Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Başkanlık sistemi tartışması artık Türkiye’nin gündemine oturan bir tartışmadır. Seçim sonuçlarından bağımsız olarak da bu konu gündemimizde olmaya devam edecek" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı Basın Toplantı Salonu’nda düzenlediği toplantıda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık edeceği bir sonraki Bakanlar Kurulu toplantısının tarihine ilişkin soruya Kalın, "Bakanlar Kurulu’nun yeniden Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanmasıyla ilgili henüz kesinleşmiş, tespit edilmiş bir tarih yok, olduğu zaman zaten kamuoyuyla paylaşacağız. Bu da artık bir sisteme oturdu" karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt dışı ziyaretlerine ilişkin bilgi veren Kalın, "Amerika’yla ilgili şu anda planlanan bir seyahat söz konusu değil. Sayın Cumhurbaşkanımız Kasım ayında Antalya’da yapılacak G-20 Liderler Zirvesi’nin ev sahibidir, o zirveye de başkanlık edecektir. Programlar elverdiği ölçüde G-20 Liderler Zirvesi öncesinde G-20 ülkelerini ziyaret etmeyi planlamaktadır. Bu çerçevede birkaç ülkeyi de şu ana kadar ziyaret ettik. Maksimum sayıda bu ülkeleri ziyaret etmeyi planlıyoruz. Bu vesileyle G-20 hazırlıklarının yoğun bir şekilde devam ettiğini ifade etmek isterim. Gerek içerik gerekse katılımcılar noktasında hazırlıklar büyük oranda tamamlanmış durumda. O zirveye de 15-16 Kasım’da başkanlık edecek" açıklamasında bulundu.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN İRAN ZİYARETİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nisan ayının ilk haftasında gerçekleştireceği İran ziyaretine yönelik soru üzerine Kalın, "Baştan beri bölgede mezhep temelli yaklaşımların gerginlik yaratmasına her zaman karşı olduk. İran bizim önemli bir komşumuzdur, güçlü bir ticaret ortağımızdır, uzun sınırımızın olduğu bir ülkedir. Biz İran’la bu konuları hep açık bir şekilde konuştuk, konuşmaya devam ediyoruz, gerek Suriye gerek Irak konusunda gerekse diğer alanlarda. Bu tür gerginlikleri minimize etmeye yönelik sorumluluk herkesin üzerindedir. Bütün bölgedeki ülkeler ve aktörler bu sorumlulukla hareket etmek durumundadırlar. Biz gerek Ortadoğu gerek daha geniş manada İslam dünyasına yönelik bakışımızda ve politikalarımızda hiçbir zaman mezhep eksenli bakmadık. Zaman zaman bize karşı Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı bir takım haksız, temelsiz ithamların yapıldığını, ’sünni grupları tercih ettiği’ yönünde iddialar ortaya atıldı ama bunun tersini ispat edecek size onlarca örnek verebilirim. Örneğin İran nükleer müzakereleri daha bu noktaya gelmeden önce 2010’da Türkiye, Brezilya ve İran Tahran deklarasyonu yapmak suretiyle nükleer müzakerelerde çok önemli bir kapı açmışlardı fakat maalesef o zaman ilgili ülkelerin yönetimleri bunu dikkate almadıkları için biz 5 yıl kaybettik. Bugün İran ile Batı arasında yürüyen nükleer müzakereler yine aynı noktaya geldi. Aslında 2010 yılında bizim önerdiğimiz ana çerçeveye geri geldiler. Çok farklı bir çerçeve yok. O zaman bu hayata geçirilseydi bu kadar vakit kaybı olmayacaktı. Hatırlarsınız o zaman Türkiye bu teklifi yapmakla İran yanlısı olmakla, Batı’ndan uzaklaşmakla, NATO üyesi olmanın sorumluluklarını yerine getirmemekle itham edildi... Elbette bu görüşlerimizi bu ziyaretimizde de gerek Suriye gerek Irak gerekse Yemen bağlamında İranlı muhataplarımızla paylaşacağız" ifadelerini kullandı.
