Politika

CHP’den yeni bakanlık önerisi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Göç ve Uyum Bakanlığı kurulması gerektiğini söyledi.CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu’nun çalışmaları sonucunda hazırlanan "Sınırlar...

CHP’den yeni bakanlık önerisi
20-06-2016 18:04
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Göç ve Uyum Bakanlığı kurulması gerektiğini söyledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu’nun çalışmaları sonucunda hazırlanan "Sınırlar Arasında İnsanlık Dramından İnsanlık Sınavına” ismi ile kitap olarak basılacak raporu düzenlenen basın toplantısıyla tanıttı.
CHP’nin Eylül 2015’de kendi bünyesinde kurduğu Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu, on aylık bir çalışmanın sonucunda Mülteci Raporunu hazırladı. “Sınırlar Arasında İnsanlık Dramından İnsanlık Sınavına” ismi ile kitap olarak basılacak raporun tanıtım toplantısı CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, İstanbul Milletvekili Selina Doğan,Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, İzmir Milletvekili Özcan Purçu ve Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in katılımıyla Genel Merkez’de gerçekleşti. Toplantıda CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, "CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu 2015’in Eylül ayında kurularak çalışmalarına başladı. Amacımız, ülkemizdeki mültecilerin sorunlarını tespit etmek ve bu sorunlara sosyal demokrat bir pencereden insan haklarına uygun çözümler üretmekti. Bu anlayışla, bugün, 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününde, CHP’nin mültecilerle ilgili çözüm önerilerini anlatan kitabımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu kitabı hazırlarken, onlarca ilimizde yüzlerce görüşme ve ziyaret gerçekleştirdik. Aylan Kurdi’nin bedeninin bulunduğu sahile gidip adalara gidiş güzergahında denize açılarak incelemelerde bulunduk. Küçücük çocuklara tecavüz edilen, çadırlarda çıkan yangınlarda can veren insanların barındığı Mülteci kamplarına gittik. Umudunu yitirip intihar eden sığınmacıların bulunduğu Geri Gönderme Merkezlerine gittik. Sokaklarda yaşamak zorunda kalan, zor şartlarda yaşam mücadelesi veren sığınmacılarla görüştük. İyi bir yaşam için denizlere yelken açan göçmenlere gittik. Tüm bunların yanında, bu büyük insanlık dramına karşı ülke olarak iyi bir sınav verebilmek için çözüm önerileri üretmemiz gerektiğini biliyorduk. Biz de bu amaçla birçok sivil toplum kuruluşu ile görüştük. Bu alanda Türkiye’nin en uzman akademisyenleriyle toplantılar yaptık. Mültecilerle ilgili çalıştaylara katıldık. Bu gözlem ve görüşmelerin sonucunda, ‘Sınırlar Arasında İnsanlık Dramından İnsanlık Sınavına’ ismini vererek kitaplaştırdığımız raporumuzu paylaşıyoruz” diye konuştu.

