Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Namlusunu ülkemize çeviren, vatandaşlarımızın canına ve malına kast eden terör örgütlerinin müttefiklerimizce donatılmasının, tırlar dolusu silah ve mühimmata boğulmasının, örgüt elebaşlarının kimi ülkelerde en üst düzeyde kırmızı halılarla ağırlanmasının hiçbir haklı gerekçesi yoktur” dedi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in da katıldığı NATO Konseyi ve NATO Akdeniz Diyaloğu Ortakları Toplantısının açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli açıklamalarda bulundu. Uluslararası güvenlik ortamında ciddi kırılmalar yaşandığını söyleyen Erdoğan, “Mevcut tehditlerle beraber ittifakın güvenliğini doğrudan ilgilendiren terör gibi asimetrik tehditlerin de arttığı bir dönemdeyiz. Siber boyutu da olan hibrit savaş yöntemlerine daha fazla başvurulduğunu görüyoruz. Böylesi bir ortamda varoluş gayesi küresel güvenlik ve istikrarı korumak olan yapılarda ise çok ciddi tıkanıklıklar, aksamalar yaşanıyor. Bu kurumlar sorunlara müdahale noktasında ya karar alamıyor ya da aldığı kararları hayata geçiremiyor. Bu zafiyetin bedelini ise her zaman masumlar ve bizim gibi kriz bölgelerine komşu müttefik ülkeler ödüyor. Türkiye, son 8 yıldır Suriye kaynaklı tehditlerle mücadelede söz konusu tıkanıklığın acı yansımalarını bilfiil yaşamış, ekonomiden güvenliğe, toplumsal barıştan siyasete kadar iliklerine kadar hissetmiş bir devlettir. Aramızda bulunan Ürdünlü dostumuzun bizi bu meselede çok daha iyi anlayacağına inanıyorum. Özellikle düzensiz göç ve terör tehdidi ile mücadelede NATO müttefiki olarak Türkiye’nin gösterdiği olağanüstü cabalar ortadadır. Bugün 4 milyon sığınmacı ile BM verilerine göre dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundayız. Suriyeli sığınmacılar için 35 milyar doların üzerinde bir rakam harcadık. DEAŞ tehdidini kaynağında bertaraf etmek için Fırat Kalkanı Harekatını düzenledik. Türkiye’ye yönelik iftira furyası yapıldığı bin dönemde Suriye sahasında DEAŞ ile göğüs göğse savaşan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO ülkesi biz olduk. Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin bölgesini PKK’nın Suriye kolunun işgalinden kurtardık. Terörden arındırdığımız güvenli bölgelere 320 bin civarında Suriyeli sığınmacının geri dönüşünü sağladık. Daha birkaç yıl öncesine kadar terör örgütlerinin tasallutunda bulunan bölgelere Türkiye’nin çabaları ve fedakarlıkları sonucu yeniden huzur hakim oldu. Büyük bir insani felaketin eşeğini gelen İdlib’de de inisiyatif alarak tekrar sükunetin sağlanmasını temin ettik. Böylece 100 binlerce Suriyeli masumun ölümünü engellediğimiz gibi Avrupa’yı derinden sarsacak düzensiz göç akımının önüne geçtik” diye konuştu.
“MÜTTEFİKLERİMİZ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELEBAŞLARINA ADALETTEN KAÇABİLECEKLERİ İMKANLAR SUNUYOR”
NATO’nun özünün ittifak dayanışması olduğunun altını çizen Erdoğan, ”Bizler aynı güvenlik şemsiyesi altında bulunan devletleriz. Coğrafi olarak farklı kıtalarda, farklı bölgelerde yer alsak ta ülkelerimize yönelik tehditler karşısında kader ortaklığı yapıyoruz. İttifak üyesi ülkelerin terör gibi ciddi güvenlik sınamalarını tek başına çözmesini beklemek NATO’nun varoluş felsefesine aykırıdır. Etrafı kriz bölgeleri ile çevrili olan Türkiye, terör, organize suçlar ve düzensiz göç gibi çok boyutlu tehditlerin tam kavşağında yer alıyor. Ülkemiz uluslararası toplum adına bu sorunları tek başına göğüslerken, diğer taraftan PKK, onun Suriye’deki uzantısı PYD-YPG, DEAŞ ve 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Bugüne kadar 40 binin üzerinde sivil vatandaşımızı ve askerimizi PKK terörüne şehit verdik. Son 3 gün içinde 6 askerimiz ve 2 sivil vatandaşımız PKK terör örgütünün Suriye ve Irak’taki uzantıları tarafından şehit edildi. DEAŞ yayımladığı videolarla doğrudan ülkemizi hedef alıyor. 15 Temmuz gecesi 251 vatandaşımızı şehit eden FETÖ, yurt dışında ülkemize yönelik yıkıcı faaliyetlerini aralıksız sürdürüyor. Maalesef kimi müttefiklerimiz de bu terör örgütünün elebaşlarına, darbe girişimine bizzat katılmış örgü mensuplarına adaletten kaçabilecekleri imkanlar sunuyor. Batı toplumlarında bir veba salgınına dönüşen İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı Türk vatandaşları ile beraber yüz milyonlarca insanın can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. Sri Lanka’da ve Yeni Zelenda’da meydana gelen menfur terör eylemleri sorunun geldiği boyutları ortaya koymuştur. Önlem alınmazsa teröre karşı ortak duruş sergilenmezse terör belası büyümeye devam edecektir. Türkiye’nin bekasına yönelik tehditlerin çoğaldığı ve yoğunlaştığı böylesi bir dönemde müttefiklerimizden tek bir beklentimiz var, biz NATO’daki dostlarımızdan sadece ittifak ruhuna uygun davranmalarını, ittifakın kurucu değerlerine sahip çıkmalarını bekliyoruz. Müttefiklerimizin bizzat kendilerinin terör örgütü olarak kabul ettikleri yapılara karşı tedbir almalarını istiyoruz. ‘Dost acı söyler’ prensibinden hareketle şu gerçeği ifade etmek istiyorum, namlusunu ülkemize çeviren, vatandaşlarımızın canına ve malına kast eden terör örgütlerinin müttefiklerimizce donatılmasının, tırlar dolusu silah ve mühimmata boğulmasının, örgüt elebaşlarının kimi ülkelerde en üst düzeyde kırmızı halılarla ağırlanmasının hiçbir haklı gerekçesi yoktur. DEAŞ ile mücadele bahanesiyle atılan bu tür yanlış adımların meşrulaştırılması asla mümkün değildir” şeklinde konuştu.
“ÜLKEMİZ KENDİ HAKKINI VE KIBRIS TÜRKLERİNİN HUKUKUNU KORUMADA KARARLIDIR”
Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerindeki meşru haklarının tartışma götürmeyeceğini söyleyen Erdoğan, “Ülkemiz kendi hakkını ve Kıbrıs Türklerinin hukukunu korumada kararlıdır. NATO’nun bu süreçte Türkiye’nin haklarına saygı göstermesini ve bize gerilimlerin önüne geçmek için destek olmasını bekliyoruz. Ülkelerimizin bazı alanlarda farklı yaklaşımları ve görüşleri olabilir. Ortak tehditlerle birlikte ve tutarlı bir şekilde mücadele etmek bu ittifakın öncelikli şartıdır. Burada yaşanan aksaklıklar maalesef en büyük zararı ittifakımıza, ittifakın itibarına verecektir” ifadelerini kullandı.
“MİLLİ GÜVENLİĞİMİZİ TAHKİM GAYESİYLE ATTIĞIMIZ ADIMLARI KENDİ MECRASINDA DEĞERLENDİRİLMELİ”
Türkiye’nin farklı ülke ve bölgelerle geliştirdiği ilişkilerin birbirinin alternatifi olmadığını, tamamlayıcısı olduğunu söyleyen Erdoğan, “NATO içindeki güçlü konumumuzu korurken ulusal çıkarlarımızın, bölgesel güvenlik ve istikrarın gerektirdiği adımları atacağız. Burada bir gerçeğin altını çizmekte fayda görüyorum; Türkiye’nin farklı ülke ve bölgelerle geliştirdiği ilişkiler birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Ülkemizin egemenlik haklarına giren S-400’ler gibi bazı güncel meseleler üzerinden böyle bir tartışmanın alevlendirilmeye çalışılmasını tasvip etmiyoruz. NATO ittifakı çerçevesinde milli güvenliğimizi tahkim gayesiyle attığımız adımları yine kendi mecrasında değerlendirmek gerekir. Türkiye’yi dar kalıplara sokmaya çalışmak, eğilimimiz hakkında spekülasyonlar üretmek bizi, tarihimizi ve coğrafi konumumuzu anlamamaktır. Avrupa Atlantik coğrafyasının güvenlik ve istikrarına yönelik katkılarımızı en güçlü şekilde sürdürürken, medeniyetin beşiği olarak gördüğümüz Akdeniz havzasının barış içinde olmasını aynı ölçüde önemsiyoruz” dedi.
(İHA)