Gündem

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: Bizim mücadelemiz bağımlılık tuzağından kurtulmak içindir

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, "Mücadelemiz ülkemizi iki yüz yıl boyunca etkisi altına almış Batılılaşma politikalarının ürettiği ağır maliyetlerden ve Batıcı elitlerin önümüze kader diye koyduğu bağımlılık tuzağından kurtulmaktır." dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: Bizim mücadelemiz bağımlılık tuzağından kurtulmak içindir
08-08-2020 18:37
İstanbul

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İbn Haldun Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi işbirliğiyle online düzenlenen üniversite tercih etkinliği TercihFest'in açılış konuşmasını yaptı.

Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda başarı gösteren gençleri tebrik eden Altun, online düzenlenen TercihFest'in yol gösterici olması temennisinde bulundu.

Bugünün dünyasının 20 yıl öncesinden çok farklı olduğunu belirten Altun, dünyanın geçirdiği değişim ve dönüşümün, toplumsal dünyaya olduğu gibi sosyal bilimlerin uygulama alanları ve teorilerine de yansıdığını ifade etti.

1990'lardaki "tarihin sonu", "liberal küreselleşme", " globalleşme" gibi paradigmaların yerine, artık "ticaret" ve "kültür savaşları" hatta "sıcak savaş"tan konuşulduğuna değinen Altun, "19. yüzyılda zirveye çıktığı haliyle kendisi dışındaki toplumların sömürülmesi, fiili olarak işgali anlayışından beslenen Batıcı paradigma, çok ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya bugün." diye konuştu.

Batı felsefesi ve Batılı sosyal bilimlerin, Batı’yı üstün ve egemen özne olarak konumlandırdığı teorilerin önemli oranda hakimiyetlerini yitirdiğinin altını çizen Altun, şöyle devam etti:

"Değerli madenlerden tutun da nitelikli insan kaynağına kadar Batı'nın, Batı dışı toplumları sömürdüğü o 200 yıllık düzenin bugün artık değişmeye başladığını görüyoruz ve bu artık gündelik hayatımıza da farklı şekillerde yansıyor. 1990'lı yıllarda Soğuk Savaş bittiğinde, artık dünyada savaşların son bulduğu, iktidar mücadelesinin söz konusu olmayacağı, onun yerine görünmeyen bir kültürel hegemonya olarak küreselleşmenin hakim olacağı görüşü dile getiriliyordu. Burada 'liberal küreselleşme' dediğimiz paradigma, aslında bize ABD önderliğindeki Batı egemenliğini evrensel, tartışılmaz, ezeli ve ebedi bir durum olarak yansıtıyordu.1990'lardan farklı olarak bu görünmeyen hegemonya 2000'lerin sonlarında görünmeye, bugün ise çok ciddi şekilde sorgulanmaya başlandı. Artık dünya siyaset sahnesi, Batılı öznenin hegemonya arzusunu, tahakküm arzusunu gizleyebildiği ve bu arzunun Batı-dışı dünya tarafından bir kader olarak algılandığı bir sahne değil. İyi ki de değil. Batı dünyasında da Batı dışı dünyada da herkes aslında sert bir mücadelenin yaşandığını ve bu mücadelenin arkasında hangi aktörlerin olduğunu biliyor. Dahası aktörler arasında yaşanan çekişme ve çatışma, her alanda kendini hissettiriyor."

Türkiye'nin özgürleme ve büyüme mücadelesi

Fahrettin Altun, dünyanın gerçek sorunlarına gerçek çözümler sunan, adalet ve hakkaniyet üzerine inşa edilmiş yeni kavramlara, yeni teorilere, yeni sistemlere ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Dünyanın değiştiğini ve buna uygun şekilde bilimin de değişerek yeni dönemin bilgisini inşa etmesi gerektiğini belirten Altun, "İdeolojik söylemleri, bilimsel hakikat olarak yansıtan teorilerin ve bunların pratikteki yansımalarının ifşa edilmesi, kuşkusuz bu noktada büyük bir önem arzediyor." dedi.

"Bizim mücadelemiz bağımlılık tuzağından kurtulmak içindir"

İnsanlığın her alanda hakikatin hakim olması adına mücadele etmesi gereken bir dönemin yaşandığını anlatan şöyle konuştu:

"Esasında bütün tarih boyunca hakikat mücadelesi her daim varola gelmiş bir mücadeledir. Bunun için verilecek mücadelenin merkezinde sahici bilgi için verilecek mücadele vardır. Üniversitelerimiz bu anlamda son derece kritik bilgi, sahici bilgi üretme, sahici bilim üretme merkezleridir. Çerçevesini çizmeye çalıştığım yeni ve belki de bir o kadar da kaotik dünya siyaset ortamında ülkemiz kendisini bir aktör olarak, kurucu bir özne olarak konumlandırma arayışı içindedir. Türkiye, son 20 yılda bölgesel ve küresel gelişmelere, meydan okumalara, iniş çıkışlara ve çalkantılara rağmen, bütün bu zor süreçlere rağmen kendi adına ve hesabına hareket etme imkanını yakalamıştır. Bu bağlamda ulusal, bölgesel ve küresel alanda ortaya çıkan fırsatları değerlendirmiş ve gün sonunda bölgesel bir güç halini almıştır. Dahası, ülkemiz bir bölgesel güç olmakla da kalmamış, küresel bir aktör olmak için ciddi bir mücadele süreci içerisine girmiştir. Bu mücadele süreci gerçek anlamda bir özgürleşme ve büyüme mücadelesi olarak kendisini göstermiştir. Dış politika, ekonomi ve güvenlik alanlarında verilen özgürleşme ve özerkleşme mücadelesi, Türkiye'yi önce bir bölgesel güce, ardından bir küresel aktöre dönüştürmüştür. Bu bağlamda bizim mücadelemiz, ülkemizi ve bölgemizi iki yüz yıl boyunca etkisi altına almış Batılılaşma politikalarının ürettiği ağır maliyetlerden ve ne yazık ki Batıcı elitlerin yıllar yılı önümüze kader diye koyduğu bağımlılık tuzağından kurtulmaktır."

