İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya'nın 7 camiyi kapatma kararına ilişkin "Ondan korkuyorum, bir Haçlı-Hilal savaşına doğru, bu Avusturya Başbakanının attığı adımlar, dünyayı buraya doğru götürüyor" dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu Sivil İrade Platformu tarafından organize edilen iftar programında konuştu.
Erdoğan, 24 Haziran'da Türkiye'nin bir seçime gittiğini hatırlatarak, bunun alışılagelmiş seçimlerden olmadığını vurguladı.
"Batı dünyasının, bu adamlarına çekidüzen vermesi gerekir"
Bugün gönül gözüyle dünyanın neresinden bakılırsa bakılsın, o yüce dağların doruklarında iman gücüyle sabitlenmiş "Rabia"nın görüleceğini belirten Erdoğan, "İstiklal Harbi'mizi bu ruhla yürüttük ve zafere ulaştık. Cumhuriyetimizi de yine aynı heyecanla kurduk. Ama sonra ülkemizde tek tipçi bir anlayış türedi. Tek parti dönemi, CHP'nin kendi değerlerine yabancı, mensubu olduğu medeniyete düşman, faşist zihniyeti milletimizi zorla bir başka yörüngeye sokmaya çalıştı." ifadelerini kullandı.
Camilerin yıkılarak ahırlara çevrildiğini, medreselerin yok edildiğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zaten İslami ilimleri tedris etmek mümkün olmaz hale geldi. Bu anlayış yeri geldi, dine cephe aldı, ibadete, ezana, camilere karşı adeta savaş ilan ettiler. Bugün Avusturya'nın başbakanından o zamanki zihniyetin ne farkı var. Onlar da şimdi camilerimizi Avusturya'da kapatmanın hesapları içinde, planları içinde. Bu nereye gidiyor? Bu yeniden, ondan korkuyorum, bir Haçlı-Hilal savaşına doğru, bu Avusturya Başbakanının attığı adımlar, dünyayı buraya doğru götürüyor. Bunun için de özellikle Batı dünyası, bu adamlarına çekidüzen vermesi gerekir. Eğer bunlar çekidüzen vermezse, bu hesaplar farklı bir şekilde yapılmaya doğru gidecektir. Neymiş? Oradaki bizim din adamlarımızı Avusturya'nın dışına atacaklarmış. Ya siz bunu yaparsınız da biz boş mu dururuz? Biz de bir şeyler yaparız demektir."
"Sen kıraathanenin ne anlama geldiğini bilmiyorsun"
Yola koyulduktan sonra ekonominin kısa sürede şaha kalktığını, refahın arttığını, yollar yaptıklarını, havaalanları açtıklarını, hastaneler inşa ettiklerini, okullar, fabrikalar kurduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ama bugün gazetelerden bir tanesinde bir şey okudum. Ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı diyor ki 'fabrikaları kapatıp, kıraathane açacaklar.' Bunlar zavallı, bunlar çırak bile değil. Bunlar, okuma seferberliğine de karşı. Çünkü bunlara kıraathaneyi sorduğun zaman 'nedir?' diye. Herhalde okey masasının kurulduğu yer diye zanneder veya iskambil kağıtlarının olduğu yer zanneder. Ey cahil fizik öğretmeni olabilirsin ama sen kıraathanenin ne anlama geldiğini bilmiyorsun."
Millet kıraathanelerini kuracaklarını, artık her ilçede bir veya birkaç tane bu kıraathanelerin adeta butik kütüphaneler olacağını aktaran Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı'nda Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'nin yer aldığını, Rami Kışlası'nı da Rami Kütüphanesi'ne çevireceklerini söyledi.
Ankara'daki kütüphanenin 5 milyon cilt, Rami Kütüphanesi'nin ise 7 milyon cilt kitap alacak bir kütüphane olacağını açıklayan Erdoğan, her ilçede de millet kütüphaneleriyle farklı projeleri hayata geçireceklerini, oralarda 24 saat çocukların, yetişkinlerin dergi, gazete, kitap okuyacağını, internetten yararlanacaklarını, kek ve çay ikramının yapılacağını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bay Muharrem anladın mı ne işe yararmış bu? Burada fabrikaları kapatmaya gerek yok. O bizim işimiz değil sizin işiniz. Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasını kapatıp da gaz ocağı fabrikasına dönüştüren siz oldunuz." diye konuştu.
"Bölge halkının güzel rüyaları kabusa çevrildi"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "(PKK) Bunlar ülkemizin asli parçası olmak yerine Türkiye'ye düşman, bizi kendi hesapları önünde engel gören emperyalistlerin oyunlarında piyonluk yapmayı seçtiler. Hepimizin geleceği, mutluluğu, refahı yerine birtakım istihbarat örgütlerinin maşası olmayı tercih ettiler. İşte Suriye'nin Kuzeyinde PKK'nın yandaşı PYD, YPG ile beraber bir terör koridoru oluşturmayı seçtiler. Biz buna 'Evet' diyemezdik işte onun için Zeytindalı Operasyonunu başlattık, onun için Cerablus'a girdik. Eğer biz o terör koridorunu boş bıraksaydık, bugün Türkiye'nin Güneyi çok zor durumda kalacaktı." dedi.
Bölge halkının güzel rüyalarının kabusa çevrildiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Evlerini başlarına yıktılar, çocuklarını ellerinden aldılar. 3-4 gün önce Diyarbakır'daydım .Allah'ıma hamd ettim. Şurada PKK dönemindeki, HDP dönemindeki Diyarbakır ile kayyumlara devrettikten sonra şu Diyarbakır'ın geldiği güzelliğine bak. İstanbul, Ankara'da 4 gidiş 4 geliş cadde yok ama Diyarbakır' da 4 gidiş 4 geliş cadde var. Gece apaydınlık yollar. Kim derdi Diyarbakır böyle olacak? Şu anda Diyarbakır artık adeta Doğu'nun Güneydoğu'nun bir İstanbul'u oldu. Bu onlara kalsa olur muydu? Ama benim özellikle Güneydoğu'daki kardeşlerim hala bu inceliğin farkında değil. Ben onlardan şimdi destek istiyorum, yardım istiyorum, el ele verelim de bu işi bitirelim." şeklinde konuştu.
"Terör örgütünün sözcülüğüne soyundular"
Erdoğan, "Bin yıllık kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz vatandaşlarımızı sokakta bulmadığımız için sokakta ta bırakmadık" diyerek, şunları kaydetti:
"Şu anda Diyarbakır'da eğitimden, sağlıktan, adaletten, emniyetten, ulaşımdan, enerjiden alın bütün ihtiyaçlarını gidermenin gayreti içindeyiz. İster Doğu ister Güneydoğu'ya gidin, bunların hepsini yapmaya çalışıyoruz. İnsanların oy vererek, kendilerini temsil için seçip Meclis'e gönderdiği milletvekilleri asli görevlerini unutup, terör örgütünün sözcülüğüne hatta kuryeliğine soyundular. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde ağlayan analar kimin analarıydı? Onlar Türk, Laz, Çerkez, Gürcü, Roman mıydı? Yok benim Kürt kardeşlerimdi onlar. Onları hüngür hüngür ağlattılar. O anaların yavrularını Kandil'e kaçırdılar. Kaçıranlar kimdi? Sözde Kürt, değil be onlar teröristti, terörist. Hastaneleri kurşunladılar, okulları kurşunladılar yıktılar. Saat kulesini, camilerimizi yıktılar, yaktılar. Nerede Güneydoğu'da. Benim Güneydoğulu kardeşlerim bunlara prim vermezdi. Benim tanıdığım Güneydoğulu kardeşlerim bunlara pirim vermezdi. Gençlik yıllarımda Güneydoğu'ya ittiğim zaman Güneydoğu insanını, imanını bilirim, vermezdi. 'İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür, / İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Olay bu."
