BERLİN (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Die Zeit gazetesine verdiği mülakatta, Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkileri bugüne kadar hep korumak istediklerini, halen bu isteğe sahip olduklarını belirterek, "Bundan sonraki süreçte de biz birbirimize muhtacız, bunu korumak durumundayız çünkü 3 milyon Türk’ün orada olması sıradan bir olay değil. Bizim orada 80 bin Türk şirketi var ve 480 bin insan istihdam ediyorlar, bunu bir kenara atamazsın.” diye konuştu.
İki ülkenin birbiriyle dayanışmasının şart olduğunu ifade eden Erdoğan, “Şimdi de G-20’ye gideceğiz, 'Hamburg’da G-20 toplantısı ve oradaki vatandaşlarımızla buluşalım' diyoruz ve Alman makamları her yere talimatları veriyorlar, 'Erdoğan’ı konuşturmayacaksınız.' Böyle bir anlayış olur mu ya, böyle bir şey olur mu? Bu çok çirkin bir şey ve ben böyle bir şeye rastlamadım. Almanya intihar ediyor ve bu bir siyasi intihardır." değerlendirmesinde bulundu.
''Almanya'nın bu yanlışını düzeltmesi lazım"Erdoğan, "Bunun neden intihar olacağı" sorusuna, ''Almanya'nın bu yanlışını düzeltmesi lazım. Yani ben düşüncemi, fikrimi oradaki vatandaşlarımla bir araya gelerek paylaşamıyorsam, burada bir sıkıntı var demektir. Ne olacak, konuşmayız, o ayrı mesele. Şimdi geleceğiz G-20’deki toplantılarımızı yapacağız, söyleyeceklerimizi orada söyleyeceğiz, ondan sonra da dönüp geleceğiz ama ben susturulamam ki. Ben Türkiye’deki televizyonlarda konuşuyorum ve Türkiye’deki televizyonlar zaten Almanya’da yayınlarını yapıyor. Kalksınlar Almanya’daki bu yayınları da sustursunlar.” şeklinde cevap verdi.
Almanya ile ilişkilerin önemine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şu anda bizim aramızdaki ticaret hacmi 35,5 milyar dolar. Bu denli ilişkilerimiz var, bunu kalkıp da bir terör örgütüne ve o terör örgütünün mensuplarına kalkıp Alman yönetimi bunu feda ederse yazık eder. Bakın bir referandum olayında Alman milletvekilleri tamamıyla 'hayır' kampanyasına çalışmışlardır, bizzat destek vermişlerdir ve şahsımla ilgili aleyhte, çok çirkin, hakaretamiz ifadeler kullanmışlardır. Bütün bunlar olurken ne yazık ki Almanya’da en üst düzeyde ilişkilerimizin olduğu dostlarımız bunlara biraz sessiz kalmışlardır.”
“Uzun zamandır yabancı bir gazeteye röportaj vermediği"ne işaret edilmesi üzerine Erdoğan, 5 yıl önce Bild, 6 yıl önce de Zeit gazetelerine konuştuğunu anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi bizim özellikle de Almanya ile bu bağlar niye koptu dersek, çok açık, net söyleyeceğim, tabii Alman medyası bizimle sürekli yazılı ve görsel medya, çok çirkin, kara kampanyalar yürüttü. Bu kampanyanın bir parçası teröristlerle görüşmelerdi. Bunların içerisinde hatta birçok teröristle yapılmış olan görüşmeler fakat Almanya’daki görsel medyayla yaptığım görüşmeler oldu. Şimdi temenni ediyorum ki sizinle." dedi.
"Alman medyasının Türkiye karşıtı haberleri"ne ilişkin soruya ise Erdoğan, şu yanıtı verdi:
“Ben dünyada bağımsız bir medya düşünmüyorum. Dünyada tüm medya, ister yazılı, ister görsel, bir yerden bir yere bağlı olabilir. Bu ya ideolojiktir, ya bir çıkar ilişkisidir. Zaten bağımsız medya diye bir şey olmuş olsa bu sıkıntıları yaşamayız, bağımsız olmadıkları için bu sıkıntıları yaşıyoruz. Bunları artık çok ve net görüyoruz ve bunların birçoğu tabii rüzgar nereden esiyorsa oraya göre hareket ediyorlar. Şimdi Alman medyası da böyle. Kimse, 'hayır, desteklemiyor' diyemez, çok iyi biliyoruz."
Gazetecinin, "Ülkesindeki basın özgürlüğüne ilişkin" ifadeleri üzerine, “Ben buna inanayım mı?” karşılığını veren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani ben tabii bugüne kadar böyle bir şey yaşamadım. Ben çok medya patronlarıyla tanıştım, çok medya patronlarıyla oturdum konuştum. Ben kendilerine kendi gazetelerini göstermişimdir, bak etik kurallar diyorsun, buyur, senin yayın organların. Bunların hangisi etik? Benim aileme varıncaya kadar her yere girdiniz, her türlü iftirayı attınız, parasal ilişkiler dediniz, DEAŞ’la ilişkiler dediniz, çocuklarımı bu tür yerlerle bağlantılar kurdurdunuz, elinizde bir belge var mı? Yok. Ama hep bu iftiraları attınız. Açık konuştuğum için de birçoklarıyla tatsız ayrıldık. Niye? Çünkü benim karakterim bu, ben her şeyi açık konuşurum. Mesela birçok Alman gazetesi Tayyip Erdoğan’a diktatör demiştir. Peki, soruyorum ben, o medya, diktatörü nasıl tanımlıyor?”
Erdoğan, "gazeteci olduğu" iddia edilen cezaevindeki bazı isimler ile ilgili de şunları kaydetti:
“Şimdi bir defa, size verilen bilgiler yanlış ve yanlış bilgiler üzerinden yanlış kurgular yapıyorsunuz. Ceza infaz kurumlarında bulunan ve 'tutuklu gazeteci' olarak isimleri yayınlanan 48 isim başta terör suçları olmak üzere birçok suçtan cezası Yargıtay tarafından onaylanan ve kesinleşmiş hapis cezası alan isimlerden oluşmaktadır, bu bir. Beş isim ise cezası yerel mahkemeler tarafından verilmiş, temyiz süreci devam eden isimlerdir. Cezaevlerinde, mesleğini gazetecilik olarak beyan eden 177 isim vardır, mesleğini gazetecilik olarak beyan eden 177 isimden 176’sı terör suçundan, bir kişi ise adli suçlardan tutukludur. Tutuklu şahıslardan 152’si FETÖ darbe, 3’ü FETÖ paralel yapı, 18’i PKK, 3’ü DHKP-C, biri kasten öldürme suçundan cezaevindedir. Bunları bir defa bu şekilde bilelim ki yanlış olarak yayınlamayalım.”
Tutuklu bulunan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel konusuna da değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Şimdi bir diğer konu, ki bununla Sayın Merkel de çok ilgilendi, Deniz Yücel. 27 Şubat 2017 tarihinde İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesince halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve terör örgütü propagandası yapmak suçlarından tutuklanmıştır. İlgili 8 Mart, 9 Mart, 22 Mart 2017, 3 Nisan, 12 Nisan, 17 Nisan 2017 ve 9 Mayıs 2017 tarihlerinde doktor tarafından muayene edilmiştir. İstanbul Başsavcılığı, Deniz Yücel’in Kandil’de PKK terörist ele başıyla görüştüğünü, PKK tarafından düzenlenen toplantılara katıldığını ve bölücü terör örgütünün propagandasını yaptığını tespit etmiştir. Türkiye’deki cezaevlerinde şu an 29 Alman vatandaşı buna benzer olaylardan dolayı bulunuyor. Binlerce kişinin cezaevlerinde olduğundan, işlerinden alındığından bahsediyorsunuz. Şimdi ben size burada bir şey söyleyeceğim, Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşiminde siz kaç kişinin işten edildiğini biliyor musunuz? 500 bini aşkın insan işlerinden edilmiştir, görevlerinden alınmıştır. Bu kadar insanın görevden alınmasını niçin masaya yatırmıyorsunuz? Bunlar yayında yer alacak, silmezsiniz herhalde değil mi?”
