Çevre-Hayat

Çocukluğunda başladığı nostaljik fotoğraf serüvenini yaşam biçimi haline getirdi

Ankara'nın Çinçin Bağları semtinde dünyaya gelen 69 yaşındaki Ufuk Murat Duygun, çocukluk yıllarından itibaren başladığı fotoğraf sanatını yaşam biçimi haline getirdi.

Çocukluğunda başladığı nostaljik fotoğraf serüvenini yaşam biçimi haline getirdi
11-03-2025 12:52
Ankara

İlk öğrenimini Ankara'da tamamlayan, liseyi ise İstanbul'da okuyan Duygun, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Bölümü'nde eğitim aldıktan sonra yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Fotoğraf Bölümü'nde tamamladı.

Duygun, halen Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak karanlık oda ve temel fotoğrafçılık dersleri veriyor.

"1967-1968 yıllarında fotoğraf baskısı yapmaya başladım"

Hayatını fotoğrafçılığa adayan Duygun, AA muhabirine, fotoğraf makinelerine tutkusunu ve fotoğrafçılık serüvenini anlattı.

Duygun, fotoğraflara ilgisinin küçük yaşlarda başladığını belirterek, "Babamın atölyesinde aynalar, mercekler ve eski sinema filmleriyle vakit geçirirken fotoğrafçılıkla ilgili ilk deneyimlerimi yaşadım." dedi.

İlkokul yıllarında, abisiyle kendi yaptıkları agrandisörle baskı yapma sürecine adım atan Duygun, o dönemde fotoğraf makinesi edinme imkanı olmadığı için eski filmlerle çalışmak zorunda kaldığına işaret ederek, "1967-1968 yıllarında fotoğraf baskısı yapmaya başladım. Ancak film yıkamayı ve profesyonel baskı yapmayı bilmiyordum. İstanbul'a geldikten sonra, bir fotoğraf stüdyosunda bu süreçleri öğrenmeye başladım." diye konuştu.

"Analog fotoğrafta her şey bir sürpriz"

Ufuk Murat Duygun, yıllar sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Bölümü'ne kabul edilerek, fotoğrafçılığa tutkusunu eğitim alıp devam ettirdiğini aktardı.

Üniversite hayatında fotoğraf dünyasında önemli izler bırakan hocalarla tanışma fırsatı bulduğunu dile getiren Duygun, "Üniversite yıllarımda tanıdığım Sabit Kalfagil, Kamil Bülbül ve Ahmet Öner Gezgin gibi isimler benim için büyük bir değer taşıdı." ifadesini kullandı.

Duygun, bu sanata sevgisini hem belgesel hem de sanatsal çalışmalarla pekiştirdiğinden bahsederek, fotoğraf çekmenin ve baskı yapmanın kendisi için yaşam tarzı olduğunu belirtti.

Analog fotoğrafçılığın en güzel yönünü ise "fotoğrafı yaşamak" olarak nitelendiren Duygun, "Analog fotoğrafta her şey bir sürpriz, film banyo aşamasına geldikten sonra ne çektiğinizi görüyorsunuz. Bu sürecin içinde olmak, fotoğrafı sadece bir teknikten daha fazlası olarak görmek çok keyifli." değerlendirmesini yaptı.

"Dijital fotoğraf, devrimsel bir adım oldu"

Zamanla dijital fotoğrafçılıkla tanışan Duygun, dijital teknolojinin fotoğraf dünyasında devrim oluşturduğuna dikkati çekerek, "Dijital fotoğraf hem kolaylık hem de hız anlamında fotoğrafçılıkla ilgili devrimsel bir adım oldu. Dijital fotoğrafların hızla paylaşılabilmesi ve kolayca taşınabilmesi, fotoğrafçılıkla uğraşanlar için büyük bir avantaj sağladı." dedi.

Ancak dijital devrimle birlikte analog fotoğrafçılığın hala önemli yeri olduğunun altını çizen Duygun, "Dijital fotoğrafçılık, hız ve pratiklik sağlasa da analog fotoğrafçılığın ruhunu, onu yaşamanın keyfini başka hiçbir şey veremez." görüşünü paylaştı.

Duygun, analog makinelerin üretiminin durduğunu ve bunlarla çalışmak isteyenlerin genellikle eski, ikinci el olanları tercih etmek zorunda kaldıklarını, bu nedenle kullanılan makinelerin durumuna dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

"Fotoğrafçılığı öğrenmek aslında teknik bir olay değildir, sosyal bir olaydır"

Ayrıca analog fotoğrafçılığın öğrenilmesinin ve uygulanmasının daha zahmetli, aynı zamanda bu sürecin bir fotoğrafçının gelişimi için çok değerli olduğunu vurgulayan Duygun, şunları kaydetti:

"Fotoğrafçılığı öğrenmek aslında teknik bir olay değildir, sosyal bir olaydır. Fotoğraf makinesini elinize aldığınızda ve biraz deneyim kazandığınızda zaten dişinizi sıksanız bir hafta içinde öğrenirsiniz. Ancak ne çekeceğinizi öğrenmek aylar sürebilir. Bu noktada bir fotoğrafçının kendisini sürekli olarak geliştirmesi gerekir. Kitap okuması, edebiyatla, felsefeyle ve sanat tarihiyle ilgilenmesi şarttır. Sürekli okuma yapmalı, sergiler ve müzeler gezmeli, araştırma yapmalıdır. Tüm bu çabaların ardından fotoğraf ancak gerçekten güzel bir şekilde ortaya çıkabilir."

Duygun, analog fotoğraf makinesiyle çekilen fotoğrafların daha anlamlı olduğunu söyleyerek, İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği tarafından düzenlenen bir etkinlikte, Nusret Nurdan Eren'in gerçekleştirdiği dia gösterisine dikkati çekti.

Gösteride yer alan fotoğrafların tamamen analog olarak çekildiğini aktaran Duygun, şöyle konuştu:

"Nusret hoca, her zaman analog fotoğrafçılığı tercih ediyordu. Etkinlik sırasında hocaya dijital fotoğrafçılıkla ilgili bir soru soruldu. 'Dijital fotoğrafla ilgili ne düşünüyorsunuz?' sorusuna Nusret hoca, 'Siz dijital fotoğraf makinelerinizle yüzlerce fotoğraf çekip, aralarından beğendiklerinizi seçiyorsunuz ama ben sadece seçtiklerimi çekiyorum.' yanıtını verdi. Bu açıklama salonda uzun süre sessizliğe neden oldu ve fotoğrafçılıkla ilgili derin bir tartışmayı başlattı. Hoca, bu sözleriyle fotoğrafçının kendisini sürekli olarak geliştirmesi gerektiğini ve seçici olabilmek için derin bir bilgi birikimine sahip olmanın önemini vurguladı."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER