ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, AA Editör Masası'nda soruları yanıtladı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mart ayında yapılacak seçimler için yürütülen kampanyanın nasıl gittiğine yönelik soruya Oktay, "Kampanya oldukça ilginç ve farklı, özellikle kendi şahsım için bunu söyleyim. Doğrudan milletle sahada birebir buluşma ve dokunma şansınız var. Dolayısıyla merkezde sorunları evet biliyoruz, çözmeye çalışıyoruz ama bunların sahada ve yerelde ne kadar çözülüp çözülmediğiyle alakalı veya doğrudan vatandaşların talepleriyle ilgili birebir karşılıklı görüşme ve buluşma şansını elde ediyorsunuz. Bu anlamda benim için son derece ilginç ve bir anlamda yeni." cevabını verdi.
Oktay, kampanyanın oldukça iyi gittiğini yineleyerek, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mitinglerinin son derece canlı ve heyecanlı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin hemen hemen her yerinden çok ciddi bir cevap aldıklarını belirten Oktay, "Bizim gittiğimiz yerlerde yine aynı canlılığı hem illerde hem de ilçelerde görüyoruz. İnşallah iyi olacak, 31 Mart akşamına biz son derece iyi şekilde ulaşacağız diye ümit ediyoruz." ifadesini kullandı.
"Terör örgütünün seçim kampanyasında ne işi olabilir?"
Oktay, "Batıda AK Parti ve MHP'ye kaybettireceğiz.' diyerek Millet İttifakı'na destek sağlayan HDP'nin bazı büyükşehirlerde aday çıkarmaması seçim sonuçlarına nasıl etki eder?" sorusu üzerine, seçimlerde iki ittifak olduğunu ama ittifakın birisinin milletin gözü önünde cereyan eden, çok açık şekilde her şeyin konuşulduğu, tamamen ülkenin çıkarları için oluşturulan, her şeyiyle de şeffaf Cumhur İttifakı'nın bulunduğunu söyledi.
"Diğerine baktığınızda CHP ve İyi Parti arasında bir ittifak var. Bunun adı da şu dediğinizde, bunun doğru olmadığını düşünüyorum." diyen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü ittifakın tanımı bu değil, karşıdaki tanımı. Bu ittifakın parçası olan ama milletin karşısına çıkıp da cesaretli bir şekilde 'evet, ittifak bundan ibarettir ve HDP de buradadır.' denilebilecek, o cesareti gösterebilecek bir ittifak görmüyoruz karşıda. Ama ittifak bu. Tanımlama eksik. İttifak, sizce karşıdaki CHP ile İyi Parti arasında mı? İttifak, CHP-İyi Parti-HDP... Dolayısıyla PKK'nın yoğun bir desteğini her türlü görüyorsunuz. Yani bir terör örgütünün desteği bir ittifakta mümkün müdür? Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Terör örgütünün seçim arenasında, kampanyasında ne işi olabilir? Biz bir taraftan ölümüne bir terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Terör örgütünün kim olursa olsun, ne olursa olsun, coğrafyası ne olursa olsun, biz hep aynı şeyi söylüyoruz terörün coğrafyası, dini, cinsiyeti olmaz."
"Bu milletle alay etmektir"
Türkiye'nin terörle mücadelede şehitler verdiğini ve gazilerinin de bulunduğunu anımsatan Oktay, şu değerlendirmede bulundu:
"Bugün de değil, çok uzun süreden beri bu mücadeleyi veriyoruz. Şimdi siz dolaylı olarak getirip de bunu bir ittifakın parçasına dönüştürdüğünüzde tabii ki milletin de karşısına da çıkıp, bu ittifakın parçası da şudur diyemezsiniz. Bugün böyle bir şeyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla batıdadır, doğudadır... Doğu'ya gidiyorsunuz bir tanesi çıkarmıyor, öbürüne gidiyorsunuz öbürü aday çıkarmıyor.
Bu milletle alay etmektir, milletimiz kendisiyle alay edilmesine asla müsaade etmez. Bunun bedelini çok ağır ödetir. 31 Mart'ta da bunu göreceğiz zaten. Bir tarafta da ne olduğu belirsiz bir Saadet Partisi diye bir yapı var. Kendi tabiriyle söyleyim, yani her şeyden azar azar ortaya bir karışık gibi bir yapı görüyoruz. Bunun adı ittifaksa, ittifakın adının net konması ve mertçe de bunun çıkılıp ifade edilmesi gerekiyor. İttifakta, HDP vardır, dolayısıyla milletimiz de böyle bir ittifakla AK Parti-MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı'na kaybettirmez, tam tersi güçlendirir ve destek verir. Biz sahalarda bunu görüyoruz, 31 Mart'ta da göreceğiz."
"Cesaretiniz yoksa o zaman ittifakı doğru tanımlayın"
Fuat Oktay, "Sizin yaptığınız bu, Millet İttifakı'nı bu şekilde mi kabul ediyor Sayın Cumhurbaşkanı?" sorusuna, "Tabii ki biz gittiğimiz yerde de bunu açıkça anlatmaya çalışıyoruz. Millet kabul ediyor değil. Anlatmaya çalıştığım şey bu olan, var olan, bilinen, herkesin bildiği bir şeyin aynı cesaretle de çıkılıp ifade edilmesi. O cesaretiniz yoksa da o zaman ittifakı doğru tanımlayın ve belirleyin." yanıtını verdi.
Bir şey varsa algı ve olgu arasında farklılık olduğunu, bunun da cesaretle söylenmesi gerektiğini vurgulayan Oktay, "Söyleyemiyorlar ama millet bunu görüyor." dedi.
Oktay, Cumhur İttifakı'nı nasıl değerlendirdiğiyle ilgili bir soruya karşılık, "Şunu kabul etmek lazım, siz nihayetinde tek bir siyasi parti değilsiniz, ittifakın altında yatan şey bu zaten. Farklı siyasi görüşlerden gelen farklı sorunlara, farklı çözüm önerileri olması ihtimali olan... Ondan dolayı aksi takdirde tek bir çatı altında olursunuz zaten." ifadesini kullandı.
Farklılığın normal bir şey olduğunu belirten Oktay, AK Parti ve MHP'ye bakıldığında ortak platformun, milletin ve memleketin özellikle geleceğiyle alakalı olduğunu dile getirdi.
"Sonrasını da düşünerek yapılmış bir birliktelik bu"
Seçimden sonra çok daha güçlü bir icraat dönemine gireceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şöyle devam etti:
"Sadece öncesi değil aslında sonrasını da düşünerek yapılmış bir birliktelik bu. Bu birlikteliğin yine arkasına baktığınızda bu hem Cumhurbaşkanımız hem de Sayın Bahçeli tarafından da zaten açıkça ifade ediliyor. Bunun adına beka diyebilirsiniz, bunun adına tamamen farklı çerçeveden de bakabilirsiniz ama HDP'nin parçası olduğu bir ittifakta, milletin bu alanı bizim boş bırakmamıza müsaade etmeyeceğini biz biliyorduk. Dolayısıyla bu anlamda bir birlikteliktir. "
Farklılıkların güçlendirdiğini belirten Oktay, "Baktığınızda belirli sorunları tartışarak, konuşarak, ortak çözümler bulunuyor olması aslında milletin nezdinde de oluşturulan çözümün de bir ittifak çerçevesinde rahat kabulünü sağlıyor." diye konuştu.
Oktay, yerel seçimlerin ardından 4,5 yıl seçim yapılmayacağının hatırlatılması üzerine, gelecek dönemde plan ve projeleri sadece bugünden hazırlamadıklarını söyledi. 2023 hedeflerini 2003'te konuştuklarını anlatan Oktay, şunları kaydetti:
"Tüm boyutlarıyla bir kalkınma hamlesinden bahsediyorduk. Yaklaştıkça, '2023 geldi ne olacak' demedik. Dikkat ederseniz 2051, 20271'i konuşuyoruz. Dolayısıyla sürekli ufka bakan bir yapıyız. Ufka baktığımızda da iki şey var. Birisine baktığımızda torunlarımızın dönemini konuşuyoruz, bir vizyondan bahsediyoruz ama diğer tarafa da baktığımızda da net somut hedeflerden bahsediyoruz. 2023 bugün bizim için net somut hedeflerdir. Oraya nasıl ulaşacağımızla alakalı detay planlarımız, sadece stratejik planlar boyutunda da bahsetmiyorum, operasyonel çerçevede eylem planlarımız çok net."
