ANKARA(AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar'daki temaslarının ardından yurda dönüşünde uçakta gazetecilerle sohbet etti.
Erdoğan, "CHP odaklı bir tartışma var. Siz, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başında olduğu bir CHP'den memnun musunuz? Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başından ayrılmamasını mı istersiniz? Yoksa o gitsin yerine başka biri mi gelsin istersiniz? Sizin bu konudaki arzunuz nedir?" sorusu üzerine, "Bizim için artı değer kazandırıyor. Görüldüğü gibi bu CHP, siyaset değil yalan üretiyor. Çözüm değil sorun üretiyor. Bay Kemal CHP'yi yalan üretme merkezi haline getirdi. Şu anda kendi kumpasları çok açık ve net ortada. Bir gün söylediğini ertesi gün inkar ediyor. Önce niye olmasın diyor. Sonra böyle bir şeyin olmadığını, olabileceğini söylemek gibi garip yaklaşımları var." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'na İzmir'den seslenerek, "Ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, sen genel başkanlığını ortaya koyuyor musun, Külliye'ye kim gelmiş, ne zaman gelmiş, benimle nerede görüşmüş?" dediğini anımsatan Erdoğan, "Bir adam çıkardılar, ben o adamı hiç tanımam. Şimdi ismini duydum. Yalan yanlış plakalar uydurdu. Zavallı, Külliye'ye giren her aracın künyesinin tutulduğundan bilgisi yok. Hangi araç girerse girsin hepsinin kaydı tutulur. Girişlerde fotoğraf çekimleri vardır. Bunların hepsi ortaya konunca da savunacak hali kalmadı. Kemal Bey'in kalmasında fayda var." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "İstihbarat birimleri tarafından CHP'nin içinin karıştırıldığı" iddiası hatırlatılarak "Böyle bir şey söz konusu mu?" sorusuna Erdoğan, şu karşılığı verdi:
"İstihbaratın öyle büyük işleri var ki… Böyle basit işlerle uğraşacak vakti mi var? Şu anda istihbarat örgütümüz Barış Pınarı Harekatı ile uğraşıyor. Türkiye'yi dışardan kuşatan bütün o malum çevrelerle uğraşıyor. Bir de şimdi CHP'nin işiyle uğraşıp CHP'nin içinde ne var ne yok onlarla mı zaman geçirecek. Bay Kemal buradan kendine çıkış yolları arıyor. Bunları söyleyerek bizim içimizde kumpas yok demeye getiriyor. Bay Kemal, sen bunu git şu anda Muharrem (İnce) Bey’e anlat. Muharrem Bey senin içini gayet iyi anlatıyor. İstihbaratımıza gerek yok, Muharrem Bey yeter zaten."
"İlişkilerimizi güçlendirmek için çalışmalarımız devam edecek"
Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite'nin 5. Toplantısı için geldikleri Doha'da verimli bir çalışma gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile ikili ilişkileri ve bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduklarını ifade etti.
Katar'da 7 anlaşma ve bir ortak bildiri imzaladıklarını anlatan Erdoğan, "Katar ile güçlü siyasi, ekonomik ve stratejik ilişkilerimiz var. Baba Emir ile yakaladığımız ivmeyi Sayın Temim ile daha da güçlendirdik." diye konuştu.
Erdoğan, Katar'ın, 15 Temmuz darbe girişimi ve diğer saldırılarda her zaman Türkiye'nin yanında yer aldığını anımsatarak, şunları söyledi:
"Biz de zor günlerinde Katar'ın yanında yer aldık. Ablukaya karşı tavrımızı açıkça ortaya koyduk. Katar bu süreçten de güçlenerek çıktı. Ablukayı uygulayanlar ise şu anda başarısız oldu. Bana göre artık bu ablukanın sona ermesi ve Körfez bölgesinde yeni bir barış, istikrar ve iş birliği döneminin başlaması şart. Düşmanlığın kimseye bir faydası olmaz. Enerjimizi iç çekişmelerle tüketmemeliyiz. Katar'da şu an itibarıyla 500 civarında Türk firması var. Müteahhitlik firmalarımızın üstlendiği projelerin toplam değeri yaklaşık 18,5 milyar dolara ulaştı. Enerji, yatırım, ticaret, savunma sanayii ve diğer alanlarda ilişkilerimizi güçlendirmek için çalışmalarımız devam edecek."
Temim ile bölgesel konuları da detaylı bir şekilde ele aldıklarını belirten Erdoğan, Suriye meselesi, Güvenli Bölge kurulması, Astana ve Cenevre süreçleri, Libya ve Irak'taki gelişmeler, Filistin'in durumu, İran'daki hadiseler, Doğu Akdeniz ve diğer gelişmeleri konuşma fırsatlarının olduğunu aktardı.
Görüşmelerin ardından Doha'daki Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığını ve yeni mekanlarını ziyaret ettiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buradaki askerlerimizle bir araya geldik. Askerlerimiz barışçıl amaçlarla buradadır. Bu görevin, bölgenin barış ve istikrarına ciddi katkısı olduğunu ifade etmek isterim. Bizim umudumuz, çabamız ve beklentimiz Körfez bölgesinde ve bütün Ortadoğu'da barış ve huzurun hakim olmasıdır. Katar ziyaretimin özellikle de bu amaca destek vereceğine inanıyorum."
"Kendi kendimize yetmemiz zorunlu"
"Bir süredir CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Tank Palet Fabrikası ile ilgili iddialarda bulunuyor. İşin aslı nedir? Ayrıca, Altay tankının seri üretiminin yapılamayacağı da ileri sürülüyor, şu ana kadar nasıl bir yol alındı?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bay Kemal, tankı görse herhalde başka bir şeye benzetir. Ben, Başbakanlığım sırasında Altay tankının (prototipini) Arifiye'de gördüm. Orada test sürüşü yapıldı. Gayet etkindi." yanıtını verdi.
Almanya'dan alınan tanklar ve modernizasyonu konusunun da değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Onun için bizim kendi kendimize yetmemiz zorunlu. Öncelikle Arifiye'nin baştan aşağı elden geçmesi lazım. Çok ciddi makine teçhizat alımı ve yatırım gerekiyor. İlk etapta 50 milyon dolarlık yatırım yapılmalı ki Arifye'yi yeniden ayağa kaldırmış gibi olalım. Bu noktadan hareketle, 'Arifeye'ye acaba Savunma Bakanlığı 50 milyon dolarlık yatırım yapabilir mi?' diye konuştuğumuz süreçte, Altay tankı ihalesini kazanan BMC Grubu böyle bir yatırıma talip oldu. O aşamada Arifiye'de hassas adımlar attık. Burada personel çıkarma diye bir şey söz konusu değil. 50 milyon dolarlık harcamayı BMC yapacak, belli bir süre burada kalacak. BMC bir şey daha yaptı. Sakarya Karasu'daki arazisine, İzmir'deki fabrikalarını taşıma kararı aldı. Buranın temel atma törenini yaptık. Bir taraftan bu da devam ediyor. Bu süreci BMC'nin çok iyi değerlendirmesi için de böyle bir yer kendisine lazımdı. Biz de talebe olumlu baktık. Burada satış yapmadık, tahsis yaptık."
Firmanın bu tahsis süresi içerisinde aynı zamanda 50 milyon dolarlık yatırımı da oraya yapacağını anlatan Erdoğan, "50 milyar dolarlık yatırımı BMC orada yapmaya başlıyor. Şu anda çalışmalar devam ediyor. BMC ayrıca tank bakımlarına başladı. Bunlar, Almanya'dan geçmişte alınan 600 kadar Leopard tankı. Leopard tanklarının bakımı önem arz ediyor. Bu bakımlar da iki yerde yapılıyordu. Bir Arifiye bir de Kayseri. Arifiye 50 milyon dolarlık yatırımdan sonra çok daha güçlü hale gelecek." diye konuştu.
"Altay tankı nedir haberin yok"
"Altay tankı üretiminin olmayacağı gibi bir şey söz konusu değil. Olmaması diye bir şey asla gündeme gelmedi." ifadelerini kullanan Erdoğan, tankın geliştirilmesine neredeyse 500 milyon avro harcandığına dikkati çekti.
Böyle bir yatırım yapılmışken birilerinin çıkıp "Altay tankı üretilemeyecek" dediğini hatırlatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu sana kim söyledi? Ben bizzat testlerini izledim. Altay tankı başarılı şekilde orada havuzlardan tutun da çukurlara giriş çıkışına varıncaya kadar gayet iyiydi. Bay Kemal, sen şu ana kadar hiç gördün mü? Altay tankı nedir, haberin yok. Kalkıp sadece oradaki işçiyi, vatandaşı tahrik ediyorsun. Yalandan başka bir şeyin yok. Fabrikanın satışı diye bir şey de söz konusu değil. 'Satıldı' diyorsun. Öyle bir rakam ortaya koyuyor ki '20 milyar dolar' diyor. Bunu öğretmek lazım. Sen nasıl böyle bir rakam söylüyorsun? Bundan hiç haberin var mı? Arifiye, MSB tarafından yapıldığı zaman acaba kaça mal olmuş, bugünkü değeri ne? Bugün zaten fabrikası bu. Fabrika satılmaz. Orada ancak değeri olsa olsa arsanın değeri olur. Hiçbir zaman 20-25 yıl önce kurulu fabrikayı düşündüğünüz değerle satamazsınız. Ancak arsasını satabilirseniz satarsınız. Ki burada satış da yok. Zaten içeride bütün makinalar eskimiş. Şimdi 50 milyon dolar yatırımla makineler yenilenecek. Arifiye Tank Palet Fabrikası yepyeni teknolojiyle ortaya çıkarak, inşallah Silahlı Kuvvetlerimize gereken desteği verecek."
"Şizofrenik vaka parlamentoda niye duruyor"
"Son ABD ziyaretinizde S- 400 sistemi üzerinde ortak çalışma kararı alındı. Ancak bu arada ABD'den ismi açıklanmayan yetkiliden 'Türkiye, bunu kullanmaması gerektiğini biliyor' açıklaması geldi. Nasıl bir çözüm bulunacak?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Nisan ayına kadar işleyen bir süreç var. Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız bir araya gelerek bu çalışmayı yürütecekler. Bu çalışmayla birlikte hangi noktaya geleceğiz görmemiz lazım. Sayın Trump ile geçmiş bir konu da değil. Bu, NATO ile alakalı bir durumdur. Kullanıp kullanmama söz konusu değil."
Erdoğan, NATO kuralları içerisinde atılması gereken adımların olduğuna işaret ederek, "Arkadaşlarımız çalışmayı yapacaklar. Bu çalışma kararı o günkü toplantımızın en verimli yanı olmuştur. Sayın Trump da orada 'Siz çalışmaya başlayın, bu çalışmanın neticesini görelim' mesajı vermiştir. Ev sahibi olarak bu yaklaşımı ortaya koymuştur. NATO Genel Sekreteri ise zaten konu ile alakalı düşüncelerini açıkladı." dedi.
"Son günlerde başörtüsüne karşı hem siyasi nefret dili kullanılıyor hem de fiili saldırılar devam ediyor. Bu saldırıların münferit olduğu veya şizofren insanlar tarafından yapıldığı iddia ediliyor. Bunun bir nefret suçu olduğu reddediliyor. Bu konuda bir düzenleme yapılması mümkün mü?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunların hepsi uydurma şeyler. 'Şizofrenik vakadır' denildiği zaman demek ki bu şizofrenik vakalar parlamentonun içine de sızmış. Çünkü 'ulan' diyerek, 'haddini bildirin' diye ileri giderek (CHP) Grup Başkanvekili bir başörtülü hanıma bu ifadelerle yaklaşırsa, böyle bir şizofrenik vaka parlamentonun içinde niye duruyor? Bu da ayrı bir konu. Bunlar sokakta olanı bahane olarak kullanıyorlar. Son zamanlarda bütün bunlar şizofrenik vaka olmaktan öte aslında inanç özgürlüğüne tahammül edemeyenlerin yapmış oldukları hareketlerdir. Bunlara karşı da inanç özgürlüğünü savunan kesimin bana göre sabırla tahammül etmesi bizim bu noktadaki duruşumuzu yani özgürlükler noktasında nerede olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir."
"Hiçbir yerde böyle bir proje uygulaması yok"
Erdoğan, bilhassa parlamentoda yapılanı çok önemsediğinin altını çizerek, "Çünkü parlamentodaki olayın hiç affedilir yanı yok. Disiplin noktasında cezalandırılması gerekir. Arkadaşlarımız onun takipçisi. Şu anda zaten Özlem (Zengin) Hanım da hukuki haklarını araştırıyor." diye konuştu.
"3-4 Aralık’ta NATO Zirvesi sonrasında Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa dörtlü toplantısı olacak. Bu ülkeler, mülteci sorunuyla iç baskı yaşayınca Türkiye'ye destek açıklaması yapmaya başladılar. Güvenli bölgedeki altyapı yatırımları için uluslararası bağış konusu o toplantıda gündeme gelir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Uluslararası donörler toplantısını biz gündeme getireceğiz. Sayın Trump'a, Sayın Putin'e ve Sayın Temim'e bu konuları açtım. Katar NATO ülkesi değil, ama bu konularda hassas bir ülke. 'Barış koridoru' olarak düşündüğümüz bölgedeki projeleri ben kendisine daha önce vermiştim. Sayın Temim de projelerimizi beğendi. Bu konutları yaparsak dünyaya örnek teşkil edecektir." diye konuştu.
Özellikle Tel Abyad ile Rasulayn arasında bir adım atılabileceğine işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"120 kilometre uzunlukta, 30 kilometre derinlikte konutların yapımının başlaması bile gerek Suriye'de gerekse tüm dünyada mültecilerle ilgili gelişmelerde bir örnek haline gelecektir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir proje uygulaması yok. Gerçekleşirse ilk defa burada olacak. Özellikle konutlar, hastane, okul, ibadethane, sosyal donatılar görenleri büyülüyor. Böyle bir adımın atılması takdir topluyor."
"Katar finansal destek sağlayacak mı?" sorusunu Erdoğan, şöyle cevapladı:
"Birlikte bu çalışmaları yürütebiliriz noktasındalar. Başka da çıkış yolu pek yok. Bir de şu var tabii, Arap Liginde yalan yanlış Türkiye'ye karşı bazı tavırlar oldu. Bizim ülkemizdeki 4 milyon mültecinin 350 bini Kürt, 3,5 milyonu ise Arap, Ezidi, Keldani, Arami ve diğerlerinden oluşuyor. Bütün bunların yüküne katlanan, 40 milyar doların üzerinde harcama yapan Türkiye. Bunlar işte tüm bu yapılanları görmedikleri gibi Arap Liginin mensupları olarak bu bölgeye bir kuruş destek sağlamış da değiller. Sonra utanmadan sıkılmadan Türkiye’ye saldırıyorlar. Böyle de bir gerçek var."
Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir yıllık uygulama performansı ile ilgili kapsamlı çalışma yaptınız. Ne zaman açıklayacaksınız?" sorusuna ise "İnşallah bütçeden sonra." yanıtını verdi.
"EYT konusu bir manipülasyon"
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusu üzerinden yeniden gündem oluşturulduğu belirtilerek, "Kitlelerin etkilenmesine dönük çabaları nasıl yorumluyorsunuz? Ekonomideki son duruma ilişkin değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, "EYT konusu, fazla uzun sürmez, kısa bir süre sonra bu olayın nasıl bir manipülasyon, ülke ekonomisini çökertmeye dönük nasıl bir adım olduğunu herkes kabul edecek ve bunun karşısında durmaya başlayacak. Bunun ülkemize bir kazanımı yok, kaybettirir." diye konuştu.
İskandinav ülkelerinin artık bu işten vazgeçme noktasına geldiğini ifade eden Erdoğan, emeklilikte yaşın 70'in üzerine çıkarıldığını belirtti. Türkiye'de ise tam aksi bir durumun söz konusu olduğuna işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kaldı ki Bay Kemal kendi döneminde emeklilik yaşının yükseltilmesini savunan birisidir. Fakat burada tamamıyla siyasi davranıyor, 'Buradan ne elde ederiz?'diye bakıyor ve böyle bir tezi savunmaya çalışıyor. Geçenlerde çok açık net söyledim. Seçim kaybına vesile dahi olsa biz asla ülkemizin, milletimizin zararına olacak bir vaadin içine girmeyiz. Kaldı ki bir taraftan işsizlik konusunda mücadele veriyoruz diğer taraftan işsizliğe zemin oluşturacak taleplerle karşılaşıyoruz. Bu insanlar çalışıyor zaten. Bu insanları niye kapıya koyup, sonra iş arama yoluna sokalım? Çünkü ne olacak, yine iş arayacak. Ondan sonra da maalesef bir başkasının istihdam hakkını kullanmış olacak. Bunlara niçin böyle bir yol aralayalım? Bu, Türkiye ekonomisi için çok ciddi bir zarardır.
Bir diğer konu da şu anda Türkiye faizde, enflasyonda bütün baskılara rağmen arzu edilen yere doğru geliyor. Allah'ın izniyle 2020'de, enflasyonda ve faizde, birbirini tetiklemek suretiyle inşallah kalıcı tek haneler görülecek. Zaten tek haneliye döndükten sonra Türkiye'de paranın konumu da ekonominin konumu da çok daha farklı hale gelecek. Bundan kimsenin endişesi olmasın."
"Kılıçdaroğlu siyaseten ve hesapsız konuşuyor"
EYT tartışmasında aylık bağlama oranlarının düşmesi konusunun gündeme geldiğine işaret edilmesi üzerine Erdoğan, bunun doğru olmadığını ifade etti.
