Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde, AB Reform Eylem Grubu toplantısında konuştu. Başika'da Türk askerinin varlığı ile ilgili Irak'la yaşanan kriz hakkında açıklama yapan Davutoğlu, " Bu olayı provoke eden taraflar Türkiye ile Irak hükümeti değildir. Bazıları (Rusya'yı kast ederek ) bu olay üzerinden kendi müdahalelerini askeri varlıklarını unutturarak Türkiye'yi hedefe alıyorlar. Ben Sayın İbadi'ye bir mektup yazdım ve niyetimizi belirttim. Aramıza herhangi bir üçüncü taraf girmesin. 1 Kasım sonrası ilk arayanlardan biri İbadi idi, ben de onu ilk arayanlardan biriydim. Dışişleri'miz Irak'ı aradı ve bilgi verdi. Dün de Sinirlioğlu ve Fidan'ı Bağdat'a gönderdik. Niyetimiz açık bir şekilde anlatıldı" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başika'daki askeri kampın yeniden tanzim edilmesine ilişkin, "Türkiye'nin aldığı tedbir, Irak'ın egemenliğini uzun süreli olarak etkileyebilecek bir tedbir değil, gerekli görüldüğü zamanlarda da burada aldığımız tedbirin mahiyeti, niceliği, sayısal çerçevesi tekrar değerlendirilir ama tamamıyla alandaki şartlara bağlı" dedi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı koordinasyonunda hayata geçirilen Reform Eylem Grubu, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında toplandı. Başbakan Davutoğlu, toplantı sonrası yaptığı açıklamada, takip edilen reform stratejisi hakkında bilgi vererek, hükümet programının çerçevesini oluşturan kapsamlı eylem programının kamuoyuna açıklandığını ifade etti. “Bir müddet bekleyelim gibi bir düşünce içine girmedik" diyen Davutoğlu, "Bizde tebrik ve kabuller yerine, eylemler ve ortaya konan pozitif gündem yer aldı. Esas itibarıyla milletimizin kaybedecek vakti yok. Bu çerçevede, dün hem vaatlerimiz hem de reformlarımız bağlamında eylem planımızı paylaştık" ifadelerini kullandı.
Öğleden sonra reformların koordinasyonu ve izlenmesi kurulu ile ilgili bir genelgenin de yayınlandığını hatırlatan Davutoğlu, ilgili bakanlardan oluşan kurulun çalışma ilkelerini genelgeyle kamuoyuna duyurulduğu ve bu kurulun 'şemsiye kurul' olarak görev yapacağını ifade etti. Kurulun takvime uyup uyulmadığı konusunu takip edeceğini ve kendisine rapor edeceğini anlatan Davutoğlu, reform izleme grubu isminin reform eylem grubu ismine dönüştürüldüğü ve bu grubun reformların AB müktesebatı ile uyumu konusunda görevi bulunduğunu söyledi.
Davutoğlu, bugünkü toplantıda 3 konunun ele alındığını belirten Davutoğlu, bunlardan birincisinin Türkiye-AB entegrasyon sürecinin bundan sonraki seyir bağlamında yapılacak yasal düzenlemeler, 23. ve 24. fasılların açılması ve yargı insan hakları konuları olduğunu ifade etti.
"MECLİSİN BUNA DÖNÜK ÇALIŞMASI VE MUHALEFETİN BU KONUDA DESTEK OLMASI LAZIM"
İkinci konunun, Türkiye-AB Zirvesi'nde çıkan önemli kararlardan birisi Schengen bölgesine vize muafiyetiyle girilme konusu olduğunu anlatan Davutoğlu, "Son AB-Türkiye Zirvesi'nde karar verdiğimiz şekilde Mart ayına kadar yasal düzenlemeleri yapmamız, Mart ayında AB'nin rapor yazması, Temmuz ayında pilot uygulamaların başlaması, Ekim ayında da vize muafiyetine geçmemiz lazım. Bu net takvimden sapmamamız sadece hükümet ve bakanlıklarımızın gayretiyle mümkün olmayabilir, Meclisin buna dönük çalışması ve muhalefetin bu konuda destek olması lazım. 72 yükümlülük diye daha önce zikredilen, 72 maddede burada net bir görev dağılımı yapıldı. Her bir bakanlık, her kurum hangi yükümlülüğü yerine getirecek bu tespit edildi. Arkadaşlara latifeyle karışık söyledim, 'Hangi maddede gecikme olursa, o maddeden sorumlu olan arkadaşları yurtdışına göndeririz, Türkiye'ye vizeyle girmek zorunda kalırlar, vizeyi de vermeyiz' dedim. Bütün kurumlarımızda bakanlıklarımızda büyük bir şevkle bu konunun sahiplenilmesinden duyduğum memnuniyeti vurgulamak isterim" şeklinde konuştu.
"AB MÜKTESEBATINA UYUM VE VİZE MUAFİYETİNE UYUM BAŞLIĞI ALTINDA BİR PAKET OLARAK MECLİSİMİZE SEVKEDİLECEK"
"Bu bağlamda 15 Aralık'ta kişisel verilerin korunması olmak üzere heyetimiz Brüksel'e gidecek" diyen Davutoğlu, "AB ile bilgilendirme ve müktesebat uyum görüşmeleri yapılacak. İlgili kanunların hepsi vize muafiyeti için gerekli kanunlar manzumesi adı altında, AB müktesebatına uyum ve vize muafiyetine uyum başlığı altında bir paket olarak Meclisimize sevk edilecek. Şubat ayının sonuna kadar bitirmemiz lazım ki Mart ayında AB raporunu tamamlayabilsin, biz de o rapora Temmuz ayında geri kabul anlaşmasını devreye sokup, Ekim ayında nihai vize muafiyeti başlayabilsin. Bundan sonra, herkesin elini taşın altına koyacağı dönem başlıyor. Bu da özellikle muhalefetin bizimle işbirliği yapması ve vatandaşlarımızın bir an önce bu hakkı kullanabilmesi için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi önemli" ifadelerini kullandı.
Geçici Bütçe'nin Meclis'e sevk edildiğini hatırlatan ve özellikle anamuhalefet partisinin kalıcı bütçe konusunda işbirliğine yanaşmadığını belirten Davutoğlu, kalıcı bütçe için Ocak ayına kadar yoğun bir çalışmanın yapılacağını söyledi.
"BÜTÜN TOPLUM KESİMLERİ MUHALEFETE ÇAĞRI YAPMALI"
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Muhalefet partilerine oy veren vatandaşlarımız da AB'ye vizesiz gitmek istiyorlarsa bütün toplumsal kesimlerin muhalefet partilerine çağrı yapıp, bir an önce bu yasaların geçmesi için hükümetimize destek olma konusunda bir kampanya başlatmalı. Bütün muhalefet partilerine çağrımız, bu hususta, vize muafiyeti konusundaki yasal düzenlemeleri bir an önce Meclis'ten geçirelim. Biz, üzerimize düşeni yapıyoruz. Herkes üzerine düşen görevi aldı. Kalıcı bütçe konusunda yaptıkları hataya inşallah düşmezler. Muhalefet partilerinden randevu talep ettiğimde ele alacağımız husus da bu konuların Meclis'ten geçirmek olacak."
Toplantıda, üçüncü konu olarak da esas itibarıyla, Türkiye-AB Zirvesi'nde mutabık kalınan yasa dışı göç konusunda ortak eylem planı konusunun da ele alındığını belirten Davutoğlu, 17 Aralık'ta Brüksel'e gideceğini ve o toplantı öncesi atılacak adımların da bu çerçevede yasadışı göçün kontrol altına alınması ve AB ile eylem planının uygulanması için gerekli değerlendirmelerin yapıldığını ifade etti.
Davutoğlu, açıklamaları sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Kıbrıs Rum Kesimi'nin vetoları, bu konuda AB liderliyle neler görüştünüz. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in bir mektup yazdığını biliyoruz" sorusuna Davutoğlu, "Bu konuda ilk görüşmelerden itibaren bekleyen fasılların açılması konusunda bir müzakere yaşanmıştı. Sayın Juncker de bu çerçevede, 14 Aralık'ta 17. faslın açılması için arkadaşlarımız Brüksel'de olacak. Bu uzun bir dönem sonra, 5 senede ikinci fasıl olacak. Önümüzdeki 4-5 ayda 5 fasıl açmak için gayret sarf edeceğiz, üzerinde mutabık kalınan. Bir kısmı da blokajlar olan ama bu blokajların açılması konusunda, birini şimdi açıp diğer 4-5 faslı açma imkanı bulacağız. Biz, bütün fasıllar için yarın açılacak gibi hazırlığımızı yaptık, açılan fasıllar için de yarın kapanacakmış gibi hazırlığımızı yaptık. Dolayısıyla, bir iki fasıl hariç aslında bugün bu blokajlar kalksa biz 15'ye yakın faslı hemen kapatıp, geri kalan 12-13 faslı da açılışını sağlayıp kapanışını temin edecek sürece gelmiş oluruz. Sayın Juncker'in mektubunda beyan ettiği hususlar ve iyi niyet temennileri ümit ederiz hayata geçer. Her halükarda yeni bir dönem var Türkiye-AB ilişkilerinde. Bu dönemin ve fırsat penceresinin herkes tarafından en iyi şekilde kullanılacağına inanıyorum" cevabını verdi.
"3 MİLYAR AVRO'LUK YARDIM YILLIKTIR"
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye Suriyeli mülteciler konusunda yapacağı 3 milyar avronun hatırlatılması üzerine ise Davutoğlu, "3 milyar avroluk yardım yıllıktır. Önümüzdeki yıl için de yapılacak çalışmalar, Suriyeli mülteciler için son kuruşuna kadar harcanacak paradır. AB bunun nasıl aktarılacağı konusunda kendi iç mekanizmasını çalıştırıyor. Biz de bunu Başbakanlıkta bir mekanizma kurarak, bu fonun kullanımı için ilgili bakanlıkları nasıl görevlendireceğimizin de tahlilini de yapacağız" diye konuştu.