"Hakikatin bilgisini üretmek"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde verilen mücadelenin "hakikat ve görünmeyeni görünür kılma mücadelesi" olduğunu dile getiren Fahrettin Altun, bugün Türkiye'nin gerçeğin bilgi ve pratiğini üretmek için çok önemli imkanlara sahip olduğunu söyledi.

Yükseköğretim alanının genişlediğini, araştırma kapasitesinin arttığını anlatan Altun, bu imkanları kullanarak yeni dönemde "hakikatin bilgisini üretmek" gibi önemli bir misyonu üstlenmek durumunda olduklarını bildirdi.

Aydınlanma filozoflarının "bilgi güçtür" dediklerini aktaran Altun, şöyle devam etti:

"Bilgi güçtür evet ama bilgi ne zaman güçtür? İçinde bulunduğumuz toplumun, ülkenin, bölgenin ve dünyanın meselelerini dert edinerek üretilmiş bilgi, yani sahici bilgi güçtür. Ismarlama bilgi, sipariş bilgi, tercüme bilgi güç değildir, o bağımlılıktır. Sahici bilgi güçtür. Hep söylediğimiz bir şey var: Sosyal bilimcilerin laboratuvarı toplumdur. Bu anlamda Türkiyemizin toplumsal yapısı, sosyal bilimcilerimizin sahici bilgiler üretmeleri için büyük bir imkandır. Bunun yanında ülkemizin yükselen bir aktör olarak sosyal bilimlere verdiği önem günden güne artmaktadır, sosyal bilimcilerin önü açılmaktadır. Bundan 20-30 yıl önce belki doğa bilimlerine verilen önem bugün sosyal bilimlere veriliyor."

İçinde bulunduğu dönem ve coğrafyanın Türkiye'ye ciddi stratejik imkanlar da sunduğuna işaret eden Fahrettin Altun, "Eğer biz bu 20 yıllık süreç içerisinde yaşananları, dünyada ortaya çıkan çalkantıları sadece büyük krizler olarak görüp seyretmeyi tercih etmiş olsaydık, bugün böylesi bir Türkiye ile karşı karşıya kalmazdık. Bugün Türkiye, sağlıktan ulaşıma, eğitimden emniyete kadar birçok alanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok ciddi bir mesafe kat etmiş, itibarlı bir çekim merkezine dönüşmüştür." ifadelerini kullandı.

"Türkiye 2002'den bu yana daha güçlü"

Fahrettin Altun, bütün dünyanın ağır bedeller ödediği koronavirüs salgını sürecinde Türkiye'nin başarılı bir sınav verdiğini ve 100'ün üzerinde ülkeye yardımda bulunulduğunu kaydetti.

Türkiye'nin 2002'den bu yana daha güçlü, daha özgüvenli, daha itibarlı bir ülke haline geldiğini belirten Altun, "Ülkemiz son 18 yılda her alanda büyüdü. Demokrasimiz vesayetten, ekonomimiz bağımlılıktan kurtularak güçlendi. Dış politikamız özerkleşti ve özgün politikalarla Türkiye'nin çıkarları ekseninde ilerlemeye başladı." dedi.

Bugünün Türkiyesi'nin yeni bir paradigmaya, yeni bir kalkınma hamlesine tanıklık ettiğini vurgulayan Altun, şöyle konuştu:

"O yüzden bazıları eski dönemin kavramlarıyla, eski paradigmalarla, eski teorilerle Türkiye'yi anlamlandırmaya, Türkiye'de olan biteni açıklamaya, Türkiye'nin serüvenini izah etmeye çalışıyor. Beyhude bir çaba içindeler. Yeni dönemin paradigmasını, yeni kavramlarla ve yeni çabalarla izah etmek, özgün, bilimsel çabalarla izah etmek durumundayız. Eski dönemin Batılılaşmacı, modernleşme anlayışı artık yerini özgün bir Türk tipi modernleşme anlayışına bırakmış durumdadır. Bunun bilim alanında karşılığını bulması gerekir. Sosyal bilimlerimizin bu yeni duruma duyarsız kalması düşünülemez."

Sosyal bilimlerin bu yeni paradigmanın bilgisini yeterince üretemediğine işaret eden Fahrettin Altun, genç sosyal bilimcilerin ülkenin, toplumun ihtiyaçlarına uygun, sahici bilgi üretimi noktasında elini daha fazla taşın altına sokacağına inandığını dile getirdi.

"Medyada çoğulculuk arttı"

Fahrettin Altun, ülkede son 20 yılda yaşanan değişim ve dönüşüme paralel olarak medyada da çoğulculuk ve çeşitliliğin arttığını bildirdi.

Bunu birilerinin çok ciddi sorun olarak gördüğünü kaydeden Altun, şöyle konuştu:

"Çünkü birilerinin tekeli kırıldı. Tekelin ortadan kalktığı bir ortamda elbette o tekelin sahipleri eski düzene ağıt yakmaya, eski düzene olan özlemlerini dile getirmeye devam ederler. Yeni düzende ortaya çıkan bu çoğullaşmayı, bu genişlemeyi bir sorun olarak addederler. Bugün birilerinin yeni dönemin medya sistemine yönelik olarak yaptıkları eleştiriler, esasında böylesi bir geçmişe yönelik yakılan, o monopol düzenine yakılan ağıttan ibarettir."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER