Soçi dönüşü zirveye dair gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, PYD-YPG konusundaki tavrının net olduğunu tekrarladı. İki liderle Suriye Ulusal Diyalog Kongresi meselesini detaylı bir şekilde ele aldıklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: “Kongreye kimlerin davet edileceğine, üç ülke beraber karar vereceğiz. Önce, üç ülkenin Dışişleri Bakanlıklarının nezaretinde oluşturulacak alt komisyonlar ön çalışmaları yapacak. Zaman zaman Genelkurmay Başkanları ve arzu edilirse Millî İstihbarat da katılmak suretiyle bu çalışmalar olgunlaştırılacaktır. Kongreye Suriye’deki bütün grupların, tüm kesimlerin davet edilmesini öngörüyoruz.”
Sayın Cumhurbaşkanım, silahların sustuğunun ve savaşın resmen sona erdiğinin açıklanması size göre daha ne kadar zaman alacak? Böyle bir süreçte, tarih belirlemek, ‘Bu iş şu kadar zamanda olur’ demek mümkün değil. Önemli olan bunu sağlayacak somut adımlar atılması. Bu süreçte ABD ve koalisyon ortaklarının ne yaptıklarına, ne yapacaklarına da bakmak gerekiyor. Bu arada, ABD Başkanı Trump ile belki bir telefon görüşmesi yapabilirim. Gerçi geçenlerde Putin, Trump ile bu konuları ele aldıkları bir telefon görüşmesi yaptı. Ama bizim de ayrıca görüşmemiz iyi olabilir. Ne yapmak istiyorlar? Kendilerinden dinleyelim.
Bu süreçte Türkiye, PYD konusunda kararlı tutumu olan tek ülke gibi gözüküyor. Eğer önümüzdeki süreçte Türkiye’nin arzu etmemesine rağmen PYD bu sürece bir şekilde katılacak olursa bizim B planımız nedir?
Bizim B planımız, üzerinde durduğumuz konu, terör örgütünün masada olmamasıdır. Soçi’de de açıkça söyledik: Türkiye, olarak biz terör örgütünün olduğu bir masada olmayız. Bu konuda tavrımız nettir. Ayrıca ülkemizi tehdit edecek herhangi bir oluşuma da biz asla sıcak bakmayız.
Değil mi? Bizim, o tür bir oluşuma teşebbüs karşısında, ‘Buyurun, hayırlı olsun’ diyecek hâlimiz yok. Biz bunu çok önceden, daha 7 yıl önceden söyledik. Görüldüğü kadarıyla Suriye’nin kuzeyinde o tür bir oluşum ihtimaline, Esed de muhalif. Onlar da muhalifler o tür bir ihtimale.
Masada, PYD veya YPG adının yer almayacağı, mesela şimdilerde SDG adıyla anılan bir oluşum yer alması gündeme gelebilir mi?Biz PYD-YPG’nin terör örgütü olduğunu sürekli söylediğimiz için, malum kesimler, ‘Bu adı kullanmayın, SDG adını kullanın ki bunu dünyaya yutturabilelim’ diye akıl verdiler onlara. Bunu itiraf da ettiler.
İleriki safhalarda, bir garantör ülke olarak ABD’nin de sürece katılma durumu var mı?Öyle bir talep olursa, bunun kararını bu üçlü verecek.
Putin’in, bizim YPG konusundaki hassasiyetimizi paylaştığını söyleyebilir miyiz? Kuzey Suriye’de 60 bin civarında YPG militanı var. Bu sürecin sonunda bunlar nasıl evrilecek? Kandil’e mi dönecekler?Biz, PYD-YPG konusundaki tutumuzu net olarak ifade ettik. Putin, bizim PYD-YPG konusundaki hassasiyetlerimizi paylaşıyor. Orada bir sıkıntı yok. Paylaşmayan, ABD ve koalisyon güçleri. Bizim çizgimiz şu: Ülkemize yönelik herhangi bir tehdit unsuruna karşı, gerek İran’ın gerekse Rusya’nın bizim yanımızda yer almasını istiyoruz. Bu ne demektir? İlla silah gücü olarak yanımızda yer alınmasını kastetmiyoruz. Diplomasi olarak o noktada bize karşı çıkmamaları yeterlidir. Nitekim, şu anda görünen, herhangi bir ters duruş da söz konusu değil.
ESAD-PUTİN GÖRÜŞMESİ SORULDU:“Putin’in paylaşmadığı şeyler de vardır...”
Soçi’deki üçlü zirve öncesinde Putin, malumunuz Esad ile de bir görüşme yaptı. O görüşmenin içeriğiyle ilgili size bir bilgi verildi mi?Bazı şeyleri elbette paylaştı, ama tabii ki paylaşmadığı şeyler de vardır. Mesela PYD-YPG’ye karşı Esad’ın da olumsuz baktığından söz etti. Masada, PYD-YPG’nin yer almasını onun da istemediğine değindi. Bu çok da şaşırtıcı değil. Türkiye olarak bizim Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok. Bizim meselemiz terör örgütleriyle. Suriye yönetimi ise, öteden beri, bırakın YPG gibi bir terör örgütünü, Kürtlerin varlığını bile kabule yanaşmıyordu. Onlara vatandaşlık vermiyordu; kimlik, pasaport vermiyordu. O zamanlar, ‘Bunlar senin vatandaşın, niye pasaport kimlik vermiyorsun’ dediğim anlar olmuştur kendisine...
Suriye de Türkiye gibi PYD-YPG’ye karşı olduğuna göre, bu süreç içerisinde Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas, ortak çalışma ihtimali düşünülebilir mi?Dediğim gibi tam aynı şey değil; Türkiye olarak bizim meselemiz Kürtlerle değil, terör örgütleriyledir. Yarın neler olabileceği, o anki şartlarla alakalıdır. Bu konuda bir şey olmaz türünden peşinen kestirip atma türünden bir anlayışın, bir yaklaşımın içinde olmamız çok da doğru olmaz. Siyasetin kapıları, malumunuz, son ana kadar her zaman açıktır.
Suriye’deki yapılacak seçimler, Esed’in geleceği gibi konularla ilgili olarak gelinen nokta nedir?Temel hedef, Suriye halkının tüm kesimleri nezdinde kabul görecek kalıcı ve muteber bir siyasi çözüm. Suriye’de artık kan akmasın, ülkenin toprak bütünlüğü korunsun istiyoruz. Yeni bir Anayasa’yla, BM gözetiminde yapılacak demokratik, adil ve şeffaf seçimler, Suriye halkının kendi geleceklerini kendi hür iradeleriyle belirlemelerine imkân sağlayacaktır.
Türkiye’de de sandık kurulabilir mi?Bu, kimlik tespitlerinin yapılması ve benzeri teferruatların halledilmesinin ardından gündeme gelebilecek bir konu.
Türkiye’nin dolaylı aracılarla da olsa, Esed ile iletişim kurmaya başladığını söyleyebilir miyiz?An itibarıyla o tür bir durum yok ortada.
İSMAİL KAPAN / TÜRKİYE GAZETESİdikGAZETE.com