“TÜRKİYE 3 MİLYON İNSAN İLE DÜNYADA EN ÇOK MÜLTECİYE EV SAHİPLİĞİ YAPAN ÜLKE KONUMUNDADIR”
Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göç dalgası ile karşı karşıya olduğunu kaydeden Ağbaba, “Birleşmiş Milletler’in son verilerine göre dünyada toplam mülteci nüfusu 65 milyondur. Son bir yılda 5 milyon insan mülteci olmuştur. Türkiye bu göç rotasının en önemli limanı olarak, 3 milyon insan ile dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Bu göçün en önemli kaynağı konumunda olan Suriye’de 6. yılına girilen iç savaş sonucunda yaklaşık 400 bin insan hayatını kaybetti, 11 milyon yer değiştirdi ve yaklaşık 5 milyon insan ülkeyi terk etti. Mülteci krizinin bu kadar derinleşmesinin altında, AKP’nin izlediği yanlış ve öngörüsüz Suriye politikası yatıyor. AKP’nin stratejik derinlik dediği dış politikası, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Suriye’de de bataklığa saplanmıştır. AKP hükümeti mezhepçi bir anlayışla, “3 saatte Şam’a varırız” gibi hülyalarla Suriye’deki savaşı kışkırtarak, dış politikayı ve uluslararası dengeleri okuyamadığını göstermiş, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine bir anlamda destek vermiştir. AKP 3 saatte Şam’a varamamıştır. Ancak, bugün ülkemizde yaşam alanlarını kaybederek ülkelerinden kaçan 3 milyon Suriyeli kardeşimiz yaşamaktadır. Suriye’de yönetim değişikliği olmadığı gibi, ülke 6. yılına giren bir iç savaşa sürüklenmiştir. Başta, 100 bin mülteci için “kırmızı çizgimiz” diyen AKP, şu anda Türkiye’deki 3 milyon Suriyeli mülteci için çözüm aramaktadır. AKP’nin Suriyeliler başta olmak üzere ülkemizdeki sığınmacılara yaklaşımı hak temelli ve çağdaş bir yaklaşım değildir. Ülkemizdeki sığınmacılar çok yoğun insan hakkı ihlallerine maruz kalmakta ve AKP’nin siyasi emelleri için adeta birer pazarlık unsuru olarak kullanılmaktalar. AKP ile AB, insan onurunu ayaklar altına alan bir pazarlık yapmış, temel bir insan hakkı olan göç hakkını, daha iyi bir yaşama ulaşma hakkını el ele gasp etmiştir. CHP olarak bu anlaşmayı “Devletlerarası insan ticareti” olarak gördüğümüzün bir kez daha altını çizmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

“150-450 BİN ARASI ÇOCUĞUN TÜRKİYE’DE DOĞDUĞU TAHMİN EDİLİYOR”
Ağbaba, şunları kaydetti:
“Yoğun bir emekle hazırlanan raporumuz milyonlarca mültecinin ülkemizde yaşadığı sorunları insan hakları, hukuk, ekonomi ve güvenlik pencerelerinden değerlendiren, en sonunda da CHP’nin çözüm önerilerini ortaya koyan bir anlayışla hazırlandı. Raporumuzu hazırlarken görüştüğümüz akademisyenler bizlere çok çarpıcı rakamlar sundular. Yapılan araştırmalar bu tarz göçlerde göç edenlerin yüzde 60 ila yüzde 70’inin ülkelerine geri dönmediğini ortaya koyuyor. Keza 150-450 bin arası çocuğun Türkiye’de doğduğu tahmin ediliyor. Bu çocukların ilk gözlerini açtığı, ilk anılarının, ilk adımlarının burada olduğu düşünüldüğünde, bu hayatlar artık burada kurulacak. Bu durumu kabullenmek ve buna yönelik politikalar oluşturmanın vakti gelmiş, hatta geçmektedir. Geç kalacağımız her bir gün, toplumsal çatışma risklerini artırmaktadır. Geç kalacağımız her bir gün, suça sürüklenmiş on binlerin yüz binler olmasını yakınlaştırmaktadır. Toplum olarak bu durumu görmeli, gerçekçi ve çağdaş bir çözüm yolu bulmalıyız. Bu nedenle raporumuzun omurgasını sosyal demokrat bir vizyonla ele aldığımız entegrasyon politikaları oluşturmaktadır. Biz, çoğulcu, demokratik ve özgür bir toplum için ülkemizdeki sığınmacı ve mültecilerin entegrasyonlarının kilit önemde olduğunu düşünüyoruz.”

