Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İş Bankası Allah'ın izniyle Hazine'nin malı olacaktır

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, "İş Bankası Allah'ın izniyle Hazine'nin malı olacaktır. Bu parlamento, bu tarihi kararı da Allah'ın izniyle alacaktır." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İş Bankası Allah'ın izniyle Hazine'nin malı olacaktır
05-02-2019 18:38

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan, AK Parti'nin göreve geldiği dönemde Türkiye'nin ihracatının 36 milyar dolar olduğunu, şimdi ise bu rakamın 168 milyar dolara ulaştığını söyledi. Bunun tarihi bir rekor olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bay Kemal, sen bunları bilir misin? Nereden nereye geldik haberin var mı?" diye sordu.

Erdoğan ayrıca, bu yılın ocak ayı itibarıyla yıllık ihracatın 168,8 milyar dolara çıkarken, dış ticaret açığının 48,5 milyar dolara indiğini anımsattı.

Bu gelişmeleri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ya da yanındakilerin anlatmayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"CHP ile dirsek dirseğe olanlar var ya onlar da anlatmaz. Hele hele Kandil ile iş tutmuş olanlar hiç anlatmaz. Şimdi Kandil'deki terör örgütü ile iş tutanlarla kim iş tutuyor? CHP iş tutuyor, İYİ Parti iş tutuyor, Saadet iş tutuyor. Şu hale bak. Bunlar kıyamet alameti. Nereden nereye geldik.

Döviz kurlarındaki yükseliş sebebiyle 2018 yılı milli gelirimiz kağıt üzerinde bir parça düşüş gösterebilir. Ancak ülkelerin milli gelirlerini döviz, faiz ve enflasyondan bağımsız olarak satın alma paritesine göre ölçen kategoride Türkiye bu yıl inşallah 13. sıradan 12. sıraya çıkacak.

Bilindiği gibi 2002 yılında bu sınıflandırmada 17. sıradaydık. Yani önümüzdeki yıl 5 basamak atlamış olacağız."

"Türkiye IMF defterini kapatmıştır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ekonomi alanında verdiği mücadelenin sipariş değil, milli ve yerli bir dava olduğunu söyledi.

Kendisini bu ülkenin ve milletin bir mensubu hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, siyasi duruşu ne olursa olsun yerli ve milli duruş sahibi kesimlerden bu desteği gördüklerini dile getirdi.

CHP ve onun uyduları haline dönüşmüş kimi partilerin Türkiye'nin bu büyük mücadelesinde aynı onurlu duruşu sergileyemediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"CHP, ülkemizin yeniden IMF'ye gideceği yalanını söyleyecek kadar alçak bir fırsatçılık peşine düştü. IMF'ye gidenlerin kim olduğu belli. CHP zihniyeti ve diğerleri IMF'ye gittiler. Biz ise iktidara geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye borcu 23.5 milyar dolardı. IMF'ye olan bu borcu biz kucağımızda bulduk. Bir taraftan dev yatırımlar yaparken bir taraftan da bu borcu ödemiş bir iktidarız.

Türkiye 2013 yılı Mayıs ayında IMF defterini kapatmıştır ve bir daha da Allah'ın izniyle açmayacaktır. Bizi yeniden Afrika, Asya, Güney Amerika ülkeleri konumuna geriletecek böyle bir yolun sözünü dahi etmek Türkiye'ye ihanettir. Bay Kemal'in böyle bir derdi yok, anlamaz bu işten. O SSK Genel Müdürüyken hastanelerin hali belliydi. Oralara sağlam girsen sakat çıkarsın. Bunları gördük.

Hastanelerimizin şimdiki hali de ortada. Öyle yalanlar uyduruyorlar ki hastanelerde sabahları muayene falan yapılmıyormuş. Dürüst ol be, dürüst ol. Yalancılığın tavan yapmış zaten. Dürüst ol dürüst, belki bir şeyler kaparsın ama yok, hayatı yalan.

Bilindiği gibi cezalar da arka arkaya geliyor. 1,5 milyon bir geldi, bir milyon bir geldi. Geliyor da geliyor. Kendisi ödeyemiyormuş, akrabalarından topluyormuş. Milletvekilleri bir araya gelmişler, adeta onun için bir sendika oluşturmuşlar, sandık kurmuşlar. O sandıkta toplamak suretiyle bu paralar ödeniyormuş."

"İş Bankası Allah'ın izniyle Hazinenin malı olacaktır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İş Bankasının Hazineye devri konusuna da değindi. Gazi Mustafa Kemal'in, İş Bankasını CHP'ye değil Hazineye tahsis ettiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"İş Bankası Allah'ın izniyle Hazinenin malı olacaktır. Bu parlamento, bu tarihi kararı da Allah'ın izniyle alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası devredilecektir, buna inanıyorum. Niye? Milletin malı, Hazinenin malı. Oraya gidecektir.

CHP oradan para almıyormuş. 4 üyen oranın yönetiminde. O yönetimde onlar ne iş yapıyor? Sadece ellerini mi kaldırıp indiriyorlar? Biz hepsini biliyoruz ve onun için buradaki o tarihi yanlışı da yapılacak tüm yolsuzlukların önünü de biz keseceğiz."

