Ankara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin ABD'nin "Ateşkes ilan edin, biz de müzakere için ara buluculuk yapalım." teklifine, "Biz terör örgütü ile masaya oturmayız." diye cevap verdiğini belirtti.
İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Azerbaycan'daki temaslarının ardından yurda dönerken uçakta gazetecilerle söyleşi gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) Devlet Başkanları 7. Zirvesi ile Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türk Konseyi'nin 10'ncu kuruluş yıl dönümünün en önemli zenginliğinin Özbekistan'ın tabii üyeliğe geçmesi olduğunu belirten Erdoğan, "Şu anda üye sayısı beş oldu. Onun için ben de 'İki devlet, bir millet' ifadesine yenisini ilave ettim. Şimdi 'Beş devlet, bir millet' olduk. Eğer Türkmenistan da buna katılırsa o zaman 'Altı devlet, bir millet' olacağız. Şimdi tam 'yahşi' oldu." ifadelerini kullandı.
Bu arada Macaristan'ın da Türk Konseyi'ne gözlemci üye olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Macaristan'ın tabii farklı desteği de oldu. Budapeşte'de güzel bir ofis verdiler. Çok ciddi bir mali kaynak da verdiler. Üyelere neredeyse yük yok, sadece eleman verecekler. Onların maaşlarını da karşılayacaklar.
Bu şekilde Türk Konseyi Avrupa'ya girmiş oluyor. Macaristan'da Kıpçakların yeri varmış. 100 bine yakın Kıpçak varmış. 'Bizde Atilla çoktur. Neredeyse her mahallede bir Atilla bulursunuz.' dedim. Şu anda Budapeşte Türk Konseyi için önemli bir yer konumuna gelecek. Bizim de önümüzdeki ay bir Macaristan ziyaretimiz olacak.
Türk dünyasının birlik, beraberlik ve istikrarı, huzuru bizim için stratejik önceliğe sahiptir. Aramızdaki dayanışmayı artırmak için de çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz.
Türk dünyası bizim dış politika vizyonumuzun önemli bir parçasıdır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerimizi son 16 yılda her alanda geliştirdik. Gerek genç nüfus gerek doğal kaynakları gerek ekonomik potansiyeli ile Türk dünyasının geleceğinin aydınlık olduğuna inanıyorum. Yeter ki akıllı, gerçekten başarılı bir sevk ve idareye sahip olsun."
"Barış Pınarı Harekatı planlandığı gibi başarıyla yürüyor"
Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Barış Pınarı Harekatı'nın bugün 7’nci günündeyiz. Harekat planlandığı gibi başarıyla yürüyor.
4'üncü günde Rasulayn, 5'inci günde Tel Abyad'ı teröristlerden arındırarak buraları güven altına aldık. Bugün itibarıyla yaklaşık 32 kilometrelik derinliğe ulaştık. M4 Karayolu'nu kontrol altına aldık" dedi.
Bu süreçte sivillerin zarar görmemesi için azami gayret gösterdiklerini ve bu konuda Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinden gelen her türlü gayreti gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Karşı taraf acımasız. Yaklaşık 700 havan topu, roketi bizim tarafımıza atmaları suretiyle birçok sivil hayatını kaybetti. Bunun içinde Suriyeli 9 aylık Muhammet yavrumuz da var. Bunun yanında da 18 sivil ve 3 askerimiz de şehit oldu. Bunlardan bir tanesi bu sabah Münbiç'te şehit oldu.
Rejimin oraya top atışlarıyla olan bir netice. Buna karşı bizim yoğun atışlarımız oldu. Bunun karşılığında da bunun bedelini rejime çok ağır bir şekilde ödettik. Biz tabii siviller noktasında çok hassasız.
Bunu Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında da gösterdik. Oysa Rakka ve Deyrizor'da 4 bin, Musul'da 9 ile 11 bin sivil hayatını kaybetti. Bunları maalesef Batılı ülkeler hep göz ardı etti. Bunları hiçbir zaman konuşmadılar. Şimdi bizi baskı altına almaya çalışıyorlar. Biz harekatımızı tamamıyla karşımızdaki terör örgütlerine karşı yaptık ve yapıyoruz."
"Harekat hedeflerine ulaşana kadar devam edecek"
"Barış Pınarı Harekatı'nın amacı belli; sınırlarımızı her türlü terör unsurundan temizlemek ve mültecilerin güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini sağlamaktır. O da kendi tercihlerine dayalı olarak.
Harekat hedeflerine ulaşana kadar devam edecektir." ifadelerini kullanan Erdoğan, bu noktada harekatın Kürtlere karşı olduğu, sivilleri hedef aldığı, DEAŞ ile mücadeleyi zayıflatacağı ve insani krize, istikrarsızlığa yol açacağı iddialarının terör örgütünü korumak için uydurulan yalanlar olduğunu vurguladı.
Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İlginç olan bir şey daha var. DEAŞ'lıların kaldığı cezaeviyle alakalı olarak Sayın Trump'ın, 'Peki biz bu cezaevini sizlere bırakırsak bu konuda burayı alır mısınız?' teklifine, ben kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinde 'Arkadaşlarımızla görüşmelerimizi yapalım, birlikte bu adımı atarız ve biz bunları alırız.' dedim. 'Peki ne yaparsınız?' sorusuna, 'Kendi ülkelerine gitmek isteyenleri kendi ülkelerine göndeririz. Burada yargılanması gerekenleri de burada yargılarız.' dedim.
Ona fırsat kalmadan, malum dün terör örgütü PYD yaptığı bir operasyonla bunları cezaevinden alelacele serbest bıraktı. Bizim buradaki kararlılığımız aynen devam edecektir. Teröristin biri de aynı, yüzü de aynı, bini de aynı; değişen bir şey yok. Bu zaten bir virüs. Bir kanser virüsünü düşünün. Bunlar da böyle."
"Düne kadar ABD ile hareket eden terör örgütü şimdi rejimle anlaşmanın yollarını arıyor"
Türkiye'nin DEAŞ ile göğüs göğüse mücadele ettiğini, sadece El Bab'da 3 binden fazla DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirdiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"El Bab'dan da bunları derdest ederek gönderdik. DEAŞ'a karşı mücadelemiz bundan sonra da kararlılıkla sürecektir. PYD-YPG’nin gündeminin ne olduğu bellidir.
Düne kadar ABD ile hareket eden bu terör örgütü şimdi rejimle anlaşmanın yollarını arıyor. Bu örgüte müttefikimiz diyen Batılı ülkelerin burada durup düşünmesi gerekiyor.
O zaman ben soruyorum; 'Sizin gerçek müttefikiniz kim? Türkiye mi yoksa PYD-YPG veya DEAŞ mı?' Artık biz DEAŞ'ı da sorabiliriz. Cezaevinden DEAŞ'lıları çıkaran bunlar ve buna ses çıkarmayan da sizsiniz."
"Biz terör örgütü ile masaya oturmayız..."
Sahadaki gelişmeleri koordine etmek için ABD ve Rusya ile görüştüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dün akşam Sayın Trump ile görüştüm. Onun öncesinde Macron ile görüştüm.
Bu akşam da Sayın Putin ile görüşeceğim. ABD'nin 'Ateşkes ilan edin, biz de müzakere için ara buluculuk yapalım.' teklifine karşı 'Biz terör örgütü ile masaya oturmayız.' diye cevap verdim. 'ABD gibi bir ülkenin bir terör örgütü ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi bir müttefikinizin arasına girmesini doğrusu ben savaş hukuku bakımından da siyaset bilimi bakımından da asla doğru bulmuyorum.' dedim. Bunu da Sayın Trump’a söyledim." bilgisini verdi.
Arabuluculuk teklifinin Trump'tan mı geldiğine yönelik soru üzerine Erdoğan, "Evet. Şimdi de Trump'a bir teklifimiz oldu. Biz dedik ki bir heyet gönderin. Çünkü 'Ateşkes ilan edin' diyorlar.
Bizler asla ateşkes ilan edemeyiz. 'Sizin teklifiniz vardı 20 mil, öbür tarafında Irak sınırına kadar. Biz şu anda bu 20 mil teklifinizi, Irak sınırından da 444 kilometre batıya olan bu bölgeyi tamamıyla boşaltmanın gayreti içerisindeyiz. Kimden? Terör örgütünden. Bunu boşaltana kadar bizim ateşkes ilan etmemiz mümkün değil.
Çünkü biz burayı güvenli bölge olarak ilan ediyoruz. Burayı güvenli bölge haline getirdiğimiz zaman ülkemizdeki bunca o toprakların sahiplerinden arzu edenlere kendi topraklarına gidebilme imkanını da sağlamış olacağız.
Ve onların lojistik desteğini, korumasını da biz temin edeceğiz. 'Bu da sizinle daha önce yaptığımız görüşmedir' dedim. Çünkü bunların hepsi bizim bilgisayar kayıtlarımızda da var.
Sayın Trump benim bu teklifim üzerine, önce Mike Pence ve Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien'ı Türkiye'ye gönderiyordu. Fakat daha sonra galiba Pence'i gönderme kararını aldılar. Bu akşam Ulusal Güvenlik Danışmanı'yla da İbrahim (Kalın) Bey bir görüşme yapacaklar. Ve büyük ihtimalle yarın bu heyet Ankara'da olacak ve görüşmeleri gerçekleştirecekler." dedi.
"Hedefimiz belli, herhangi bir yaptırım konusunda endişemiz yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD/YPG'nin hızla mevzi kaybettiğini belirterek, "Harekatı durdurun diye bize baskı yapıyorlar. Yaptırımlar açıklıyorlar. Bizim hedefimiz belli. Bizim herhangi bir yaptırım konusunda endişemiz yok.
Biliyorsunuz bu yaptırımların içerisinde şahsım da dahil olmak üzere üç bakan arkadaşım ve bize vize koymak suretiyle bizi Amerika'ya sokmama gibi şeyler var. Ticari bazı yaptırımlar var.
Yani bunlar herhalde insan tanımıyorlar. Böyle bir sıkıntıyı yaşıyoruz. Ben Sayın Trump'a da bunları ayrıca söyledim. Bir taraftan da bizi ayın 13'ünde ABD'ye davet ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin, Trump ile yapılan telefon görüşmesinde "13 Kasım'daki davet yinelendi mi?" sorusuna Erdoğan, "Ona girmedik. Başka konular vardı. Bizim hedefimiz belli. Teröristlerin 32 kilometrelik alanın dışına çıkması ve bu hattın Fırat Nehri'nden Irak sınırına kadar tarafımızdan güven altına alınmasıdır." cevabını verdi.
"Temennim odur ki yarın yapılacak olan görüşmeler bizler için hayra alamet olur"
Münbiç ve Kobani konusunda da Ruslarla ve Amerikalılarla görüşmelerinin devam ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu arada Putin ile yapacağım görüşmeden sonra belki günübirlik ikili bir görüşmeyi bu ara yapma durumum olabilir. Münbiç biliyorsunuz Amerikalıların daha önce bize '90 gün içerisinde tamamen boşaltıp teslim edeceğiz' dedikleri yerdi.
Şu anda ise rejimin Münbiç'e çok ciddi bir baskısı var ama terör örgütü içeride. Onları boşaltarak değil. Boşaltıp da oraya girmiş olsa bizim de diyecek lafımız yok, 'burayı gerçek sahiplerine teslim ettiler' diyebiliriz ama böyle bir şey yok. Yine YPG orada. O zaman ne farkı var bu işin. Sadece etiket değişiyor.
Dün sayın Trump'a ifade ettiğim gibi bizim Kobani veyahut başka bir yere saldırmak, Kürtleri ve sivilleri hedef almak gibi bir hedefimiz yok. Buraları güven altına almayı hedefliyoruz.
Çalışmalarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz. Tabii burada da bir çelişkiye dikkat çekmek istiyorum. ABD hem buralardan çekiliyor hem de bize 'buralara girmeyin' diyor. Tabii bizim harekatımız inanıyorum ki Suriye'de siyasi çözüm sürecine de çok ciddi katkılar verecektir. Temennim odur ki yarın yapılacak olan görüşmeler bizler için hayra alamet olur."
Şu an itibarıyla etkisiz hale getirilen terörist sayısının 611 olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunların 556'sı ölü, 26'sı yaralı, 29 teslim alınan var. Bu arada bizim de kayıplarımız olarak 20 sivil, 4 asker şehidimiz var. 159 sivil yaralımız, 47 asker yaralımız var. Bunun yanında Suriye Milli Ordusu'nda 32 şehit var, 123 yaralı var. Son olarak 820 roket ve havan atışı yapılmış ve alan olarak yaptığımız temizlik de 970 kilometrekareyi bulmuş vaziyette."
Münbiç'e rejimin girmesi benim için çok çok olumsuz değil. Niye? Sonunda bunların kendi topraklarıdır ama burada terör örgütlerinin kalmaması benim için önemli.
Yani bizim onlara söylediğimiz 'Burada YPG/PYD kalacak mı kalmayacak mı?' Sayın Putin'e de ben bunu söyledim. Eğer terör örgütlerinden Münbiç'i temizliyorsanız, buyurun buranın bütün lojistiğini siz sağlayın veya rejim sağlasın ama yok bunu böyle yapmayacaksınız, oradaki aşiretler bize 'gelin bizi kurtarın' diyor.
Çünkü Münbiç'in tamamına yakını yüzde 85-90'ı Arapların, Kürtlerin değil. Fakat şu ana kadar böyle bir şeyin cevabını ne Sayın Putin'den aldık ne de rejimden bize böyle bir şey ulaştı. Kobani'ye gelince, biliyorsunuz daha çok Kürtlerin bulunduğu bir yerdi. Sayın (Barack) Obama döneminde bir gece beni aradı ve 'Bize yardım edin, Kobani'yi bizim almamız gerekiyor.
Oradaki insanları bu teröristler öldürüyor' dedi. 'Siz ne yapacaksınız' dedim. Dedi ki 'Biz şu an oraya silah, mühimmat desteği vereceğiz' dedi. 'Kime vereceksiniz?' diye sordum. 'Orada yaşayanlara' dedi. 'Orada yaşayanlar bu silahı, mühimmatı kullanabilecek konumda mı?' diye sorduğumda ise 'Onu bilemem' dedi.