PKK’NIN DAĞLICA SALDIRISI ÇÖZÜM SÜRECİNİ ETKİLER Mİ?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Mardin Mazıdağı’na yönelik operasyonunun ardından dün terör örgütü PKK militanlarının Dağlıca’ya saldırısının çözüm sürecini nasıl etkileyeceğine ilişkin soruya cevap veren Kalın, "Genelkurmay Başkanlığımız bu gelişmelerle ilgili açıklama yaptı. Bunlar kamu düzeninin ve güvenliğinin gerektirdiği operasyonlardır. Çözüm süreci devam ediyor diye kamu düzeninden asla taviz verilmeyecektir. Bunun acı sonuçlarını geçtiğimiz Ekim ayında gördük, daha farklı şekillerde de yaşadık. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetin bu konudaki kararlılığı çok nettir. Güvenlik ile demokrasi, güvenlik ile özgürlükler arasındaki dengeyi en azami şekilde muhafaza etmenin gayreti içerisindeyiz. Ama demokrasi, özgürlük ya da çözüm süreci adına birileri güvenlik zaafı yaratmaya, bunu istismar etmeye çalışırsa burada devlet kamu düzenini korumak için gerekli adımları atar. Umarız bu tür olaylar tekrar edilmez. Bu tür saldırıları yapan gruplar kimlerse ne saiklerle yapıyorlarsa bunlardan derhal vazgeçerler" dedi.
7 HAZİRAN SEÇİMLERİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİ
"7 Haziran seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın propaganda programında başkanlık sistemi yer alacak mı?" sorusuna Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu Cumhurbaşkanlığı kampanya sürecinde de dile getirdi şu anda da yoğun bir şekilde dile getiriyor. Kurucusu olduğu AK Parti’nin 7 Haziran Seçimleri Beyannamesi’ne başkanlık sistemini alıp almayacağını Sayın Başbakanımız beyannameyi ve kampanyayı açıkladığı zaman hep birlikte öğreneceğiz. Onlardan duymak daha isabetli olur" yanıtını verdi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN HASTA BİR MAHKUMU AFFETMESİ
Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün akşam hasta bir mahkumu affettiğini hatırlatarak, "Bu mahkumun suçu neydi? Sayın Cumhurbaşkanı Adli Tıp’tan ’hastanede tedavi göremez’ raporu alan prensipte bütün bundan mahkumları serbest bırakacak mı?" sorusuna Kalın, "Bu Cumhurbaşkanının tasarrufunda olan, kendisine Anayasa’nın verdiği bir haktır. Ölümcül noktada olan mahkumları affedilmesi konusu. Bir takım genel prensipler olmakla beraber her bir vakayı ayrı ayrı değerlendiririz. Dün affedilen kişiyle ilgili artık kademe kanser hastası olan bir mahkumdan bahsediyoruz, hem kendisi hem ailesi için çok zor bir durum. Bu noktada mahkumiyeti, şu sebepten de işlediği suç buydu, bu değildir belirleyici olan, tıbbi ve insani durumudur. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu mülahazalarla affetmeyi uygun görmüştür. Bundan sonra da benzer vakalar geldiği zaman her biri spesifik, kendi hususi şartları dikkate alınarak değerlendirilecektir" cevabını verdi.
Başkanlık sisteminin beyannamede yer alıp almamasının Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasında bir problem yaratıp yaratmayacağına yönelik soru üzerine Kalın, "Hayır. Bu tartışma artık Türkiye’nin gündemine oturan bir tartışmadır. Türkiye daha iyi nasıl yönetilir, yeni Türkiye hedeflerine, 2023 vizyonuna ulaşmak için hangi yönetim modeliyle hareket etmeliyiz sorusu artık Türkiye’nin gündemine oturmuştur. Çok farklı mecralarda tartışılmaktadır; siyaset, akademi, toplum, meslek grupları tartışmaktadır. Seçimlerden sonra da bu tartışma devam edecektir. Seçim sonuçlarından bağımsız olarak da bu konu gündemimizde olmaya devam edecektir. Benim daha önce de ifade ettiğim gibi bu Türkiye’deki demokratik gelişme ve Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması açısından son derece sağlıklı ve gerekli bir tartışmadır. Bu noktada biz Cumhurbaşkanlığı olarak çalışmalarımız devam ettiriyoruz. Zira kamuoyunda bir takım kafa karışıklıkların bazen de çok bilinçli saptırmaların olduğunu görüyoruz. ’Başkanlık sistemi olursa mutlaka federal yapı gerekir, bu Türkiye’yi böler’ gibi temelsiz itirazlar, ’başkanlık sistemi olursa tek adam yönetimi olur, buradan bir diktatörlük çıkar’ gibi gene temelsiz bir takım son derece spekülatif değerlendirmeler yapılıyor. Aslında bunların cevapları akademik literatürde de verilmiştir, yaşanan örneklerden hareketle verilmiştir, Amerika’dan Fransa’ya ve diğer modellerine baktığımızda. Bu tartışmayı daha da zenginleştirerek, derinleştirerek devam ettirmemizde fayda olduğu kanaatindeyiz" açıklamasında bulundu.
(İHA)