayı’nda görüşme ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın açıklamaları ile ilgili olarak da, "Çözüm süreci özellikle Bülent Arınç’ın tarzıyla ve yaklaşımıyla sürdürülseydi bugünlere gelinemezdi. Kendisi bu işi bozmak için uğraşıyor, çaba sarf ediyor. Çözüm süreci bir yerde tıkansın diye. Biz de aynı üslupla cevap verip süreci tıkayalım diye Arınç, özel olarak çaba sarf ediyor. Bülent Arınç, çözüm sürecinden rahatsızlık duyuyor. Bunu kulislerde de duyuyoruz. Söylemlerini biraz buna bağlıyorum. Benim ifade ettiğim 10 madde kafamdan uydurduğum maddeler değil. Arınç, bu 10 maddeyi Bakanlar Kurulu’nda tartışmadınız mı? Bu 10 maddeyi hükümetin çözüm süreci kurulunda tartışmadınız mı? İmralı’da tartışılmadı mı? Bu ilkeler üzerinde uzlaşa sağlanacağına dair sözler vermediniz mi? Verdiniz. Kamuoyundan neden saklıyoruz? Bu maddeler gayri resmi 10 madde midir? Türkiye’yi geriye götürecek, parçalayacak 10 madde midir? Hayır evrensel insan hakları standartları yükseltecek 10 ilkeden söz ediyoruz. Dolayısıyla hükümet sözcüsü olarak bu tür gayrı ciddi yaklaşımlarla süreci yürütemeyeceğimizi görmelisiniz" değerlendirmesinde bulundu

"ARINÇ İSTİFA ETSİN"
Çözüm sürecini yürütmekle görevli bakan ve HDP heyetinin bir araya geleceğini aktaran Demirtaş, "Ortak açıklama konusunda bir tartışma yürütülecek. Biz ortak açıklama yapılmasına karşı değiliz. Özüm sürecinin geldiği aşama nedir bunu bir tespit edin. Geleceğe dair öngörüsü olan ortak bir çağrı yaparsak, Türkiye’nin lehine olur. Sonuçta hangi partiden olursa olsun insanlar Türkiye’de barışı istiyor. Artık kan akmasın istiyor. Siyasetçiler olarak bize buna katkı koymak zorundayız. Hükümetle bugün yapılacak görüşmede bu noktaya gelinirse kamuoyuna ortak açıklama yapmaktan memnuniyet duyarız. Biz bundan kaçmayacağız. Başka çağrılarda içerebilir. Herkes diline, üslubuna dikkat etmelidir. Özellikle biz çözüm süreci ve barış meselesine hassas davranıyoruz. Partiler üstü, seçim atmosferinden bağımsız olarak ele almaya çalışıyoruz. Bu çok hassas bir konudur Her konuda sert muhalefete yapabiliriz, AKP’nin yanlışlarını hatalarını yerden yere vurabiliriz. Ama Türkiye’nin barışı AKP ve HDP’den kıymetlidir. Hassas davranıyoruz. Hükümet sözcüsünden de bunu bekliyoruz. Bu gayri ciddi yaklaşımları bırakmasında fayda var. Barışı ve çözüm sürecini desteklemeyen bir başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü olabilir mi? Resmen olay bitsin diye elinden geleni yapıyor. Barış sürecine bu kadar tahammülsüzse kendisi istifa etmesini tavsiye ederim. Ya hükümet sözcülüğünden ya bakanlıktan ayrılsın. Bu şekilde kendisinin tahrikleriyle bu iş yürümüyor, zorlanıyoruz" dedi.

"LAİKLİĞİN TEMİNATI KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ
275 kadın, 275 erkek aday ile seçime gittiklerini ifade eden Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Dünyada ilk defa bir parti cinsiyet kotasını yüzde 50 olarak kotasında belirlemiştir. Dünyada başka bir parti yoktur. Bütün belediye başkanlıklarımız eş başkanlıklıdır. Bütün sahalarda kadın görünür olması asıl kadın özgürlüğünü ve kadın kimliğini büyütecektir. Bunu herkes kadının kurtuluşu olarak tarifliyor ama ben erkeğin kurtuluşu olarak tarifliyorum. Kadın özgür olduğu oranda demokrasi gelişir. Demokrasi ile özgürlük bir kültür haline gelir. Laikliğinin teminatıdır kadın erkek eşitliği."

"YÜZLEŞİLMESİ GEREKİYOR"
28 Şubat süreci hakkında da konuşan Demirtaş, "28 Şubatı da siyasete askerin müdahalesi olarak tanımladık. Hiçbir şekilde hiçbir vesayetin siyasete kabul edilemeyeceğini belirttik. Aradan geçen bu süre zarfında 28 Şubat darbe zihniyeti ile yüzleşildi mi. Hayır. Bugün başka bir antidemokratik tarzdan ve uygulamadan söz edebiliriz. Bu ülkede şuan tek adamlık sistemi var. Geçmiş dönemde ordu siyaset üzerinde bir vesayet kuruyor idiyse şu anda tek bir kişi sıfatı Cumhurbaşkanı olmakla birlikte Merkez Bankası’ndan bir kaymakam kadar bir ressamdan şaire kadar yüksek mahkemeden parlamentoya kadar her yere müdahale eden her yere talimatlar yağdıran öfkeyle hareket eden bir Cumhurbaşkanı var. Bunun vesayetten 28 Şubat zihniyetinden ne farkı olabilir? 28 Şubat mağduru sıfatıyla hareket edenler bu mağduriyeti kullanarak bir şekilde iktidara geldiler şimdi iktidarda yanlış bir anlayışla antidemokratik bir anlayış ile Türkiye’yi yönetmeye çalışıyorlar. Elbette Türkiye’nin darbelerle yüzleşmesi lazım 28 Şubat sadece Türkiye toplumunun bir kesiminin yüzleşerek kapatabileceği mevzu değil 12 Eylül ve önceki darbelerle de yüzleşilmesi gerekiyor. Yüzleşme sadece darbecileri yargılamakla olmaz. Kenan Evren’i yargılıyorlar göstermelik bir şekilde ama Kenan Evren’in 5 cuntacı generalin yaptığı anayasası şuanda en fazla savunanlar da bunlardır. Dün Cumhurbaşkanının başkanlık yaptığı milli güvenlik kurulu kimin ürünüdür. 12 Eylül darbe ürünüdür. Önceki gün atama yaptığı YÖK üniversiteleri tahakküm altına alınan bu kurum darbe ürünüdür. Bundan en fazla yararlananlar AKP’dir. Sivil bir anayasa ile darbelerle hesaplaşabilir. AKP darbenin bütün nimetlerinden yararlanmıştır. Yüzde 10 seçim barajı Kenan Evren ve arkadaşlarının bu ülkeye bela ettiği uygulamadır. Bu yüzde 10 sayesinde 13 yıldır iktidarın keyfini sürüyor bu darbenin nimetleridir. Darbenin cefasını bu ülkenin çocukları çektiler sefasını da bunlar sürdüler inşallah bunun tersine döneceği günleri de göreceğiz" dedi.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER