ANKARA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
"Hayati tehlikesi bulunan depremzede yok"
24 Ocak Cuma akşamı Elazığ ve Malatya'da yaşanan depreme değinen Erdoğan, hayatını kaybeden 41 vatandaşa Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. Erdoğan, depremin ardından hastanelere başvuran 1607 vatandaşa geçmiş olsun dileklerini iletti.
Halen hastanelerde 7'si yoğun bakımda olmak üzere 48 kişinin tedavisinin sürdüğünü belirten Erdoğan, hayati tehlikesi bulunan depremzede olmadığını söyledi.
Erdoğan, bu büyük afette Elazığ ve Malatya yanında Diyarbakır, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman ve Batman'da büyüklü küçüklü toplam 498 binanın yıkıldığını, 4 bin 912 binanın ağır hasarlı, 296 binanın orta hasarlı olduğunu, 5 bin 447 binanın hafif hasar aldığını bildirdi. Özellikle Elazığ merkez, Sivrice ve Maden ilçeleriyle Malatya'nın Battalgazi, Doğanyol, Kale, Pütürge ve Yeşilyurt ilçelerinde ciddi yıkımlar ortaya çıktığını kaydeden Erdoğan, "Deprem haberinin alınmasıyla birlikte 3 bakan arkadaşımı anında hemen Elazığ'a gönderdik. Sağ olsunlar gerek İçişleri Bakanım gerek Sağlık Bakanım gerekse Çevre Şehircilik Bakanım anında oraya ulaşarak ve o günden bugüne orada bu çalışmalara hep birlikte müzaheret ettiler ve terk etmediler." dedi.
Bakanlıkların her birinin kendi görev alanlarıyla ilgili olarak depremden etkilenen vatandaşlara destek olduklarını belirten Erdoğan, Genel Başkanvekili ve Genel Başkan yardımcılarının da deprem bölgesinde bulunarak bütün çalışmalara destek verdiklerini söyledi.
Erdoğan, kendisinin de hemen ertesi gün olay yerine giderek çalışmaları bizzat yerinde gördüğünü, Elazığ'da ve Malatya'da halkla iç içe olduğunu aktardı.
"Şunu çok açık, net söylemem lazım, Türkiye, tarihinin en hızlı ve etkili afete müdahale faaliyetini, elhamdülillah göğsümü gere gere söylüyorum, bu depremde yürütmüştür." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim tarihimizde Erzincan depremi vardır, meşhurdur. Sakarya, Düzce, Bolu, Kocaeli, bu depremler var malum. O zaman ülkeyi yönetenler de bellidir. Bunun bedeli, faturası ne olmuştur, bunlar da bellidir. Şu anda çıkıp bu CHP'nin başkanı -bunun çünkü yakın siyasi tarihten zerre haberi yoktur, bilmez bu işleri, bu tarih cahilidir- acaba bir Düzce depreminde, bir Kocaeli, Sakarya depreminde, Bolu'da neler olmuş, bitmiş bilmez. Ben daha cezaevinden yeni çıkmıştım, bu deprem olunca ilk işim oralara gitmek oldu ve yaklaşık 9-10 gün deprem bölgelerinde halkla bir araya geldim. Çünkü biz dertliydik, bunlardan uzak kalamazdık. Gayret ettik, çalıştık, iktidar olduk, yarım kalmış olan o deprem bölgelerindeki çalışmaları biz tamamladık biz. İnanın bundan da haberleri yoktur. Ve biz bunları yaparken, bunu insani, vicdani olarak ve üstlendiğimiz görev sebebiyle yaptık."
"6 bin 400 yeni konut vatandaşlara teslim edilecek"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Erdoğan, "Şimdi sorun, 'Van depreminden haberin var mı?' diye, inanın yoktur." dedi.