“KÜÇÜK ÇOCUKLAR, BURALARDA GÜNDE 12 SAAT HAFTALIK 100 TL’YE SON DERECE SAĞLIKSIZ KOŞULLARDA ÇALIŞTIRILIYOR”
Türkiye’deki sığınmacıların çok yoğun insan hakkı ihlallerine maruz kaldığını söyleyen Ağbaba, “Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların sadece yaklaşık olarak yüzde 10’u kamplarda barınmakta, geri kalanı Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşam savaşı vermektedir. Ancak kamplarda daha güvende olması gereken insanlar, en son Nizip Mülteci Kampı’nda gördüğümüz üzere aslında güvende değiller. Kamplarda ve dışarıda bazı çocuklar tecavüze uğramakta, bazıları da tecavüze uğramaması düşüncesiyle küçük yaşta evlendirilmekte, 12-13 yaşında kızlar ikinci eş olarak satılmakta, fuhuşa zorlanmakta ve gelecekleri çalınmaktadır. Bu kahredici gerçekler halı altına süpürülemeyecek kadar acı verici ve göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Yoksulluk sığınmacıların en temel sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma imkanı bulabilenlerin neredeyse tamamı güvencesiz bir şekilde ve kölelik düzenine yakın şartlarda çalışmaktalar. Çocuk işçilik en büyük sorunlarımızdan birisidir. İşçilik maliyetlerini düşürme amacındaki bazı açgözlü gaddarlar çocukları ucuz işçi olarak çalıştırıyor. Okula gitmesi, eğitim alması gereken küçük çocuklar, buralarda günde 12 saat haftalık 100 TL’ye son derece sağlıksız koşullarda çalıştırılıyor. Yaklaşık 400,000 Suriyeli çocuk çalıştırıldığı ve ekonomik olarak bu yükü karşılayamadığı için okula gidemiyor. Bu çocukları bir an önce eğitime kazandırmaz isek çok büyük boyutlarda bir “kayıp nesil” tehlikesi ile karşı karşıya kalacağız. Katlanarak büyüyecek bir suça sürüklenme dalgasını engellemek için son virajda olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu çocukları derhal eğitim sistemimize dahil etmeli, mesleki eğitimleri insanlara sağlamalıyız” açıklamasında bulundu.

“SURİYELİ MU¨LTECİLERİN BU¨YU¨K BİR KISMININ U¨LKEMİZDE KALICI OLDUKLARINI KABUL EDİLMELİDİR”
Ağbaba, raporda paylaşılan önerilerden bazılarını şöyle sıraladı:
“ Sığınmacı ve mülteciler konusu, dini referanslar ve geçici çözümler ekseninde değil; hak temelli ve kalıcı çözümleri arayan bir anlayışla ele alınmalıdır. Mültecilere yapılan yardımlar bir lütuf gibi sunulmamalıdır. Yardımlar devletin sosyal yardımları kapsamına dâhil edilmeli ve hak temelli olmalıdır. Mu¨ltecilerin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik politikalar geliştirmek yerine insanlık onuru u¨zerinden pazarlık yapan, mu¨ltecileri kullanarak iktidar alanını genişletmeye çalışan ve u¨lkemizdeki mu¨lteci nu¨fusunu iç ve dış politikada bir tehdit ve şantaj aracı olarak kullanan AKP iktidarının politikaları kabul edilemez ve değiştirilmelidir. Ülkemizde, ilk aşamada misafir olarak kabul edilen ama daha sonra geçici koruma statu¨su¨ verilen Suriyeli mu¨ltecilerin bu¨yu¨k bir kısmının u¨lkemizde kalıcı olduklarını kabul edilmelidir. Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesine koyduğu coğrafi çekinceyi derhal kaldırmalıdır. Ülkemizde aslında mülteci olarak bulunan ancak bu çekince nedeniyle mülteci sayılmayan insanlara hakları teslim edilmelidir. Mültecilerin toplumsal yaşama katılımlarını makro politikalarla düzenleyecek ve entegrasyonu sağlayacak bir Göç ve Uyum Bakanlığı kurulmalıdır. Ülkelerine geri dönmek isteyen insanlara yardımcı olunmalı, gerekli destekler verilmelidir. Uluslararası anlaşmalarla da hüküm altına alınan “göç etme hakkı” çerçevesinde geri dönmek istemeyen insanlar için Avrupa ile hakkaniyetli bir yük paylaşımı yapılmalıdır. Mülteci krizinin çözümünde en önemli ayaklardan biri de Ortadoğudaki savaşların bir an önce sona erdirilmesidir. Terör örgütleri ile mücadele etkin, kararlı ve hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Mu¨lteciler kayıt yaptırmanın avantajları konusunda bilinçlendirilmelidir. Tu¨rkiye açık kapı politikası uyguluyor gibi göru¨nse de sınırdaki görevlilerin muamelelerinden kaynaklı sorunlar yaşanmaktadır. Sınırlarda hak ihlalleri ve zaman zaman ölu¨mlu¨ vakalara neden olan uygulamalara son verilmelidir. Mu¨ltecilerin toplumsal yaşama katılımları ve kamusal hizmetlere du¨zenli erişimleri için belediyeler çalışma yapmaya teşvik edilmelidir. Bunun için öncelikle, Belediye Kanunu’nda gerekli du¨zenlemeler yapılmalıdır. Geri Gönderme Merkezleri ve sığınmacı kampları, şeffaflık ilkesi doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi parti yetkililerinin ziyaret ve denetimine açık tutulmalı, bu merkezlerin işleyişinde sivil denetim mekanizmaları kurulmalıdır. Ülkemizdeki sığınmacı ve mu¨ltecileri hedef alan ve yabancı du¨şmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir. Göçu¨n ulusal, bölgesel ve yerel du¨zeylerdeki kalkınma su¨reçlerine katkısı topluma anlatılmalıdır. Sığınmacı ve mu¨ltecilerle ilgili sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonları şeffaf, kolay izlenebilir ve hesap verilebilir olmalıdır. Gu¨venlik kuvvetleri yabancı du¨şmanlığı konusunda eğitilmeli, terörizm ve sığınmacı göçu¨nu¨n birbirinden farklı olgular oldukları konusunda bilinçlendirilmelidirler. Bu konuda etkin ve sivil bir denetime tabi olmalıdırlar.”

“KİTABIN SATIŞINDAN ELDE EDİLECEK TÜM GELİRİN MÜLTECİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ İÇİN HARCANACAĞINI İFADE ETMEK İSTİYORUZ”
“Rapor, mülteci sorununun çözümü noktasında CHP’nin çözüm önerilerini çok geniş bir şekilde, sol ve sosyal demokrat değerlere uygun olarak, insan hakları odaklı ve Türkiye’nin geleceğini düşünen, 10 yıl - 20 yıl ileriye bakarak düşünülen ve yazılan bir rapordur” diyen Ağbaba, “Bu raporu isteyen herkese ulaştırmaya hazır olmakla birlikte, kitabın satışından elde edilecek tüm gelirin mülteci çocukların eğitimi için harcanacağını ifade etmek istiyoruz. Bu kitabı daha iyi bir yaşam umuduyla çıktıkları yolculukta, Ege ve Akdeniz’in sularında sonsuzluğa giden mültecilerin aziz hatıralarına adıyoruz” ifadelerini kullandı.
Elif Doğan Türkmen ise kampta kalanların günlük gıda ve diğer ihtiyaçlarını giderdikleri yerlerde fiyatların dışarıdaki marketlerle eşdeğer olduğunun gördüklerini anlatarak, “Bunların çok daha ucuza temin edilmesi lazım. Çünkü devlet desteği var. Ona rağmen orada bile bir istismar var. İster kampta ister dışarıda yaşasınlar ülkemize sığınan bu insanlar her alanda istismar ediliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ağbaba, Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Fuat Oktay’ın, Başbakanlık Müsteşarlığı’na atanmasının hatırlatılması üzerine Ağbaba, “Herhalde Başbakan atamamıştır. Başbakanı atayan atamıştır onu da” yanıtını verdi.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER