Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’nin etrafında en az 6-7 tane ülke merkezi hükümetler ülkelerini kontrol edemeyecek durumda. Ülkelerinin sınırları içerisinin tamamını kontrol edemiyorlar ve ülkeyi yönetecek ekonomik politikaları da hayata geçiremedikleri için bizim ihracatımız etkileniyor” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, G20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Siyasal piyasalar volatil, finansal piyasaların volatilitesi çok belli sıkıntıları da ortaya çıkarıyor ve geleceğe dönük olarak plan yapamıyoruz. Alt yapı projeleri ve yatırımlar planlanamıyor bunlar nedeniyle. İkincisi gelişmiş olan ekonomilerde özellikle 2 yıldan beri ve bu yıl ekonomide iyileşme var ama gelişmekte olan ekonomiler eski dinamizminden çok uzak. 2010-2011 yıllarında yükselen piyasalarda bir dinamizm vardı. Greek ülkelerinin küresel ekonomik hasılada yüzde 2 oranında paylarının arttığını görüyorduk ama dinamizmde gerçekten bir azalma var yükselen piyasalarda. Üçüncüsü gelecekteki büyüme içinde beklentiler zayıf. Geçtiğimiz sene Brisbane’da G20 büyüme oranlarının fazladan yüzde 2 arttırılması gibi bir hedef ortaya konuldu. Bu zor görünüyor. Dördüncüsü küresel ticarette beklenmedik şekilde azalıyor. Küresel ticaretle siyasi istikrarda birbirleriyle bağlantılıdır. Çünkü jeopolitik gerilimler ve birçok siyasi kriz dünyayı etkilemekte durum çok daha kritik hale geliyor” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE OLARAK BU JEOPOLİTİK GERİLİMİ ÇOK YAKINDAN HİSSEDİYORUZ”
Beşincisi olarak bazı kilit ülkelerde düşük enflasyonun devam ettiğini bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Altıncısı borç yükü hala gündemimizde. Yedincisi yükselen piyasalardan çıkan yatırımların ve sermayenin tekrar geri gelmemesi gibi bir sorun var. Çok daha önemlisi yapısal reformlar gecikiyor. Hepimiz kriz dönemlerinde çok hızlı bir şekilde belli kısa vadeli kriz işaretlerine müdahale edildiğini biliyoruz ama yapısal reformlara ihtiyacımız var ortada uzun vadede. Bu ekonomik durum jeopolitik gerilimler nedeniyle daha da kötüye gidiyor. Jeopolitik bir kayma da var. 1990’larda Soğuk Savaş dönemi bittikten sonra bunu gördük. Bu bir depremdi. Güvenlik riskleri de 11 Eylül’den sonra arttı. 2008’deki finansal krizle birlikte bunların üçü birleşti Ukrayna’da şuanda bir sıkıntı yaşıyoruz. Bu bizi Soğuk Savaş’ın son dönemine götürüyor. Hiç kimse Ukrayna’da böyle bir sıkıntının hasıl olabileceğini düşünmüyordu. Bunun sonucunda uluslar arası siyasette bir karşı karşıya gelme durumu oldu.11 Eylül’den sonra güvenlik riskleri arttı, terörizm arttı, bugün uluslararası siyasetin gündeminde bir numarada ekstremiz hareketlerin yükselişi vardır. Tüm bu konuları da tartışmak durumundayız. Biz terörizmin finansmanını belli kanallar üzerinden nasıl durdurabiliriz, ekonomik enstrümana terörün ulaşmasını nasıl durdurabiliriz bunu da tartışmalıyız. Bunun için dayanışma gerekiyor. Türkiye olarak bu jeopolitik gerilimi çok yakından hissediyoruz. Türkiye’nin etrafında en az 6-7 tane ülke ben kırılgan demek istemiyorum artık çünkü bütün bu ülkelere bizim saygımız var ama merkezi hükümetler ülkelerini kontrol edemeyecek durumda. Ülkelerinin sınırları içerisinin tamamını kontrol edemiyorlar ve ülkeyi yönetecek ekonomik politikaları da hayata geçiremedikleri için bizim ihracatımız etkileniyor. Suriye ile bizim yaşadığımız durum bu. Merkezi hükümet ülkenin ekonomisine hakim değil, Irak aynı şekilde, Ukrayna aynı şekilde, Yemen, Libya.”
