ANKARA
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Kara Havacılık Komutanlığındaki olaylara ilişkin 155 şüpheli hakkında hazırladığı iddianamede ifadelerine yer verilen, darbeci askerler tarafından derdest edilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile diğer komutanları Akıncı Üssü'ne götüren helikopterin pilotlarından eski Yarbay Halil Gül, "Genelkurmay Başkanı'nı bir şeylerden kurtardığımı zannediyordum." diyerek kendini savundu, diğer pilot eski Yarbay Ümran Taş da helikoptere yolcu olarak bindiğini, nereye gittiklerini ve ne yaptıklarını sormadığını öne sürdü.
İddianamede, şüpheliler Gül ve Taş'ın, "13041" kuyruk numaralı Sikorsky S-70 tipi helikopterle Güvercinlik Meydanı'ndan kalkıp Genelkurmay Başkanlığına gittikleri, iki pilotun, rehin alınan müştekiler Hulusi Akar, Salih Zeki Çolak, Yaşar Güler, İhsan Uyar, Uğur Tarçın, Metin Gürak, Atilla Gökesaoğlu, Yunus Can, Ertuğrulgazi Özkürkçü, Göksel Sevindik ve Halil Göncü'yü 4 ayrı seferle Akıncı Hava Üssü'ne götürdükleri belirtildi.
İddianamede ifadesine yer verilen şüpheli Gül, suç tarihinde alayda helikopterlerin acil durumlarda kullanılması için oluşturulan acil durum bekleme ekibinde nöbetçi subay olarak görev yaptığını söyledi.
Kendisi dışında isimlerini hatırlayamadığı 2 teğmenin de aynı şekilde görevli olduklarını anlatan Gül, "Saat 16.00'da nöbeti devraldım. Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İhsan Uyar, Kara Havacılık Komutanlığını denetlemeye geldiler. Onlar geldiği için ben de karargaha gittim. Onlar ayılmadan nöbet yerime geçtim." diye konuştu.
Ardından Kara Havacılık Komutanlığı Kurmay Başkanı Mehmet Şahin'in kendisini arayarak helikopterlerin Akıncı Üssü'ne götürülmesini emrettiğini söyleyen Gül, şöyle devam etti:
"Helikoptere giderken Genelkurmay Başkanlığı Harekat Merkezinden soyadını hatırlayamadığım Albay Doğan, benim telefonumdan hemen Genelkurmay'a gelmemi, yaralılar olduğunu, Genelkurmay Başkanı'nı oradan çıkarmamız gerektiğini söyledi. Ben helikoptere geçtim. İsmini hatırlayamadığım bir yarbayı yanıma aldım. Helikopteri birlikte kullanarak Genelkurmay Başkanılığına gittik. Genelkurmay Başkanlığının içine helikopterle indim. O sırada jetler uçmaya başladı. Farklı bir durum olduğunu anladım. Kim olduğunu bilmediğim ancak rütbelerinden general olduğunu anladığım gözü kapatılmış vaziyette bir şahsı birileri helikoptere getirdi. Getirenlerin de kim olduklarını bilmiyorum ancak kıyafetlerinden Özel Kuvvetler Komutanlığından oldukları anlaşılıyordu.
Helikopterdeki şahıslar benden helikopteri Akıncı Üssü'ne götürmemi istediler. Ben de helikopterle şahısları Akıncı Üssü'ne götürdüm. Götürdüğüm kişinin kim olduğunu bilmiyorum ancak Genelkurmay Başkanı değildi. Şahsı Akıncı Üssü'ne götürdüm."
"Zorla getirildiğini düşünmedim"
Bu sırada, "Doğan" isimli albayın kendisini tekrar aradığını, Genelkurmay'a gelmesini istediğini belirten Gül, "Genelkurmay'ın içine indim. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, yürüyerek, elleri ve gözleri açık, yanında birileri olduğu halde helikoptere geldi. Hulusi Akar'ın yanındaki şahıslara dikkat etmedim. Şahısların Genelkurmay Başkanı'na silah doğrulttuklarını görmedim. Genelkurmay Başkanı'nın eli, kolu bağlı değildi. Helikoptere Akar ve yanında 2-3 kişi daha bindi ancak yanındakilerin kim olduklarını ve rütbelerini bilmiyorum. Genelkurmay Başkanı'nı bir şeylerden kurtardığımı zannediyordum. Zorla getirildiğini hiç düşünmedim. Helikopter kalktıktan sonra telsiz frekansından 'Genelkurmay Başkanı'nı kurtardım.' diye anons geçtim." ifadelerini kullandı.
Gül, daha sonra Kara Harp Okulundan silahlı 45 askeri Genelkurmay Başkanlığına getirdiğini, bu sırada helikopterinin isabet aldığını, bunun üzerine Güvercinlik'e indiğini söyledi.
Gül, şöyle devam etti:
"Gece bir helikopter geldi. Güvercinlik'ten ismini hatırlayamadığım askeri personel ile Akıncı Hava Üssü'ne gittim, orada bekledim. Durumun ne olduğunu oraya vardığımızda anlamıştım. Akıncı'da çok emir komuta varmış gibi görünmüyordu. Emir komutanın kimde olduğunu bilmiyorum. 16 Temmuz'da Orgeneral Akın Öztürk geldi. 'Ben Başbakan'la görüşeceğim, izinleri aldım, uçaklar bizi vurmayacak, beni helikopterle götürür müsün?' dedi. Bunun için bir helikopteri çalıştırdım. Helikopter arızalandı.
