Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İran konusunda alınan kararlara ilişkin, "Hem İran halkı hem de bizim ikili ticari ilişkilerimiz noktasında olumlu neticelerini görmeyi biz de umut ediyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde basın
toplantısı düzenledi. Kalın,
Türkiye’nin de
nükleer müzakerelere İstanbul’da birçok defa ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Bir kolaylaştırıcı rol üstlendi. Bu anlamda nükleer anlaşmanın bu şekilde neticelenmiş olması bizim
için de elbette sevindiricidir. Bu özellikle bölgede nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve bütün
olarak Ortadoğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılması noktasında da atılmış önemli bir adımdır. Tabi anlaşmanın hayata geçmesi maddelerin şartların uygulanmasına bağlı. Anlaşmanın sürdürülebilir olması da tarafların bu konuda ortaya koyacağı iradeye bağlı. Bunu da yakından takip edeceğiz, destekçisi olacağız.”
“HEM İRAN HALKI HEM DE BİZİM İKİLİ TİCARİ İLİŞKİLERİMİZ NOKTASINDA OLUMLU NETİCELERİNİ GÖRMEYİ BİZ DE UMUT EDİYORUZ”
Kalın, İran konusundaki açıklamalarına şöyle
devam etti:
“İran
üzerinden kaldırılacak ekonomik yaptırımların İran ekonomisine mutlaka olumlu etkisi olacaktır. Bu da bizim için sevindirici bir durum. Hem İran halkı hem de bizim ikili ticari ilişkilerimiz noktasında olumlu neticelerini görmeyi biz de umut ediyoruz. İran bizim önemli bir sınır komşumuz, önemli bir ticaret ortağımız.
Enerji alanından sanayiye
kadar her alanda
işbirliği yaptığımız ticaret yaptığımız önemli bir ülke.
Ekonomik anlamda İran ekonomisinin rahatlaması şüphesiz Türkiye-İran ilişkilerine de olumlu yansıyacaktır diye umut ediyoruz.”
“Suriye’de de devam eden kanlı
savaş noktasında bizim görüşlerimiz bellidir” diyen Kalın, “Suriye’de bir tarafta rejim bir tarafta DAEŞ
terör örgüt insanları öldürmeye devam ediyor.
Türkiye bu tehditlere
karşı bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da gerekli tedbirleri almaya devam edecektir. Özellikle bu bayram sürecine girdiğimiz şu günlerde de biz ülkemizde
misafir ettiğimiz
mülteci kardeşlerimize bayramı en azından bir nebze de olsa savaşın acılarından uzak bir şekilde hayatalarını sağlayacak gerekli tedbirleri aldık. Bu konuda ilgili kurumlarımız iş başındalar. Aynı zamanda vatandaşlarımız, STK’larımız büyük bir özveriyle çalışmaya devam ediyorlar. Bu vesileyle ben onların da misafir olan
Suriyeli ve Iraklı mülteci kardeşlerimizin de bayramlarını tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
Kalın, yaptığı açıklamanın
ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“RUSYA’NIN VE İRAN’IN ESED REJİMİNE VERDİKLERİ DESTEKLERİN KENDİLERİNE ORTA VE UZUN VADEDE BİR GETİRİSİ DE OLMAZ”
Türkiye’nin Suriye konusundaki tavrı ve İran’ın Suriye’de Esad’a olan desteği ile ilgili soruya Kalın, “Bizim Suriye konusunda baştan beri pozisyonumuz net. Burada bir siyasi geçiş sürecinin sağlanması, Suriye halkının hakettiği özgür, demokratik, katılımcı, şeffaf ve müreffeh bir siyasi düzenin kurulması için Suriye halkının yanında olmaya devam ediyoruz. Burada
Esed rejiminin meşruiyetini kaybettiği zaten bütün
dünya tarafından
kabul edilmiş bir gerçektir. Bu
sadece Suriye halkı nezdinde değil, uluslararası
toplum nezdinde de tescillenmiş bir konudur. ‘Suriye’nin Dostları Grubu’ adı
altında çıkan yüzden
fazla ülkenin katıldığı grup zaten Esed
rejimini Suriye halkının meşru temsilcisi olarak kabul etmemektedir. Suriye
Ulusal Konseyi’ni meşru temsilci olarak kabul etmektedir. Bütün bu yaşananlardan sonra özellikle savaşın beşinci yılına girdiği şu süreçte hala Esed rejiminin yanında onu şu gerekçeyle ya da bu gerekçeyle destekleyen ülkelerin bulunması tabi ki üzüntü vericidir. Ama ondan
ötesi de bölgenin istikrarına da bir katkı sağlamaz. Rusya’nın ve İran’ın Esed rejimine verdikleri desteklerin kendilerine orta ve uzun vadede bir getirisi de olmaz. Biz hem bu ülkelerle hem diğer ülkelerle Suriye Ulusal Konseyi’ni destekleyen Suriye halkının yanında yer alan diğer ülkelerle bu konudaki istişarelerimizi devam ettiriyoruz” yanıtını verdi.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN DERSHANELER HAKKINDA KARARI
Anayasa Mahkemesi’nin dershanelerin kapatılmaması yönünde
kararı hakkında Kalın, şunları dedi:
“Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla ilgili henüz gerekçeli kararı görmedik. Onu gördükten sonra biz de değerlendirmemizi yapacağız. Bu konuda ne velilerimiz ne de öğrencilerimiz herhangi bir sıkıntıya maruz kalmayacaklardır. Bununla ilgili gerekli tedbirler alınacaktır. O konuda kendileri müsterih olsunlar.”