Erdoğan, CHP'nin iktidara gelmesi halinde yapacağı ilk işin Türkiye'yi IMF'ye teslim etmek olduğunu kaydederek, "Bunlar lafa gelince solcu olduklarını, demokrat olduklarını söylerler ama Venezuela'da ülkenin seçilmiş başkanının uluslararası bir darbe ile görevinden uzaklaştırma girişimine içten içe destek verirler, hatta aynı durumun ülkemizde de yaşanmasını isterler" dedi.

"Bunlar bölmek, parçalamak, yutmak anlayışının bu ülkedeki varisleridir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ'nün darbe girişiminde yaşananlara da değindi. Erdoğan, şöyle konuştu:

"15 Temmuz gecesi millet meydanlarda, havalimanlarında, Bay Kemal saat 23.15'te İstanbul Atatürk Havalimanına gelerek orada darbecilerle anlaşıyorlar, konuşuyorlar ve tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesine gidiyor. Kahvesini yudumlamak suretiyle bizi takip ediyor. Ne oluyor, ne bitiyor diye. Olur ya belki onu da götürebilirlerdi.

7 Ağustos'taki Yeni Kapı Mitingimize katılmayı cuma akşamına kadar reddediyor. Cuma akşamı son anda ne olduysa kabul dediler. Daha sonra geldi, hayatında görmediği katılımı orada gördü ve konuşmasını yaptı.

Daha sonra o coşkuya, birliğe, beraberliğe tahammül edemedi ve aleyhte konuşmaya başladı. Bunlarda millilik, yerlilik, dayanışma diye bir şey yok. Bunlar bölmek, parçalamak, yutmak anlayışının bu ülkedeki varisleridir."

"Cumhur İttifakı'nı daha da geliştirerek devam ettireceğiz"

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cumhur İttifakı'nı daha da geliştirmek suretiyle süreci devam ettireceklerini söyledi.

Cumhur İttifakı'nın daha da güçlendirilmesi gerektirdiğini vurgulayan Erdoğan, "Onun için diyorum ki inşallah Cumhur İttifakı pazara kadar olmasın, mezara kadar olsun. Bunu bu şekilde güçlendirerek devam ettirelim. Türkiye'nin ve Türk milletinin düşmanı herkesle kol kola girmekten çekinmeyen CHP'ye de böylece ciddi bir ders verelim." dedi.

"CHP ve onunla aynı kayığa binerek bir meçhule doğru yelken açan diğer partilere gönül veren insanlar adına üzüntü duyduğunu" söyleyen Erdoğan, "Bu partilere gönül verenlerin, parti yönetimlerinin politikalarındaki tutarsızlıkları, yetersizlikleri, yeri geldiğinde ihanete varan yalpalamaları gördüklerini biliyorum. İYİ Partililer 12 Eylül'ün zalim başsavcısına yapılan güzellemeleri mutlaka görüyorlardır." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Kandil'deki eli kanlı terör baronlarının, HDP'nin, CHP ve İYİ Parti ile yaptığı ittifaka desteklerini açıkça ifade etmekten çekinmediklerini belirterek, "Bu zillete ne CHP'ye ne İYİ Parti'ye ne de Saadet Partisi'ne oy veren temiz yürekli vatandaşlarımızın rıza göstermediğini tahmin ediyoruz." dedi.

Karşılarındaki muhalefetin vizyonunun geçen seçimde soğan, patatese, bu seçimde ise patlıcan, bibere umut bağlayacak kadar kısır olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Şayet biz kendimizi bu partilerin tabanlarına anlatmayı başarabilirsek küçük bir marjinal kesim dışında partilerinden umudunu kesen herkesin gönlünü kazanabileceğimize inanıyorum." diye konuştu.

"Biraz bağırdınız, çağırdınız ama biraz daha bağırın"

Durumun, muhalefetin anlattığı gibi olmadığına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu hafta sonu İstanbul Çengelköy'de Çınaraltı diye güzel bir yer var. Halkımızın da aşırı derecede yoğun olduğu, ilgi gösterdiği bir yer. Orada vatandaşlarıma beraber oldum. Orası yalnızca çayı yapar. Yanında tost vesaire bunları yapar ama herkes oraya kendi yanında böreğiyle vesairesiyle gelir.

Orada bunları yer. Oturduk, resimler çektirdik, sohbetler yaptık falan yüzlerce kişi oraya yoğun şekilde geldiler. Kimsenin baktım ki hiç çarşıdan pazardan bahsettiği yok. Herkes orada halinden memnun. Şikayetleriniz nedir filan falan dediğim zaman, o zaman biraz dökülüyorlar. Çok enteresan, bana 'Marketlerin fiyatları birbirini tutmuyor. Bunlara biraz bağırdınız, çağırdınız ama biraz daha bağırın.' dediler."

Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'de gerçekleştirilen kabine toplantısında bu konuların gündeme geldiğini aktaran Erdoğan, bu konuda tedbirler için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli başta olmak üzere bazı görevler verdiğini bildirdi.

Konuya ilişkin bazı çalışmalar yapacaklarını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"CHP ve avanesi başta olmak üzere ağustos ayındaki sıkıntıların ardından ellerini ovuşturarak ülkemizin tökezlemesini hatta yere kapaklanmasını bekleyenler bir kez daha hüsrana uğramıştır, uğrayacaktır. Üreticiden tüketiciye kadar aradaki bu komisyoncular var ya vurgunu bunlar vuruyor.