BAŞİKA'DAKİ ASKERİ PERSONELİN YENİDEN TANZİMİ
Başka bir gazetecinin, Başika'daki askeri personelin yeniden tanzimi ile ilgili sorusu üzerine Davutoğlu, bu konuda Irak Hükümetiyle anlaşmaya varıldığını belirterek, "Bu konu, her şeyden önce bizim bakışımızı çerçeveleyen temel ilkeleri vurgulamak istiyorum. Birincisi Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği bizim için en asli unsurlardan birisidir. İkincisi, keşke Irak hükümeti bütün topraklarda mutlak egemenliğini kullanabiliyor olsaydı DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri keşke Irak sahası içinde faaliyet gösterip çevre ülkelere ve dünyaya tehdit teşkil etmeseydi ama maalesef öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki DEAŞ terör örgütü Musul'un güneyinden itibaren, PKK da Türkiye sınırları civarında tamamıyla kontrolden azade bir faaliyet içinde bütün hepimizin güvenliğini tehdit ediyor" cevabını verdi.
Suriye'den farklı olarak biz Irak Merkezi Hükümetini hem meşru, hem Türkiye ile dost bir hükümet olarak gördüklerini belirten Davutoğlu, "DEAŞ ve terör örgütü tehdit oluşturduğu andan itibaren bir taraftan Irak Merkezi Yönetimiyle, bir taraftan da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile yakın temas içinde olduk. Bu temas çerçevesinde de geçen sene Sayın Abadi'nin Ankara ziyareti benim Bağdat ziyaretimde bunları konuştuk. Birkaç uçak malzemeyi deste olarak Bağdat'a, kapsamlı bir malzemeyi de Erbil'e gönderdik. Dolayısıyla, bu çalışmalar yeni başlamış değil. Türkiye'nin Başika'da değil, diğer bölgelerde eğitim veren kampları vardır, bunlar gizli kamplar değil" şeklinde konuştu.
“GİZLİ BİR FAALİYET YAPIYORMUŞ GİBİ BİR KANAAT YAYILMASI KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİL”
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Geçtiğimiz dönemde Başika'da, benzer amaçlarla Viyana'da olduğu gibi kurulan eğitim bölgemiz var, burada 2 bini aşkın Musul Ulusal Muhafızı Ordusu görev alacak şekilde yetiştirilmiş ve Irak'ın güvenliği için çalışan kardeşlerimiz var. Bu da gizli değil, dolayısıyla sanki Türkiye gizli bir faaliyet yapıyormuş gibi bir kanaat yayılması kesinlikle doğru değil. Olan şudur, bu bölge Musul'da 20 kilometre civarında olduğu için ve her an DEAŞ tehdidiyle karşı karşıya kaldığımız için orada eğitim veren askerlerimizin güvenliğini teminen kuvvet kaydırması ihtiyacı hasıl oldu. Bu kuvvet ihtiyaç hasıl olduğu için kaydı. Muhataplarımızın orada ne civarda olduğu bilinen bir şey var. Bunların hepsi gizlilik içinde yürütülen faaliyetler değil."
Bu problemin Türkiye ile Merkezi Irak Hükümeti arasındaki problem olmadığını belirten Davutoğlu, bunu yapan üçüncü tarafların kim olduğunun bilindiğini ifade etti.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Bağdat'a yaptığı ziyareti hatırlatan Davutoğlu, "Dün, niyetlerimiz açık bir şekilde anlatıldı. Türkiye'nin niyetleri dışında yorum yapılmaması ifade edildi. Türkiye-Irak arasında bütün bunları görüşebileceğimiz mekanizma kurulması konusunda bilgi aktarıldı. Burada bu kanalların açık tutulması konusunda mutabık kalındı. Bu ihtiyaçların karşılıklı müzakerelerle teyit edilmesi konusunda mutabık kalındı" dedi.
“YENİDEN TANZİM NOKTASI ŞUDUR…”
Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Yeniden tanzim noktası şudur, 'Bir hafta önce oraya bir güvenlik riski yokken 10-15 gün önce böyle bir kuvvet kaydırmaya ihtiyaç yoktu. O kadar dinamik bir şartta ki Irak, her an yeni ihtiyaçlar tezahür ediyor veya bazı ihtiyaçlar ortadan kalkabiliyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin aldığı tedbir, Irak'ın egemenliğini uzun süreli olarak etkileyebilecek bir tedbir değil, gerekli görüldüğü zamanlarda da burada aldığımız tedbirin mahiyeti, niceliği, sayısal çerçevesi tekrar değerlendirilir ama tamamıyla alandaki şartlara bağlı."
"Oradaki askeri mevcudiyetimiz askeri eğitmenleri korumak içindir" diyen Davutoğlu, "Askeri eğitmenlerimiz de sadece ve sadece Irak vatandaşlarına, Musullulara kendi şehirlerini kendi vatanlarını korumak için eğitim verme amacıyla bulunuyorlar. Bunun ötesinde yapılacak durumların karşılığı yok" ifadelerine yer verdi.
Üçüncüsü gerçekleştirilen toplantıya, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katıldı.
ENİSE YAPAR
dikGAZETE.com