Bu sırada, Hava Kuvvetleri Komutanlığının bir uçağı ateş etti, helikopteri bıraktım. Bir saat sonra Akın Öztürk bana tekrar, 'Gerekli izinleri aldım, havalanmamız lazım.' dedi. Kendisini ikna edemedim. Helikopterle havalandık ancak havaalanının dışında Kobra'yla ateş edildi, vurulduk. Akın Öztürk yaralandı. Bunun üzerine iniş yaptık. Öztürk'ü ilk defa olay sırasında Akıncı Üssü'nde gördüm. Öztürk yaralanınca onu alıp götürdüler. Daha sonra teslim olduk."
"Bütün gece birlikte uçtuğu personelin ismini hatırlamamasının olağan ve inandırıcı olmadığı." belirtilen Gül'ün bu konuda sessiz kalmayı tercih ettiği bildirildi.
Gül, darbe girişiminden ne zaman haberdar olduğunun sorulması üzerine, "Genelkurmay Başkanı'nı alırken ciddi anlamda şüphelenmiştim ancak Kara Harp Okulundan yaptığım 2 seferde bir darbe girişimi olduğunu anladım. Girişimi anladıktan sonra ikilemde kaldım. Darbe girişimi başarısız olsa yargılanacaktım. Darbe girişimine katılmayıp da girişim başarılı olsa yine yargılanacaktım. Böyle bir ikilem içinde faaliyetlerime devam etme kararı verdim yani olayı anladıktan sonra da kendi irademle bu girişimin içinde yer olmak zorunda kaldım." beyanında bulundu.
"Meraktan geldim"
Diğer pilot eski Yarbay Ümran Taş ise 2016'nın Haziran ayına kadar Kara Havacılık Komutanlığı 1. Alay Kara Havacılık Alay Komutanlığı UH-1 Tabur Komutanı olarak görev yaptığını, buradan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Temin Merkezi Komutanlığına şube müdürü olarak yarbay rütbesiyle atandığını söyledi.
Taş, 15 Temmuz günü saat 16.00-17.00 sıralarında mesaiden çıktığını anlatarak, şunları dile getirdi:
"Aracımla Necatibey Caddesi'nden Sıhhiye Ordu Evi'nin otoparkına giriş yaparken plakasını hatırlamadığım bir araç gelip benim aracımın sol ön tarafına çarptı. Bununla ilgili tutanak düzenledik. Araba kaza yapınca kardeşim Ahmet Taş'ı oraya çağırdım. Ona aracı verdim. Ben de orduevine gitmekten vazgeçtim. Kaza yaptığımız şahsın bir tanıdığı beni plakasını hatırlamadığım aracıyla Kara Havacılık Komutanlığına bıraktı. Buraya gitmekteki amacım yeni gelen CH-47 helikopterleri görmekti. Bu helikopterleri çok merak ediyordum.
Evim Mamak tarafında olmasına rağmen ters istikamette bulunan Kara Havacılık Komutanlığına gelerek birliğe yeni gelen bu helikopterleri bir an önce görmek istememden kaynaklı."
Kara Havacılık Komutanlığında kurs tabur komutanı olan Yasin Candemir'in yanına gittiğini belirten Taş, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın birliği ziyaret ettiğini, bu nedenle helikopteri göremediğini söyledi.
"Helikoptere yolcu olarak bindim"
Birlikte bulunduğu sırada alarm verildiğini savunan Taş, şöyle devam etti:
"Kışlaya terörist saldırı olacağı söylenildi. Helikopterler çalışmaya başladı. Ben de oradaki Sikorsky helikopterlerden birisine yolcu olarak bindim. Helikopteri kimlerin kullandığını ve kuyruk numarasını hatırlamıyorum. Helikopterde teknisyen de vardı ancak tanımıyorum. Helikopteri kullanan iki pilot ve bir teknisyen vardı ancak ben bu şahısların isimlerini bilmiyorum, tanımıyorum. Ben helikopter içerisindeki kişilere nereye gittiğimizi sormadım, ne yaptığımızı da sormadım. Helikopter bir süre sonra bir yere iniş yaptı. Ben helikopterden indim, apronun yanında küçük bir bina vardı, oraya girdim. Orada başka pilotlar da vardı ancak hepsini tanımıyordum. Diğerlerini tanımıyorum. Sabaha kadar o alanda bekledim. Hiç kimse bana 'Burada ne geziyorsun?' diye sormadı. Bana herhangi bir emir, talimat veren de olmadı."
Taş, "Akıncı Üssü'nde bulunduğum gece boyunca herhangi bir eyleme karışmadım. Herhangi bir hava aracıyla uçmadım. Cep telefonum açıktı ancak gece boyunca kimseyle görüşmedim. Telefon konuşması yapmadım. Hava aydınlanmaya yakın Akıncı Üssü'nden Yasin Candemir ile tellerden atlayarak Akıncı'dan ayrıldık. Yakın bir yerleşim yerine giderken yolda jandarma gördük, onlara giderek teslim olduk." şeklinde konuştu.
Muhabir: Serdar Açıl
dikGAZETE.com