Arada bir tane komisyoncu yok. Her istasyonda fiyatlar artıyor. Herkes oradan karını alıyor. Bu işte çok farklı adımlar atmak suretiyle üreticiden çıktığında, oradaki üretici halinden alıp tüketici haline kadar gelen bu süreçte daha farklı, aracı koymadan direkt tüketici haline gelip buradan da halka ulaşmasını sağlamak ve en uygun fiyatla vatandaşımıza bunu ulaştırma gayreti içinde olacağız."

"Gerekirse ayar çekme kararını aldık"

Erdoğan, İstanbul'a belediye başkanı olduğu dönemde ekmek fiyatlarının yükseldiğini, çözüm olarak süratle modern, devasa ekmek fabrikaları kurduklarını hatırlattı.

İlk olarak Anadolu Yakası'nda büyük bir ekmek fabrikası kurduklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Aynı şekilde Edirnekapı'da vardı, onu modernize ettik. Çünkü maalesef hijyen değil berbattı, rezillikti. Onu hemen modernize ederek, bir ikincisini Cebeci'de kurduk. Bununla birlikte büfelerimizi yaygınlaştırdık.

Fiyatlar düşüktü, biz düşük fiyatla ekmekleri hem kalite hem de fiyatların düşük olmasıyla piyasaya ayar vermeye başladık. Buradan söylüyorum; aynı şey biberiydi, çarlistonuydu, patlıcanıydı, domatesiydi; her şeyde biz bu fiyatlara gerekirse ayar çekme kararını aldık, adımlarımızı atacağız.

Belediyelerimiz vasıtasıyla biz bu adımları atacağız. Bir zamanlar biliyorsunuz tanzim satışlar kurulmuştu. Yani belediyelerimiz vasıtasıyla bu adımları atabiliriz, atacağız. Çünkü vatandaşımıza ucuz, sağlıklı ürünler vermeye mecburuz. Türkiye, kendi imkanları ve kabiliyetiyle böyle bir krizin üstesinden gelir."

Borçluluk oranları, borç çevirme takvimi, mali disiplin başta olmak üzere tüm verilerin, Türkiye'nin herhangi bir dış teknik desteğe ihtiyacı olmadığına işaret ettiğini belirten Erdoğan, "İnşallah 2019 yılında ağustostaki dalgalanmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırarak hedeflerimize doğru kararlı yürüyüşümüzü sürdüreceğiz." dedi.

"Büyük bir oyun, çok daha büyük hesaplar var"

Erdoğan, Türkiye'nin son 16 yılda duruşunun en bariz özelliğinin, her yerde ve her zaman haktan, haklıdan ve vicdani olandan yana tavır sergilemesi olduğuna dikkati çekti.

Türkiye'nin Suriye, Irak, Libya, Filistin, Kudüs, Arakan, Türkistan, Kırım, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Güney Amerika'da sürekli haktan ve haklıdan yana olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Hamdolsun bu duruşu sergileyebilecek imkana, cesarete, birliğe, beraberliğe, siyasi, diplomatik, askeri, ekonomik güce sahibiz. İnsani kalkınma yardımlarında bizden parası katbekat fazla nice ülkenin önünde yer almamız, gönlümüzün zenginliğindendir.

Geçmişte yüreğimiz yandığı halde gözlerimizin önünde yaşanan nice zulme 'dur' deme imkanı bulamamıştık. Bugün sadece kalbimizle değil hem dilimizle hem elimizle bu onurlu duruşu sergileyebiliyoruz." dedi.

Türkiye'nin, gerektiğinde bu duruşun bedelini ödeyebilecek gücü de bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"1990'larda birkaç milyar dolarlık manipülasyonlarla yerle yeksan edilen Türkiye'den, her biri milyar dolarlık onlarca projeyi aynı anda yürüten bir Türkiye'ye kavuştuk. Ülkemize yönelik her ekonomik hamlenin, bize olduğu kadar karşımızdakilere de çok ciddi maliyetleri çıkıyor.

Maruz kaldığımız birtakım saldırıların belli bir aşamanın ötesine geçememesinin sebebi de budur. Tüm bu tartışmaların gerisinde çok daha büyük bir oyun, çok daha büyük hesaplar var. Dünyada ve bölgemizde tarihi bir dönüşümün işaretleriyle her gün yüzleşiyoruz.

Suriye, bu büyük dönüşümün en kritik yeridir. Şayet Suriye sahasındaki planlar hayata geçirilebilirse bu büyük dönüşümün yeni hedeflerine de sıra gelecektir. Bunlardan birinin Türkiye olduğu da şüphesiz bir gerçektir.

Bunun için Suriye meselesini hayati bir yere oturtuyoruz. Meseleyi ülkemizde Suriyelilerden ibaret görecek kadar kör veya idraksiz olanlara zaten sözümüz yok ama bu gerçeği göre göre Türkiye'yi bu yeni emperyalist düzene boyun eğdirmeye çalışanlar taammüden ülkeye düşmanlık yapıyorlar. Suriye davasının, Türkiye davası olduğunu bilmeyecek kadar ülkesine yabancılaşmış olanlara sadece yazıklar olsun diyoruz."

