ANKARA - ÖZEL
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Cumhuriyet Halk Partisi 24. Dönem Milletvekilliği de yapan Hürriyet gazetesi eski başyazarı gazeteci Oktay Ekşi, sosyal medya üzerinden düzenlenen programda, dikGAZETE.com yazarı gazeteci Eren Talha Altun’un sorularını cevapladı
Duayen Gazeteci Oktay Ekşi, sosyal medya üzerinden düzenlenen programda dikGAZETE.com yazarı Eren Talha Altun’un sorularını yanıtladı. İşte o röportaj;
Eren Talha Altun: Sayın Ekşi duayen bir gazeteci-yazar olarak meslek hayatınızı sürdürürken siyasete girme fikrine nasıl kapıldınız? Ve siyasette umduğunuzu bulabildiniz mi?
ERDAL İNÖNÜ'NÜN ÇAĞRISI ÜZERİNE...
Oktay Ekşi: Ben siyasetin çok konuşulduğu bir ailede büyüdüm. Babam o zaman (1939-43) Ordu Milletvekiliydi. Siyaset hep ilgimi çekti. Ancak gazeteciliği çok sevdiğim için uzun yıllar partilerin ve siyasetin dışında kaldım.
Sadece merhum Erdal İnönü'nün çağrısı üzerine 1983'de Hürriyet Baş yazarlığından istifa ederek SODEP'in Kurucuları arasında yer aldım ama 10.5 ay sonra istifa edip mesleğime döndüm. Daha sonra 2010 Yılı Kasım başında Başbakan Tayyip Erdoğan çalıştığım Doğan Grubuna yaptığı baskı sonucu Hürriyet Baş Yazarlığından ayrılmak zorunda kaldım. O zaman tekrar siyasete girmeyi düşündüm.
CHP'den 24. Dönemde İstanbul Milletvekili seçildim. Ancak Parlamentonun işleyişini yanlışlarla dolu bulunca ve Milletvekili olarak bir tatmin edici işlevim bulunmadığını anlayınca tekrar seçilmeye talip olmadım. Siyasetten böylece ayrıldım.
Eren Talha Altun: Sayın Ekşi, Türk Siyasetinin bugün içinde bulunduğu kutuplaşma nasıl aşılabilir, sizce Partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile bu mümkün mü yoksa parlamenter sisteme geri mi dönülmeli?
PARTİLİ CUMHURBAŞKANI DÖNEMİ ATATÜRK VE İNÖNÜ DÖNEMİNDE YAŞANDI AMA...
Oktay Ekşi: İktidarın etkin gücünün (AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın) demokrasiyi benimseyip içine sindirmesine veya iktidardan ayrıldığı tarihe kadar ben, Türk siyasetinin bugün içinde bulunduğu kutuplaşma aşılabilir ne de huzur gelebilir. Bu kötüleşmede "partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin de etkisi vardır ama çok önemli değildir.
Nitekim "partili Cumhurbaşkanı" dönemini Türkiye, Atatürk ve İnönü döneminde yaşamıştır ama o sırada Cumhurbaşkanı parti ile bağını kesmemiş olsa bile kendi yerine tüm yetkileri "Genel Başkan Vekili" olan partili arkadaşına bırakmış, partinin Meclis Grup toplantılarına katılmamış, İl kongrelerinde yer alıp konuşma yapmamış, "partili" kimliğini kimsenin gözüne sokmamıştır.
1947'den başlayarak 1950'de iktidarı DP'ye devredinceye kadar da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, tüm gezilerine DP milletvekilleriyle birlikte çıkmış, her yerde valilere ve diğer yöneticilere "kamu hizmeti yaparken kimsenin siyasi kimliğine göre hareket etmeyecekleri" talimatını vermiştir.
Kısaca Türkiye bugünkü gibi partli değil, partizan Cumhurbaşkanı dönemi yaşamamıştır. O nedenle sıkıntının çoğu sistemde değil, o sistemi yönetendedir. Parlamenter sisteme dönülse bile önce o sistemin islaha ihtiyacı vardır.
Eren Talha Altun: Sayın Ekşi, dış politikada gergin hava bildiğiniz üzere devam ediyor, Türkiye ile Batılı devletler arasındaki bu gerginlik ekonomiye ciddi şekilde yansır mı? Türk Dış politikasının böyle devam etmesi sizce ne gibi bir sonuç doğurur?
ASIL SORUNLAR ÖNÜMÜZDEDİR...
Oktay Ekşi: Dış politikamız 2011'den beri "baştankara" gitmektedir. Örneğin bugüne kadar ne Suriye ne Mısır'la ilişkilerimizin niçin bozulduğuna ilişkin resmi hiçbir bilgi verilmemiştir.
Türkiye artık çok söylenen bir ifadeyle "komşularıyla sıfır sorun" yerine "sıfır komşu" noktasına gelmiştir. Buna Batı ülkeleri de dahildir. Tüm bunların ekonomiye yansıması çok doğaldır. O nedenle asıl sorunlar önümüzdedir. Ne demek istediğimi yaşayarak göreceğiz."
.
Eren Talha Altun - dikGAZETE.com