Van depreminde 20 milyar liraya yakın harcama yapıldığını belirten Erdoğan, "Utanmadan soruyor, 'Deprem için topladığınız paraları nereye harcadınız?' Deprem için toplanan paralar yerine gittiği gibi biz milli bütçeden buralara çok ciddi harcamalar yaparak oraları ayağa kaldırdık. Van'da Edremit diye bir ilçe var, şu anda sorun, bilmez." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kentsel dönüşüm çalışmasının ilk etabında Elazığ'da 3 bin 850, Malatya'da 2 bin 550 olmak üzere toplam 6 bin 400 yeni konutun süratle yapılarak vatandaşlara teslim edileceğini söyledi.
Depreme dayanıksız binaların dönüşümü için sadece kira yardımı, kamulaştırma, harç muafiyeti, bina inşaatı gibi işler için 61 milyar liraya yakın bir kaynak kullandıklarını belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
"Riskli alan olarak belirlenen yerlerde de halihazırda 60 milyar liralık bir kaynakla yatırımlarımız devam ediyor. Görüldüğü gibi ülkemizi, depreme hazırlamak için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Hani sürekli, 'Deprem vergileri ne oldu?' hep bunu söylüyor, işte o sordukları deprem vergilerinin 2003-2019 yılları arasındaki toplamı, cari fiyatlarla 66 milyar lira, 2019 fiyatlarıyla 147 milyar liradır. Bugüne kadar depremlerin ardından yapılan ve depreme hazırlık için yürütülen çalışmalarda harcanan kaynak ise bu rakamların yaklaşık 5 katıdır."
Trump'ın sözde barış planı
İşgal, yıkım ve gözyaşının sürdüğü yerlerin başında Filistin'in geldiğine dikkati çeken Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı'nın akabinde Filistin topraklarında korsan bir şekilde kurdurulan İsrail'in kan döke döke, haksız ve hukuksuz bir şekilde bugünkü sınırlarına ulaştığını vurguladı.
"Zalimin gözü kana da doymaz, mala da doymaz" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail'in de gözü doymuyor. Son olarak Amerikan yönetiminin desteğiyle hem Kudüs'ü hem de İsrail'in özellikle ısrar ettiği işgal altındaki diğer Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen bir planı devreye almaya çalışıyor. 1947'de bir Filistin vardı, bugün ise maalesef İsrail, 1947'deki Filistin'in topraklarının aynıyla şu anda işgalci ve tamamıyla Filistin'e de böyle damla damla gösterebileceğimiz ne yazık ki bir Filistin var. Şimdi utanmadan, sıkılmadan bunlardan da Filistin'i mahrum etmenin, Batı Şeria da dahil olmak üzere, bunun gayreti içindeler. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum, bu planla işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı amaçlanıyor. Türkiye olarak, görünürde iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin'i tümüyle yok eden ve Kudüs'ü tamamen gasbeden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Allah'ın, tüm Filistin ve Kudüs topraklarıyla mübarek kıldığı Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine uzanan elleri kırmanın imanın gereği olduğunu ifade ederek, "Şayet bugün Mescid-i Aksa'nın mahremiyeti koruyamazsak, yarın kem gözlerin Kabe'ye çevrilmesini engelleyemeyiz. Hele hele şu andaki zihniyetle hiç mi hiç engelleyemeyiz. İşte bunun için 'Kudüs kırmızı çizgimizdir' diyoruz." sözlerini sarf etti.
İslam dünyasının söz konusu plana ilişkin tavırlarına da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"İslam dünyasındaki ülkelerin şu atılan adım ve açıklanan metinle ilgili tavırlarına baktığımız zaman ben halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan, sesin çıkmıyor, sesin. Ne zaman çıkacak? Bakıyorsunuz Umman, Bahreyn aynı şekilde Abu Dabi Yönetimi. Bir de oraya katılıp alkış tutuyorlar, yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller, bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler? Başlarında kipalarla orada olanlar da onlar da alkış tutuyor. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Bunların yaptığı bu."