"Venezuela senin eyaletin mi?"

Venezuela'da yaşananlara da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte şu anda Venezuela'da olanlar... Venezuela senin eyaletin mi? Seçimle iş başına gelmiş bir insana nasıl olur da 'burayı terk et, git' diyebilirsin? Seçime dahi girmemiş olana nasıl olur da sen o devletin başkanlığı teslim edersin? Hani demokrasi? Hani demokrattınız. Bu ne iştir? Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunu kabullenmek mümkün mü? İşte Avrupa Birliği...

Avrupa Birliği'nin de ne olduğu ortaya çıktı. Hani demokrasi, nedir bu zillet? Bir taraftan demokrasi, demokrasi, demokrasi diyeceksiniz, sandık, sandık, sandık diyeceksiniz. Ondan sonra da cebren ve hileyle kalkıp hükümet devireceksiniz. Şunu çok iyi bilelim; güçlünün haklı olduğu bir dünyayı biz kabullenmiyoruz, haklının güçlü olduğu bir dünyayı kabulleniyoruz.

Bunun üzerinde durmamız lazım. Bizler bu anlayışla yolumuza devam etmemiz lazım. Zira güçlülerin egemen olduğu yapı bizim medeniyet anlayışımızın yapısı değildir. Biz bu emperyalist yapılara kesinlikle karşıyız. Bunları da kabullenmemiz mümkün değildir."

"Türkiye'nin yasama faaliyetlerinde de gecikmeye tahammülü"

Yerel seçim için verilecek araya kadar gündemdeki konulardan önceliği bulunanların süratle görüşülmesi ve hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin her alanda olduğu gibi yasama faaliyetlerinde de gecikmeye tahammülü olmadığını söyledi.

Milletvekillerinden bir yandan seçim bölgelerindeki çalışmaları yakından takip etmelerini, diğer yandan da Meclis faaliyetlerine aktif şekilde katılmalarını beklediğini dile getiren Erdoğan, milletvekillerinden 7 gün kesintisiz şekilde gayret göstermesini istedi.

Allah'ın, "İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır." diye buyurduğuna işaret eden Erdoğan, "Bizler de çok çalışacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim. Bazıları bu emri yanlış anlamış olacak ki tüm güçlerini ve zamanlarını kendi iç çekişmelerine, kavgalarına, kamplaşmalarına ayırıyor. Diğer partilerin aday belirleme süreci ile AK Parti'nin aday belirleme süreci arasındaki fark, kimin hangi amaçla siyaset yaptığının en büyük göstergesidir." diye konuştu.

AK Parti'de parti içi yarışın bir demokrasi şöleni olduğunu vurgulayan Erdoğan, bir göreve 5, 10 veya 30 kişi talip olsa da yapılan çalışma ve istişareler sonucu belirlenen aday resmen açıklandığı andan itibaren her şeyin geride kaldığını ve partinin tüm gücüyle adayın etrafında kenetlendiğini belirtti.

AK Parti'nin, seçimden seçime millete giden değil, her gün milletle birlikte olan bir parti olduğunun altını çizen Erdoğan, seçim dönemlerinde bu birlikteliğin daha da güçlendirildiğini söyledi.

"Bizim için asıl olan milletimizin gönlünü kazanmaktır. Bunu başardığımızda seçimi nasıl olsa kazanırız." diyen Erdoğan, 31 Mart'ta milletin karşısına "Memleket işi, gönül işi" denilerek ve Cumhur İttifakı'yla çıkılmasının sebebinin bu olduğunu kaydetti.

Ülkenin, tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşadığı bu süreçte, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" ilkesi etrafında buluşan herkesle birlikte yol yürümeye hazır olduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye'ye sınırları içinde ve dışında besleyip büyüttükleri terör örgütleri vasıtasıyla diz çöktürmeye çalışanlara meydanın boş olmadığını gösterdik. Terör örgütlerinin yetmediği yerde, toplumu kamplaştırmaktan ekonomiyi çökertmeye kadar her yolu deneyenlere, ülkemizin öyle sandıkları gibi bir muz cumhuriyeti olmadığını da gösterdik.

Mahalli seçimleri atlattıktan sonra önümüzde yaklaşık 4,5 yıllık kesintisiz bir icraat dönemi olacak. Hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin avantajlarını kullanarak hem de milletimizin teveccühü ve Allah'ın izniyle belediyelerde elde edeceğimiz bu süreci en iyi şekilde değerlendireceğiz.

Geçtiğimiz 16 yılda yaptığımız çalışmalarla ülkemize sınıf atlattık, orta-üst gelişmişlik düzeyine çıkardık. Şimdi hedefimiz Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına yükselterek, bir üst sınıfa taşımaktır.

İnşallah bu yıl sonunda satın alma paritesine göre ülkemizi 13'üncü sıradan 12'inci sıraya yükseltmiş olacağız. Aynı başarıyı diğer alanlarda gösterebilmemiz için istikrar ve güven ortamının güçlü bir şekilde devamına ihtiyacımız var."

Milletin 31 Mart'ta kendilerine bu fırsatı bir kez daha tanıyacağına yürekten inandığını söyleyen Erdoğan, "Yeter ki biz çalışalım, milletimizin gönlüne girelim, karşılığını da Rabbimizden bekleyelim." dedi.

AK Parti'nin 31 Mart seçimleri ile ilgili hazırlıklarını tamamladığını ve tüm gücüyle sahaya indiğini anlatan Erdoğan, perşembe günü Ankara'da tüm adaylar ve teşkilat mensuplarıyla birlikte seçimlere yönelik kampanyanın manifestosunu ilan ettiklerini anımsattı.

Böylece seçim kampanyasının da resmen başlatıldığını belirten Erdoğan, "Kampanyamızın ana fikrini milletimizin gönlüne girmek oluşturuyor. Peki milletimizin gönlüne nasıl gireceğiz? Her şeyden önce AK Parti'nin geleceği ile ülkemizin geleceğini asla farklı görmediğimizi anlatacağız.

Milletimiz varsa bizim de var olacağımızı, milletimiz mutlu ise bizim de mutlu olacağımızı, milletimiz hüzünlü ise bizim de hüzne boğulacağımızı ifade edeceğiz. Türkiye büyürse, gelişirse, güçlenirse, zenginleşirse, bizim de daha büyük hayaller kurmaya, daha büyük hedefler belirlemeye cesaret bulacağımızı tüm kalplere nakşedeceğiz." dedi.

"AK Parti'nin 16 yıllık birikimine, icraatlarına, hizmetlerine sahip çıkacağız"

Erdoğan, AK Parti'nin 16 yıllık birikimine, icraatlarına, hizmetlerine sahip çıkacaklarını, her fırsatta örneklerle, rakamlarla, bunları anlatacaklarını söyledi.

Hatta belediyecilik söz konusu olduğunda, bu takvimi 1994 yılından başlatacaklarını belirten Erdoğan, Türkiye'nin ve şehirlerin nereden alıp nereye getirildiğini, her fırsatta ifade edeceklerini dile getirdi.

Erdoğan, "Bunun yanında tevazuyla, samimiyetle, gayretle milletimizin hizmetine talip olduğumuzu ortaya koyacağız. Bizim dünyamızda kibrin, büyüklenmenin, efelenmenin, grupçuluğun, hizipçiliğin, arsızlığın, hırsızlığın, yolsuzluğun, israfın, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin yeri olmadığını bizzat kendi yaşantımızla milletimize göstereceğiz. Ülkemizin ve milletimizin, şehirlerimizin geleceğiyle ilgili hayallerimizi, planlarımızı, projelerimizi milletimize ifade edeceğiz." diye konuştu.

İnsana ve tüm canlılara, çevreye, tarihe, kültüre, sanata, ahlaka, vicdana uygun şehircilik anlayışıyla, belediyeleri nasıl yönetileceğini milletle paylaşacaklarını vurgulayan Erdoğan, seçim manifestosunda tüm bu hususları 11 başlık altında açıkladıklarını hatırlattı.

"Et tekraru ahsen velev kane yüzseksen" diyen Erdoğan, bunları tekrar etmek istediğini söyledi.

"Altyapı ve ulaşım sorunları kökten çözülecek"

"Önümüzdeki dönemde AK Parti belediyeciliğinde şehir planları uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şekilde hazırlanacak. Birilerinin siparişi üzerine değil. Gereği neyse adaletli bir şekilde bu planlar hazırlanacak." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Altyapı ve ulaşım sorunları tüm şehirlerimizde kökten çözülecek. Atık su kanallarından tutunuz içme suyu, yağmur suyu, bütün bunlara varıncaya kadar bunları enine boyuna tekrar elden geçirilerek inşallah bir adımı atacağız.

Kentsel dönüşüm çalışmaları, bölgelerin özelliklerine ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına göre, gönüllük esasına göre yapılacak. 'Ben yaptım oldu' anlayışıyla değil. Şu anda büyükşehirlerimizin, Ankara, İstanbul, İzmir, bu noktada devasa ihtiyaçlarının olduğunu çok açık, net gördük, biliyoruz. Dolayısıyla halkımızla el ele vermek suretiyle bunu çözmemiz lazım.

Şimdi İzmir'de bir Karabağlar için 'burası çok güzel bir yer' diyebilir miyiz? Burada bir kentsel dönüşüme ihtiyaç yok mu? Benim orada yaşayan vatandaşlarımızın insanca, modern bir şehirde yaşama hakkı yok mu? Ama bugüne kadar gelenler, buna çanak tuttular ve şu hale göz yumdular.

Aynı şey Ankara'mız, İstanbul'umuz için geçerli. İstanbul'umuzda da Küçük Armutlu rezalet, berbat. Şimdi oralarda bu adımları atıyoruz. Tabii bu tür yerlerde bir de terör yaygınlaşıyor. Bunlara fırsat veremeyiz.

Modern bir şehircilik anlayışıyla bu adımları atarsak vatandaşlarımız bizimle el ele vermek suretiyle, onlar da bize yardımcı olacaklar, bizler de onlara yardımcı olmak suretiyle, inşallah bu şehirleşme anlayışını hakim kılacağız.