“G20 ÜLKELERİ BİR PLATFORMDUR AMA BU PLATFORM SADECE 20 ÜLKENİN MÜZAKERE ETTİĞİ BİR PLATFORM OLARAK KALMAMALI”
Dün Irak Başbakanı ile bir telefon görüşmesi yaptığını kaydeden Davutoğlu, “Ekstremizin ve DEAŞ’ın Irak’ta yükseldiğini görüyoruz. Irak biliyorsunuz dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip ama ülkenin birçok yerinde, Bağdat’ta özellikle elektrik alamayan evler var. Dolayısıyla Irak ve Libya ekonomisi eğer tekrar düzelir de ayağa kalkarsa petrol üretimi artacak ve yeni bir ticaret alanı oluşacak. Onların çünkü daha fazla satın alma gücü olacak diğer ülkelerle kıyaslandığında, daha fazla tüketebilecek olan ülkeler bunlar. Dolayısıyla jeopolitik riskler hiçbir şekilde ekonomik durumdan izole edilemez. Bu genel problemleri biz dünya ekonomisinde izlerken şu kararı da aldık. Belli ilkelere bağlı kılmak durumundayız bunun kararını aldık. G20 dönem başkanlığı projeksiyonu olarak hatırlıyorum bütün bakanlarla bir arada değerlendirme yapıyorduk ve Türkiye’nin dönem başkanlığıyla alakalı 2015’te pozisyonu ne olmalıdır bunu belirlemeye çalışıyorduk. Burada 4 tane temel faraziyemiz vardı ve 3 tane de önceliğimiz vardı. Burada 4 tane beklentiden bahsediyoruz. Kısa vadeli krizlere karşı uzun vadeli bir stratejiye ihtiyacımız var demiştik. Bunun anlamı nedir? Uluslararası camia ve G20 liderleri mutlaka uzun vadeli bir planı koordine etmek durumunda eğer ki biz küresel ekonomide büyümeyi sürdürmek istiyorsak ve ekonomik krize müdahale etmek istiyorsak. İkincisi dünyayı bütünleşmiş bir birlik olarak görmemiz gerekiyor. G20 ülkeleri bir platformdur ama bu platformdur sadece 20 ülkenin müzakere ettiği bir platform olarak kalmamalı. Küresel ekonomiye yön veren bir platform olmalı. Bu bağlamda biz en az gelişmiş ülkelere özel bir atıfta bulunduk. Düşük gelirleri en az gelişmiş ülkelerden bahsediyoruz. Bugün eğer ileriye dönük olarak küresel ekonomiyi planlayacaksak biz küresel ekonominin bütün unsurlarını işin içine katmak durumundayız. G20 sadece 20 ülkede tabi ki sıradan 20 ülke değildir ama bu ülkeler bir karar alıyorsa diğer ülkeleri de etkiler. Dolayısıyla bizler o diğer ülkeleri de dinlemeli, o ülkelerin sıkıntılarını, önceliklerini de göz önünde bulundurmalıyız. Küresel olarak biz bir sahiplenme, bir aidiyet yaratmak istiyorsak küresel ekonominin bütün potansiyelini göz önünde bulundurmalıyız. Üçüncüsü toplumun bütün katmanları bütün ekonomik kararların ve süreçlerin ortağı olmalıdır. İşte bu nedenle yine Türkiye’nin üç tane önceliğinde biz buna atıfta bulunduk. Gençler, kadınlar, enerji çalışma konusu. Bunların hepsi makro ekonomik tartışmalara katılmalı” ifadelerini kullandı.