"Hedefler statik değil, dinamik"
Oktay, hedeflerinin statik değil, dinamik olduğunu belirterek, hedefte geride kalındığında sızlanmadan, hemen düzeltici eylemlere geçip çok daha güçlü çözüm önerilerine gittiklerini anlattı.
Buna sadece siyasi ve sosyal hedeflerin değil, ekonomik ve teknolojik boyutun da dahil olduğunu dile getiren Oktay, şunları kaydetti:
"Kim ne tür oyun, manipülasyon... Adına ne derseniz deyin. Diyelim ki geçen yılın ağustosunda, 15 Temmuz'dan sonraki yaşadığımız olaya bakın. Bizi, hiçbir şekilde hedeflerimizden vazgeçirmez. Böyle de güzel bir yetenek kazandı, Türkiye olarak bu kabiliyeti kazandık. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz çalışmalar, bize Türkiye'ye muhteşem bir yetenek kazandırdı. Hangi şartlar altında olursak olalım, gerek içeride gerekse dışarıda güçlenerek çıkıyoruz. O beceriyi kazandık biz. Mutlak Türkiye'nin lehine dönüştürebilecek şekilde bir beceri kazandık. Bu Türkiye için bir kazançtır."
"Eyvah şöyle oldu." dedikleri bir şey olduğunu hatırlamadığını aktaran Oktay, "Böyle bir durum vardır. Bir durum tespiti yapalım. Bunu etkileyen faktörler nelerdir, şunlardır, buradan nasıl bir çözüme gideriz ve bunu nasıl Türkiye'nin lehine sonuçlandırabiliriz. Şöyle bir olaylara baktığınızda da Türkiye'nin lehine sonuçlanır. Negatif gibi gördüğünüz şeyler de dahildir buna." ifadesini kullandı.
"Türkiye burada kartlarını çok açık oynar"
ABD askerlerinin Suriye'den çekileceğini açıklamasının ardından, Münbiç ve Fırat'ın doğusuna operasyon için hazırlıklarını tamamlayan Türkiye'nin planının ne olduğunun sorulması üzerine Oktay, "Eli kulağında dediğimiz şey... Sayın Cumhurbaşkanımızın sözü var, 'bir gece ansızın gelebiliriz' olayı. Biz her zaman da şu anda da 'bir gece ansızın gelebiliriz' noktasındayız. Zaten Cumhurbaşkanımız da bunu ilan etmişti. Bu bizim hazırlık düzeyimizi ve kararlılığımızı gösterir. Hazırlık düzeyimiz askeri, siyasi anlamdaki bir hazırlıktır. Ülke içerisindeki hazırlıklarımız, gerek müttefiklerimiz, dostlarımızla hazırlıklarımızdır. Bu hazırlıklar dün de tamamdı, bugün de tamam. Türkiye burada kartlarını çok açık oynar." yanıtını verdi.
Şu anda da hazır olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün, girebilecek şekilde gerektiği zaman, biz her zaman buna hazırız. Erteledik mi olayı? Yeni bir gelişme oldu. Majör değişiklik neydi? Bir bölgedeki ana oyunculardan birisi, ABD'den bahsediyorum, çekileceğini ifade etti. Bütün oyun kurallarını değiştirecek bir olay. Dolayısıyla çekileceğini ifade ettikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımız ile Trump'ın görüşmelerinde de bunun Türkiye ile koordine içinde yapılacağı, hatta Türkiye'nin endişelerini anladıkları, Türkiye'nin bu sebeple olan kızgınlığını da anlayabildiklerini ifade eden gerek özel görüşmelerde gerek açık olan görüşmelerde, hatta Twitter aracılığıyla yapılan açıklamalarda, bunlar açıkça ifade edilen şeylerdi.
Son derece kartlarımızı açık oynuyoruz, dediğimiz şey, böyle bir açıklamanın gelmesi Türkiye'ye yakışan şey, 'yeni bir durum değerlendirmesi yapalım' denilen bir noktaydı, bu durum değerlendirmesi de yapılmıştır zaten. Heyetler arasında, her seviyede... Her iki lider arasında yapılan görüşmeler, aynı şekilde diplomasi, gerek askeri boyutta, istihbari boyutta, diğer tüm alanlarda yapılan görüşmeler. Bunlar da gizli kapaklı yapılan görüşmeler değil. Bunlar da kamuoyuna açık bir şekilde yapılan görüşmelerdi. Öncesinde tamamen çekileceğiyle alakalı, sonrasında belki biraz belli bir sayının bırakılabileceğiyle alakalı, daha sonra yıllardır Türkiye'nin tezi olan, Türkiye'ye göç eden insanların kendi ülkelerinde güvenli bir hatta yaşamalarını sağlıyor olunmasıyla alakalı...Türkiye'yi kimse o zaman belki anlayamadı. Bugün anlaşıldı. Bugün de bizim güvenli bölge dediğimiz şeyden de aynı şeyi anlıyor olmamız önemli."
"Hiçbir güç, hiçbir terör örgütü Türkiye'ye karşı tehdit oluşturamaz"
Türkiye açısından güvenli bölgenin bir anlamı olduğunun altını çizen Oktay, "Güvenli bölge dediğimizde, birilerinin gelip de kendi bildikleri, düşündükleri, kendilerine göre ifade edecekleri kurallar çerçevesinde oluşturulan bir bölgeyi kastetmiyoruz. Türkiye için güvenli bölge. Hiçkimse, hiçbir güç, hiçbir terör örgütü, kim olursa olsun Türkiye'ye karşı tehdit oluşturamaz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin güney sınırlarında 911 kilometrelik bir hattın varlığına işaret eden Oktay, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında ciddi bir tehdit hissedildiği için girildiğini ve orada bir güvenli bölge oluşturulduğunu hatırlattı.
Bu güvenli bölgeden Suriyelilerin faydalandığına dikkati çeken Oktay, Türkiye'nin bu güvenli bölgede, Suriyelilerin oluşturduğu meclise destek verdiğini ve okulların açıldığını söyledi.
Bu bölgede, yerel yönetim, eğitim, sağlık, adalet hizmetlerinin verildiğini, yerel kolluk güçlerinin ve sınırları koruyan güçlerin oluştuğunu dile getiren Oktay, "Türkiye'de herhangi bir ilçede bulabileceğiniz her türlü hizmeti orada bulabileceğiniz bir yapı." dedi.
"Er veya geç bu teröristler buradan çıkacak"
Münbiç'in, Fırat'ın doğusunun Türkiye için bir güvenlik tehdidi olduğunu vurgulayan Oktay, "Sınırlarımız boyunca Türkiye'ye karşı güvenlik tehdidi oluşturabilecek hiçbir faaliyete biz müsaade etmeyiz. 'Eğer böyle bir şey olursa da bir gece ansızın geliriz' diyoruz. Biz, bunu yapacağız. Münbiç'te de bunu yapacağız." açıklamasında bulundu.
Münbiç'te ABD ile Türkiye arasındaki anlaşmayı anımsatan Oktay, şöyle devam etti:
"PKK, YPG şudur, budur, adına ne derseniz deyin. Aklınıza hayalinize gelecek kadar alfabeden şey çıkarıyorlar. Hangisini çıkarırlarsa çıkarsınlar, hangi renge bürünürlerse bürünsünler, biz teröristi gözünden tanırız. Bütün bilgiler, istihbarat elimizde. Bize ne dediler; 'Fırat'ın batısına geçirmeyeceğiz, rahat olun'. Geçiyor işte. 'Çıkaracağız', o zaman çıkarın. 'İnşallah, bugün, yarın'. Bir devletin sözüne inanırsınız, muhatabınız devlettir çünkü. Biz, bir söz verdiğimizde bunu yerine getiririz. Şartlar ne olursa olsun. Dolayısıyla muhatabınızdan da bunu beklersiniz. Bu teröristler buradan çıkacak. Ne pahasına olursa olsun çıkacak. Er veya geç bu teröristler buradan çıkacak. Türkiye olarak biz buna müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz de zaten."
Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemi
Oktay, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemine ilişkin ABD'nin yaptırım tehditi içeren açıklamaları anımsatılarak, "İHA ve SİHA'larıyla terörle mücadelede sınıf atlayan, milli muharip uçak için tarih veren, ağır taarruz helikopteri sözleşmesini imzalayan Türkiye için tehdit içerikli bu sözlerin bir anlamı var mı?" sorusunun yöneltilmesi üzerine, "Bizim millete tehditin bir anlamı var desem siz inanır mısınız?" yanıtını verdi.
Türk milletinin, tehdit dilini asla kabul etmeyeceğini belirten Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu hepimiz için de böyledir. Kendi bireysel hayatınızda da bu böyledir. Yapmayacaksak da yaparız. Tehdit diline boyun eğen bir millet değiliz ki biz. Kurtuluş Savaşı'ndaki imkanlarımızı hatırlayın. Biz öyle bir ortamda bile tekrardan çıkıyoruz, küllerimizden doğuyoruz.
Burada tehdit diliyle değil, Türkiye kararını verirken sadece kendi çıkarlarını düşünür. Her ülke de böyle yapar. Her ülkenin hakkıdır. Bağımsız bir ülkedir. Bağımsız bir ülkenin yapacağı şey de tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektir. Türkiye onu yapıyor. Kendi çıkarları neyse onun gereğini yapıyor S-400 ile alakalı, kendi kararını veriyor, kendi seçimini yapıyor."
NATO Genel Sekreteri'nin "Herhangi bir müttefikimizin herhangi bir ihtiyacı varsa kendi çıkarlarını, kendi savunmasını sağlayabileceği şekilde onun nereden temin edeceğine kendisi karar verir" ifadesini hatırlatan Oktay, şunları kaydetti:
"Resmi açıklama. NATO'nun diğer müttefikleri tarafından bunun örnekleri de var. Hemen yanıbaşımızdaki komşumuz Yunanistan. S-300'lerle ilgili. Efendim teknoloji farklıymış. Güldürmeyin bizi. Dolayısıyla S-400'lerle ilgili zaten biz kararımızı vermiş durumdayız, bunun anlaşması yapılmış, bunun görüşmeleri yapılmış. Başka ülkeler hiç kimse bizi kendisi gibi düşünmesin. Bugün şunu söyledik, ertesi gün vazgeçtik. Bugün imza attık, ertesi gün imzamızı aldık falan. Biz böyle bir ülke değiliz ki. Biz, herhangi bir konuda hele hele imza atmışsak bunun gereğini yaparız. Türkiye gereğini yapmıştır ve bunu da her platformda ifade etmiştir. Türkiye'nin burada böyle bir inatlaşma vesaire gibi bir tutumu da yok. Gene bir büyük devlet olarak tehdit vardır, sınırlarında tehdit vardır. Nereden çıktı bu S-400 veya Patriot ihtiyacı hatırlayın, Suriye'deki şeyleri, Türkiye'ye karşı fırlatılan füzeleri hatırlayın. NATO müttefiklerinden zaten kendilerinin Patriotları getirdiği zamanları hatırlayın. Ondan sonra hadi bakayım aldılar, gittiler. Nereye gidiyorsunuz, tehdit var burada? Götürüyoruz. Ne yapmamı istiyorsunuz benim? Elimi, kolumu bağlayıp beklememi mi istiyorsunuz. Peki Türkiye'nin tehditi var NATO neredesin? NATO burada mı o gün? Yoktu."
O zaman da Türkiye'nin kendi çıkarları doğrultusunda kararlarını vereceğini yineleyen Oktay, "Buyrun Patriot alalım. Ortada bir şey yok. Acil bir ihtiyaç var, ver şunu. Yok kongresiydi, yok bilmem nesiydi, yok bilmem şu kararıydı. Bir ton hantal bir karar verme sürecinin tamamını sen bana uygulayacaksın." dedi.
Patriotların alım şartlarıyla alakalı da sıkıntılar çıkarıldığını anlatan Oktay, gerek fiyat gerekse kredilendirme boyutu açısından piyasanın çok ötesinde şartlar sunulduğunu söyledi.
"Gizli yapmıyoruz, apaçık"
Türkiye'nin sadece teknoloji tüketen bir ülke olmaktan yıllar önce çıktığını vurgulayan Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunu da gizli yapmıyoruz, apaçık. Bağıra bağıra söylüyoruz. Türkiye artık teknolojiyi sadece kullanan bir ülke olamaz. Savunma alanı da dahildir. Bir iş birliği yapacaksak burada bir teknoloji transferi olacaktır, olması lazım. Şimdi bunların hepsine 'hayır' diyeceksiniz. Bana acil lazım, ver. 'Vermem.' Alımla alakalı daha uygun şartlarda ver. 'Olmaz.' Krediyle alakalı şu var. 'Olmaz.' Teknoloji transferiyle alakalı birlikte bir şey yapalım. 'Olmaz.' Ne yapmamızı istiyorsunuz. Elimizi, kolumuzu bağlayıp birilerinin gönlünün olmasını bekleyemeyiz. Türkiye ihtiyacı çerçevesinde komşusuna döndü. Ne var orada? S-400 var. S-400 ile ilgili aynı şartlar onlara da sunuldu zaten, farklı bir şey konuşulmadı. Aynı şartlar. Benim çok acil ihtiyacım var buna. Bunun alımıyla, maliyetiyle alakalı, daha düşük maliyetle ve kredi boyutunda şuna ihtiyacım var. 'Tamamdır.' Ama benim burada bir şekilde bunun ortak üretimiyle alakalı da şu şartlarım var. 'Tamamdır.' Bu da bütün dünyanın gözü önünde. Gizli kapaklı, kapılar ardından yapılan bir şey değil. Bu da apaçık konuşulan ve gerekli çerçevede de paylaşılan bir şey. S-400 kararı böyle verilmiştir."
S-400'lerle ilgili bir başka soruya Oktay, "İlk teslimatı temmuzda almayı düşünüyoruz S-400 ile alakalı. Bu tarafta Patriotlarla alakalı söylediğim 3, 4 ana konuda böyle paket bir teklif henüz elimizde yok. Olduğu anda ilgili kurumlarımız bunu değerlendirirler." yanıtını verdi.
Başka bir soru üzerine de Oktay, "Tabii ki avantajı var. Ortak üretim yapıyor olmamız. İşte S-500 ile alakalı da aynı şey. Daha da ileri bir teknoloji anlamında bir iş birliği bizim amacımız." açıklamasında bulundu.
"Ekonomik göstergeler boyutunda oldukça güçlü gidiyor"
Oktay, Patriotlarla ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Hepsini al ya da bırak değil. Apaçık söylüyoruz. S-400'ü almamız bizim Patriotlarla alakalı almıyoruz anlamında değil. Bizim ihtiyacımız var ve orada da eğer ki bizim şartlarımız sağlanırsa oturur konuşuruz bunu. Zaten Savunma Sanayi Başkanlığımız da dahil bununla ilgili her türlü değerlendirmeyi... Bu görüşmeler devam ediyor. Şu anda da devam ediyor. Şu an için de bu hala geçerlidir. Bütün uygun şartlar sunulduğu zaman bugün bile konuşulabilecek bir şeylerdir. Bu, üzerinden böyle spekülatif şeylerin konuşulabileceği bir alan değil aslında teknik bir konu. Son derece de açık, masada çok rahat konuşabileceğimiz ve Türkiye ile anlaşılabilecek şartlar bellidir. Dolayısıyla da burada açığız, çok açığız biz."
Türkiye'nin Amerika ile S-400 üzerinden gerildiği iddiaları anımsatılarak, "Amerika ile bir teknik alanda müzakere edilen süreç bu kadar göz önünde olmalı mı?" sorusunun sorulması üzerine Oktay, şunları söyledi:
"Kanaatim, görüşüm, Türkiye'deki piyasanın bugünkü ve gelecekteki durumuyla S-400'ün uzaktan yakından bir alakası yok. Teknik, iki ülke arasında görüşülen bir konu. Amerika'nın kendi içerisinde görüş ayrılıkları olabileceği... Bu sadece tek, Türkiye ile ilgili olan bir konu değil. Birçok konu var. Amerika, Çin ve Hindistan ile de aynı şeyleri yaşıyor. Bir bakıyorsunuz AB'den A, B, C ülkesiyle yaşıyor. Aynı şeyi Kanada, Meksika ile yaşıyor. Buna onlardan sadece bir tanesi gibi bakmak lazım. Bunu, 'Ne oluyor gene Türkiye ile Amerika arasında bir şey mi var?' şeklinde değerlendirirsek yanlış olur.
Biz son derece açığız, netiz. Teknik bir konu. Yüzlerce konu olabilir, onlardan bir tanesi. 'Bu piyasaları şöyle etkileyecek, böyle etkileyecek' şeklinde büyütülecek bir şey yok. Orada öyle bir şey görmüyorum. Hele hele doğrudan bir bağ kurulabilecek hiçbir şey yok. Şu anda piyasalarımız ekonomik göstergeler boyutunda da oldukça güçlü gidiyor. Sadece toparlanma, dengelenme anlamında değil, iyileşme. Çok iyi gidiyoruz ki 1 Nisan'dan sonra 31 Mart akşamında çok daha şahlanarak..."
e-devlet'te yeni hizmetler
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, e-Devlet uygulaması ile ilgili de iki ay içerisinde tüm illerde e-devlet üzerinden elektrik, doğalgaz, su aboneliği ve fesih işlemlerinin yapılabileceğini bildirdi.
Oktay, "Yaklaşık 7 bine yakın bir hizmetten bahsediyoruz. Versiyon 1.0'ın hayata geçmesi... 'Bunu bu yıl bitireceğiz' dedik ve kısmet olursa bu yıl bitireceğiz. Yüzde 95'ini tamamlamış durumdayız" dedi.
İl karneleri
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin İkinci 100 Günlük Eylem Planı'nda yer alan 81 İl Karnesi Projesi çalışmasına ilişkin Oktay, bu karneyle kamuya, yarı kamuya ve yerel yönetimlere not verildiğini belirtti.
Alınan kararların 81 ilde uygulanıp uygulanmadığını yakından takip etmek istediklerini kaydeden Oktay, "İl karneleri dediğimiz olay, ilin performansının, dolayısıyla bizim performansımızın ortaya çıkarılmasıdır. Sosyal, ekonomik, ticari, eğitim, sağlık, kültür, tarım, hayvancılık gibi farklı alanlar var. 136 göstergeyle bunu çok somut şekilde ölçüyoruz." diye konuştu.
"Dış ticaret açığı sürekli aşağı yönde"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Ocak-şubat aylarına baktığımızda, dış ticaret açığının sürekli aşağı yönde olduğunu ekonomik göstergelerde görüyoruz. Hedeflerimize çok daha güçlü şekilde erişeceğiz inşallah. Bu, 31 Mart'tan sonra Türkiye'yi çok çok daha güzel günlerin beklediğinin göstergesi. İnşallah bunu hep birlikte göreceğiz." şeklinde konuştu.
Kıbrıs meselesi
Oktay, Kıbrıs konusunun çözümüne ilişkin sorulan bir soru üzerine, konunun Türkiye'nin gündeminde olduğu gibi Birleşmiş Milletler'in de (BM) gündeminde olduğunu ancak bir türlü çözüme kavuşmadığını söyledi.
Türkiye'nin muhataplarının çözüme yakın olmadığına işaret eden Oktay, "Şöyle düşünün, 'burada birlikte bir şey yapalım diyoruz ama ondan sonra ben diyorum ki sadece benim isteklerim olsun'. Bu birliktelik değil ki. Rum kesiminin Kıbrıs'ta yaptığı bu." dedi.
Oktay, Rum kesiminin Kıbrıs'taki her türlü potansiyele sahip olmak istediğini ve garantöre ihtiyaç duymadan Türkiye'nin kendilerine güvenmesini beklediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Biz sana güvendik ama 60'ları yaşadık. Biz tekrar mı 60'ları yaşayalım? Kusura bakmayın böyle bir dünya yok. Biz diyoruz ki Kıbrıs konusunda eşit haklar. Kıbrıs'ta iki kesim vardır, Rum kesimi ve diğer tarafta da Türk hakkı vardır. Bizim tarafta Türkler daha fazla hakka sahip olsun da demiyoruz. Eşit haklara sahip olsun ve Kıbrıs'ta doğan her türlü kaynak eşit şekilde paylaşılıyor olsun. Bu insani bir şey, siyasi bir şeyden bahsetmiyorum. Avrupa Birliği (AB) boyutu var ise zaten sen yasal olmayan bir şeyi AB'ye bir sorun olarak getirdin. Rum kesimini sen üye olarak getirdin. Halbuki orada Kıbrıs halkı olarak baktığımızda Türk halkı bunun içerisinde yok. Sen geldiğinde Türk halkı orada bütün her şeyiyle AB haklarından faydalanacak mı? Faydalansın diyoruz. Biz sizi tanırız ama sadece sizin sözlerinizle bir yere gidemeyiz. Önce uygulamayı görelim ve garantörlük boyutu mutlaka devam edecek."
"Elektrikle alakalı benzer bir çözümü araştırıyoruz"
Türkiye'nin çözüm önerileri konusunda samimi olduğunun altını çizen Oktay, çözüm noktasında yakın görüşmelerin de devam ettiğini söyledi.
Oktay, adanın iç suyu konusunda hiçbir ihtiyacının kalmadığını, elektrikle alakalı benzer bir çözümü araştırdıklarını dile getirdi.
Türkiye'den giden içme suyunun kullanılmayan kısmının tarımda kullanılmasıyla ilgili çalışma yürütüldüğünü belirten Oktay, şu ifadeleri kullandı:
"Aslında Kıbrıs'ta şunu istiyoruz, sadece Türkiye'nin yardımları ile ayakta kalan bir Kıbrıs değil, kendi ayakları üzerinde dimdik durabilen ve üreten bir Kıbrıs olsun. Onun için de sektörel olarak ayıralım. Tarım ve hayvancılık Kıbrıs'ta var. Ama bunların işlenmesi boyutuna da bakabiliriz. Hatta sanayi üretimini de değerlendirebiliriz. Üreten ve ürettiğini satan bir Kıbrıs. Kıbrıs'ın yine tanınmaması kaynaklı bazı dezavantajları var. Bunları da çözebilecek şekilde, bizim kendi temsilciliklerimizin de dışarıda Kıbrıs'ın temsilcisi olabileceği ve orada bir birlikteliğin sağlanabileceği bir ekonomik modele doğru gidiyoruz. Türkiye'nin yardımları devam ediyor, orada hiçbir sıkıntı olmaz. Biz Kıbrıslı kardeşlerimizi hiçbir zaman zor durumda bırakmak istemeyiz."
Bağımlılık ile mücadele
Fuat Oktay, Bağımlılık ile Mücadele Yüksek Kurulunun yeni yapısıyla gelecek dönemdeki çalışmalarına ilişkin bir soruyu yanıtlarken, uyuşturucu ve alkol bağımlılıklarının yanında internet, sosyal medya gibi bağımlılıkların da bulunduğuna işaret etti. Konuya ilişkin yoğun çalışmaların bulunduğuna dikkati çeken Oktay, bağımlılığın tedavisine dönük Sağlık Bakanlığınca çok ciddi çalışmaların yapıldığını anlattı.
Uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin engellenmesine yönelik İçişleri Bakanlığı bünyesinde yürütülen çalışmalarda çok ciddi yollar alındığını dile getiren Oktay, Yeşilay gibi farklı kurum ve kuruluşların da bağımlılıkla ilgili yürütülen faaliyetlere destek verdiğini aktardı.
Oktay, çalışmaların hem merkezde hem yerelde yürütüldüğüne değinerek, "Bu kurulla düne kadar yapılan çalışmaları aslında bugüne ve geleceğe biraz taşımak istiyoruz. Hemen çalışmalara da başladık." bilgisini verdi.
"Bağımlılığın azalış trendi göstermesini arzu ediyoruz"
Bağımlılıkla mücadelede ilgili bakanlıklar ve ilgili kurul üyeleriyle çalışmaların yürütüldüğünü dile getiren Oktay, Sosyal Politikalar Kurulunun da kurulun bünyesine dahil edildiğini bildirdi.
Bütüncül bir yaklaşım sergilemek istediklerini kaydeden Oktay, "Yani olayın bir polisiye boyutu var, tedbir boyutu var, tedavi boyutu var. Ama belki en önemlisi hiç başlanmaması kısmı. Biz genel istatistiklere baktığımızda Avrupa, özellikle gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda onlardan çok daha iyi konumdayız. Ama biz kendi içimize baktığımızda da bağımlılığın azalış trendi göstermesini arzu ediyoruz. Bu anlamda bizim ciddi çalışmalarımız olacak. Kısmet olursa herhalde bir aya kadar filan en geç ilk kurul toplantısını yaparız."
Oktay, "Çok daha etkin bir mücadeleyi hep birlikte görüyor ve şahit oluyor olacağız. Eğitim mutlaka çok önemli bir boyutu. Bununla ilgili tedbirleri en geç bir ay içerisinde paylaşıyor olacağız." bilgisini paylaştı.
Mart ayında yapılacak seçimler için yürütülen kampanyanın nasıl gittiğine yönelik soruya Oktay, "Kampanya oldukça ilginç ve farklı, özellikle kendi şahsım için bunu söyleyim. Doğrudan milletle sahada birebir buluşma ve dokunma şansınız var. Dolayısıyla merkezde sorunları evet biliyoruz, çözmeye çalışıyoruz ama bunların sahada ve yerelde ne kadar çözülüp çözülmediğiyle alakalı veya doğrudan vatandaşların talepleriyle ilgili birebir karşılıklı görüşme ve buluşma şansını elde ediyorsunuz. Bu anlamda benim için son derece ilginç ve bir anlamda yeni." cevabını verdi.
Oktay, kampanyanın oldukça iyi gittiğini yineleyerek, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mitinglerinin son derece canlı ve heyecanlı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin hemen hemen her yerinden çok ciddi bir cevap aldıklarını belirten Oktay, "Bizim gittiğimiz yerlerde yine aynı canlılığı hem illerde hem de ilçelerde görüyoruz. İnşallah iyi olacak, 31 Mart akşamına biz son derece iyi şekilde ulaşacağız diye ümit ediyoruz." ifadesini kullandı.
"Terör örgütünün seçim kampanyasında ne işi olabilir?"
Oktay, "Batıda AK Parti ve MHP'ye kaybettireceğiz.' diyerek Millet İttifakı'na destek sağlayan HDP'nin bazı büyükşehirlerde aday çıkarmaması seçim sonuçlarına nasıl etki eder?" sorusu üzerine, seçimlerde iki ittifak olduğunu ama ittifakın birisinin milletin gözü önünde cereyan eden, çok açık şekilde her şeyin konuşulduğu, tamamen ülkenin çıkarları için oluşturulan, her şeyiyle de şeffaf Cumhur İttifakı'nın bulunduğunu söyledi.
"Diğerine baktığınızda CHP ve İyi Parti arasında bir ittifak var. Bunun adı da şu dediğinizde, bunun doğru olmadığını düşünüyorum." diyen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü ittifakın tanımı bu değil, karşıdaki tanımı. Bu ittifakın parçası olan ama milletin karşısına çıkıp da cesaretli bir şekilde 'evet, ittifak bundan ibarettir ve HDP de buradadır.' denilebilecek, o cesareti gösterebilecek bir ittifak görmüyoruz karşıda. Ama ittifak bu. Tanımlama eksik. İttifak, sizce karşıdaki CHP ile İyi Parti arasında mı? İttifak, CHP-İyi Parti-HDP... Dolayısıyla PKK'nın yoğun bir desteğini her türlü görüyorsunuz. Yani bir terör örgütünün desteği bir ittifakta mümkün müdür? Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Terör örgütünün seçim arenasında, kampanyasında ne işi olabilir? Biz bir taraftan ölümüne bir terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Terör örgütünün kim olursa olsun, ne olursa olsun, coğrafyası ne olursa olsun, biz hep aynı şeyi söylüyoruz terörün coğrafyası, dini, cinsiyeti olmaz."
"Bu milletle alay etmektir"
Türkiye'nin terörle mücadelede şehitler verdiğini ve gazilerinin de bulunduğunu anımsatan Oktay, şu değerlendirmede bulundu:
"Bugün de değil, çok uzun süreden beri bu mücadeleyi veriyoruz. Şimdi siz dolaylı olarak getirip de bunu bir ittifakın parçasına dönüştürdüğünüzde tabii ki milletin de karşısına da çıkıp, bu ittifakın parçası da şudur diyemezsiniz. Bugün böyle bir şeyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla batıdadır, doğudadır... Doğu'ya gidiyorsunuz bir tanesi çıkarmıyor, öbürüne gidiyorsunuz öbürü aday çıkarmıyor.
Bu milletle alay etmektir, milletimiz kendisiyle alay edilmesine asla müsaade etmez. Bunun bedelini çok ağır ödetir. 31 Mart'ta da bunu göreceğiz zaten. Bir tarafta da ne olduğu belirsiz bir Saadet Partisi diye bir yapı var. Kendi tabiriyle söyleyim, yani her şeyden azar azar ortaya bir karışık gibi bir yapı görüyoruz. Bunun adı ittifaksa, ittifakın adının net konması ve mertçe de bunun çıkılıp ifade edilmesi gerekiyor. İttifakta, HDP vardır, dolayısıyla milletimiz de böyle bir ittifakla AK Parti-MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı'na kaybettirmez, tam tersi güçlendirir ve destek verir. Biz sahalarda bunu görüyoruz, 31 Mart'ta da göreceğiz."
"Cesaretiniz yoksa o zaman ittifakı doğru tanımlayın"
Fuat Oktay, "Sizin yaptığınız bu, Millet İttifakı'nı bu şekilde mi kabul ediyor Sayın Cumhurbaşkanı?" sorusuna, "Tabii ki biz gittiğimiz yerde de bunu açıkça anlatmaya çalışıyoruz. Millet kabul ediyor değil. Anlatmaya çalıştığım şey bu olan, var olan, bilinen, herkesin bildiği bir şeyin aynı cesaretle de çıkılıp ifade edilmesi. O cesaretiniz yoksa da o zaman ittifakı doğru tanımlayın ve belirleyin." yanıtını verdi.
Bir şey varsa algı ve olgu arasında farklılık olduğunu, bunun da cesaretle söylenmesi gerektiğini vurgulayan Oktay, "Söyleyemiyorlar ama millet bunu görüyor." dedi.
Oktay, Cumhur İttifakı'nı nasıl değerlendirdiğiyle ilgili bir soruya karşılık, "Şunu kabul etmek lazım, siz nihayetinde tek bir siyasi parti değilsiniz, ittifakın altında yatan şey bu zaten. Farklı siyasi görüşlerden gelen farklı sorunlara, farklı çözüm önerileri olması ihtimali olan... Ondan dolayı aksi takdirde tek bir çatı altında olursunuz zaten." ifadesini kullandı.
Farklılığın normal bir şey olduğunu belirten Oktay, AK Parti ve MHP'ye bakıldığında ortak platformun, milletin ve memleketin özellikle geleceğiyle alakalı olduğunu dile getirdi.
"Sonrasını da düşünerek yapılmış bir birliktelik bu"
Seçimden sonra çok daha güçlü bir icraat dönemine gireceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şöyle devam etti:
"Sadece öncesi değil aslında sonrasını da düşünerek yapılmış bir birliktelik bu. Bu birlikteliğin yine arkasına baktığınızda bu hem Cumhurbaşkanımız hem de Sayın Bahçeli tarafından da zaten açıkça ifade ediliyor. Bunun adına beka diyebilirsiniz, bunun adına tamamen farklı çerçeveden de bakabilirsiniz ama HDP'nin parçası olduğu bir ittifakta, milletin bu alanı bizim boş bırakmamıza müsaade etmeyeceğini biz biliyorduk. Dolayısıyla bu anlamda bir birlikteliktir. "
Farklılıkların güçlendirdiğini belirten Oktay, "Baktığınızda belirli sorunları tartışarak, konuşarak, ortak çözümler bulunuyor olması aslında milletin nezdinde de oluşturulan çözümün de bir ittifak çerçevesinde rahat kabulünü sağlıyor." diye konuştu.
Oktay, yerel seçimlerin ardından 4,5 yıl seçim yapılmayacağının hatırlatılması üzerine, gelecek dönemde plan ve projeleri sadece bugünden hazırlamadıklarını söyledi. 2023 hedeflerini 2003'te konuştuklarını anlatan Oktay, şunları kaydetti:
"Tüm boyutlarıyla bir kalkınma hamlesinden bahsediyorduk. Yaklaştıkça, '2023 geldi ne olacak' demedik. Dikkat ederseniz 2051, 20271'i konuşuyoruz. Dolayısıyla sürekli ufka bakan bir yapıyız. Ufka baktığımızda da iki şey var. Birisine baktığımızda torunlarımızın dönemini konuşuyoruz, bir vizyondan bahsediyoruz ama diğer tarafa da baktığımızda da net somut hedeflerden bahsediyoruz. 2023 bugün bizim için net somut hedeflerdir. Oraya nasıl ulaşacağımızla alakalı detay planlarımız, sadece stratejik planlar boyutunda da bahsetmiyorum, operasyonel çerçevede eylem planlarımız çok net."