Ve maalesef o gece bize dürüst davranmadı. Sabaha doğru uçakla oraya silah, mühimmat, araç, gereç her şey indirdiler. Daha sonra biliyorsunuz biz bunu video kayıtlarıyla zaten bütün dünyaya da tanıttık.
Peki ne oldu? Oradaki mücadelenin sonucunda 300 bin civarında orada yaşayan Kürtler bizim topraklarımıza geldi. Şu an 300 bin Kürt, Kobanili bizim topraklarımızda yaşıyor.
Fakat tabii Batı bunu asla konuşmuyor. Güya biz Kürtleri asıyoruz, kesiyoruz, öldürüyoruz. Öyle bir şey yok. Dolayısıyla Kobani ile ilgili Sayın Trump'ın akşamki ifadesi 'orayı vurmayın'. Biz dedik orada sadece şöyle bir çevreleme harekatı yapmış durumdayız. Kobani'nin içiyle şu anda ciddi manada ilgilenmiyoruz. 'Ancak farklı bir gelişme olursa tabii ki buna müdahale edilebilir' dedik."
"Kobani'nin stratejik bir önemi var. Oradan vurdular bizi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kobani'nin güvenli bölge planları içinde olup olmadığına yönelik bir soruya, "Tabii. Çünkü geçmiş itibarıyla stratejik bir önemi var. Oradan vurdular bizi." cevabını verdi.
"Trump'ın tutarsız durumunu nasıl değerlendirirsiniz? Yaptırımlarla ilgili endişemiz yok dediniz ama olası hazırlıklarla ilgili bizi bilgilendirir misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye artık kendine yeten bir ülke. Tarihimiz itibarıyla baktığımız zaman Çanakkale'de bir tas çorbaya talim etmiş bir ülkeyiz. Şimdi birileri 'yok şöyle, yok böyle' diyor.
Göreve geldiğimizde savunma sanayisinde yüzde 20 kendimize yeten bir durumumuz vardı ama şu anda yüzde 70 oranında savunma sanayiyle ilgili bütün ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılıyoruz.
Gerek yurt içi gerekse yurt dışı terörle mücadelede silah, mühimmatı biz kendimiz üretiyoruz. Bunlarla biz bu işin mücadelesini veriyoruz. Ne dedi? 'Patriot vermiyorum.' Verme. Ne oldu?
Biz de S-400'ü aldık. Bu sefer de başladı 'S-400'ü alamazsın.' Aldık. Teslimatı da yapıldı. Ve şimdi son paketi Aralık'ta geliyor. Belki de Kasım'da gelecek. Şimdi artık çaresizlik yok. Dünyada yok yok. İstediğin bir şeyi istediğin yerden bulursun.
Alman Dışişleri Bakanı çıkmış, haddini bilmez bir adam, 'Türkiye'ye silah satmayacağız' diyor. Aman yandık! Ben kaybetmem siz kaybedersiniz. Sen siyaseti de bilmiyorsun, siyaset acemisisin. Siyaseti bilsen böyle konuşmazsın.
Sen satmadın da ne olacak yani, biz bittik mi? Fransa çıktı 'Aramızda anlaşmalarımız var', diyor ki 'Türkiye'ye biz silah satmayacağız.' Macron ile konuştum, 'Böyle bir açıklama yapıyorsun, bu neyin nesi?' dedim.
Anlamak mümkün değil. Avrupa Birliği'ne bakıyorsun aynı şeyleri söylüyor. Avrupa Birliği'nin kendi içinde de bir insicam yok. Çünkü tamamen duygusal konuşmalar. Biz bize yeteriz.
O vermiyorsa bir başka yerden alırız. 'F-35 vermiyorum' dedi. Düşünün 1 milyar 400 milyon dolar ben ödeme yapmışım ve F-35'in önemli parçalarını da ofset kapsamında biz Türkiye'de üretiyoruz ve onlara veriyoruz. Biz bir yerde müşterisi değiliz aynı zamanda da bu işin ortağıyız.
Adamlar kalkıp bize meydan okuyorlar. Şimdi bu ne yaptı? Aynı zamanda 7-8 milyon dolar her F-35 uçağının maliyetini de artırdı. Peki sen bunu bize vermedin, biz ne yapacağız, çaresiz miyiz? Alternatiflerimiz hazır. Hemen alabileceğimiz yerler var ve teklifler de gelmeye başladı."
"Bazı ürünlere yönelik vergilerin artırılmasının ekonomiye olumsuz etkisi olur mu?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yerli çelik dahil olmak üzere bazı ürünlerin vergilerinin artırılmasının ekonomiye olumsuz etkisi olabileceğini düşünür müsünüz?" sorusuna karşılık, "Onun tam aksine onlara olumsuz etkisi olur. Bize yok. Çünkü bu yüzde 25-50 meselesinden dolayı dünyanın değişik yerlerinde aslında olumsuz etkilenenler var, tam aksi olanlar var.