Türkiye'de emeklilik rejiminde iki ayrı tarihte düzenleme yapıldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"2000 öncesi ve sonrası ile 2008'i izleyen süreç. Burada muhalefet şunu istismar ediyor; eskiden daha az prime karşın daha yüksek aylıkla, daha erken emeklilik vardı. Erken emeklilik, süper emeklilik gibi uygulamalar değiştirildi. Bu tarihten sonra prim ödemeye başlayanların aylık bağlama oranları ile öncekilerin aynı değil. Ayrıca, işverenler kaçak işçi çalıştırma eğilimine girdiklerinde bu iddiayı çok sıkça söylüyorlar. 'Biz, size açıktan ödeme yapalım, yoksa ücretiniz düşer.' diyorlar. Şunu ayırmamız lazım, 2008 öncesinde yatırılan prim ve alacağı emekli aylığı ile 2008 sonrası aynı değil.
Bir şey daha var tabii; Kılıçdaroğlu, SSK'nın başında olduğu dönemde 1998'de, 'Emeklilik yaşı 80 de olsa, SSK batmıştır.' diyor. Ama şimdi getirdiği yer burası. Öyle bir tez ortaya atıyor ki halk oy verme noktasında CHP'ye yönelsin diye siyaseten ve hesapsız konuşuyor. Vatandaş da 'Genç yaşta emekli olayım' diye düşünüyor. Bir taraftan 'Emekli olayım' derken, sonrasında, 'Kenara çekileyim' demiyor. 'Ben, yine bir işe gireyim, çift maaş alayım' diyor. İşveren ne yapıyor? Kayıtsız istihdama başlıyor. Kayıtdışı istihdam da Türkiye'nin ayrı bir sorunudur."
"Daha önce İskandinav ülkelerinde sosyal güvenlik sisteminin battığının örneğini vererek, bu ülkelerin şimdi bu işten vazgeçtiğini söylediniz" ifadesinin kullanılması üzerine Erdoğan, İskandinav ülkelerin bu durumun zararını çektiğini, çok ciddi bedel ödediğini ve bunun için şimdi emeklilik yaşının 70'in üzerine çıkarılmaya çalışıldığını vurguladı.
"Türk siyasetini ahlaki noktada çok çirkin bir zemine doğru kaydırıyorlar"
"Türkiye'nin, yalan siyaseti ile manipüle edildiği"nin dile getirilmesi ve "Bununla nasıl mücadele edilmeli?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçeği, yalanla boğmanın mümkün olmadığına işaret etti.
Ne kadar gayret edilirse edilsin yalancının mumunun yatsıya kadar yandığının altını çizen Erdoğan, "Bunların ki yatsıya kadar bile yanmıyor. Bakın şimdi 2023, 2024 seçimlerine ne kadar zaman var? Bu kavga neyin kavgası? Acaba kurultay kavgası mı? Zaten Beyefendinin kendisinden başka aday yoktur. O zaman neyin kavgasını yapıyorlar, bunu anlamak da mümkün değil. Bütünüyle Türk siyasetini ahlaki noktada çok çirkin bir zemine doğru kaydırıyorlar. Topyekün siyaseti itibarsız hale getirmeye çalışıyorlar. " diye konuştu.
Erdoğan, siyasette güven ortamının güçlü olması durumunda halkın da siyasete güveninin artacağına dikkati çekerek, bunların ortadan yok olması halinde vatandaşın siyasetçiye ve siyasi zemine itimadının kaybolacağını söyledi.
"Daha benim önüme gelmedi"
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "FETÖ elebaşı Fettullah Gülen'in vatandaşlıktan çıkarılması kararının kendisinin imzasına kaldığını" söylediğinin hatırlatılması ve konunun hangi aşamada olunduğunun sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Daha benim önüme gelmedi. Bunun istişaresini yaparız. Eğer vatandaşlıktan çıkarmak hayırlıysa hemen imzayı atarız." dedi.
"Önceliğimiz terör örgütünün tacizlerini ortadan kaldırmak"
Türkiye'nin, ABD ve Rusya ile sağlanan mutabakatlara uygun hareket ettiğinin belirtilmesi ve "TSK, terör örgütü YPG'nin saldırılarına karşılık veriyor. Barış Pınarı Harekatı gelinen aşamada bitiyor mu? Bu süreç ne kadar devam edecek?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Barış Pınarı Harekatı'na tarih belirlemek yanlış olur. Bizim buradaki mücadelemiz belli bir takvime bağlı değil. Bu tür askeri harekatlarda herhangi bir tarih vermek mümkün olmaz.
Bugün itibarıyla etkisiz hale getirilen terörist sayısı 1230. Bizim de 13 Mehmetçiğimiz şehit. Suriye Milli Ordusundan da 241 şehit var. Sivil kayıp sayısı da 22. Bu mücadeleyi kararlı şekilde sürdürmemiz lazım. Bizim önceliğimiz şu an terör örgütünün tacizlerini ortadan kaldırmak. Şu anda kısmen ABD'yi ve genelde rejimi rahatsız eden bizim oradaki varlığımız. YPG/PYD terör örgütü ama birileri inatla, 'Kürtler' diye ifade ediyor. Bu yaklaşım tarzı gerek Türkiye'deki gerekse Suriye'deki Kürt kardeşlerimize hakarettir. Biz kalkıp da YPG/PYD üzerinden Kürtleri terörist ilan edemeyiz. Bu haksızlıktır. Terörist teröristtir. Bizim mücadelemiz Kürtlerle değil, teröristlerledir. PYD/YPG, DEAŞ teröristtir. Bu örgütlerin hepsiyle mücadele ediyoruz. Bakıyorsun bir terörist Mazlum Kobani adını kullanıyor. Bu adam Ferhat Abdi Şahin, Şahin Cilo kod adını kullanan terörist. Bu adamın katıldığı kanlı eylemlerin haddi hesabı yok. Yüzlerce insanın kanına girdi. Bunu Sayın Trump'a, Sayın Putin'e görsellerle anlattım."
Erdoğan'ın Katar gezisine katılan gazeteciler arasında TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şenol Kazancı, medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri ve temsilcileri yer aldı.
Erdoğan, "CHP odaklı bir tartışma var. Siz, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başında olduğu bir CHP'den memnun musunuz? Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başından ayrılmamasını mı istersiniz? Yoksa o gitsin yerine başka biri mi gelsin istersiniz? Sizin bu konudaki arzunuz nedir?" sorusu üzerine, "Bizim için artı değer kazandırıyor. Görüldüğü gibi bu CHP, siyaset değil yalan üretiyor. Çözüm değil sorun üretiyor. Bay Kemal CHP'yi yalan üretme merkezi haline getirdi. Şu anda kendi kumpasları çok açık ve net ortada. Bir gün söylediğini ertesi gün inkar ediyor. Önce niye olmasın diyor. Sonra böyle bir şeyin olmadığını, olabileceğini söylemek gibi garip yaklaşımları var." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'na İzmir'den seslenerek, "Ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, sen genel başkanlığını ortaya koyuyor musun, Külliye'ye kim gelmiş, ne zaman gelmiş, benimle nerede görüşmüş?" dediğini anımsatan Erdoğan, "Bir adam çıkardılar, ben o adamı hiç tanımam. Şimdi ismini duydum. Yalan yanlış plakalar uydurdu. Zavallı, Külliye'ye giren her aracın künyesinin tutulduğundan bilgisi yok. Hangi araç girerse girsin hepsinin kaydı tutulur. Girişlerde fotoğraf çekimleri vardır. Bunların hepsi ortaya konunca da savunacak hali kalmadı. Kemal Bey'in kalmasında fayda var." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "İstihbarat birimleri tarafından CHP'nin içinin karıştırıldığı" iddiası hatırlatılarak "Böyle bir şey söz konusu mu?" sorusuna Erdoğan, şu karşılığı verdi:
"İstihbaratın öyle büyük işleri var ki… Böyle basit işlerle uğraşacak vakti mi var? Şu anda istihbarat örgütümüz Barış Pınarı Harekatı ile uğraşıyor. Türkiye'yi dışardan kuşatan bütün o malum çevrelerle uğraşıyor. Bir de şimdi CHP'nin işiyle uğraşıp CHP'nin içinde ne var ne yok onlarla mı zaman geçirecek. Bay Kemal buradan kendine çıkış yolları arıyor. Bunları söyleyerek bizim içimizde kumpas yok demeye getiriyor. Bay Kemal, sen bunu git şu anda Muharrem (İnce) Bey’e anlat. Muharrem Bey senin içini gayet iyi anlatıyor. İstihbaratımıza gerek yok, Muharrem Bey yeter zaten."
"İlişkilerimizi güçlendirmek için çalışmalarımız devam edecek"
Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite'nin 5. Toplantısı için geldikleri Doha'da verimli bir çalışma gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile ikili ilişkileri ve bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduklarını ifade etti.
Katar'da 7 anlaşma ve bir ortak bildiri imzaladıklarını anlatan Erdoğan, "Katar ile güçlü siyasi, ekonomik ve stratejik ilişkilerimiz var. Baba Emir ile yakaladığımız ivmeyi Sayın Temim ile daha da güçlendirdik." diye konuştu.
Erdoğan, Katar'ın, 15 Temmuz darbe girişimi ve diğer saldırılarda her zaman Türkiye'nin yanında yer aldığını anımsatarak, şunları söyledi:
"Biz de zor günlerinde Katar'ın yanında yer aldık. Ablukaya karşı tavrımızı açıkça ortaya koyduk. Katar bu süreçten de güçlenerek çıktı. Ablukayı uygulayanlar ise şu anda başarısız oldu. Bana göre artık bu ablukanın sona ermesi ve Körfez bölgesinde yeni bir barış, istikrar ve iş birliği döneminin başlaması şart. Düşmanlığın kimseye bir faydası olmaz. Enerjimizi iç çekişmelerle tüketmemeliyiz. Katar'da şu an itibarıyla 500 civarında Türk firması var. Müteahhitlik firmalarımızın üstlendiği projelerin toplam değeri yaklaşık 18,5 milyar dolara ulaştı. Enerji, yatırım, ticaret, savunma sanayii ve diğer alanlarda ilişkilerimizi güçlendirmek için çalışmalarımız devam edecek."
Temim ile bölgesel konuları da detaylı bir şekilde ele aldıklarını belirten Erdoğan, Suriye meselesi, Güvenli Bölge kurulması, Astana ve Cenevre süreçleri, Libya ve Irak'taki gelişmeler, Filistin'in durumu, İran'daki hadiseler, Doğu Akdeniz ve diğer gelişmeleri konuşma fırsatlarının olduğunu aktardı.
Görüşmelerin ardından Doha'daki Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığını ve yeni mekanlarını ziyaret ettiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buradaki askerlerimizle bir araya geldik. Askerlerimiz barışçıl amaçlarla buradadır. Bu görevin, bölgenin barış ve istikrarına ciddi katkısı olduğunu ifade etmek isterim. Bizim umudumuz, çabamız ve beklentimiz Körfez bölgesinde ve bütün Ortadoğu'da barış ve huzurun hakim olmasıdır. Katar ziyaretimin özellikle de bu amaca destek vereceğine inanıyorum."
"Kendi kendimize yetmemiz zorunlu"
"Bir süredir CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Tank Palet Fabrikası ile ilgili iddialarda bulunuyor. İşin aslı nedir? Ayrıca, Altay tankının seri üretiminin yapılamayacağı da ileri sürülüyor, şu ana kadar nasıl bir yol alındı?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bay Kemal, tankı görse herhalde başka bir şeye benzetir. Ben, Başbakanlığım sırasında Altay tankının (prototipini) Arifiye'de gördüm. Orada test sürüşü yapıldı. Gayet etkindi." yanıtını verdi.