Türkiye’nin kendi kuralları olduğunu ifade eden Erdoğan, “Şimdi burası Almanya değil, burası Türkiye, Türkiye’nin kendine ait şartları vardır, kuralları vardır ve konu bağımsız ve tarafsız yargıdadır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası, kanunları neyi emrediyorsa yargı onu yapar.” dedi.
Erdoğan, bir başka soru üzerine de, “Teröristle neyin söyleşisini yapacaksın ve onu nereye yayınlayacaksın? Siz eğer teröristin düşüncelerini kendi yayın organınızda yayınlıyorsanız bu nedir? Bununla teröristin propagandasına yardım ve yataklık yapıyorsunuz. Yapılan budur ve dünyada da bu yargı organları tarafından böyle değerlendirilmektedir çünkü yargı özellikle bunu değerlendirmeye alır. Der ki, teröristin düşüncelerine yardım ve yataklıktır ve bu bir suçtur.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'deki yargı bağımsızlığına" ilişkin soru üzerine de, “Almanya’da 3 milyondan fazla bizim soydaşımız var, peki soydaşlarımla benim buluşmamı, benim orada konuşmamı acaba Alman makamları niye engelliyor, niye müsaade etmiyorlar? Bunu neyle izah edeceksiniz? Hani düşünce özgürlüğü, hani fikri özgürlük? Ve siz bir ülkenin Cumhurbaşkanına ülkenizde konuşma hakkı vermezken, PKK terör örgütünün mensuplarına orada rahat rahat konuşma hakkı veriyorsunuz, yürüyüş imkanı veriyorsunuz. Biz telekonferansla irtibat kurmak istediğimiz zaman oradaki vatandaşlarımızla bize müsaade edilmezken Anayasa Mahkemesi, ama orada Kandil’den terörist başıyla telekonferans vasıtasıyla rahatlıkla irtibat kuruyorsunuz. Bunun neresi hukuk? Avrupa Birliği’ne göre PKK bir terör örgütü olduğu halde, bu terör örgütüne Almanya’da yürüyüş de serbest, toplantılar da serbest, her türlü gösteri yapmak bu da serbest, para toplamak bu da serbest. Bu nasıl olur?” ifadesini kullandı.
"Hükümet sözcüsü olmadığını" belirten gazeteciye Erdoğan, “Bir dakika, bak demin tarafsızlıktan bahsediyordun. 'Bana patronum bir şey söyleyemez, şu söyleyemez, ancak şimdi ben hükümetin sözcüsü değilim' diyorsun. Şimdi ben de şu anda bir siyasetçiyim ve ben bu ülkenin Cumhurbaşkanıyım, bak seni kabul ettim, benimle tarafsız, bağımsız bir görüşme yapacaksan, ben Almanya’da karşılaştığım şeyleri seninle rahat konuşmalıyım, sen de bunu açık ve net olarak yayınlamalısın, eğer yayınlarsan dürüst bir gazetecisindir." yanıtını verdi.
''Türkiye'de yargı bağımsızdır''"Deniz Yücel ve Meşale Tolu’nun cezaevinde bulunması" ile ilgili Erdoğan, şunları kaydetti:
"Almanya’da bu tür şeyler olduğunda Alman makamları 'yargı bağımsızdır' diyor; aynı şekilde bizde de yargı bağımsız. Şu anda iddianame hazırlanıyor. İddianame hazırlandıktan sonra bunlar gerçekten suçsuzsa zaten yargı bunlarla ilgili beraat kararı verecektir ama suçlu görürse o zaman da ona göre kararını verecektir. Şimdi Alman makamları Türkiye’nin siyasi makamlarıyla kalkıp da bunları gerekçe göstererek bu tür adımlar atarlarsa yarınlar için bu daha da kötüye gider. Dolayısıyla karşılıklı olarak olumsuzluklar üzerinden hareket edilirse gelecek için iyi olmaz. NATO’da beraberiz, Almanya’da 3 milyondan fazla Türk vatandaşı var.”
Bir başka soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Öyle kalkıp da terörizmi ve teröristi savunanları lütfen savunmayın, yanlış yapıyorsunuz, dürüst insanları savunun. Bir taraftan PKK terör örgütüdür denecek, öbür tarafta PKK tüm Avrupa’da yasaklı, Avrupa Birliği'nin yasak örgüt olarak ilan ettiği bir örgüt ve Almanya’nın caddelerinde bunlar yürüyüşünü rahatlıkla yapacak, terörist başının posterleriyle rahatlıkla dolaşacak. Daha ileri gidiyorum, Alman polis aracında terörist başının posteriyle yürüyüş yapıyor. Alman polis arabası, hepsinin görüntüleri bizde var. Devletin resmi aracında elinde terörist başının posteri, onların paçavralarını sallıyorlar. Ve bunlar nerede bunu yapıyor? Berlin’de yapıyor. Berlin Almanya’nın başkenti; buna nasıl müsaade edilir?'' diye konuştu.
Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere'nin, "Hamburg'ta yapılacak zirvede PKK'nın sembollerine izin vermeyeceklerini" söylediğinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, ''Vallahi şimdi geldiğimizde göreceğiz, temennim odur ki bu tedbirler alınır.'' dedi.
''Merkel ile alıp veremediğim bir durum yok''Almanya Başbakanı Merkel ile NATO zirvesinde görüştüğüne işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şu anda benim Şansölye ile alıp veremediğim yok. NATO toplantısında zaten Sayın Merkel’le görüştük, şimdi burada da belki ikili görüşmemiz de olacak ama birçok şeylerimiz var ki bunları oradaki sunumlarımızda da dile getireceğiz. Mesela ben terörü orada anlatırken, Avrupa’nın teröre bakışı nedir gündeme getireceğim. Biz bütün NATO ülkeleri olarak ne yapıyoruz, bunları orada gündeme getireceğiz. Şu anda tabii ki benim Şansölye Merkel’le şu ana kadar bir küslüğüm söz konusu değil. Zaten Şansölye Merkel bu konularda ileri gidip açıklama vesaire yapmadı ama ne yazık ki koalisyon ortağı yapıyor.''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Deniz Yücel ve diğer kişiler ile ilgili görüşlerinin hatırlatılması üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
''Şimdi siz bizim yargıya talimat vermemi mi bekliyorsunuz? Önce buna cevap verin, yargıya talimat vermemizi mi bekliyorsunuz? Bakın ne diyorum, biz yargıya talimat veremeyiz. Ben size az önce ne dedim? Türkiye bir hukuk devletidir, bu hukuk devleti içerisinde eğer suçsuzsa beraat kararını zaten yargı verecektir ama suçluysa yine gereğini yapacaktır. Biz bunlara karışamayız, müdahale edemeyiz çünkü biz ne zaman Sayın Merkel’le veya başka ülkelerle, mesela Amerika’yla konuştuğumuzda bize hep söyledikleri yargının bağımsız olduğudur. Mesela terör örgütünün başı Amerika’da, FETÖ. Biz bütün dosyaları gönderdik, 85 koli dosya gönderdik. 15 Temmuz’daki 250 şehidimiz var, 2 bin 193 yaralımız var, bütün bunlar ortada ve bunu tamamen FETÖ terör örgütünün mensuplarının yaptıkları hepsi vesikalara dayalı ama hala bakıyorsunuz dostlarımız onları savunuyor. Şu anda Almanya FETÖ terör örgütünün mensuplarıyla dolu, niye bize vermiyorlar? Ben Sayın Merkel’den bunları istedim, niye vermiyor bunları bize? Ve bunların bir kısmına da ne yazık ki mülteci muamelesi yapıyorlar. Şimdi söylüyorsunuz da, niye bunları bize vermiyorlar? Müsaade et de burada da mahkeme karar versin.''
''NATO'dan çıkma gündemimizde yok''Erdoğan, "Türkiye'nin NATO'dan çıkıp çıkmamayı düşünüp düşünmediği" sorusuna, ''Niye böyle bir düşüncem olsun, neden? Şimdi Batı'ya karşı kırgınlık meselesi ayrı bir mesele, NATO’dan çıkıp-çıkmamak ayrı bir mesele, yani bizim gündemimizde böyle bir şey yok. Eğer NATO’yla kırgınlık diyorsanız, birinci derecede Avrupa Birliği sürecidir. Avrupa Birliği konusunda NATO bize Avrupa Birliği’nden çıkma noktasındaki yaklaşımını hiçbir zaman göstermemiştir, NATO daha samimi davranmıştır. Ama Avrupa Birliği bakın bizi ta 1963’ten beri oyalamaktadır, hala biz Avrupa Birliği kapısında bekletiliyoruz. Bizden sonra nice ülkeler geldi geçti, biz ise şu anda hala Avrupa Birliği'nin kapısında oyalanıyoruz ama sabrediyoruz, bakalım ne olacak? Çünkü biz sıradan bir ülke değiliz, yani köklü bir devletiz, köklü bir devlet geleneğimiz var ve bu köklü devlet geleneği sebebiyle de Türkiye bir defa asla duygusal hareket etmez, duygusal davranmaz. Bir adım atacaksak, ölçeriz, biçeriz, düşünürüz, ona göre adımımızı da atarız.'' cevabını verdi.
Almanya'nın eski Başbakanı Gerhard Schröder ile iyi ilişkilere sahip olduğunu ve o dönemi özlediğini vurgulayan Erdoğan, Schröder ile münasebetlerinin çok çok farklı ve iyi olduğunu kaydetti.
Sosyal Demokrat Partinin (SPD) Türkiye'ye yönelik tutumuyla ilgili Erdoğan, ''(SPD Genel Başkanı) Schulz’un yaklaşımları ideolojiktir, ideolojik yaklaşımlar içerisindedir ve nerede ne yapacağı belli olmaz. Yani bu aramızdaki ilişkileri iç politikaya alet etmek suretiyle oradan bir şeyler kazanacağız derken kaybediyorlar. Bu gidiş iyi değil ve Almanya’daki bana göre Türkleri kaybediyorlar.'' diye konuştu.
Erdoğan inanç özgürlüğüyle ilgili olarak da ''Peki, nerede inanç özgürlüğü? Siz bir bayanın inancı sebebiyle örttüğü başındaki örtüyle uğraşıyorsunuz, Deniz ile uğraştığınız kadar onların özgürlüğünü savunmuyorsunuz. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Deniz diyorsunuz.'' ifadelerini kullandı.
''Temel haklar şantaj konusu yapılamaz''Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'da 1 milyonu aşkın Türk'ün çifte vatandaş olduğuna dikkati çekerek, ''Şimdi bunların haklarını ellerinden alacağız'. Bunu mu söylemek istiyorsunuz? Bunların hesabını tüm dünyaya veremezsiniz, çünkü öyle temel haklar vardır ki bu temel haklar hiçbir zaman şantaj konusu yapılamaz, bunların üzerinde durulamaz ve bunlar evrensel değerlerin içerisinde de yerini... O ülke dünyaya bunun hesabını veremez; bu sıradan bir olay değil. NATO’da beraber olacağız, ikili ilişkilerimiz çok farklı seviyede olacak, ondan sonra şantaj. Neymiş, 'terörle suçlanan birini kurtaracağım.' Hele hele terörle suçlanan birini kurtarma işini Sayın Merkel’in benim gündemime getirmesini ben çok yadırgadım zaten. Terörle suçlanan birini kurtarmak için bu kadar işin üzerine gidiyorlar, anlamak mümkün değil.'' değerlendirmesinde bulundu.