"Filistinli kardeşlerimizi böyle rezil bir planı kabule zorlamanın da izahı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, binlerce yıldır olduğu gibi bugün de dünya barışının anahtarının Kudüs olduğunu vurgulayarak, "Barış çınarı Kudüs de yıkılırsa bunun altında tüm dünya kalır. Kudüs'ü tümüyle İsrailin kanlı pençelerine terk etmek, sadece orada yaşayan Müslümanlara ve Hristiyanlara değil tüm insanlığa yapılmış en büyük kötülük olacaktır. Aynı şekilde zaten kendi kadim vatanlarında parya durumuna düşürülmüş olan Filistinli kardeşlerimizi böyle rezil bir planı kabule zorlamanın da izahı yoktur." diye konuştu.
"Hristiyan dünyasının buraya sahip çıkması lazım"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve daha sonra Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile görüşeceğini, bu konuları değerlendireceğini söyledi.
Hristiyan dünyasına mesajı olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hristiyan dünyasının buraya sahip çıkması lazım. Dikkat edin bu işin başını çeken Sayın Trump Hristiyan değil mi? Bu olaylar karşısında Hristiyan dünyası herhalde eli bağlı kalmayacaktır. Çünkü aynı zamanda Kudüs'te Hristiyanların da malum hakkı var. Onların da burada dik, diri durması lazım. Dün beni ziyarete gelen hahambaşı ve heyetine onu söyledim, 'Sizin de burada atmanız gereken adımlar, yapmanız gerekenler var. Sizden de ben bunu bekliyorum.' dedim."
"Macron bu işleri bilmiyor, ona da bunları anlatmamız lazım"
Erdoğan, Türkiye'nin, hem inanç hem kültür gereği Musevilere karşı en küçük bir düşmanlığının olmadığına, olamayacağına dikkati çekerek, 1967 sınırları temelinde egemen, bağımsız ve bitişik bir Filistin'in komşusu olan İsrail Devleti ile de sorununun bulunmadığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim karşı olduğumuz, İsrail yönetiminin sergilediği haksızlık, adaletsizlik, zulüm ve kıyımdır. Sokaklarda çocuğundan yaşlısına masumların resmen infaz edildiği, insanların evlerinin başlarına yıkılarak gasbedildiği böyle bir haydut devlet, böyle bir terör devleti bizim gözümüzde hiçbir zaman muteber olamaz. Tarihte hiçbir zaman zalimlerin abad olduğu, uzun zaman ayakta kaldığı görülmemiştir. Binlerce yıl boyunca, omuz üstünde baş bırakmayarak kıtalar dolaşanlar hani nerede? Bir dönem Afrika'yı ve Güney Amerika'yı kan denizine boğanlar, çalıp çırpanlar hani nerede?"
"İdlib'deki duruma seyirci kalmayacağız ve kalamayız"
Son dönemde önemli gelişmelerin yaşandığı yerlerden ikisinin de Suriye ve Libya olduğunu anımsatan Erdoğan, Esed rejiminin İdlib'deki saldırılarını artırdığını belirtti. İdlib'deki vahşeti engellemek, Suriye'nin istikrarına ve siyasi çözüme destek vermek amacıyla Rusya ile bir mutabakat imzalandığını hatırlatan Erdoğan, bu mutabakatın, Esed rejimi ve onu destekleyen Rusya tarafından kanla ve acıyla adım adım delinmekte, bozulmakta, ihlal edilmekte olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, Suriye'deki her gelişmenin Türkiye için en az kendi sınırları içindekiler kadar önemli, hayati ve kritik olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
"Halen 3,6 milyon Suriyeliyi topraklarında barındıran ülkemizin, yeni bir göç dalgasına tahammülü yoktur. Rejimin terör örgütleriyle olan kötü sicilini de göz önüne aldığımızda, aynı zamanda yeni tehditlerin sınırlarımıza dayanmasına da seyirci kalamayız. Hiçbir ülkenin siyasi ve ekonomik çıkarı, Türkiye'nin güvenlik ve istikbal önceliklerinden daha önemli olamaz. Bu bakımdan Suriye'nin ne diğer bölgelerindeki ne de İdlib'deki duruma seyirci kalmayacağız ve kalamayız."
"Gerekirse teröristlerin bulunduğu her yere bilfiil giderek bu oyunu bozacağız"
İdlib'deki durumun süratle normale döndürülmemesi halinde yeniden aynı yola başvurmaktan başka çarelerinin kalmayacağına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bize verilen sözlerin yerine getirilmediği Barış Pınarı Harekatı bölgesinde de aynı yol ayrımına doğru gidiyoruz. Hiç kimsenin Türkiye'yi bölücü örgütün kıskacına sokmaya ya da rejimin zulmüne rıza göstermeye zorlamaya hakkı yoktur. Buradan bir kez daha ilan ediyorum; adı ne olursa olsun, bölücü terör örgütünün Suriye'nin herhangi bir yerinde bölgemiz için bitip tükenmeyecek bir fitne ve ihanet çukuru açmasına izin vermeyeceğiz. Gerekirse teröristlerin bulunduğu her yere bilfiil giderek bu oyunu bozacağız. Rejimin, kendi halkını zulmederek, saldırarak, kanını dökerek, tehdit ederek ülkemizi sürekli bir şekilde göçmen tehdidi altında tutulmasına da izin vermeyeceğiz."
"Türkiye, Libya'da meşru hükümetinin yanındadır"
Suriye konusundaki bu ilkeli duruşu Libya'da da sergilediklerini belirten Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye, Suriye'de halkın, Libya'da da ülkenin meşru hükümetinin yanındadır. Hafter gibi, afedersiniz, ücretli bir lejyonerle değil; biz oradaki ilişkimizi, BM Güvenlik Konseyi'nin tanıdığı Sarrac ile yürütüyoruz. Ama maalesef birçok ülke Hafter gibi ücretli, Abu Dabi yönetiminin adeta memuru konumundaki bir lejyonerle yürütüyorlar. Wagner denilen, yine Rusya'nın oraya gönderdiği güvenlik güçleri, Hafter'in oradaki askerleri konumundadır. Sudan'dan gelen 5 bin asker aynı şekilde..."
Erdoğan, Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin tanıdığı Sarrac'ın davetiyle Libya'da olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"Libya halkının kahir ekseriyetinin desteğinin, duasının da bizimle olduğunu biliyoruz. Bu ülkenin Köroğlu Türkleri başta olmak üzere tüm halkıyla olan 500 yılık ortak geçmişimizin getirdiği sorumluluktan asla kaçmayacağız. Libya'nın meşru hükümeti ve halkı yerine bir darbecinin yanında yer alanlar, en başta demokrasiye ihanet etmişlerdir. Ülkenin meşru hükümeti, Moskova'da ve Berlin'de yapıcı bir tutum ortaya koymasına rağmen, yani Sarrac'ı kastediyorum, darbeci general her seferinde masayı devirerek adeta gerçek yüzünü göstermiş, Moskova'dan kaçmıştır, Berlin'de de otel odasında saklanmıştır. Sadece bununla kalmamış saldırılarını sürdürerek niyetinin asla anlaşmak olmadığını ortaya koymuştur. Buna rağmen dabeci generali desteklemeyi sürdüren bazı Avrupa ve Arap ülkelerinin riyakarlığını tarih kaydetmiştir."
"Türkiye Libya'da meşruiyet sınırları dışında hiçbir adım atmamıştır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan'dan Rusya'ya kadar dünyanın dört bir yanından paralı askerleri, darbeci generalin safında savaşa sokanların, kendisine her türlü silah desteği verenlerin utanmadan Türkiye'yi eleştirdiklerini ifade ederek, "Libya konusunda hiç kimsenin, özellikle eli kanlı savaş baronlarına kol kanat gerenlerin Türkiye'ye söz söyleme hakkı yoktur. Çünkü Türkiye Libya'da meşruiyet sınırları dışında hiçbir adım atmamıştır." diye konuştu.
"Hayati tehlikesi bulunan depremzede yok"
24 Ocak Cuma akşamı Elazığ ve Malatya'da yaşanan depreme değinen Erdoğan, hayatını kaybeden 41 vatandaşa Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. Erdoğan, depremin ardından hastanelere başvuran 1607 vatandaşa geçmiş olsun dileklerini iletti.
Halen hastanelerde 7'si yoğun bakımda olmak üzere 48 kişinin tedavisinin sürdüğünü belirten Erdoğan, hayati tehlikesi bulunan depremzede olmadığını söyledi.
Erdoğan, bu büyük afette Elazığ ve Malatya yanında Diyarbakır, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman ve Batman'da büyüklü küçüklü toplam 498 binanın yıkıldığını, 4 bin 912 binanın ağır hasarlı, 296 binanın orta hasarlı olduğunu, 5 bin 447 binanın hafif hasar aldığını bildirdi. Özellikle Elazığ merkez, Sivrice ve Maden ilçeleriyle Malatya'nın Battalgazi, Doğanyol, Kale, Pütürge ve Yeşilyurt ilçelerinde ciddi yıkımlar ortaya çıktığını kaydeden Erdoğan, "Deprem haberinin alınmasıyla birlikte 3 bakan arkadaşımı anında hemen Elazığ'a gönderdik. Sağ olsunlar gerek İçişleri Bakanım gerek Sağlık Bakanım gerekse Çevre Şehircilik Bakanım anında oraya ulaşarak ve o günden bugüne orada bu çalışmalara hep birlikte müzaheret ettiler ve terk etmediler." dedi.
Bakanlıkların her birinin kendi görev alanlarıyla ilgili olarak depremden etkilenen vatandaşlara destek olduklarını belirten Erdoğan, Genel Başkanvekili ve Genel Başkan yardımcılarının da deprem bölgesinde bulunarak bütün çalışmalara destek verdiklerini söyledi.
Erdoğan, kendisinin de hemen ertesi gün olay yerine giderek çalışmaları bizzat yerinde gördüğünü, Elazığ'da ve Malatya'da halkla iç içe olduğunu aktardı.
"Şunu çok açık, net söylemem lazım, Türkiye, tarihinin en hızlı ve etkili afete müdahale faaliyetini, elhamdülillah göğsümü gere gere söylüyorum, bu depremde yürütmüştür." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim tarihimizde Erzincan depremi vardır, meşhurdur. Sakarya, Düzce, Bolu, Kocaeli, bu depremler var malum. O zaman ülkeyi yönetenler de bellidir. Bunun bedeli, faturası ne olmuştur, bunlar da bellidir. Şu anda çıkıp bu CHP'nin başkanı -bunun çünkü yakın siyasi tarihten zerre haberi yoktur, bilmez bu işleri, bu tarih cahilidir- acaba bir Düzce depreminde, bir Kocaeli, Sakarya depreminde, Bolu'da neler olmuş, bitmiş bilmez. Ben daha cezaevinden yeni çıkmıştım, bu deprem olunca ilk işim oralara gitmek oldu ve yaklaşık 9-10 gün deprem bölgelerinde halkla bir araya geldim. Çünkü biz dertliydik, bunlardan uzak kalamazdık. Gayret ettik, çalıştık, iktidar olduk, yarım kalmış olan o deprem bölgelerindeki çalışmaları biz tamamladık biz. İnanın bundan da haberleri yoktur. Ve biz bunları yaparken, bunu insani, vicdani olarak ve üstlendiğimiz görev sebebiyle yaptık."
"6 bin 400 yeni konut vatandaşlara teslim edilecek"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Erdoğan, "Şimdi sorun, 'Van depreminden haberin var mı?' diye, inanın yoktur." dedi.