Almanya'dan alınan tanklar ve modernizasyonu konusunun da değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Onun için bizim kendi kendimize yetmemiz zorunlu. Öncelikle Arifiye'nin baştan aşağı elden geçmesi lazım. Çok ciddi makine teçhizat alımı ve yatırım gerekiyor. İlk etapta 50 milyon dolarlık yatırım yapılmalı ki Arifye'yi yeniden ayağa kaldırmış gibi olalım. Bu noktadan hareketle, 'Arifeye'ye acaba Savunma Bakanlığı 50 milyon dolarlık yatırım yapabilir mi?' diye konuştuğumuz süreçte, Altay tankı ihalesini kazanan BMC Grubu böyle bir yatırıma talip oldu. O aşamada Arifiye'de hassas adımlar attık. Burada personel çıkarma diye bir şey söz konusu değil. 50 milyon dolarlık harcamayı BMC yapacak, belli bir süre burada kalacak. BMC bir şey daha yaptı. Sakarya Karasu'daki arazisine, İzmir'deki fabrikalarını taşıma kararı aldı. Buranın temel atma törenini yaptık. Bir taraftan bu da devam ediyor. Bu süreci BMC'nin çok iyi değerlendirmesi için de böyle bir yer kendisine lazımdı. Biz de talebe olumlu baktık. Burada satış yapmadık, tahsis yaptık."
Firmanın bu tahsis süresi içerisinde aynı zamanda 50 milyon dolarlık yatırımı da oraya yapacağını anlatan Erdoğan, "50 milyar dolarlık yatırımı BMC orada yapmaya başlıyor. Şu anda çalışmalar devam ediyor. BMC ayrıca tank bakımlarına başladı. Bunlar, Almanya'dan geçmişte alınan 600 kadar Leopard tankı. Leopard tanklarının bakımı önem arz ediyor. Bu bakımlar da iki yerde yapılıyordu. Bir Arifiye bir de Kayseri. Arifiye 50 milyon dolarlık yatırımdan sonra çok daha güçlü hale gelecek." diye konuştu.
"Altay tankı nedir haberin yok"
"Altay tankı üretiminin olmayacağı gibi bir şey söz konusu değil. Olmaması diye bir şey asla gündeme gelmedi." ifadelerini kullanan Erdoğan, tankın geliştirilmesine neredeyse 500 milyon avro harcandığına dikkati çekti.
Böyle bir yatırım yapılmışken birilerinin çıkıp "Altay tankı üretilemeyecek" dediğini hatırlatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu sana kim söyledi? Ben bizzat testlerini izledim. Altay tankı başarılı şekilde orada havuzlardan tutun da çukurlara giriş çıkışına varıncaya kadar gayet iyiydi. Bay Kemal, sen şu ana kadar hiç gördün mü? Altay tankı nedir, haberin yok. Kalkıp sadece oradaki işçiyi, vatandaşı tahrik ediyorsun. Yalandan başka bir şeyin yok. Fabrikanın satışı diye bir şey de söz konusu değil. 'Satıldı' diyorsun. Öyle bir rakam ortaya koyuyor ki '20 milyar dolar' diyor. Bunu öğretmek lazım. Sen nasıl böyle bir rakam söylüyorsun? Bundan hiç haberin var mı? Arifiye, MSB tarafından yapıldığı zaman acaba kaça mal olmuş, bugünkü değeri ne? Bugün zaten fabrikası bu. Fabrika satılmaz. Orada ancak değeri olsa olsa arsanın değeri olur. Hiçbir zaman 20-25 yıl önce kurulu fabrikayı düşündüğünüz değerle satamazsınız. Ancak arsasını satabilirseniz satarsınız. Ki burada satış da yok. Zaten içeride bütün makinalar eskimiş. Şimdi 50 milyon dolar yatırımla makineler yenilenecek. Arifiye Tank Palet Fabrikası yepyeni teknolojiyle ortaya çıkarak, inşallah Silahlı Kuvvetlerimize gereken desteği verecek."
"Şizofrenik vaka parlamentoda niye duruyor"
"Son ABD ziyaretinizde S- 400 sistemi üzerinde ortak çalışma kararı alındı. Ancak bu arada ABD'den ismi açıklanmayan yetkiliden 'Türkiye, bunu kullanmaması gerektiğini biliyor' açıklaması geldi. Nasıl bir çözüm bulunacak?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Nisan ayına kadar işleyen bir süreç var. Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız bir araya gelerek bu çalışmayı yürütecekler. Bu çalışmayla birlikte hangi noktaya geleceğiz görmemiz lazım. Sayın Trump ile geçmiş bir konu da değil. Bu, NATO ile alakalı bir durumdur. Kullanıp kullanmama söz konusu değil."
Erdoğan, NATO kuralları içerisinde atılması gereken adımların olduğuna işaret ederek, "Arkadaşlarımız çalışmayı yapacaklar. Bu çalışma kararı o günkü toplantımızın en verimli yanı olmuştur. Sayın Trump da orada 'Siz çalışmaya başlayın, bu çalışmanın neticesini görelim' mesajı vermiştir. Ev sahibi olarak bu yaklaşımı ortaya koymuştur. NATO Genel Sekreteri ise zaten konu ile alakalı düşüncelerini açıkladı." dedi.
"Son günlerde başörtüsüne karşı hem siyasi nefret dili kullanılıyor hem de fiili saldırılar devam ediyor. Bu saldırıların münferit olduğu veya şizofren insanlar tarafından yapıldığı iddia ediliyor. Bunun bir nefret suçu olduğu reddediliyor. Bu konuda bir düzenleme yapılması mümkün mü?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunların hepsi uydurma şeyler. 'Şizofrenik vakadır' denildiği zaman demek ki bu şizofrenik vakalar parlamentonun içine de sızmış. Çünkü 'ulan' diyerek, 'haddini bildirin' diye ileri giderek (CHP) Grup Başkanvekili bir başörtülü hanıma bu ifadelerle yaklaşırsa, böyle bir şizofrenik vaka parlamentonun içinde niye duruyor? Bu da ayrı bir konu. Bunlar sokakta olanı bahane olarak kullanıyorlar. Son zamanlarda bütün bunlar şizofrenik vaka olmaktan öte aslında inanç özgürlüğüne tahammül edemeyenlerin yapmış oldukları hareketlerdir. Bunlara karşı da inanç özgürlüğünü savunan kesimin bana göre sabırla tahammül etmesi bizim bu noktadaki duruşumuzu yani özgürlükler noktasında nerede olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir."