Şu anda bizim bu sektörün içinde olan bir firmamız bu süreç içerisinde çok kazandı, 'kazanıyorum' dedi. Bu tür oranların hepsi piyasaları farklı şekilde etkileyebiliyor." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "13 Kasım'da ABD'ye ziyaret planlamanız var. Burada bir erteleme olabilir mi? ABD'den Türkiye'ye heyetin gelmesinden ABD tarafı ne bekliyor bundan sonraki ilişkilerde ne yöne evrilir?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Onlar şöyle bir şeyde direniyorlar. Önce ateşkesi ilan edelim ondan sonra diğer konuları görüşelim. Ben Sayın Trump'a dedim ki önce ateşkesi ilan edip daha sonra diğer konuları görüşelim olmaz.
Bir defa müzakere adabına da terstir. Önce anlaşacağız, ondan sonra ateşkesi konuşacağız. Onun için heyeti gönderip heyette bulunan arkadaşlarımız müzakere etsinler dedim.
Tabii muhatabı muhatabı ile görüşecek. Kim geliyor ulusal güvenlik, muhatabı kim İbrahim Kalın. Ona göre heyete Milli Savunma Bakanımız da katılacaklar. Kimler geliyorsa karşılarında da arkadaşlarımızı bulacaklar."
"Trump'a 'Siz DEAŞ ile masaya oturur musunuz?' dedim"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önce görüşme sonra ateşkes dediniz ya gelmeleri bu sözünüzü kabul ettikleri anlamına mı geliyor?" sorusu üzerine de "Hayır. Onlar hala direniyorlar. İbrahim Bey ile yaptıkları görüşmelerde hala direniyorlar.
Pompeo ile Mevlüt (Çavuşoğlu) Bey'in bir görüşmesi oldu. Hala o ateşkes konusuna direniyor. Mevlüt Bey de kendisine dedi ki 'Heyet gelsin önce mutabakat sağlansın, mutabakat sağlandıktan sonra o konu görüşülür.
O konu nasıl görüşülür, o ayrı mesele. Az önce kilometreleri verdim. Irak sınırına kadar 44 kilometre az olur, çok olur. Bu bölgeyi teröristlerden temizleme bizim hedefimizdir. Burası bizim güvenli bölge ilan ettiğimiz alan.
Bu güvenli bölgede kendisinin bize verdiği söz bu. 20 mili ben konuşmadım, Sayın Trump söyledi. Ben Obama döneminde güvenli bölge dedim, Trump döneminde güvenli bölge dedim.
Sayın Trump da daha sonra güvenli bölgeyi telaffuz etmeye başladı. Şimdi madem bunları konuştuk, neden bunlardan sapıyoruz. Dünyada terörizme karşıyız diyoruz.
Mesele PYD-YPG ile ara buluculuktan bahsettiği zaman ben dün akşam kendisine onu da söyledim. 'Siz DEAŞ ile masaya oturur musunuz?' dedim. 'Gerektiğinde onlarla da masaya oturuyorum' dedi.
"Türkiye olarak bir kabile, çadır devleti değiliz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yaptırım listesinde Enerji Bakanı da var bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:
"Bunu kabul edilebilir bulmak mümkün değil. Biz bu listenin tamamını da görmek istedik. Bunları bir söyleyin sebebi nedir? Siz bu ülkenin başkanına, bakanlarına vize getirmekten bahsediyorsunuz.
Neye dayanarak böyle bir şey dile getiriyorsunuz. Mal varlıklarına el konulacakmış. Amerika'da mal varlığı varsa… Yaptırımlar tekrar gözden geçirilecekmiş. Bunları neye göre söylüyorsunuz?
Benim arkadaşlarımın hiçbirinin ABD'de herhangi bir malı yok. Benim de sadece şahsım değil, aile efradına varıncaya kadar hiçbirinin... Böyle bir şeyi kabullenmek, yutmak mümkün mü?
Yani biz Türkiye olarak bir kabile, çadır devleti değiliz. Sen Türkiye'ye nasıl böyle bakarsın. Bir taraftan 'NATO'da ortağımsın' diyeceksin. 'Seninle yıllar yılı biz ortak mücadele verdik' diyeceksin.
Şu anda NATO üyesi ülkeler içerisinde ilk 3-4 içerisindeyiz biz. Ödemeleri tam manasıyla yapan ülke olarak. Ödemelerini yapmayan ülkelere de Sayın Trump'ın her zaman çok ağır serzenişleri vardır. Türkiye böyle bir ülkeyken Türkiye'ye karşı farklı değerlendirmeler, yaklaşımlar kabul edilebilir değil."