Maliye ve Çalışma Bakanlarının ortak bir toplantısı düzenlediklerini ifade eden Davutoğlu, “Bu çok memnuniyet verici. Eğer biz ülkelerimizde kitlelerin sıkıntılarını göremiyorsak işsizlikle alakalı sadece hazırlayacağımız makroekonomik politikalar ekonomilerimizin geleceğine merhem olamaz. İşte bu nedenle KOBİ dediğimiz yapı bizim için ana referans noktasıdır. Burada KOBİ’ler toplumun farklı segmentleri arasında bir köprü vazifesi görür. Burada sadece hiyerarşik bir yaklaşım yoktur ekonomide. Mutlaka yatay düzlemde de bunların dağılmış olması gerekir toplumun bütün segmentlerine. Dördüncü noktamız ise Türkiye dönem başkanlığı süreç odaklı olmaktan ziyade sonuç odaklı olacaktır. Elbette ki süreçte önemlidir. Çünkü süreçler müzakerelerde bazı dinamizm noktaları kazandırır ama diplomatik müzakereler olsun, ekonomik müzakereler olsun eğer siz çok mikro konularda ayrıntılara girerseniz sonu gelmez bir müzakere süreci içerisinde kendinizi kaybedersiniz. Böyle olunca da momentum kaybederseniz sonuçlara odaklanmaktan uzaklaşırsınız. Dolayısıyla sonuç odaklı olmak çok önemlidir. Bu süreçlerin mutlaka sonuç vermesi gerekir” dedi.
“ÇOK YAPICI BİR YAKLAŞIMLA BURADA ANTALYA ZİRVESİ İÇİN BİR ZEMİN HAZIRLADINIZ”
“Hepinize müteşekkiriz. Çünkü çok yapıcı bir yaklaşımla burada Antalya Zirvesi için bir zemin hazırladınız” ifadesini kullanan Davutoğlu, “Belli konularda zaten kararlar aldınız, bunları gündeme getirdiniz G20 Liderler Zirvesi için. Bu 4 tane ilke elimizde. Eğer bu 4 ilke varsa yani yapısal uzun vadeli planlama, entegre küresel ekonomi, toplumun bütün segmentleriyle paylaşım ve sonuç odaklı olmak bu 4 tane ilke elimizde olduğu zaman 3 tane operasyonel öncelikli ilke de ortaya çıkıyor. Biz bunlara 3 ‘I’ harfi diyoruz İngilizce’de. Uygulama, kapsayıcılık ve yatırım. Bu üç tane ‘I’nın benimsenmesi beni çok mutlu etti. Şimdi artık ortak bir terminolojik sütun oldu, ayak oldu bizim toplantılarımıza. Bizim ilk önceliğimiz uygulama. Bazı kilit alanlarda uygulamada önemli adımlar atıldığını görüyoruz. Burada Brisbane’de üzerinde mutabık kalmış olduğumuz bazı konuları uyguluyoruz. Mali düzenleme gündemi ve matrah aşınması ve kar kaçırma ile mücadele konuları. Bunların hepsi G20 ülkeleri içerisinde çalışılıyor” diye konuştu.