Şehirleri harabeye çeviren sonra da çıkıp o harabenin karşısında özgürlükten bahsedenlerin iki yüzlülüğünü milletin çubuk çözdüğünü vurgulayan Erdoğan, "Keskin nişancılarıyla sokakta insan avına çıkanların, 5 aylık bebeği annesiyle beraber havaya uçuranların, kendinden olmayan herkese kurşun sıkanların, hayatı insanlara zehir edenlerin karşısına millet ve devlet olarak beraber çıktık. Yasin Börü Kürt değil miydi? Yasin Börü kaç yaşındaydı? 15-16 yaşında. Yasin Börü ne yapıyordu? Fakir fukaraya bir şeyler dağıtıyordu. Onu acımasız bir şekilde öldürmediler mi? Kimdi öldürenler yine sözde Kürt, yok ya teröristti terörist. Bunları karıştırmayın." dedi.
Teröristler yıktı, biz inşa ettik'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü örgüte karşı yürüttükleri operasyonlarla topyekun Türkiye'nin geleceğini kurtardıklarını söyledi.
Teröristlerin yıktığını kendilerinin ise inşa ettiğini dile getiren Erdoğan, "Diyarbakır'da inşa ettik. İşte Dicle'ye bir gidin görün bakın neler olmuş. Suriçi'nde neler oldu, görün. O taş evler ne hale geldi, görün. Elhamdülillah. Niye? Biz imarla mükellefiz, ihya ile mükellefiz onlar ise yıkmakla. Onların yıkım ekipleri var, bizim de inşa ekiplerimiz var. Şırnak, aynı, Siirt aynı. Yapıyoruz yapacağız, durmak yok yola devam. Hakkari aynı. Buralarda bizim milletvekilimiz filan yoktu. Yani biz illa milletvekili olsun diye bakmıyoruz. Niye? Bu topraklar bizim topraklarımız değil mi? Bu toprakları bizim en güzel şekle dönüştürmemiz lazım." diye konuştu.
Terör örgütü yandaşlarının insanları sürdüğünü, kendilerinin ise geri getirdiğini belirten Erdoğan, onların zulmettiğini, kendilerinin ise şefkat gösterdiğini kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onlar aç bıraktılar, biz iş verdik, yardım ettik, yatırım yaptık. Kardeşlerim; silahın patladığı yerde söz biter. İşte bunun için namlusu ülkemize yönelmiş son terörist de etkisiz hale getirilene kadar bu mücadele devam edecek diyoruz. Bunu da açıkça söylüyorum. Bizim önümüzde uzun bir demokrasi ve kalkınma yolculuğu var. Biz bazıları gibi ne petrol kuyularına ne de gaz rezervlerine sahibiz ama biz onlardan daha zengin ve daha özgürüz. Çünkü biz demokrasi gibi, serbest seçimler gibi, milli iradenin üstünlüğü gibi dünyanın en güçlü silahlarından birine sahibiz. Ne zaman dara düşsek ne zaman çıkmaza girsek çok partili hayatımızın bize bir hediyesi olan serbest seçimleri devreye sokuyor, milletimizin her şeyi yeni baştan düzenlemesi yoluna gidiyoruz. Bu yüzden milletimize müteşekkiriz. Bu yüzden milletimize minnettarız. İnşallah ben bu sefer de öyle olacağına inanıyorum. Şu anda bütün buradaki kanaat önderi kardeşlerime diyorum ki; 14 gün kaldı, bu 14 gün içinde sizlerden destek bekliyoruz. El ele verelim, omuz omuza verelim ve bu yanlış gidişi hep beraber inşallah gelin çok farklı bir dinamik bir yapıyla düzeltelim. Güçlü Meclis'iyle, güçlü Hükümet'iyle güçlü Türkiye'yi sizlerle beraber inşa edeceğiz. Türkiye'yi aydınlık yarınlara yine beraber taşıyacağız."