"Bu mücadeleyi sırtımızı Adana Mutabakatı'na dayayarak yapıyoruz"
"Biz teröristlere karşı bu mücadeleyi sırtımızı Adana Mutabakatı'na dayayarak yapıyoruz." diyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Adana Mutabakatı bu işin zaten esasını oluşturuyor. İkinci bir madde bütün NATO üyesi ülkelerin şu anda bizim yanımızda yer alması gerekir. Bu yükümlülüktür.
Bu 5'inci maddenin yükümlülüğünü de NATO üyesi ülkeler şu anda maalesef yerine getirmiyorlar. Kim bunlar? Başta AB üyesi ülkeler. Bunlar AB'de bile bu kararları alırken neye göre alıyorlar bunu da düşünmek lazım. AB'de kalalım mı kalmayalım mı? Yani haklılığım çıkıyor mu?
Bir başka iş, 'kapıları açarız' dedim rahatsız oldular. Bu işin de ne kadar ciddiye doğru gittiği şimdi ortaya çıkıyor. Böyle giderse zaten işin varacağı yer orası. Siz mi Türkiye'ye böyle bir şey yapıyorsunuz?
Sizin planınız neyse bizim de planımız var. Kapıları açıyoruz. 3 milyon 650 bin şu anda bizdeki mülteci. 'Haydi AB sizi çok seviyor. Sizler AB'ye gidin' dememiz lazım."
"Yaptırım konusunda Pompeo ile bir farklılık gözüküyor. Graham gibi birkaç senatör çok büyük bir baskı oluşturuyor. Başkan Trump'ı bu anlamda baskılanmış gördünüz mü?" sorusuna ise Erdoğan, "Sayın Trump'ın şu ana kadar yaptığı Twitter açıklamalarına baktığımızda artık bu tweetleri takip edemez konuma geldik. İzleyemiyoruz.
Dün akşamki konuşmayla çok daha farklı bir durum var. Çünkü ısrarla ara buluculuk, ısrarla ateşkes... Artık dayanamadım, 'Gönder bir heyet, biz bu heyetle bunları konuşalım ama asla biz bir terör örgütüyle masaya oturmayız. Ateşkesi biz bir terör örgütüyle konuşmayız' dedim." yanıtını verdi.
"Bizim için aslolan milli ve yerli duruşu olanların tavrıdır"
Barış Pınarı Harekatı'na verilen destekle ilgili daha önce dile getirdiği memnuniyeti hatırlatılan Erdoğan, "Bazı meslek dallarının da harekatı eleştiren açıklamaları var, bunları nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna karşılık, şunları söyledi:
"Ben tabii şu anda sadece üç tane siyasi partinin bu konudaki desteklerini biliyorum. CHP, MHP, İYİ Parti ve bunların bu destekleri sebebiyle bu ortak açıklamamızla ülkemizin milli ve yerli duruşuna bir destek olması için kendilerine de teşekkür etmiştim.
Milli Savunma Bakanıma da 'Bu üç partinin genel başkanlarını ziyaret etmek suretiyle bilgilendir' demiştim. Sayın Akar kendilerini tek tek ziyaret etti ve en ince teferruatına kadar bilgilendirdi.
Bunun dışında ne gibi açıklamalar var, kim ne söylüyor bunu bilemem. Terör örgütünün desteklemiş olduğu malum partiden olumsuz açıklamalar gelebilir. Onu da ben zaten kale almıyorum, alamam. Niye?
O zaten bir terör örgütünün yansımasıdır. Ondan farklı bir şey beklemeyelim. Onu dışarıdan destekleyen bazı STK'lar da olabilir. Onları da kale almaya gerek yok. Bizim için aslolan milli ve yerli duruşu olanların tavrıdır. Onlar da şu ana kadar her yerde yanımızda oldular ve bu konuda da duruşlarında bir farklılık görmüyorum."
"Münbiç'e rejimin bir saldırısı oldu. Bir taraftan da operasyonun akabinde PYD-YPG’nin rejim ile Rusya ile görüşmeleri söz konusu. Türkiye’nin operasyonu için bir komplikasyon olarak değerlendiriyor musunuz? Türkiye'nin dolaylı yoldan rejim ile PYD’nin görüşmesini veya anlaşmasının önünü kesmesi için Rusya üzerinden rejim ile görüşmesi söz konusu olabilir mi?" sorusuna ise Erdoğan, şu cevabı verdi:
"Bir defa komplikasyon olmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bu işin başında şahsım var zaten. Bu noktada başta Silahlı Kuvvetlerimiz ve Emniyet Teşkilatımız olmak üzere tüm danışmanlarımla, ilgili bakanlıklarımla birlikte bütün bu terör saldırılarına karşı içte ve dışta bunların değerlendirmelerini yaptık ve bu değerlendirmelerden sonra da bu adımı attık. En geniş manada bu konuların değerlendirmesini, istişaresini yapmış vaziyetteyiz."
"Bu kadar kısa sürede biz neticeyi alınca bunlar şok oldular"
Gazetecilerin, sahadaki diğer aktörlerin pozisyon değiştirebileceklerine yönelik sorusuna ilişkin, "Sahadaki bazı aktörlerin boyutları önemli" ifadesini kullanan Erdoğan, "Trump gibi, Putin gibi…" sözleri üzerine, şunları söyledi:
"Şu an ülkemizin dışındakilerinin hepsini bilgilendirdik. Trump’da dahil, Avrupa Birliği, NATO dahil hepsini bilgilendirdik. Bilgilendirdiğimizde şu andaki gibi durum söz konusu değildi. Neden? Büyük ihtimalle onlar kısa sürede bizim böyle bir netice alacağımızı ümit etmiyorlar veya beklemiyorlardı."
"Negatif yansıma mı bekliyorlardı?" sorusu üzere Erdoğan, şöyle konuştu:
"Belki de… Ama bu kadar kısa sürede biz neticeyi alınca bunlar şok oldular. Şimdi onları kurtarmaya çalışıyorlar. Şu an itibarıyla 970 kilometrekarelik bir alan temizlenmiş vaziyette.
Tabii köylerin sayısına baktığımız zaman çok ciddi manada köyler boşaltılmış vaziyette. Buralara köylerin gerçek sahipleri gelip yerleşiyor. Rejim noktasında da şu an rejimin bu terör örgütleriyle sağlıklı bir şekilde iletişime girebileceğine ben ihtimal veremiyorum. Görüşüyorlar diyorlar. Belki rejim, mahfillerin baskısı altında kalarak bu tür görüşmeler yapıyor olabilir.
Bir defa ABD rejimin talebi ile orada değil. Koalisyon güçleri rejimin talebiyle orada değil. Rejimin talebiyle Rusya orada. Biz de rejimin talebiyle orada değiliz. Biz Adana MutabakatıIyla oradayız. Çünkü Adana Mutabakatı aslında rejimin de zamanında bizlerle yapmış olduğu mutabakat. Biz onun üzerinden kendimizi güçlü hissediyoruz. Bir de bizim kendimizi güçlü hissettiğimiz yer neresidir?
Suriye’nin kendi halkıdır. Halk bizi istiyor. Aramızda bir de bu var. Onlar için böyle bir şey yok. ABD’yi terör örgütü istiyor. Koalisyon güçlerini terör örgütü istiyor. Niye çünkü onların ellerinde ABD’nin silahları var.
Mesela Lafarge’ın bu bölgede devasa fabrikası var, mikserleri var. Bütün o tüneller, o bakslar oradan verilen çimento ile döküldü. Tüm o hendekler açıldı ve o bakslar oralara yerleştirildi. Tüneller böyle hazırlandı. Şu anda yüzlerce kilometre tüneller var. Bu mücadele böyle veriliyor."
"Ayın 13’ünde Trump ile görüşmek üzere Washington'a gideceksiniz. Trump'a şunu söylediniz mi 'Hem vize… Hem de bizi oraya çağırıyor musunuz?' dediniz mi?" sorusuna Erdoğan, "Şu anda demedim. Şu anda heyet gelsin. Arkadaşlar, heyetle görüşmeleri yaparken onlara onu söyleyeceğim." yanıtını verdi.
"Macron'a 'Ne zamandan beri KKTC'yi tanıyorsunuz? dedim"
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın tepki çeken açıklamalarının hatırlatılması üzerine Erdoğan, şu karşılığı verdi:
"Macron da 'KKTC Cumhurbaşkanı'nın harekat ile açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?' diye sordu. Ben de sordum 'Ne zamandan beri KKTC'yi tanıyorsunuz?" dediğini belirtirken, "Mültecilere kapıları açarız dediniz. Kafanızda bir takvim ve kırmızı çizgi var mı. Şu olursa mülteciler için kapıları açarız kırmızı çizgimiz var mı?" sorusuna da "Şu anda konu masa üstünde. Hatta AB üyesi ülkelerin bazıları keşke kapıları açsanız dediler."
"Boris Johnson ile görüşmemiz oldu. Ne de olsa Çankırılı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Macaristan dışında diğer AB ülkelerden olumsuz tepkiler geldi. Gerek silah ambargosu gerekse Doğu Akdeniz ile ilgili tutumları. AB konusunda iyileşme adımları beklediğimiz bu dönemde bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu karşısında şunları kaydetti:
"Bunlar zaten bizi hep şaşırtıyorlar. Ne dedikleri belli değil. Akşam başka sabah başka. Akıl hocaları kimdir anlamadım. Aralarında değerlendirmeleri doğru dürüst yapmıyorlar.