HDP EŞ GENEL BAŞKANI DEMİRTAŞ’IN AÇIKLAMALARI
HDP Eş
Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Partilerin çağrısı toplumu kandırmadır. Ama ben PKK’ya silah bırakma çağrısı yapıyorum. PKK silah bırakmalıdır” ifadelerini değerlendiren Kalın, “Çözüm sürecinin hasaten en önemli aşaması silah bırakılması meselesiyle ilgili olarak Demirtaş’ın yaptığı açıklamayı gördük. Bu çelişkili ifadeleri bile
izah etmekte
insan zorlanıyor. Hermenötik diye bir bilim var. Bir anlama,
yorum bilimi onun bile sınırlarını zorluyorsunuz. Hem bir tarafta diyeceksiniz ki biz çözüme katkı sunmak için buradayız, HDP’nin meclise girmesi, siyaseten güçlenmesi, barış sürecini güçlendirir, silahsızlanmanın önünü açar gibi laflar edeceksiniz ondan sonra da gelip, yok canım bu iş bize düşmez, biz yapsak da kimse bizi ciddiye almaz, bunun muhatabı bellidir diyeceksiniz. Hem bir tarafta partilerin silahla bırakma çağrısı yapmaları halkı kandırmaktır gibi bir
ifade kullanacaksınız, çok enteresan öbür tarafta da bunun muhatabı belli diyeceksiniz. Muhatabı belli dediğiniz
kişi zaten bu çağrıyı, geçtiğimiz şubat
ayında yapmış. PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili yapılması gereken bir çağrı varsa bu çağrı yapılmış. PKK hala
neden silah bırakmıyor? Öbür tarafta hala terörü şirin göstererek, meşrulaştırarak, romantize ederek, çözüm sürecinin ilerleyeceğini, barışın sağlanacağını iddia etmekte herhalde abesle iştigal etmek olur. Bu tavırların hiçbirisi barışa katkı sağlamaz” dedi.
“BİR TARAFTA DEMOKRATİK SİYASET DİYECEKSİNİZ, ÖBÜR TARAFTA SİLAHLARA SÖZ SÖYLEYEMEYECEKSİNİZ”
Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir diğer önemli konu da burada son günlerde Erzurum’da
Göle civarında yaşanan hadiselerde de gördüğümüz gibi
kamu düzenini tehdit eden, vatandaşın araçlarına saldıran, askere polise saldıran bir örgütün kalkıp ve onun temsilcilerinin kalkıp biz sadece
demokrasi istiyoruz, barış istiyoruz, özgürlük
istiyoruz demesi de bir komik kaçıyor. Burada
ciddi ve samimi bir silahsızlanma çağrısı yapılacaksa, bunun açık ve net
koşulsuz bir şekilde yapılması gerekir. Bir tarafta demokratik siyaset diyeceksiniz, öbür tarafta silahlara söz söyleyemeyeceksiniz. Silah bırakma çağrısında ben bulunamam başkaları bulunabilir diyeceksiniz. Bu çok kendiyle çelişen mütenakız bir pozisyon. Burada çözüm sürecini başlatan irade ortadadır. Türkiye’nin en zor zamanlarında en büyük siyasi riskleri ele alarak bu süreçleri buraya kadar getiren irade de ortadadır. Ama sanki bu iradeyi ortaya koyan Sayın
Cumhurbaşkanımız değilmiş gibi zaman zaman çıkıp Cumhurbaşkanımızı
hedef alan, çözüm sürecini bitirmek istiyor, barış istemiyor gibi propagandalara, kampanyalara başvurulması da kabul edilebilir bir durum değildir. Biz bunu Suriye bağlamında yaşanan hadiselerde de gördük.
Suriye’de Kobani’de Tel Abyad’da yaşanan hadiseler üzerinden bir Türkiye ve
Erdoğan düşmanlığı yapmaya
çalışanların ne Türkiye’deki barışa ne de bölge barışa herhangi bir katkısı olmaz. Kobani’deki olaylar olduğu sırada da Kobanili yaklaşık 200 bin insana tereddütsüz kapılarını açan Türkiye’ydi. O talimatı veren siyasi iradenin kim olduğu bellidir. Peşmergenin Kobani’ye geçip Özgür Suriye
Ordusu ile beraber DAEŞ’e karşı
mücadele etmesini sağlayan da Türkiye’dir. Ama bütün bunlara rağmen üstelik bu olaylardan sonra Kobani’ye ve Suriye’deki bütün Kürt kardeşlerimize binlerce araçlık
yardım malzemelerini götüren, bir sıkıntıları olduğu zaman Türkiye’ye getiren, onları bu ülkede
tedavi eden,
her türlü ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye olmasına rağmen, oradaki olaylar üzerinden bir Türkiye düşmanlığı, Türkiye karşıtlığı, propagandası yapmak kabul edilebilir bir şey değildir.”
dikGAZETE.com