Benzersiz şehirler anlayışıyla, şehirlerimiz kendi hikayelerine uygun şekilde geliştirilecek. Tarihiyle gerçekten uyumlu şehircilik anlayışı. Bunun yanında akıllı şehirler uygulamalarıyla teknolojinin tüm imkanları, insanlarımızın ve şehirlerimizin emrine sunulacak.

Çevreye saygılı şehirler ile belediye hizmetlerinde tabiattaki canlı ve cansız tüm varlıklar ile uyum gözetilecek. Sosyal belediyecilik çalışmalarına önem verilerek, doğrudan insana dokunan hizmetler ve projeler yaygınlaştırılacak."

"İnanın yan dairedeki ölüyor, haberleri yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatay şehirleşmeyle tabiat ile bütünleşen, aile, mahalle ve komşuluk kültürünü ihya eden örnek yerleşim alanları kurulacağını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"50 kat, 60 kat, bu tür binalarda, soruyorum, yaşayanların birbirinden haberi var mı? Komşuluk hukuku diye bir şey var mı? İnanın yan dairedeki ölüyor, haberleri yok. Peki bizim tarihimiz böyle mi? Biz sokağımızda, karşımızdaki komşularımız Müşerref teyze, Suat teyze, ben kirlendiğim zaman onlar beni alır, çünkü sokakta oynuyoruz, çamur, öyle şimdi ki gibi değil sokaklar, alıyor beni yıkıyor, giydiriyor, anneme teslim ediyor.

Aynı şekide, rahmetli annem onların çocuklarını alıyor, yıkıyor, o da onları teslim ediyor. Komşuluk böyleydi. Böyle birbirimize muhabbetimiz, sevgimiz vardı. Çocuklar arasındaki hukuk da böyleydi. Ama şimdi bu dev rezidanslarda veya dev binalarda, kulelerde, çocukların birbiriyle hukuku diye bir şey var mı? Hayır.

Hepsi birer kibir abidesi. Birbirleriyle zaten görüşmek, tanışmak, konuşmak, böyle bir şey yok. Onun için özellikle, TOKİ başta olmak üzere, yatay şehirleşme anlayışıyla, oluşan binalarda yaşayanların birbiriyle hukukunu zenginleştireceğiz, geliştireceğiz ve böylece bu kültür bize tarihimizi, medeniyetimizi de anlatacak."

Halkla birlikte yönetim ilkesiyle, şehirle ilgili tüm önemli kararların orada yaşayanlarla birlikte alınacağına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta muhtarlar olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bir araya gelinerek kararların beraberce verileceğini söyledi.

Erdoğan, "Dolayısıyla ne yapılıyor ne ediliyor, bundan oradaki muhtarlar olsun, sivil toplum kuruluşları olsun, haberdar olacak ve adımlar ona göre atılmış olacak. Tasarruf ve şeffaflık hassasiyetiyle, belediyelerin kaynakları hem doğru hem de açık şekilde kullanılacak." diye konuştu.

"Her alanda hayat kalitesini yükseltecek yaklaşımlar geliştirilecek"

Erdoğan, değer üreten şehirlerde, kültür ve ekonomi başta olmak üzere her alanda hayat kalitesini yükseltecek yaklaşımlar geliştirileceğini belirtti.

Milletin yönetimini emanet edeceği AK Parti'li belediyelerde değer üreten yapılaşmaların, ister istemez kendisindeki değerle alıcısını bulacağını vurgulayan Erdoğan, "İbadethanesiyle, okuluyla, sağlığıyla, millet kıraathanesiyle, millet bahçeleriyle tüm bunlarla beraber bir yapılanmayla buralar değer üretir hale gelmiş olacak. 11 başlıkta ifade ettiğimiz ilkeler çerçevesinde hizmet vereceğiz. Şimdiden ülkemize ve şehirlerimize hayırlı olmasını diliyorum." diye konuştu.

Mahalli İdareler Seçimleri için 55 günün kaldığını hatırlatan Erdoğan, bu süre içerisinde tüm belediye başkan adaylarının, belediye meclis üyesi olarak belirlenecek isimlerin, milletvekilleri ve tüm teşkilat üyelerinin "belediyecilik denince akla AK Parti'nin geldiğini" sokakta halka enine boyuna anlatması gerektiğini ifade etti.

Erdoğan, "94 ruhu"nun da vatandaşa anlatılmasını isteyerek, şöyle konuştu:

"Biz 1994'te belediyecilikte bu ülkede nasıl bir devrim gerçekleştirdik? Öncesinde ve ondan sonra devam eden süreçte... Bunları anlatacağız. İstanbul'da, Ankara'da, Kayseri'de, Konya'da, Malatya'da, Erzurum'da neler yaptık, bunları anlatacağız. Biz eserlerimizle konuşacağız. Hayal değil, gerçekleri anlatacağız.

Bizim karşımızdakiler ne anlatacak? Yaptıkları bir şey yok ki anlatsınlar. Onun için biz yaptıklarımızla konuşacağız. İnanın ilk defa oy kullanacak genç evlatlarımızın birçoğu, nerede neler yapıldı, haberleri yok. Bilsinler, ona göre de oylarını kullanırken, 'Ben böyle bir belediyecilik arıyordum. İşte bunu buldum.' dedirtelim."

Ekonomik gelişmeler...

Ekonomide her dönemde AK Parti iktidarlarının nasıl başarı grafikleri çizdiğinin ortada olduğunu dile getiren Erdoğan, kişi başına düşen milli gelirin 3 bin 500 dolardan 11 bin dolara kadar çıkartıldığını vurguladı.

Şu anda kişi başına düşen milli gelirde biraz düşüş olduğunu dile getiren Erdoğan, bugün de milletin önde gelen sıkıntılarının başında ekonomik konuların yer aldığını bildiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Özellikle geçtiğimiz aylarda yaşadığımız kur, faiz, enflasyon dalgalanması milletimizin günlük hayatında ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Bilindiği gibi bu ekonomik dalgalanma, ülkemizin kendi gerçeklerinden kaynaklanan değil. Türkiye, ekonomik araçların kullanıldığı bir büyük saldırıya maruz kalmıştır. Tıpkı terör örgütlerinin saldırıları gibi... Bu saldırı dalgasını da ülkemiz, kısa sürede etkisiz hale getirmiştir." dedi.

Ekonomideki kayıpların terör gibi can kaybı değil, para kaybı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Atalarımız, 'Cana geleceğine mala gelsin.' derler. Biz de ağustos ayından beri yaşadığımız ekonomik dalgalanmanın, milletimizin günlük hayatı üzerindeki olumsuzluklarını azaltmak ve ortadan kaldırmak için tüm gücümüzle çalıştık, çalışıyoruz, çalışacağız" dedi.

Fiyatı dövize bağlı olduğu için faturaları yükselten doğalgaz ve elektrikte yıl başından itibaren yüzde 10 indirime gidildiğini anımsatan Erdoğan, bunların, her evin olmazsa olmaz ihtiyacı olduğuna dikkati çekti.

Erdoğan, "Dikkat edin, muhataplarımız, muarızlarımız bunları konuşuyorlar mı? Neyi konuşuyor? Çarşı pazardaki domatesi, biberi... Harcamaya baktığınız zaman hangisinin daha yüksek olduğu ortada." dedi.

Akaryakıt fiyatlarını, milletin ödeyeceği faturayı, kamunun gelirinden fedakarlık ederek karşılayacak özel bir formülle belli bir düzeyde tuttuklarını dile getiren Erdoğan, asgari ücreti 1603 liradan 2020 liraya yükselterek yüzde 26 düzeyinde çok önemli bir artış gerçekleştirdiklerini bildirdi.

Erdoğan, aynı şekilde işçi, memur ve emekli maaşlarındaki artışları da bu gelişmeleri göz önünde tutarak yaptıklarını belirtti.

"Yaklaşık 2,5 milyon işsize iş imkanı taahhüdünü aldık"

Enflasyonla mücadele kampanyası kapsamında gerek vergi indirimiyle gerek gönüllü katılımla milletin alım gücünü yükseltmeye çalıştıklarını anlatan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yatırımı ve istihdamı teşvik etmeye yönelik daha önce başlattığımız uygulamaları, bu yılı ve hatta kimi alanlarda daha sonraki yılları kapsayacak şekilde uzattık. Bunların yanında devlet hazinesinin gelir gider dengesini kuracak, ağustos ayında yaşadığımız durum benzeri sıkıntıların önüne geçecek çok önemli adımlar attık.

Kısa bir süre önce Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde, tüm oda, borsa temsilcileri ile bir araya geldik. Orada yaptığımız konuşmayla birlikte tüm illerdeki sanayi ve ticaret odası ile borsadan taahhütler aldık. Aldığımız taahhütler, yaklaşık 2,5 milyon işsize iş imkanıydı. İnşallah bu yıl içinde, bu tür işsizleri de almak suretiyle, işsizlere iş imkanı sağlamış olduk. Bunun adımlarını attık."

"Suriye'de halkın geleceğini kendi belirleme hakkına saygılıyız"

Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye'nin toprak ve siyasi bütünlüğü ile halkının kendi geleceğini kendi belirleme hakkına saygılı olduğunu vurguladı.

Suriye'de yeni anayasa yapımını ve serbest seçimler sürecini samimiyetle desteklediklerini belirten Erdoğan, Suriyeliler in gerçek anlamda huzur ve güven içinde yaşadıkları yerlerin Türkiye'nin kontrolündeki bölgeler olduğuna işaret etti.

Türkiye'nin kontrolündeki yerlere, Türkiye'deki Suriye vatandaşlarının geri dönmeye başladığını anlatan Erdoğan, "Şu an itibarıyla 300 bini bulmuştur. Diğer bölgeler ya terör örgütlerinin ya da halkına güven vermeyen rejimin zulmü altındadır.

DEAŞ'a ve PKK/YPG'ye karşı çıkmamızın tek sebebi, bunların terör örgütleri olmasıdır. Bunun dışında biz Suriye halkının gerçek temsilcisi olan hiçbir kesime karşı ön yargılı değiliz, hepsiyle de yakın diyalog içindeyiz. Meşruiyeti olan Suriyeli muhaliflerin hepsiyle oturup görüşüyor, kendilerine yardımcı olmaya çalışıyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki teröristlerin tehdit düzeyi neyse Suriye'deki teröristlerin de aynı düzeyde olduğuna dikkati çekerek, "Çünkü bu ülkeyle aramızda 911 kilometrelik bir sınır vardır. Ne yaparsak yapalım, bu sınırı mutlaka kontrol altında tutmak mümkün değildir.