"Hedefler statik değil, dinamik"
Oktay, hedeflerinin statik değil, dinamik olduğunu belirterek, hedefte geride kalındığında sızlanmadan, hemen düzeltici eylemlere geçip çok daha güçlü çözüm önerilerine gittiklerini anlattı.
Buna sadece siyasi ve sosyal hedeflerin değil, ekonomik ve teknolojik boyutun da dahil olduğunu dile getiren Oktay, şunları kaydetti:
"Kim ne tür oyun, manipülasyon... Adına ne derseniz deyin. Diyelim ki geçen yılın ağustosunda, 15 Temmuz'dan sonraki yaşadığımız olaya bakın. Bizi, hiçbir şekilde hedeflerimizden vazgeçirmez. Böyle de güzel bir yetenek kazandı, Türkiye olarak bu kabiliyeti kazandık. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz çalışmalar, bize Türkiye'ye muhteşem bir yetenek kazandırdı. Hangi şartlar altında olursak olalım, gerek içeride gerekse dışarıda güçlenerek çıkıyoruz. O beceriyi kazandık biz. Mutlak Türkiye'nin lehine dönüştürebilecek şekilde bir beceri kazandık. Bu Türkiye için bir kazançtır."
"Eyvah şöyle oldu." dedikleri bir şey olduğunu hatırlamadığını aktaran Oktay, "Böyle bir durum vardır. Bir durum tespiti yapalım. Bunu etkileyen faktörler nelerdir, şunlardır, buradan nasıl bir çözüme gideriz ve bunu nasıl Türkiye'nin lehine sonuçlandırabiliriz. Şöyle bir olaylara baktığınızda da Türkiye'nin lehine sonuçlanır. Negatif gibi gördüğünüz şeyler de dahildir buna." ifadesini kullandı.
"Türkiye burada kartlarını çok açık oynar"
ABD askerlerinin Suriye'den çekileceğini açıklamasının ardından, Münbiç ve Fırat'ın doğusuna operasyon için hazırlıklarını tamamlayan Türkiye'nin planının ne olduğunun sorulması üzerine Oktay, "Eli kulağında dediğimiz şey... Sayın Cumhurbaşkanımızın sözü var, 'bir gece ansızın gelebiliriz' olayı. Biz her zaman da şu anda da 'bir gece ansızın gelebiliriz' noktasındayız. Zaten Cumhurbaşkanımız da bunu ilan etmişti. Bu bizim hazırlık düzeyimizi ve kararlılığımızı gösterir. Hazırlık düzeyimiz askeri, siyasi anlamdaki bir hazırlıktır. Ülke içerisindeki hazırlıklarımız, gerek müttefiklerimiz, dostlarımızla hazırlıklarımızdır. Bu hazırlıklar dün de tamamdı, bugün de tamam. Türkiye burada kartlarını çok açık oynar." yanıtını verdi.
Şu anda da hazır olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün, girebilecek şekilde gerektiği zaman, biz her zaman buna hazırız. Erteledik mi olayı? Yeni bir gelişme oldu. Majör değişiklik neydi? Bir bölgedeki ana oyunculardan birisi, ABD'den bahsediyorum, çekileceğini ifade etti. Bütün oyun kurallarını değiştirecek bir olay. Dolayısıyla çekileceğini ifade ettikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımız ile Trump'ın görüşmelerinde de bunun Türkiye ile koordine içinde yapılacağı, hatta Türkiye'nin endişelerini anladıkları, Türkiye'nin bu sebeple olan kızgınlığını da anlayabildiklerini ifade eden gerek özel görüşmelerde gerek açık olan görüşmelerde, hatta Twitter aracılığıyla yapılan açıklamalarda, bunlar açıkça ifade edilen şeylerdi.
Son derece kartlarımızı açık oynuyoruz, dediğimiz şey, böyle bir açıklamanın gelmesi Türkiye'ye yakışan şey, 'yeni bir durum değerlendirmesi yapalım' denilen bir noktaydı, bu durum değerlendirmesi de yapılmıştır zaten. Heyetler arasında, her seviyede... Her iki lider arasında yapılan görüşmeler, aynı şekilde diplomasi, gerek askeri boyutta, istihbari boyutta, diğer tüm alanlarda yapılan görüşmeler. Bunlar da gizli kapaklı yapılan görüşmeler değil. Bunlar da kamuoyuna açık bir şekilde yapılan görüşmelerdi. Öncesinde tamamen çekileceğiyle alakalı, sonrasında belki biraz belli bir sayının bırakılabileceğiyle alakalı, daha sonra yıllardır Türkiye'nin tezi olan, Türkiye'ye göç eden insanların kendi ülkelerinde güvenli bir hatta yaşamalarını sağlıyor olunmasıyla alakalı...Türkiye'yi kimse o zaman belki anlayamadı. Bugün anlaşıldı. Bugün de bizim güvenli bölge dediğimiz şeyden de aynı şeyi anlıyor olmamız önemli."
"Hiçbir güç, hiçbir terör örgütü Türkiye'ye karşı tehdit oluşturamaz"
Türkiye açısından güvenli bölgenin bir anlamı olduğunun altını çizen Oktay, "Güvenli bölge dediğimizde, birilerinin gelip de kendi bildikleri, düşündükleri, kendilerine göre ifade edecekleri kurallar çerçevesinde oluşturulan bir bölgeyi kastetmiyoruz. Türkiye için güvenli bölge. Hiçkimse, hiçbir güç, hiçbir terör örgütü, kim olursa olsun Türkiye'ye karşı tehdit oluşturamaz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin güney sınırlarında 911 kilometrelik bir hattın varlığına işaret eden Oktay, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında ciddi bir tehdit hissedildiği için girildiğini ve orada bir güvenli bölge oluşturulduğunu hatırlattı.
Bu güvenli bölgeden Suriyelilerin faydalandığına dikkati çeken Oktay, Türkiye'nin bu güvenli bölgede, Suriyelilerin oluşturduğu meclise destek verdiğini ve okulların açıldığını söyledi.
Bu bölgede, yerel yönetim, eğitim, sağlık, adalet hizmetlerinin verildiğini, yerel kolluk güçlerinin ve sınırları koruyan güçlerin oluştuğunu dile getiren Oktay, "Türkiye'de herhangi bir ilçede bulabileceğiniz her türlü hizmeti orada bulabileceğiniz bir yapı." dedi.
"Er veya geç bu teröristler buradan çıkacak"
Münbiç'in, Fırat'ın doğusunun Türkiye için bir güvenlik tehdidi olduğunu vurgulayan Oktay, "Sınırlarımız boyunca Türkiye'ye karşı güvenlik tehdidi oluşturabilecek hiçbir faaliyete biz müsaade etmeyiz. 'Eğer böyle bir şey olursa da bir gece ansızın geliriz' diyoruz. Biz, bunu yapacağız. Münbiç'te de bunu yapacağız." açıklamasında bulundu.
Münbiç'te ABD ile Türkiye arasındaki anlaşmayı anımsatan Oktay, şöyle devam etti:
"PKK, YPG şudur, budur, adına ne derseniz deyin. Aklınıza hayalinize gelecek kadar alfabeden şey çıkarıyorlar. Hangisini çıkarırlarsa çıkarsınlar, hangi renge bürünürlerse bürünsünler, biz teröristi gözünden tanırız. Bütün bilgiler, istihbarat elimizde. Bize ne dediler; 'Fırat'ın batısına geçirmeyeceğiz, rahat olun'. Geçiyor işte. 'Çıkaracağız', o zaman çıkarın. 'İnşallah, bugün, yarın'. Bir devletin sözüne inanırsınız, muhatabınız devlettir çünkü. Biz, bir söz verdiğimizde bunu yerine getiririz. Şartlar ne olursa olsun. Dolayısıyla muhatabınızdan da bunu beklersiniz. Bu teröristler buradan çıkacak. Ne pahasına olursa olsun çıkacak. Er veya geç bu teröristler buradan çıkacak. Türkiye olarak biz buna müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz de zaten."
Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemi
Oktay, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemine ilişkin ABD'nin yaptırım tehditi içeren açıklamaları anımsatılarak, "İHA ve SİHA'larıyla terörle mücadelede sınıf atlayan, milli muharip uçak için tarih veren, ağır taarruz helikopteri sözleşmesini imzalayan Türkiye için tehdit içerikli bu sözlerin bir anlamı var mı?" sorusunun yöneltilmesi üzerine, "Bizim millete tehditin bir anlamı var desem siz inanır mısınız?" yanıtını verdi.
Türk milletinin, tehdit dilini asla kabul etmeyeceğini belirten Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu hepimiz için de böyledir. Kendi bireysel hayatınızda da bu böyledir. Yapmayacaksak da yaparız. Tehdit diline boyun eğen bir millet değiliz ki biz. Kurtuluş Savaşı'ndaki imkanlarımızı hatırlayın. Biz öyle bir ortamda bile tekrardan çıkıyoruz, küllerimizden doğuyoruz.
Burada tehdit diliyle değil, Türkiye kararını verirken sadece kendi çıkarlarını düşünür. Her ülke de böyle yapar. Her ülkenin hakkıdır. Bağımsız bir ülkedir. Bağımsız bir ülkenin yapacağı şey de tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektir. Türkiye onu yapıyor. Kendi çıkarları neyse onun gereğini yapıyor S-400 ile alakalı, kendi kararını veriyor, kendi seçimini yapıyor."
NATO Genel Sekreteri'nin "Herhangi bir müttefikimizin herhangi bir ihtiyacı varsa kendi çıkarlarını, kendi savunmasını sağlayabileceği şekilde onun nereden temin edeceğine kendisi karar verir" ifadesini hatırlatan Oktay, şunları kaydetti:
"Resmi açıklama. NATO'nun diğer müttefikleri tarafından bunun örnekleri de var. Hemen yanıbaşımızdaki komşumuz Yunanistan. S-300'lerle ilgili. Efendim teknoloji farklıymış. Güldürmeyin bizi. Dolayısıyla S-400'lerle ilgili zaten biz kararımızı vermiş durumdayız, bunun anlaşması yapılmış, bunun görüşmeleri yapılmış. Başka ülkeler hiç kimse bizi kendisi gibi düşünmesin. Bugün şunu söyledik, ertesi gün vazgeçtik. Bugün imza attık, ertesi gün imzamızı aldık falan. Biz böyle bir ülke değiliz ki. Biz, herhangi bir konuda hele hele imza atmışsak bunun gereğini yaparız. Türkiye gereğini yapmıştır ve bunu da her platformda ifade etmiştir. Türkiye'nin burada böyle bir inatlaşma vesaire gibi bir tutumu da yok. Gene bir büyük devlet olarak tehdit vardır, sınırlarında tehdit vardır. Nereden çıktı bu S-400 veya Patriot ihtiyacı hatırlayın, Suriye'deki şeyleri, Türkiye'ye karşı fırlatılan füzeleri hatırlayın. NATO müttefiklerinden zaten kendilerinin Patriotları getirdiği zamanları hatırlayın. Ondan sonra hadi bakayım aldılar, gittiler. Nereye gidiyorsunuz, tehdit var burada? Götürüyoruz. Ne yapmamı istiyorsunuz benim? Elimi, kolumu bağlayıp beklememi mi istiyorsunuz. Peki Türkiye'nin tehditi var NATO neredesin? NATO burada mı o gün? Yoktu."
O zaman da Türkiye'nin kendi çıkarları doğrultusunda kararlarını vereceğini yineleyen Oktay, "Buyrun Patriot alalım. Ortada bir şey yok. Acil bir ihtiyaç var, ver şunu. Yok kongresiydi, yok bilmem nesiydi, yok bilmem şu kararıydı. Bir ton hantal bir karar verme sürecinin tamamını sen bana uygulayacaksın." dedi.
Patriotların alım şartlarıyla alakalı da sıkıntılar çıkarıldığını anlatan Oktay, gerek fiyat gerekse kredilendirme boyutu açısından piyasanın çok ötesinde şartlar sunulduğunu söyledi.
"Gizli yapmıyoruz, apaçık"
Türkiye'nin sadece teknoloji tüketen bir ülke olmaktan yıllar önce çıktığını vurgulayan Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunu da gizli yapmıyoruz, apaçık. Bağıra bağıra söylüyoruz. Türkiye artık teknolojiyi sadece kullanan bir ülke olamaz. Savunma alanı da dahildir. Bir iş birliği yapacaksak burada bir teknoloji transferi olacaktır, olması lazım. Şimdi bunların hepsine 'hayır' diyeceksiniz. Bana acil lazım, ver. 'Vermem.' Alımla alakalı daha uygun şartlarda ver. 'Olmaz.' Krediyle alakalı şu var. 'Olmaz.' Teknoloji transferiyle alakalı birlikte bir şey yapalım. 'Olmaz.' Ne yapmamızı istiyorsunuz. Elimizi, kolumuzu bağlayıp birilerinin gönlünün olmasını bekleyemeyiz. Türkiye ihtiyacı çerçevesinde komşusuna döndü. Ne var orada? S-400 var. S-400 ile ilgili aynı şartlar onlara da sunuldu zaten, farklı bir şey konuşulmadı. Aynı şartlar. Benim çok acil ihtiyacım var buna. Bunun alımıyla, maliyetiyle alakalı, daha düşük maliyetle ve kredi boyutunda şuna ihtiyacım var. 'Tamamdır.' Ama benim burada bir şekilde bunun ortak üretimiyle alakalı da şu şartlarım var. 'Tamamdır.' Bu da bütün dünyanın gözü önünde. Gizli kapaklı, kapılar ardından yapılan bir şey değil. Bu da apaçık konuşulan ve gerekli çerçevede de paylaşılan bir şey. S-400 kararı böyle verilmiştir."
S-400'lerle ilgili bir başka soruya Oktay, "İlk teslimatı temmuzda almayı düşünüyoruz S-400 ile alakalı. Bu tarafta Patriotlarla alakalı söylediğim 3, 4 ana konuda böyle paket bir teklif henüz elimizde yok. Olduğu anda ilgili kurumlarımız bunu değerlendirirler." yanıtını verdi.
Başka bir soru üzerine de Oktay, "Tabii ki avantajı var. Ortak üretim yapıyor olmamız. İşte S-500 ile alakalı da aynı şey. Daha da ileri bir teknoloji anlamında bir iş birliği bizim amacımız." açıklamasında bulundu.
"Ekonomik göstergeler boyutunda oldukça güçlü gidiyor"
Oktay, Patriotlarla ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Hepsini al ya da bırak değil. Apaçık söylüyoruz. S-400'ü almamız bizim Patriotlarla alakalı almıyoruz anlamında değil. Bizim ihtiyacımız var ve orada da eğer ki bizim şartlarımız sağlanırsa oturur konuşuruz bunu. Zaten Savunma Sanayi Başkanlığımız da dahil bununla ilgili her türlü değerlendirmeyi... Bu görüşmeler devam ediyor. Şu anda da devam ediyor. Şu an için de bu hala geçerlidir. Bütün uygun şartlar sunulduğu zaman bugün bile konuşulabilecek bir şeylerdir. Bu, üzerinden böyle spekülatif şeylerin konuşulabileceği bir alan değil aslında teknik bir konu. Son derece de açık, masada çok rahat konuşabileceğimiz ve Türkiye ile anlaşılabilecek şartlar bellidir. Dolayısıyla da burada açığız, çok açığız biz."
Türkiye'nin Amerika ile S-400 üzerinden gerildiği iddiaları anımsatılarak, "Amerika ile bir teknik alanda müzakere edilen süreç bu kadar göz önünde olmalı mı?" sorusunun sorulması üzerine Oktay, şunları söyledi:
"Kanaatim, görüşüm, Türkiye'deki piyasanın bugünkü ve gelecekteki durumuyla S-400'ün uzaktan yakından bir alakası yok. Teknik, iki ülke arasında görüşülen bir konu. Amerika'nın kendi içerisinde görüş ayrılıkları olabileceği... Bu sadece tek, Türkiye ile ilgili olan bir konu değil. Birçok konu var. Amerika, Çin ve Hindistan ile de aynı şeyleri yaşıyor. Bir bakıyorsunuz AB'den A, B, C ülkesiyle yaşıyor. Aynı şeyi Kanada, Meksika ile yaşıyor. Buna onlardan sadece bir tanesi gibi bakmak lazım. Bunu, 'Ne oluyor gene Türkiye ile Amerika arasında bir şey mi var?' şeklinde değerlendirirsek yanlış olur.
Biz son derece açığız, netiz. Teknik bir konu. Yüzlerce konu olabilir, onlardan bir tanesi. 'Bu piyasaları şöyle etkileyecek, böyle etkileyecek' şeklinde büyütülecek bir şey yok. Orada öyle bir şey görmüyorum. Hele hele doğrudan bir bağ kurulabilecek hiçbir şey yok. Şu anda piyasalarımız ekonomik göstergeler boyutunda da oldukça güçlü gidiyor. Sadece toparlanma, dengelenme anlamında değil, iyileşme. Çok iyi gidiyoruz ki 1 Nisan'dan sonra 31 Mart akşamında çok daha şahlanarak..."
e-devlet'te yeni hizmetler
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, e-Devlet uygulaması ile ilgili de iki ay içerisinde tüm illerde e-devlet üzerinden elektrik, doğalgaz, su aboneliği ve fesih işlemlerinin yapılabileceğini bildirdi.
Oktay, "Yaklaşık 7 bine yakın bir hizmetten bahsediyoruz. Versiyon 1.0'ın hayata geçmesi... 'Bunu bu yıl bitireceğiz' dedik ve kısmet olursa bu yıl bitireceğiz. Yüzde 95'ini tamamlamış durumdayız" dedi.
İl karneleri
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin İkinci 100 Günlük Eylem Planı'nda yer alan 81 İl Karnesi Projesi çalışmasına ilişkin Oktay, bu karneyle kamuya, yarı kamuya ve yerel yönetimlere not verildiğini belirtti.
Alınan kararların 81 ilde uygulanıp uygulanmadığını yakından takip etmek istediklerini kaydeden Oktay, "İl karneleri dediğimiz olay, ilin performansının, dolayısıyla bizim performansımızın ortaya çıkarılmasıdır. Sosyal, ekonomik, ticari, eğitim, sağlık, kültür, tarım, hayvancılık gibi farklı alanlar var. 136 göstergeyle bunu çok somut şekilde ölçüyoruz." diye konuştu.
"Dış ticaret açığı sürekli aşağı yönde"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Ocak-şubat aylarına baktığımızda, dış ticaret açığının sürekli aşağı yönde olduğunu ekonomik göstergelerde görüyoruz. Hedeflerimize çok daha güçlü şekilde erişeceğiz inşallah. Bu, 31 Mart'tan sonra Türkiye'yi çok çok daha güzel günlerin beklediğinin göstergesi. İnşallah bunu hep birlikte göreceğiz." şeklinde konuştu.
Kıbrıs meselesi
Oktay, Kıbrıs konusunun çözümüne ilişkin sorulan bir soru üzerine, konunun Türkiye'nin gündeminde olduğu gibi Birleşmiş Milletler'in de (BM) gündeminde olduğunu ancak bir türlü çözüme kavuşmadığını söyledi.
Türkiye'nin muhataplarının çözüme yakın olmadığına işaret eden Oktay, "Şöyle düşünün, 'burada birlikte bir şey yapalım diyoruz ama ondan sonra ben diyorum ki sadece benim isteklerim olsun'. Bu birliktelik değil ki. Rum kesiminin Kıbrıs'ta yaptığı bu." dedi.
Oktay, Rum kesiminin Kıbrıs'taki her türlü potansiyele sahip olmak istediğini ve garantöre ihtiyaç duymadan Türkiye'nin kendilerine güvenmesini beklediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Biz sana güvendik ama 60'ları yaşadık. Biz tekrar mı 60'ları yaşayalım? Kusura bakmayın böyle bir dünya yok. Biz diyoruz ki Kıbrıs konusunda eşit haklar. Kıbrıs'ta iki kesim vardır, Rum kesimi ve diğer tarafta da Türk hakkı vardır. Bizim tarafta Türkler daha fazla hakka sahip olsun da demiyoruz. Eşit haklara sahip olsun ve Kıbrıs'ta doğan her türlü kaynak eşit şekilde paylaşılıyor olsun. Bu insani bir şey, siyasi bir şeyden bahsetmiyorum. Avrupa Birliği (AB) boyutu var ise zaten sen yasal olmayan bir şeyi AB'ye bir sorun olarak getirdin. Rum kesimini sen üye olarak getirdin. Halbuki orada Kıbrıs halkı olarak baktığımızda Türk halkı bunun içerisinde yok. Sen geldiğinde Türk halkı orada bütün her şeyiyle AB haklarından faydalanacak mı? Faydalansın diyoruz. Biz sizi tanırız ama sadece sizin sözlerinizle bir yere gidemeyiz. Önce uygulamayı görelim ve garantörlük boyutu mutlaka devam edecek."
"Elektrikle alakalı benzer bir çözümü araştırıyoruz"
Türkiye'nin çözüm önerileri konusunda samimi olduğunun altını çizen Oktay, çözüm noktasında yakın görüşmelerin de devam ettiğini söyledi.
Oktay, adanın iç suyu konusunda hiçbir ihtiyacının kalmadığını, elektrikle alakalı benzer bir çözümü araştırdıklarını dile getirdi.
Türkiye'den giden içme suyunun kullanılmayan kısmının tarımda kullanılmasıyla ilgili çalışma yürütüldüğünü belirten Oktay, şu ifadeleri kullandı:
"Aslında Kıbrıs'ta şunu istiyoruz, sadece Türkiye'nin yardımları ile ayakta kalan bir Kıbrıs değil, kendi ayakları üzerinde dimdik durabilen ve üreten bir Kıbrıs olsun. Onun için de sektörel olarak ayıralım. Tarım ve hayvancılık Kıbrıs'ta var. Ama bunların işlenmesi boyutuna da bakabiliriz. Hatta sanayi üretimini de değerlendirebiliriz. Üreten ve ürettiğini satan bir Kıbrıs. Kıbrıs'ın yine tanınmaması kaynaklı bazı dezavantajları var. Bunları da çözebilecek şekilde, bizim kendi temsilciliklerimizin de dışarıda Kıbrıs'ın temsilcisi olabileceği ve orada bir birlikteliğin sağlanabileceği bir ekonomik modele doğru gidiyoruz. Türkiye'nin yardımları devam ediyor, orada hiçbir sıkıntı olmaz. Biz Kıbrıslı kardeşlerimizi hiçbir zaman zor durumda bırakmak istemeyiz."
Bağımlılık ile mücadele
Fuat Oktay, Bağımlılık ile Mücadele Yüksek Kurulunun yeni yapısıyla gelecek dönemdeki çalışmalarına ilişkin bir soruyu yanıtlarken, uyuşturucu ve alkol bağımlılıklarının yanında internet, sosyal medya gibi bağımlılıkların da bulunduğuna işaret etti. Konuya ilişkin yoğun çalışmaların bulunduğuna dikkati çeken Oktay, bağımlılığın tedavisine dönük Sağlık Bakanlığınca çok ciddi çalışmaların yapıldığını anlattı.
Uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin engellenmesine yönelik İçişleri Bakanlığı bünyesinde yürütülen çalışmalarda çok ciddi yollar alındığını dile getiren Oktay, Yeşilay gibi farklı kurum ve kuruluşların da bağımlılıkla ilgili yürütülen faaliyetlere destek verdiğini aktardı.
Oktay, çalışmaların hem merkezde hem yerelde yürütüldüğüne değinerek, "Bu kurulla düne kadar yapılan çalışmaları aslında bugüne ve geleceğe biraz taşımak istiyoruz. Hemen çalışmalara da başladık." bilgisini verdi.
"Bağımlılığın azalış trendi göstermesini arzu ediyoruz"
Bağımlılıkla mücadelede ilgili bakanlıklar ve ilgili kurul üyeleriyle çalışmaların yürütüldüğünü dile getiren Oktay, Sosyal Politikalar Kurulunun da kurulun bünyesine dahil edildiğini bildirdi.
Bütüncül bir yaklaşım sergilemek istediklerini kaydeden Oktay, "Yani olayın bir polisiye boyutu var, tedbir boyutu var, tedavi boyutu var. Ama belki en önemlisi hiç başlanmaması kısmı. Biz genel istatistiklere baktığımızda Avrupa, özellikle gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda onlardan çok daha iyi konumdayız. Ama biz kendi içimize baktığımızda da bağımlılığın azalış trendi göstermesini arzu ediyoruz. Bu anlamda bizim ciddi çalışmalarımız olacak. Kısmet olursa herhalde bir aya kadar filan en geç ilk kurul toplantısını yaparız."
Oktay, "Çok daha etkin bir mücadeleyi hep birlikte görüyor ve şahit oluyor olacağız. Eğitim mutlaka çok önemli bir boyutu. Bununla ilgili tedbirleri en geç bir ay içerisinde paylaşıyor olacağız." bilgisini paylaştı.