“G20 SADECE BUGÜNÜN SIKINTILARINA EĞİLMİYOR, GELECEK NESİLLERİN SIKINTILARINA DA EĞİLİYOR”
İyi haberlere rağmen 2010 IMF kotası ve hükümet reformlarının uygulanmasında bazı sıkıntıların olduğunu söyleyen Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“ABD idaresinin bu noktada taahhüdü var. Bu uygulanacaktır diye düşünüyorum. Yatırımla alakalı ülkelere özgü yatırım stratejilerimiz var. Önemli adımlar attık bu hedeflere ulaşma konusunda. Şunun da altını çizmek istiyorum; bu alanda yapılan çalışmalar bizim ülkelerimizin proje planlamalarını, hazırlıklarını ve karar alma mekanizmalarını çok kolaylaştırmıştır. Bunlar için teşekkür ediyorum. Dünya KOBİ Formu ve küresel alt yapı merkezinin hayata geçirilmesi bu cephede altı çizilmesi gereken önemli kazanımlardır. Kapsayıcılıkta üçüncü önceliğimizdi. Biz kalkınma sıkıntılarını özellikle de en az gelişmiş ülkelerin kalkınmada yaşadıkları sıkıntıları gündemimiz içerisinde çok sektörlü bakışıyla ele almayı taahhüt etmiştik. G20 kalkınma çalışma grubunun yaptığı çalışmalarda bunların önemli faydalarını gördük. Kalkınmakta olan ülkelerin kendi kalkınma gündemlerine bizim yapmış olduğumuz tavsiyeleri almaları da bir başarıdır. Kadınların ve gençlerin istihdamı kapsayıcı büyüme için çok önemlidir. Gençlerin işsizliği gündem maddelerimizin en önemlilerinden birisidir. Çünkü gençler siyasi ve sosyal istikrarın kilididir. Bizim ülkelerimizde genç işsizliği gerçekten kabul edilemeyecek kadar yüksük düzeyde. Bunun için kapsamlı bir strateji lazımdır. Aynı zamanda stratejik uygulamalarda olmak durumundadır. G20 çalışma bakanları daimi olarak iş gücü piyasasının dışında kalma riski olan genç insanların miktarını yüzde 25 azaltma konusunda bir taahhütte bulunmuştur. Bu önemlidir. Nitelikli istihdama ihtiyacımız var. Büyümenin eşitlik içerisinde olması gerekiyor. Bu büyümeden toplumun her sektörü payını almalıdır. Bu niceliksel hedef bize fayda sağlayacaktır. Eğitim alanında yapılacak çalışmalarda buna katkı sağlayacaktır. G20 sadece bugünün sıkıntılarına eğilmiyor, gelecek nesillerin sıkıntılarına da eğiliyor buda bunun bir göstergesi. Yatırım büyümenin kaynağıdır. Bu da Türkiye dönem başkanlığının ana gündem maddesi olmaya devam edecek. Zirve toplantısında da bunu göreceğiz. Ben bu 3 öncelik alanında başarıya ulaşmış olduğumuzu görmekten mutluyum. En azından Antalya Zirvesi için bir çerçeve çizmiş olduk.”
(İHA)
Başbakan Ahmet Davutoğlu, G20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Siyasal piyasalar volatil, finansal piyasaların volatilitesi çok belli sıkıntıları da ortaya çıkarıyor ve geleceğe dönük olarak plan yapamıyoruz. Alt yapı projeleri ve yatırımlar planlanamıyor bunlar nedeniyle. İkincisi gelişmiş olan ekonomilerde özellikle 2 yıldan beri ve bu yıl ekonomide iyileşme var ama gelişmekte olan ekonomiler eski dinamizminden çok uzak. 2010-2011 yıllarında yükselen piyasalarda bir dinamizm vardı. Greek ülkelerinin küresel ekonomik hasılada yüzde 2 oranında paylarının arttığını görüyorduk ama dinamizmde gerçekten bir azalma var yükselen piyasalarda. Üçüncüsü gelecekteki büyüme içinde beklentiler zayıf. Geçtiğimiz sene Brisbane’da G20 büyüme oranlarının fazladan yüzde 2 arttırılması gibi bir hedef ortaya konuldu. Bu zor görünüyor. Dördüncüsü küresel ticarette beklenmedik şekilde azalıyor. Küresel ticaretle siyasi istikrarda birbirleriyle bağlantılıdır. Çünkü jeopolitik gerilimler ve birçok siyasi kriz dünyayı etkilemekte durum çok daha kritik hale geliyor” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE OLARAK BU JEOPOLİTİK GERİLİMİ ÇOK YAKINDAN HİSSEDİYORUZ”
Beşincisi olarak bazı kilit ülkelerde düşük enflasyonun devam ettiğini bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Altıncısı borç yükü hala gündemimizde. Yedincisi yükselen piyasalardan çıkan yatırımların ve sermayenin tekrar geri gelmemesi gibi bir sorun var. Çok daha önemlisi yapısal reformlar gecikiyor. Hepimiz kriz dönemlerinde çok hızlı bir şekilde belli kısa vadeli kriz işaretlerine müdahale edildiğini biliyoruz ama yapısal reformlara ihtiyacımız var ortada uzun vadede. Bu ekonomik durum jeopolitik gerilimler nedeniyle daha da kötüye gidiyor. Jeopolitik bir kayma da var. 1990’larda Soğuk Savaş dönemi bittikten sonra bunu gördük. Bu bir depremdi. Güvenlik riskleri de 11 Eylül’den sonra arttı. 2008’deki finansal krizle birlikte bunların üçü birleşti Ukrayna’da şuanda bir sıkıntı yaşıyoruz. Bu bizi Soğuk Savaş’ın son dönemine götürüyor. Hiç kimse Ukrayna’da böyle bir sıkıntının hasıl olabileceğini düşünmüyordu. Bunun sonucunda uluslar arası siyasette bir karşı karşıya gelme durumu oldu.11 Eylül’den sonra güvenlik riskleri arttı, terörizm arttı, bugün uluslararası siyasetin gündeminde bir numarada ekstremiz hareketlerin yükselişi vardır. Tüm bu konuları da tartışmak durumundayız. Biz terörizmin finansmanını belli kanallar üzerinden nasıl durdurabiliriz, ekonomik enstrümana terörün ulaşmasını nasıl durdurabiliriz bunu da tartışmalıyız. Bunun için dayanışma gerekiyor. Türkiye olarak bu jeopolitik gerilimi çok yakından hissediyoruz. Türkiye’nin etrafında en az 6-7 tane ülke ben kırılgan demek istemiyorum artık çünkü bütün bu ülkelere bizim saygımız var ama merkezi hükümetler ülkelerini kontrol edemeyecek durumda. Ülkelerinin sınırları içerisinin tamamını kontrol edemiyorlar ve ülkeyi yönetecek ekonomik politikaları da hayata geçiremedikleri için bizim ihracatımız etkileniyor. Suriye ile bizim yaşadığımız durum bu. Merkezi hükümet ülkenin ekonomisine hakim değil, Irak aynı şekilde, Ukrayna aynı şekilde, Yemen, Libya.”
“G20 ÜLKELERİ BİR PLATFORMDUR AMA BU PLATFORM SADECE 20 ÜLKENİN MÜZAKERE ETTİĞİ BİR PLATFORM OLARAK KALMAMALI”
Dün Irak Başbakanı ile bir telefon görüşmesi yaptığını kaydeden Davutoğlu, “Ekstremizin ve DEAŞ’ın Irak’ta yükseldiğini görüyoruz. Irak biliyorsunuz dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip ama ülkenin birçok yerinde, Bağdat’ta özellikle elektrik alamayan evler var. Dolayısıyla Irak ve Libya ekonomisi eğer tekrar düzelir de ayağa kalkarsa petrol üretimi artacak ve yeni bir ticaret alanı oluşacak. Onların çünkü daha fazla satın alma gücü olacak diğer ülkelerle kıyaslandığında, daha fazla tüketebilecek olan ülkeler bunlar. Dolayısıyla