Van depreminde 20 milyar liraya yakın harcama yapıldığını belirten Erdoğan, "Utanmadan soruyor, 'Deprem için topladığınız paraları nereye harcadınız?' Deprem için toplanan paralar yerine gittiği gibi biz milli bütçeden buralara çok ciddi harcamalar yaparak oraları ayağa kaldırdık. Van'da Edremit diye bir ilçe var, şu anda sorun, bilmez." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kentsel dönüşüm çalışmasının ilk etabında Elazığ'da 3 bin 850, Malatya'da 2 bin 550 olmak üzere toplam 6 bin 400 yeni konutun süratle yapılarak vatandaşlara teslim edileceğini söyledi.
Depreme dayanıksız binaların dönüşümü için sadece kira yardımı, kamulaştırma, harç muafiyeti, bina inşaatı gibi işler için 61 milyar liraya yakın bir kaynak kullandıklarını belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
"Riskli alan olarak belirlenen yerlerde de halihazırda 60 milyar liralık bir kaynakla yatırımlarımız devam ediyor. Görüldüğü gibi ülkemizi, depreme hazırlamak için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Hani sürekli, 'Deprem vergileri ne oldu?' hep bunu söylüyor, işte o sordukları deprem vergilerinin 2003-2019 yılları arasındaki toplamı, cari fiyatlarla 66 milyar lira, 2019 fiyatlarıyla 147 milyar liradır. Bugüne kadar depremlerin ardından yapılan ve depreme hazırlık için yürütülen çalışmalarda harcanan kaynak ise bu rakamların yaklaşık 5 katıdır."
Trump'ın sözde barış planı
İşgal, yıkım ve gözyaşının sürdüğü yerlerin başında Filistin'in geldiğine dikkati çeken Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı'nın akabinde Filistin topraklarında korsan bir şekilde kurdurulan İsrail'in kan döke döke, haksız ve hukuksuz bir şekilde bugünkü sınırlarına ulaştığını vurguladı.
"Zalimin gözü kana da doymaz, mala da doymaz" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail'in de gözü doymuyor. Son olarak Amerikan yönetiminin desteğiyle hem Kudüs'ü hem de İsrail'in özellikle ısrar ettiği işgal altındaki diğer Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen bir planı devreye almaya çalışıyor. 1947'de bir Filistin vardı, bugün ise maalesef İsrail, 1947'deki Filistin'in topraklarının aynıyla şu anda işgalci ve tamamıyla Filistin'e de böyle damla damla gösterebileceğimiz ne yazık ki bir Filistin var. Şimdi utanmadan, sıkılmadan bunlardan da Filistin'i mahrum etmenin, Batı Şeria da dahil olmak üzere, bunun gayreti içindeler. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum, bu planla işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı amaçlanıyor. Türkiye olarak, görünürde iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin'i tümüyle yok eden ve Kudüs'ü tamamen gasbeden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Allah'ın, tüm Filistin ve Kudüs topraklarıyla mübarek kıldığı Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine uzanan elleri kırmanın imanın gereği olduğunu ifade ederek, "Şayet bugün Mescid-i Aksa'nın mahremiyeti koruyamazsak, yarın kem gözlerin Kabe'ye çevrilmesini engelleyemeyiz. Hele hele şu andaki zihniyetle hiç mi hiç engelleyemeyiz. İşte bunun için 'Kudüs kırmızı çizgimizdir' diyoruz." sözlerini sarf etti.
İslam dünyasının söz konusu plana ilişkin tavırlarına da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"İslam dünyasındaki ülkelerin şu atılan adım ve açıklanan metinle ilgili tavırlarına baktığımız zaman ben halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan, sesin çıkmıyor, sesin. Ne zaman çıkacak? Bakıyorsunuz Umman, Bahreyn aynı şekilde Abu Dabi Yönetimi. Bir de oraya katılıp alkış tutuyorlar, yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller, bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler? Başlarında kipalarla orada olanlar da onlar da alkış tutuyor. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Bunların yaptığı bu."
