İSTANBUL - Hatice Şenses
Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Pediatrik Kemik İliği Nakli Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Buket Erer Del Castello, Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında kan kanseri olarak da bilinen löseminin, çocukluk çağının en sık görülen kanser türü olduğunu ancak bu konuda toplumsal anlamda istenilen farkındalık düzeyine ulaşılmaması ve yaşanan bilgi kirliliği nedeniyle hastalığın yeterince tanınmadığını söyledi.
Çocukluk çağında ortaya çıkan lösemilerin, kemik iliğindeki hücrelerin kontrolsüz büyümesiyle gelişen bir kanser olduğunu, vücuttaki döküntülerin, kırmızı noktaların ve morlukların löseminin en önemli belirtileri arasında yer aldığını dile getiren Erer Del Castello, ailelerin de solukluk ve halsizlik, vücutta döküntü ve kolaylıkla oluşan morluklar, diş eti kanaması gibi yakınmalarla hekime başvurduklarını, bazen boyundaki lenf bezlerinde şişlik de görülebildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Buket Erer Del Castello, löseminin çocukluk çağında her yaşta ortaya çıkabileceğine işaret ederek, "En sık 2-5 yaş arasında görülüyor. Hastaların öyküsüne bakıldığında çoğunlukla viral bir enfeksiyon sonrasında geliştiği gözleniyor. Ancak löseminin kesin nedeni hala bilinmiyor. Bununla birlikte bazı risk faktörlerinin, hastalığın artışına neden olduğu düşünülüyor." ifadelerini kullandı.
"Lösemi konusunda toplumsal farkındalığın artması gerekiyor"Hastalığın kalıtsal olmayan bir kanser türü olduğunu ancak bazı kalıtsal hastalıklara sahip çocuklarda lösemi gelişme riskinin daha yüksek olabileceğini belirten Erer Del Castello, şunları kaydetti:
"Bazı hastalıkların erken tanısında yapılan tarama testleri gibi löseminin gelişeceğini gösterecek bir test yoktur. Ancak vakit geçirmeden, hastalığın ilerlemesine imkan vermeyerek tedaviye başlanması son derece önemlidir. Lösemi konusunda toplumsal farkındalığın artması gerekiyor. Bu konuda acıma ya da umutsuzluğun gelişmesine izin verilmemesi gerekiyor. Özellikle aileler kendilerini çaresiz hissetmemeli. Çünkü çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde oldukça başarılı sonuçlara ulaşabiliyoruz."
Prof. Dr. Buket Erer Del Castello, löseminin tek bir hastalık olmadığını, akut ve kronik olarak ikiye ayrılmakla birlikte, kendi içlerinde de çeşitlerinin bulunduğunu, bu nedenle hasta geldiğinde önce hangi tip lösemi olduğunun belirlendiğini, mikroskop altında hastalığın morfolojisinin belirlenmesinin yanında, kemik iliğinden örnekler alarak hücreler üzerinde sitogenetik çalışmalar yapıldığını söyledi.
Çocuğun yaşı, beyaz küre sayısı gibi bazı kriterleri de dikkate alarak tedaviye başladıklarını aktaran Erer Del Castello, "Lösemide, on binlerce hasta üzerinde denenmiş ve başarılı sonuçlara ulaşılmış ve dünyanın her yerinde uygulanan tedavi protokollerini biz de uyguluyoruz. Sonrasında da tedaviye cevaba göre de sadece kemoterapi mi uygulanacak ya da kemik iliği nakline mi gidileceğine karar veriyoruz." diye konuştu.
"Aileler kendilerini suçlamasın"Çocuğuna lösemi tanısı konan ailelerde, "Ben ne yaptım, ne yapmadım da bu oldu?" düşüncesiyle kendilerini suçlayabildiğinin görüldüğünü ancak bunun son derece yanlış bir düşünce olduğunu ifade eden Erer Del Castello, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün löseminin gelişmesinde bazı faktörlerin etkili olduğu biliniyor. Ancak hangi çocuğun ne zaman ya da neden lösemi olacağını bilemiyoruz. Önemli olan nokta, hastalığın tedavisinin olduğunun bilinmesidir. Ayrıca uzun ve zahmetli tedavi sürecinde ailelerin yalnız olmadığını bilmesi ve hiçbir zaman inançlarını kaybetmemesi de son derece önemlidir. Ülkemizde lösemili çocukları tedavi eden çok iyi yetişmiş pediatrik hematolog ve onkologlar bulunuyor. Ancak hasta ailesinin maddi ve manevi açıdan mağdur edilmemesi son derece önemlidir. Bugün, sevgiyle ve son derece başarıyla tedavi ettiğimiz çocuklarımızın bakımsızlık ve ihmal nedeniyle kaybetmek kabul edilemez bir durum. Buradaki en önemli nokta, hem aileler hem de toplumun lösemi konusunda doğru bilgilerle farkındalığının arttırılmasıdır. Özellikle kemik iliği nakli ve donör bağışı noktasında toplumu hem işitsel hem de görsel medya ile bilgilendirmek şart."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com