Asimilasyon ve entegrasyon ile ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
''Aynı şeyi yine söylüyorum, asimilasyon bir insanlık suçudur. Entegrasyon farklı bir şeydir, entegrasyona evet, asimilasyona hayır, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Asimilasyon insanların tüm kimliğinin karşı kimliğe değiştirilmesi olarak, bunu anlıyorum. Dininden vazgeçmesi, dilinden vazgeçmesi, bütün bunlarla beraber bir insanın kendi kimliğini, kişiliğini karşı tarafın kimliği, kişiliğiyle değiştirmesi demektir. Buna evet demek mümkün değil. Ama entegrasyon, buna evet diyoruz. Bu ne demek? Entegrasyonla Alman toplumuna Türklerin uyumu demektir, Alman dilini en iyi şekilde öğrenmeleri, Alman gelenek, görenekleriyle uyumlu hale gelebilmeleri ama bütün bunları yaparken kendi dilini, dinini, gelenek, görenek, bütün bunlardan vazgeçmeden bunları yapması, söylediğimiz bu. Ve orada da bizim vatandaşlarımız bunu yapıyorlar. Almanya kendi değerlerini nasıl korumaya gayret ederse, Türkiye de kendi değerlerini korumak durumundadır, yani bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım. Nitekim biz onlarla bunu görüştüğümüz zaman, 'bu sizin hakkınızdır, haklısınız', bunu söylüyorlar. Dolayısıyla bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım. Zorla bir defa temel haklar elden alınamaz. Bizde bir söz var, bir köpek ava zorla gitmez.''
"Almanya'da yaşayan Türk kökenlilerin Türk vatandaşlığından çıkıp Alman vatandaşlığına geçmeleri" ile ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Bu onların tercihi. Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Muhafazakar demokrat bir parti olarak bizim ilkelerimiz neyi gerektiriyorsa bunu söyleriz. Bir sosyal demokrat başka düşünür, beni ilgilendirmez. Ve biz muhafazakar demokrat olarak böyle düşündüğümüz içindir ki yurt dışındaki oylamalarda da bakın bütün siyasi partilerin çok çok üstünde oy aldık, Türkiye’de yüzde 52’ye ulaştık.'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'daki Türklerin entegrasyonunun önemli olduğunu dile getirerek, ''Aslolan o toplumda entegrasyondur, yani benim vatandaşım Alman ile entegre olabilmeli, Alman ile zıtlaşmamalı, entegre olmalı, icabında aralarındaki komşuluk hukukunu geliştirmeli, dostluk hukukunu geliştirmeli, yani Alman toplumunun içerisinde hiçbir zaman bir sıkıntı unsuru olmamalı.'' dedi.
Erdoğan, "Alman hükümetinin, Türkiye'deki iç siyasi ihtilafların Almanya'ya taşınmamasını istediğinin" ifade edilmesi üzerine, ''Şimdi kabul de, bunun tam tersini ben size soruyorum, bakın siz Türkiye’deki terör örgütünü Almanya’da eğer destekler, orada ona güç katarsanız ve ondan sonra onu Türkiye’ye taşırsanız o bizim için sıkıntıdır. Adam Berlin’in göbeğinde çadır kurup terör örgütünün başının resimleri ve orada para topluyorlar, gidip birçok dükkanlardan, Türk esnafından tehditle para topluyorlar ve onu daha sonra da Türkiye’ye ihraç ediyorlar. Referandum da aynı şekilde bakıyorsunuz teröristlerin paçavralarının arkasında hep birlikte poz veriyorlar ve eş başkanlar dahi poz veriyorlar; bunu neyle izah edeceğiz? Ve bu insanlar bana kalkıp diktatör diyor. Önce diktatör nedir bunu öğrenmeleri lazım.'' diye konuştu.
Rusya ve ABD ile ilişkiler''ABD Başkanı Donald Trump’a mı yoksa Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e mi daha çok güven hissediyorsunuz?'' şeklindeki soruya Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
“Şimdi böyle bir tercihle bizi karşı karşıya bırakmayın, böyle bir hakkınız yok. Biz Türkiye’yiz. Biz Amerika’yla da münasebetlerimizi en iyi şekilde geliştiririz, Rusya’yla da aynı şekilde geliştiririz. Bizim Amerika’yla aramızdaki mesafe 10 saattir, Rusya’yla aramızdaki mesafe 2,5 saattir. Biz Rusya’yla kıyıdaşız Karadeniz’de. Şu anda turizmde Almanya’dan sonra Rusya ikinci sırada, belki birinci sıraya çıkmıştır. Bizim Rusya’yla aramızda şu anda 100 milyar dolarlık bir hedefimiz var dış ticaret hacminde. Şu anda bizim ABD ile olan dış ticaret hacmi ciddi bir şekilde düştü. Şimdi dünyada her ülke kendi çıkarlarını düşünüyor. Elbette biz de. Şu anda bizim enerjimizin birinci sırada tedarikçisi Rusya’dır. Şimdi ortak Türk Akımı Projesi'ni hayata geçiriyoruz, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'ni kuruyoruz, inşallah 2023’te onu hayata geçireceğiz; bunlar tabii bizim birbirimizle olan ilişkilerimizi çok daha güçlü hale getiriyor.”
Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizKatar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krize de değinen Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Katar’a yapılanlar uluslararası hukuka uygun değil. Bu 13 maddenin içerisinden biri de Türkiye’yle ilgili. Türkiye’nin Katar’daki şu anda kurmakta olduğu üs kapatılmak isteniyor. Bir defa bu hem Türkiye’ye bir saygısızlıktır, hem de Katar’a bir saygısızlıktır. Yani biz Katar’la Türkiye olarak 2014 yılında böyle bir savunma anlaşması yaptık ve ben o yıl aynı teklifi Suudi Arabistan’a da yaptım. Sadece Katar’ın güvenliğiyle ilgili. Orada Amerikalılar da var 9 bin askerle, Fransızlar da. Bu Suudi Arabistan'ı niye rahatsız etmiyor da bizden rahatsız oluyor. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Bir defa Katar’ın kendi uluslararası hukuka dayalı hakkına ters düşer. Örneğin Al Jazeera'nın kapatılmasından bahsediyor; nasıl bir basın özgürlüğü bu? Böyle bir şey olabilir mi? Aynı şeyi acaba bu ülkelere dayatsalar ne yaparlar? Böyle bir şey olamaz. Biz bu noktada Katar’a sonuna kadar her türlü desteği vermeye devam edeceğiz, çünkü aynı değerleri paylaşıyoruz, ikili ilişkilerimiz gayet iyi bir konumda ve haksızlık karşısında susamayız. Haklının yanında olacağız, mağdurun yanında olacağız. Krizler bölgesi olan bu bölgede yeni krizlerin çıkmasından yana değiliz.”
Gazetecinin, "Belki Alman hükümetinin darbeden önceki durumu nasıl değerlendirdiği konusu ilginizi çekebilir" yorumu üzerine Erdoğan, "Yeni şeyleri varsa ben de tabii öğrenmek isterim. Ve dolayısıyla 15 Temmuz’un gerçek faillerinin kim olduğunu da öğrenir.” diye konuştu.
''15 Temmuz darbe girişimi''"Alman istihbarat servislerinin 15 Temmuz darbe girişimi hakkındaki açıklamalarına" ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Almanya en üstte olan aktörleri koruyan bir ülke olmamalı. Almanya’nın NATO merkezinde bulunan askerler sığınmacı rolüne girmişlerdir ve Almanlar bunu kabul etmiştir. Yargı mensubu olanlar Almanya’ya kaçmışlardır." yanıtını verdi.
Erdoğan, bir başka soru üzerine, Almanya'nın bu talepleri kabul etme mecburiyeti bulunmadığını vurguladı.
Almanya'daki sürecin anımsatılması üzerine Erdoğan, “Sen kimsin, sen teröristsin, niye kaçtın da geldin buraya? Sen Türkiye’de savcısın ve kaçıyorsun. Sen NATO’da görevli Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir mensubusun, NATO’da görev süren bitince Almanya’da kalıyorsun, niye? Ülkene git. Eğer suçlu değilsen zaten mesele yok ama suçluysan ülkende yargılan.” dedi.
Erdoğan, bir başka soruya karşılık, “4 bin 500 dosya verdim. Tüm kanıtlar içindedir.” ifadesini kullandı.
Almanya'ya kaçan darbecilerin iadesi ile ilgili soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’de idam yok, bahane uydurmayın. 4 bin 500 dosyayı Sayın Merkel’e verdim. Bu teröristleri Türkiye’ye iade etmeleri lazım. Türkiye’ye iade etmedikleri süre içerisinde Türkiye Almanya’ya teröristleri koruyan bir ülke gözüyle bakacaktır, bunu böyle bilin.'' değerlendirmesinde bulundu.
Muhabir: Cüneyt Karadağ, Erbil Başay