"Filistinli kardeşlerimizi böyle rezil bir planı kabule zorlamanın da izahı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, binlerce yıldır olduğu gibi bugün de dünya barışının anahtarının Kudüs olduğunu vurgulayarak, "Barış çınarı Kudüs de yıkılırsa bunun altında tüm dünya kalır. Kudüs'ü tümüyle İsrailin kanlı pençelerine terk etmek, sadece orada yaşayan Müslümanlara ve Hristiyanlara değil tüm insanlığa yapılmış en büyük kötülük olacaktır. Aynı şekilde zaten kendi kadim vatanlarında parya durumuna düşürülmüş olan Filistinli kardeşlerimizi böyle rezil bir planı kabule zorlamanın da izahı yoktur." diye konuştu.
"Hristiyan dünyasının buraya sahip çıkması lazım"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve daha sonra Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile görüşeceğini, bu konuları değerlendireceğini söyledi.
Hristiyan dünyasına mesajı olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hristiyan dünyasının buraya sahip çıkması lazım. Dikkat edin bu işin başını çeken Sayın Trump Hristiyan değil mi? Bu olaylar karşısında Hristiyan dünyası herhalde eli bağlı kalmayacaktır. Çünkü aynı zamanda Kudüs'te Hristiyanların da malum hakkı var. Onların da burada dik, diri durması lazım. Dün beni ziyarete gelen hahambaşı ve heyetine onu söyledim, 'Sizin de burada atmanız gereken adımlar, yapmanız gerekenler var. Sizden de ben bunu bekliyorum.' dedim."
"Macron bu işleri bilmiyor, ona da bunları anlatmamız lazım"
Erdoğan, Türkiye'nin, hem inanç hem kültür gereği Musevilere karşı en küçük bir düşmanlığının olmadığına, olamayacağına dikkati çekerek, 1967 sınırları temelinde egemen, bağımsız ve bitişik bir Filistin'in komşusu olan İsrail Devleti ile de sorununun bulunmadığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim karşı olduğumuz, İsrail yönetiminin sergilediği haksızlık, adaletsizlik, zulüm ve kıyımdır. Sokaklarda çocuğundan yaşlısına masumların resmen infaz edildiği, insanların evlerinin başlarına yıkılarak gasbedildiği böyle bir haydut devlet, böyle bir terör devleti bizim gözümüzde hiçbir zaman muteber olamaz. Tarihte hiçbir zaman zalimlerin abad olduğu, uzun zaman ayakta kaldığı görülmemiştir. Binlerce yıl boyunca, omuz üstünde baş bırakmayarak kıtalar dolaşanlar hani nerede? Bir dönem Afrika'yı ve Güney Amerika'yı kan denizine boğanlar, çalıp çırpanlar hani nerede?"
"İdlib'deki duruma seyirci kalmayacağız ve kalamayız"
Son dönemde önemli gelişmelerin yaşandığı yerlerden ikisinin de Suriye ve Libya olduğunu anımsatan Erdoğan, Esed rejiminin İdlib'deki saldırılarını artırdığını belirtti. İdlib'deki vahşeti engellemek, Suriye'nin istikrarına ve siyasi çözüme destek vermek amacıyla Rusya ile bir mutabakat imzalandığını hatırlatan Erdoğan, bu mutabakatın, Esed rejimi ve onu destekleyen Rusya tarafından kanla ve acıyla adım adım delinmekte, bozulmakta, ihlal edilmekte olduğunu dile getirdi.
Erdoğan, Suriye'deki her gelişmenin Türkiye için en az kendi sınırları içindekiler kadar önemli, hayati ve kritik olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
"Halen 3,6 milyon Suriyeliyi topraklarında barındıran ülkemizin, yeni bir göç dalgasına tahammülü yoktur. Rejimin terör örgütleriyle olan kötü sicilini de göz önüne aldığımızda, aynı zamanda yeni tehditlerin sınırlarımıza dayanmasına da seyirci kalamayız. Hiçbir ülkenin siyasi ve ekonomik çıkarı, Türkiye'nin güvenlik ve istikbal önceliklerinden daha önemli olamaz. Bu bakımdan Suriye'nin ne diğer bölgelerindeki ne de İdlib'deki duruma seyirci kalmayacağız ve kalamayız."
"Gerekirse teröristlerin bulunduğu her yere bilfiil giderek bu oyunu bozacağız"
İdlib'deki durumun süratle normale döndürülmemesi halinde yeniden aynı yola başvurmaktan başka çarelerinin kalmayacağına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bize verilen sözlerin yerine getirilmediği Barış Pınarı Harekatı bölgesinde de aynı yol ayrımına doğru gidiyoruz. Hiç kimsenin Türkiye'yi bölücü örgütün kıskacına sokmaya ya da rejimin zulmüne rıza göstermeye zorlamaya hakkı yoktur. Buradan bir kez daha ilan ediyorum; adı ne olursa olsun, bölücü terör örgütünün Suriye'nin herhangi bir yerinde bölgemiz için bitip tükenmeyecek bir fitne ve ihanet çukuru açmasına izin vermeyeceğiz. Gerekirse teröristlerin bulunduğu her yere bilfiil giderek bu oyunu bozacağız. Rejimin, kendi halkını zulmederek, saldırarak, kanını dökerek, tehdit ederek ülkemizi sürekli bir şekilde göçmen tehdidi altında tutulmasına da izin vermeyeceğiz."
"Türkiye, Libya'da meşru hükümetinin yanındadır"
Suriye konusundaki bu ilkeli duruşu Libya'da da sergilediklerini belirten Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye, Suriye'de halkın, Libya'da da ülkenin meşru hükümetinin yanındadır. Hafter gibi, afedersiniz, ücretli bir lejyonerle değil; biz oradaki ilişkimizi, BM Güvenlik Konseyi'nin tanıdığı Sarrac ile yürütüyoruz. Ama maalesef birçok ülke Hafter gibi ücretli, Abu Dabi yönetiminin adeta memuru konumundaki bir lejyonerle yürütüyorlar. Wagner denilen, yine Rusya'nın oraya gönderdiği güvenlik güçleri, Hafter'in oradaki askerleri konumundadır. Sudan'dan gelen 5 bin asker aynı şekilde..."
Erdoğan, Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin tanıdığı Sarrac'ın davetiyle Libya'da olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"Libya halkının kahir ekseriyetinin desteğinin, duasının da bizimle olduğunu biliyoruz. Bu ülkenin Köroğlu Türkleri başta olmak üzere tüm halkıyla olan 500 yılık ortak geçmişimizin getirdiği sorumluluktan asla kaçmayacağız. Libya'nın meşru hükümeti ve halkı yerine bir darbecinin yanında yer alanlar, en başta demokrasiye ihanet etmişlerdir. Ülkenin meşru hükümeti, Moskova'da ve Berlin'de yapıcı bir tutum ortaya koymasına rağmen, yani Sarrac'ı kastediyorum, darbeci general her seferinde masayı devirerek adeta gerçek yüzünü göstermiş, Moskova'dan kaçmıştır, Berlin'de de otel odasında saklanmıştır. Sadece bununla kalmamış saldırılarını sürdürerek niyetinin asla anlaşmak olmadığını ortaya koymuştur. Buna rağmen dabeci generali desteklemeyi sürdüren bazı Avrupa ve Arap ülkelerinin riyakarlığını tarih kaydetmiştir."
"Türkiye Libya'da meşruiyet sınırları dışında hiçbir adım atmamıştır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan'dan Rusya'ya kadar dünyanın dört bir yanından paralı askerleri, darbeci generalin safında savaşa sokanların, kendisine her türlü silah desteği verenlerin utanmadan Türkiye'yi eleştirdiklerini ifade ederek, "Libya konusunda hiç kimsenin, özellikle eli kanlı savaş baronlarına kol kanat gerenlerin Türkiye'ye söz söyleme hakkı yoktur. Çünkü Türkiye Libya'da meşruiyet sınırları dışında hiçbir adım atmamıştır." diye konuştu.