jeopolitik riskler hiçbir şekilde ekonomik durumdan izole edilemez. Bu genel problemleri biz dünya ekonomisinde izlerken şu kararı da aldık. Belli ilkelere bağlı kılmak durumundayız bunun kararını aldık. G20 dönem başkanlığı projeksiyonu olarak hatırlıyorum bütün bakanlarla bir arada değerlendirme yapıyorduk ve Türkiye’nin dönem başkanlığıyla alakalı 2015’te pozisyonu ne olmalıdır bunu belirlemeye çalışıyorduk. Burada 4 tane temel faraziyemiz vardı ve 3 tane de önceliğimiz vardı. Burada 4 tane beklentiden bahsediyoruz. Kısa vadeli krizlere karşı uzun vadeli bir stratejiye ihtiyacımız var demiştik. Bunun anlamı nedir? Uluslararası camia ve G20 liderleri mutlaka uzun vadeli bir planı koordine etmek durumunda eğer ki biz küresel ekonomide büyümeyi sürdürmek istiyorsak ve ekonomik krize müdahale etmek istiyorsak. İkincisi dünyayı bütünleşmiş bir birlik olarak görmemiz gerekiyor. G20 ülkeleri bir platformdur ama bu platformdur sadece 20 ülkenin müzakere ettiği bir platform olarak kalmamalı. Küresel ekonomiye yön veren bir platform olmalı. Bu bağlamda biz en az gelişmiş ülkelere özel bir atıfta bulunduk. Düşük gelirleri en az gelişmiş ülkelerden bahsediyoruz. Bugün eğer ileriye dönük olarak küresel ekonomiyi planlayacaksak biz küresel ekonominin bütün unsurlarını işin içine katmak durumundayız. G20 sadece 20 ülkede tabi ki sıradan 20 ülke değildir ama bu ülkeler bir karar alıyorsa diğer ülkeleri de etkiler. Dolayısıyla bizler o diğer ülkeleri de dinlemeli, o ülkelerin sıkıntılarını, önceliklerini de göz önünde bulundurmalıyız. Küresel olarak biz bir sahiplenme, bir aidiyet yaratmak istiyorsak küresel ekonominin bütün potansiyelini göz önünde bulundurmalıyız. Üçüncüsü toplumun bütün katmanları bütün ekonomik kararların ve süreçlerin ortağı olmalıdır. İşte bu nedenle yine Türkiye’nin üç tane önceliğinde biz buna atıfta bulunduk. Gençler, kadınlar, enerji çalışma konusu. Bunların hepsi makro ekonomik tartışmalara katılmalı” ifadelerini kullandı.
Maliye ve Çalışma Bakanlarının ortak bir toplantısı düzenlediklerini ifade eden Davutoğlu, “Bu çok memnuniyet verici. Eğer biz ülkelerimizde kitlelerin sıkıntılarını göremiyorsak işsizlikle alakalı sadece hazırlayacağımız makroekonomik politikalar ekonomilerimizin geleceğine merhem olamaz. İşte bu nedenle KOBİ dediğimiz yapı bizim için ana referans noktasıdır. Burada KOBİ’ler toplumun farklı segmentleri arasında bir köprü vazifesi görür. Burada sadece hiyerarşik bir yaklaşım yoktur ekonomide. Mutlaka yatay düzlemde de bunların dağılmış olması gerekir toplumun bütün segmentlerine. Dördüncü noktamız ise Türkiye dönem başkanlığı süreç odaklı olmaktan ziyade sonuç odaklı olacaktır. Elbette ki süreçte önemlidir. Çünkü süreçler müzakerelerde bazı dinamizm noktaları kazandırır ama diplomatik müzakereler olsun, ekonomik müzakereler olsun eğer siz çok mikro konularda ayrıntılara girerseniz sonu gelmez bir müzakere süreci içerisinde kendinizi kaybedersiniz. Böyle olunca da momentum kaybederseniz sonuçlara odaklanmaktan uzaklaşırsınız. Dolayısıyla sonuç odaklı olmak çok önemlidir. Bu süreçlerin mutlaka sonuç vermesi gerekir” dedi.
“ÇOK YAPICI BİR YAKLAŞIMLA BURADA ANTALYA ZİRVESİ İÇİN BİR ZEMİN HAZIRLADINIZ”
“Hepinize müteşekkiriz. Çünkü çok yapıcı bir yaklaşımla burada Antalya Zirvesi için bir zemin hazırladınız” ifadesini kullanan Davutoğlu, “Belli konularda zaten kararlar aldınız, bunları gündeme getirdiniz G20 Liderler Zirvesi için. Bu 4 tane ilke elimizde. Eğer bu 4 ilke varsa yani yapısal uzun vadeli planlama, entegre küresel ekonomi, toplumun bütün segmentleriyle paylaşım ve sonuç odaklı olmak bu 4 tane ilke elimizde olduğu zaman 3 tane operasyonel öncelikli ilke de ortaya çıkıyor. Biz bunlara 3 ‘I’ harfi diyoruz İngilizce’de. Uygulama, kapsayıcılık ve yatırım. Bu üç tane ‘I’nın benimsenmesi beni çok mutlu etti. Şimdi artık ortak bir terminolojik sütun oldu, ayak oldu bizim toplantılarımıza. Bizim ilk önceliğimiz uygulama. Bazı kilit alanlarda uygulamada önemli adımlar atıldığını görüyoruz. Burada Brisbane’de üzerinde mutabık kalmış olduğumuz bazı konuları uyguluyoruz. Mali düzenleme gündemi ve matrah aşınması ve kar kaçırma ile mücadele konuları. Bunların hepsi G20 ülkeleri içerisinde çalışılıyor” diye konuştu.
“G20 SADECE BUGÜNÜN SIKINTILARINA EĞİLMİYOR, GELECEK NESİLLERİN SIKINTILARINA DA EĞİLİYOR”
İyi haberlere rağmen 2010 IMF kotası ve hükümet reformlarının uygulanmasında bazı sıkıntıların olduğunu söyleyen Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“ABD idaresinin bu noktada taahhüdü var. Bu uygulanacaktır diye düşünüyorum. Yatırımla alakalı ülkelere özgü yatırım stratejilerimiz var. Önemli adımlar attık bu hedeflere ulaşma konusunda. Şunun da altını çizmek istiyorum; bu alanda yapılan çalışmalar bizim ülkelerimizin proje planlamalarını, hazırlıklarını ve karar alma mekanizmalarını çok kolaylaştırmıştır. Bunlar için teşekkür ediyorum. Dünya KOBİ Formu ve küresel alt yapı merkezinin hayata geçirilmesi bu cephede altı çizilmesi gereken önemli kazanımlardır. Kapsayıcılıkta üçüncü önceliğimizdi. Biz kalkınma sıkıntılarını özellikle de en az gelişmiş ülkelerin kalkınmada yaşadıkları sıkıntıları gündemimiz içerisinde çok sektörlü bakışıyla ele almayı taahhüt etmiştik. G20 kalkınma çalışma grubunun yaptığı çalışmalarda bunların önemli faydalarını gördük. Kalkınmakta olan ülkelerin kendi kalkınma gündemlerine bizim yapmış olduğumuz tavsiyeleri almaları da bir başarıdır. Kadınların ve gençlerin istihdamı kapsayıcı büyüme için çok önemlidir. Gençlerin işsizliği gündem maddelerimizin en önemlilerinden birisidir. Çünkü gençler siyasi ve sosyal istikrarın kilididir. Bizim ülkelerimizde genç işsizliği gerçekten kabul edilemeyecek kadar yüksük düzeyde. Bunun için kapsamlı bir strateji lazımdır. Aynı zamanda stratejik uygulamalarda olmak durumundadır. G20 çalışma bakanları daimi olarak iş gücü piyasasının dışında kalma riski olan genç insanların miktarını yüzde 25 azaltma konusunda bir taahhütte bulunmuştur. Bu önemlidir. Nitelikli istihdama ihtiyacımız var. Büyümenin eşitlik içerisinde olması gerekiyor. Bu büyümeden toplumun her sektörü payını almalıdır. Bu niceliksel hedef bize fayda sağlayacaktır. Eğitim alanında yapılacak çalışmalarda buna katkı sağlayacaktır. G20 sadece bugünün sıkıntılarına eğilmiyor, gelecek nesillerin sıkıntılarına da eğiliyor buda bunun bir göstergesi. Yatırım büyümenin kaynağıdır. Bu da Türkiye dönem başkanlığının ana gündem maddesi olmaya devam edecek. Zirve toplantısında da bunu göreceğiz. Ben bu 3 öncelik alanında başarıya ulaşmış olduğumuzu görmekten mutluyum. En azından Antalya Zirvesi için bir çerçeve çizmiş olduk.”
(İHA)