"Hiçbir yerde böyle bir proje uygulaması yok"
Erdoğan, bilhassa parlamentoda yapılanı çok önemsediğinin altını çizerek, "Çünkü parlamentodaki olayın hiç affedilir yanı yok. Disiplin noktasında cezalandırılması gerekir. Arkadaşlarımız onun takipçisi. Şu anda zaten Özlem (Zengin) Hanım da hukuki haklarını araştırıyor." diye konuştu.
"3-4 Aralık’ta NATO Zirvesi sonrasında Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa dörtlü toplantısı olacak. Bu ülkeler, mülteci sorunuyla iç baskı yaşayınca Türkiye'ye destek açıklaması yapmaya başladılar. Güvenli bölgedeki altyapı yatırımları için uluslararası bağış konusu o toplantıda gündeme gelir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Uluslararası donörler toplantısını biz gündeme getireceğiz. Sayın Trump'a, Sayın Putin'e ve Sayın Temim'e bu konuları açtım. Katar NATO ülkesi değil, ama bu konularda hassas bir ülke. 'Barış koridoru' olarak düşündüğümüz bölgedeki projeleri ben kendisine daha önce vermiştim. Sayın Temim de projelerimizi beğendi. Bu konutları yaparsak dünyaya örnek teşkil edecektir." diye konuştu.
Özellikle Tel Abyad ile Rasulayn arasında bir adım atılabileceğine işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"120 kilometre uzunlukta, 30 kilometre derinlikte konutların yapımının başlaması bile gerek Suriye'de gerekse tüm dünyada mültecilerle ilgili gelişmelerde bir örnek haline gelecektir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir proje uygulaması yok. Gerçekleşirse ilk defa burada olacak. Özellikle konutlar, hastane, okul, ibadethane, sosyal donatılar görenleri büyülüyor. Böyle bir adımın atılması takdir topluyor."
"Katar finansal destek sağlayacak mı?" sorusunu Erdoğan, şöyle cevapladı:
"Birlikte bu çalışmaları yürütebiliriz noktasındalar. Başka da çıkış yolu pek yok. Bir de şu var tabii, Arap Liginde yalan yanlış Türkiye'ye karşı bazı tavırlar oldu. Bizim ülkemizdeki 4 milyon mültecinin 350 bini Kürt, 3,5 milyonu ise Arap, Ezidi, Keldani, Arami ve diğerlerinden oluşuyor. Bütün bunların yüküne katlanan, 40 milyar doların üzerinde harcama yapan Türkiye. Bunlar işte tüm bu yapılanları görmedikleri gibi Arap Liginin mensupları olarak bu bölgeye bir kuruş destek sağlamış da değiller. Sonra utanmadan sıkılmadan Türkiye’ye saldırıyorlar. Böyle de bir gerçek var."
Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir yıllık uygulama performansı ile ilgili kapsamlı çalışma yaptınız. Ne zaman açıklayacaksınız?" sorusuna ise "İnşallah bütçeden sonra." yanıtını verdi.
"EYT konusu bir manipülasyon"
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusu üzerinden yeniden gündem oluşturulduğu belirtilerek, "Kitlelerin etkilenmesine dönük çabaları nasıl yorumluyorsunuz? Ekonomideki son duruma ilişkin değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, "EYT konusu, fazla uzun sürmez, kısa bir süre sonra bu olayın nasıl bir manipülasyon, ülke ekonomisini çökertmeye dönük nasıl bir adım olduğunu herkes kabul edecek ve bunun karşısında durmaya başlayacak. Bunun ülkemize bir kazanımı yok, kaybettirir." diye konuştu.
İskandinav ülkelerinin artık bu işten vazgeçme noktasına geldiğini ifade eden Erdoğan, emeklilikte yaşın 70'in üzerine çıkarıldığını belirtti. Türkiye'de ise tam aksi bir durumun söz konusu olduğuna işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kaldı ki Bay Kemal kendi döneminde emeklilik yaşının yükseltilmesini savunan birisidir. Fakat burada tamamıyla siyasi davranıyor, 'Buradan ne elde ederiz?'diye bakıyor ve böyle bir tezi savunmaya çalışıyor. Geçenlerde çok açık net söyledim. Seçim kaybına vesile dahi olsa biz asla ülkemizin, milletimizin zararına olacak bir vaadin içine girmeyiz. Kaldı ki bir taraftan işsizlik konusunda mücadele veriyoruz diğer taraftan işsizliğe zemin oluşturacak taleplerle karşılaşıyoruz. Bu insanlar çalışıyor zaten. Bu insanları niye kapıya koyup, sonra iş arama yoluna sokalım? Çünkü ne olacak, yine iş arayacak. Ondan sonra da maalesef bir başkasının istihdam hakkını kullanmış olacak. Bunlara niçin böyle bir yol aralayalım? Bu, Türkiye ekonomisi için çok ciddi bir zarardır.
Bir diğer konu da şu anda Türkiye faizde, enflasyonda bütün baskılara rağmen arzu edilen yere doğru geliyor. Allah'ın izniyle 2020'de, enflasyonda ve faizde, birbirini tetiklemek suretiyle inşallah kalıcı tek haneler görülecek. Zaten tek haneliye döndükten sonra Türkiye'de paranın konumu da ekonominin konumu da çok daha farklı hale gelecek. Bundan kimsenin endişesi olmasın."
"Kılıçdaroğlu siyaseten ve hesapsız konuşuyor"
EYT tartışmasında aylık bağlama oranlarının düşmesi konusunun gündeme geldiğine işaret edilmesi üzerine Erdoğan, bunun doğru olmadığını ifade etti.
Türkiye'de emeklilik rejiminde iki ayrı tarihte düzenleme yapıldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"2000 öncesi ve sonrası ile 2008'i izleyen süreç. Burada muhalefet şunu istismar ediyor; eskiden daha az prime karşın daha yüksek aylıkla, daha erken emeklilik vardı. Erken emeklilik, süper emeklilik gibi uygulamalar değiştirildi. Bu tarihten sonra prim ödemeye başlayanların aylık bağlama oranları ile öncekilerin aynı değil. Ayrıca, işverenler kaçak işçi çalıştırma eğilimine girdiklerinde bu iddiayı çok sıkça söylüyorlar. 'Biz, size açıktan ödeme yapalım, yoksa ücretiniz düşer.' diyorlar. Şunu ayırmamız lazım, 2008 öncesinde yatırılan prim ve alacağı emekli aylığı ile 2008 sonrası aynı değil.
Bir şey daha var tabii; Kılıçdaroğlu, SSK'nın başında olduğu dönemde 1998'de, 'Emeklilik yaşı 80 de olsa, SSK batmıştır.' diyor. Ama şimdi getirdiği yer burası. Öyle bir tez ortaya atıyor ki halk oy verme noktasında CHP'ye yönelsin diye siyaseten ve hesapsız konuşuyor. Vatandaş da 'Genç yaşta emekli olayım' diye düşünüyor. Bir taraftan 'Emekli olayım' derken, sonrasında, 'Kenara çekileyim' demiyor. 'Ben, yine bir işe gireyim, çift maaş alayım' diyor. İşveren ne yapıyor? Kayıtsız istihdama başlıyor. Kayıtdışı istihdam da Türkiye'nin ayrı bir sorunudur."
"Daha önce İskandinav ülkelerinde sosyal güvenlik sisteminin battığının örneğini vererek, bu ülkelerin şimdi bu işten vazgeçtiğini söylediniz" ifadesinin kullanılması üzerine Erdoğan, İskandinav ülkelerin bu durumun zararını çektiğini, çok ciddi bedel ödediğini ve bunun için şimdi emeklilik yaşının 70'in üzerine çıkarılmaya çalışıldığını vurguladı.
"Türk siyasetini ahlaki noktada çok çirkin bir zemine doğru kaydırıyorlar"
"Türkiye'nin, yalan siyaseti ile manipüle edildiği"nin dile getirilmesi ve "Bununla nasıl mücadele edilmeli?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçeği, yalanla boğmanın mümkün olmadığına işaret etti.
Ne kadar gayret edilirse edilsin yalancının mumunun yatsıya kadar yandığının altını çizen Erdoğan, "Bunların ki yatsıya kadar bile yanmıyor. Bakın şimdi 2023, 2024 seçimlerine ne kadar zaman var? Bu kavga neyin kavgası? Acaba kurultay kavgası mı? Zaten Beyefendinin kendisinden başka aday yoktur. O zaman neyin kavgasını yapıyorlar, bunu anlamak da mümkün değil. Bütünüyle Türk siyasetini ahlaki noktada çok çirkin bir zemine doğru kaydırıyorlar. Topyekün siyaseti itibarsız hale getirmeye çalışıyorlar. " diye konuştu.
Erdoğan, siyasette güven ortamının güçlü olması durumunda halkın da siyasete güveninin artacağına dikkati çekerek, bunların ortadan yok olması halinde vatandaşın siyasetçiye ve siyasi zemine itimadının kaybolacağını söyledi.
"Daha benim önüme gelmedi"
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "FETÖ elebaşı Fettullah Gülen'in vatandaşlıktan çıkarılması kararının kendisinin imzasına kaldığını" söylediğinin hatırlatılması ve konunun hangi aşamada olunduğunun sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Daha benim önüme gelmedi. Bunun istişaresini yaparız. Eğer vatandaşlıktan çıkarmak hayırlıysa hemen imzayı atarız." dedi.
"Önceliğimiz terör örgütünün tacizlerini ortadan kaldırmak"
Türkiye'nin, ABD ve Rusya ile sağlanan mutabakatlara uygun hareket ettiğinin belirtilmesi ve "TSK, terör örgütü YPG'nin saldırılarına karşılık veriyor. Barış Pınarı Harekatı gelinen aşamada bitiyor mu? Bu süreç ne kadar devam edecek?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Barış Pınarı Harekatı'na tarih belirlemek yanlış olur. Bizim buradaki mücadelemiz belli bir takvime bağlı değil. Bu tür askeri harekatlarda herhangi bir tarih vermek mümkün olmaz.
Bugün itibarıyla etkisiz hale getirilen terörist sayısı 1230. Bizim de 13 Mehmetçiğimiz şehit. Suriye Milli Ordusundan da 241 şehit var. Sivil kayıp sayısı da 22. Bu mücadeleyi kararlı şekilde sürdürmemiz lazım. Bizim önceliğimiz şu an terör örgütünün tacizlerini ortadan kaldırmak. Şu anda kısmen ABD'yi ve genelde rejimi rahatsız eden bizim oradaki varlığımız. YPG/PYD terör örgütü ama birileri inatla, 'Kürtler' diye ifade ediyor. Bu yaklaşım tarzı gerek Türkiye'deki gerekse Suriye'deki Kürt kardeşlerimize hakarettir. Biz kalkıp da YPG/PYD üzerinden Kürtleri terörist ilan edemeyiz. Bu haksızlıktır. Terörist teröristtir. Bizim mücadelemiz Kürtlerle değil, teröristlerledir. PYD/YPG, DEAŞ teröristtir. Bu örgütlerin hepsiyle mücadele ediyoruz. Bakıyorsun bir terörist Mazlum Kobani adını kullanıyor. Bu adam Ferhat Abdi Şahin, Şahin Cilo kod adını kullanan terörist. Bu adamın katıldığı kanlı eylemlerin haddi hesabı yok. Yüzlerce insanın kanına girdi. Bunu Sayın Trump'a, Sayın Putin'e görsellerle anlattım."
Erdoğan'ın Katar gezisine katılan gazeteciler arasında TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şenol Kazancı, medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri ve temsilcileri yer aldı.