Şu anda biz AB'de yeni heyet henüz iş başı yapmış değil. Önümüzdeki ay itibarıyla devir teslimleri olacak. Tabii işbaşı yaptığı zaman nasıl çalışacak bilmek lazım. Liderler tarafından bakıldığı zaman şu anda Merkel; durumu koalisyon, ondan dolayı topu oraya atıyor.
Koalisyon ortağı dışişleri bakanı parlamentoda bir açıklama yapıyor. Söyleyince ne yapıyor? Ama dananın kuyruğu da ikisinin elinde. AB güçlü olması ülkesi olması hasebiyle.
Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ile görüşmemiz oldu. Ne de olsa Çankırılı. Trump'a da dün 'Zaman zaman medyaya çok kızıyorsun. Şu anda onların tesiri, baskısı altındasınız. Buna aldırmayın siz güçlü lidersiniz. Güçlü liderlere bu yakışmaz' dedim."
Gazetecilerin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin açıklamalarını hatırlatması ve İran sokaklarında PKK'ya destek olduğuna ilişkin sözleri üzerine Erdoğan, "Görmedim. O işin altında yatanı tahmin edebiliyorum.
Ruhani ile görüşeceğim. Çünkü dünyada herkes İran'ı tek başına bıraktığı zaman yanındaydım. ABD yine karşısındaydı. Obama bana o zaman 'Sizden bir ricam olacak. Bu işe onay ver' dedi. Biz geçici üyeydik.
Kusura bakmayın biz tükürdüğümüzü yalamayız. Biz sizin belirlediğiniz esaslar dairesinde bu adımı attık. Biz bu adımı bu şekilde attık. O zaman da 'Lübnan'ı uyarsanız, o zaman o çekimser kalsa…' Lübnan çekimser kalsa ne olur, kalmazsa ne olur. Zaten daimi üyeler olarak karar verdiniz mi iş bitiriyor. Bunları komple bir karar çıkarma alışkanlıkları olduğu için. Şimdi bunu Ruhani'ye hatırlatacağım." ifadelerini kullandı.
"Putin'in bakış açısı… PKK ile Kürtleri aynı görüyor Rusya medyası?" soruları üzerine Erdoğan, "Bu akşam görüşeceğim. Bunlar işi yanlış yorumluyorlar. Batı nasıl verdiğimiz mücadeleyi Kürtlere karşı yapıyormuş gibi veriyorsa, demek ki o medya bu işin aynısını uyguluyor. Halbuki hiç alakası yok. Bu örgütün içinde Fransalı, Hollandalısı var. Bunlar Kürt mü?" karşılığını verdi.
"Teröristi düşünüyorsunuz da çadırlardaki milyonlarca insanı niye düşünmüyorsunuz"
Barış Pınarı Harekatı'nın 7'nci gününün geride kaldığı ve bundan sonra nasıl bir takvim öngörüldüğü sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burası matematik olay değil. Bu tamamen sosyolojik olay. Tabii ki terörle mücadele kabiliyeti, anlayışı… Şimdi bunun tarihi olmaz ama burada hedefler olur. Bizim hedeflerimiz belli. Hedeflerimiz nedir?
Güvenli bölge başlığı altında Irak sınırından 444 kilometre batıya, öbür tarafta da 32 km derinlik… Bu bizim onlarla başlattığımız, Trump mutabakatının bir neticesidir ama mutabakatı yaptığımız kişiler bu mutabakata uymuyor ne yazık ki…
Bu gelen heyetin önüne önce bunu koyacağız. 'Buyurun Trump ile yaptığımız mutabakatın metni…' Şimdi diyoruz ki gelin bu terör örgütünü sınır dışına atalım, burayı güvenli bölge ilan edelim.
İyi niyetli iseniz lojistik desteği beraber sağlayalım. Bu insanları çadırlardan kurtaralım. Teröristi düşünüyorsunuz da çadırlardaki milyonlarca insanı niye düşünmüyorsunuz. Gelin bu insanları konteynerden kurtaralım."
"DEAŞ'lıları kendi ülkelerine göndeririz. Tutuşacaklar"
"Trump, DEAŞ'lıları Türkiye'nin devralmasını mı istiyor?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bu DEAŞ'lıların olduğu cezaevleri sadece Rakka'da değil. Kuzey tarafta da var. Bunları alırız. Kaldıkları cezaevlerine cezaevi demek zor. Yabancı savaşçıları kendi ülkelerine göndeririz. Tutuşacaklar. Fransa diyecek 'göndermeyin', Almanya diyecek 'göndermeyin'. Ondan sonra cezaevlerinde kuracağımız mahkemelerde bunları yargılamaya geçeceğiz. Bu sınırdakilerin dışındakileri ABD düşünsün" dedi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com