Güvenliğimizi sağlamanın tek yolu, Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de terör örgütlerinin kaynaklarını kurutmak, varlığını tamamen yok etmektir. Onun için Cudi'de varız, Gabar'da, Tendürek'te, hatta hatta Kandil'de varız ve olacağız" dedi.

Bu şekilde Suriyelilerin huzur ve güven içinde yaşayabileceği bir iklim oluşturulabileceğini ve Türkiye'deki Suriyelilerin kalıcı olarak geri dönüşünün sağlanabileceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Fırat'ın Doğusu ve Münbiç, Suriye gündemimizin en önemli konularıdır. Güvenli bölge konusundaki kararımızı burada bir kez daha tekrar ediyorum: Türkiye'nin kontrolünde, diğer ülkelerin ise sadece lojistik destek verdiği bir güvenli bölge modeli dışındaki hiçbir teklifi kabul edemeyiz. Güya uluslararası güçler tarafından kurulan hiçbir güvenli bölgenin başarılı olmadığı, kalıcı huzur getirmediği ortadayken, aynı formülün bize dayatılmasında kasıt ararız."

"Bize güveniyorlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin şimdilik ABD'nin verdiği sözlerin yerine getirilmesini beklediğini belirterek, Münbiç'teki teröristlerin buradan çıkarılmasının, yıllardır konuşulan ancak bir türlü ilerleme sağlanamayan bir konu olduğunu anımsattı.

Bu meselenin hala sürüncemede bırakıldığına dikkati çeken Erdoğan, Münbiç meselesi ortada bırakıldıkça, rejimin bu bölgeye yönelik heveslerinin de kabardığını söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halbuki Münbiç'in ihtiyacı ve talebi, ne Amerika'nın kollamasındaki teröristlerdir ne de rejimin zulmüdür. Bu bölgenin halkı, Türkiye'nin güvencesinde kendi geleceklerine kendileri sahip çıkmak istiyor. Burada da bize güveniyorlar, Cerablus'ta, El Bab'ta, Afrin'de güveniyorlar.

Şimdi diğer bölgeler ki başta İdlib olmak üzere bize güveniyorlar, bize. PKK/YPG'nin bölge halkına uyguladığı zulüm sebebiyle ülkemizdeki Suriyelilerin hiçbiri evlerine dönemiyor. Biz bir an önce burayı da bölge halkının kendi yönetimine geçirmeyi hedefliyoruz.

Siyasi ve diplomatik mücadelemizin yanı sıra askeri hazırlıklarımızı da sürdürüyoruz. Şayet Amerika bize verdiği sözleri tutup bölgeyi teröristlerden temizlemez ve Türkiye'nin kontrolünde bir güvenli bölgenin tesisine katkı sağlamazsa, kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz."

"Sözümüz sözdür ama sabrımız da sınırsız değildir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye konusunda verimli görüşmeler yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini ancak alt düzeydeki diplomatik ve askeri görüşmelerde aynı verimin elde edilemediğini söyledi.

Şu ana kadar Türkiye'nin önüne konulan somut ve tatmin edici bir plan bulunmadığını vurgulayan Erdoğan şöyle konuştu:

"Anlaşmalarımıza elbette sadığız, sözümüz sözdür ama sabrımız da sınırsız değildir. Münbiç'teki teröristler birkaç hafta içerisinde buradan çıkartılmazsa bizim bekleme süremiz sona erer.

Aynı şekilde Fırat'ın doğusunda, Türkiye'nin desteğiyle bölge halkının kendi yönetimini tesisi birkaç ay içinde sağlanmazsa bekleme süremiz yine sona erer. Bu durumda Türkiye, muhataplarına verdiği sözleri tutmuş ancak karşılığını bulamamış olacaktır. Bir başka ifadeyle kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye meselesinde, uluslararası iş birliğiyle çözüm yolunun herkes için ideal olduğunu ve Türkiye'nin bu yolu sonuna kadar zorladığını belirtti.

Suriye'deki gelişmelerin, geleceği açısından taşıdığı önemin Türkiye'yi bu konuda her yolu ve yöntemi kullanmaya mecbur bıraktığını ifade eden Erdoğan, "Ancak bıçak kemiğe dayandığında yapacağımız işler için ne kimseden izin almak ne de kimseye hesap vermek mecburiyetinde değiliz, bu böyle biline.

Yaptırım listesi dahil, hiçbir tehdit bizi bu yoldan geri çeviremez. Şayet bugün bu tavrı göstermez ve gereğini yerine getirmezsek, şehitlerimize, gazilerimize ve gelecek nesillerimize hesap veremeyiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye politikasındaki taahhütlerini ne pahasına olursa olsun yerine getireceğini belirterek, "Zira bölgedeki tüm aşiretler 'Ne zaman geliyorsunuz, ne zaman geleceksiniz', bunu soruyorlar. Görüşmeleri yürüten arkadaşlarımıza da tüm bu talimatları açıkça verdim." diye konuştu.
 

Kaynak: İHA

dikGAZETE.com

.


 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER