CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Nisan Ayı Olağan Meclis Toplantısı'na çevrim içi katıldı.
Kılıçdaroğlu, salgın sürecinde nelerin yapılması gerektiğini birçok kez açıkladıklarını ancak bunların büyük kısmının gerçekleşmediğini ifade etti.
Eğitim konusunun önemine değinen Kılıçdaroğlu, 4+4+4 sistemi Türkiye'ye geldiğinde CHP dışında kimsenin sesini çıkarmadığını ve bugünkü tablonun bu şekilde gündeme geldiğini kaydetti.
"Kalkınma planlarında olmayan, eğitim şuralarında görüşülmeyen bir yasal düzenleme 21'inci yüzyıl Türkiye'sinde nasıl yasalaştı?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, bunu herkesin sorgulaması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, nitelikli eleman bulabilmek için eğitimin kaliteli olması gerektiğini dile getirerek, girişimciliğin, inovasyonun çok önemli olduğunu, bunu büyütmenin yolunun da eğitim sisteminden geçtiğini ifade etti.
Tam kapanma kararı
Salgın tedbirleri kapsamında alınan tam kapanma kararına ilişkin Kılıçdaroğlu, "Kapanma sürecinin çok önceden yapılması lazımdı.
Fakat bunlar olmadı, politika devreye girdi, salonlar dolduruldu ve bugünkü tabloyla karşılaştık.
Şimdi turist gelmiyor. Turizm sektörü yaklaşık 54 sektöre katkı veren bir alan. Fakat kendi elimizle turizmin dibine kibrit suyu döktük.
Umarım kapanma süreci içinde bu sorunların hepsi aşılmış olur." diye konuştu.
Toplantıda üretimin yeterince istihdam yaratmadığı konusunun gündeme geldiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, istihdama yönelik üretimin desteklenmemesi durumunda istihdamın yaratılamayacağını vurguladı.
"SGK, bütçenin en büyük kara deliği"
Kayıt dışına yönelen sayısının çok olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, işsiz üniversite mezunlarının kayıt dışı teklifler aldıklarını anlattıklarını aktardı.
Sosyal güvenlik ile sosyal güvenlik primlerinin yüksekliğinden bahsedildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Acaba sosyal güvenlik sisteminin ne kadar açık verdiğini kaç iş insanı biliyor? Şu anda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bütçenin en büyük kara deliği." dedi.
Kılıçdaroğlu, "hangi gerekçeyle sosyal güvenlik sisteminin bütçenin en büyük kara deliğine dönüştüğüne" ilişkin iş dünyasının özel bir çalışma yapmasını istedi.
"Paris Sözleşmesini imzalamak zorundayız"
Büyüyen ekonomide yeni sorunlar çıkabileceğini, bu sorunları aşma konusunda siyaset kurumunun ve iş dünyasının el birliğiyle çaba harcaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ekonomide de sorunlar çıkar ama bu sorunların aşılması lazım.
Bu sorunları aşmanın yolu planlamadır. Şu soruyu sormamız gerekiyor. Devlet Planlama Teşkilatı niye, hangi gerekçeyle kapatıldı? Biz önümüzdeki 5 yılı mı, yoksa 50-100 yılı mı planlayacağız? Başkaları böyle bir planlama yaparken biz neden yapamıyoruz?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Akkuyu Nükleer Santrali faaliyete geçtiği zaman elektriğin kilovat saatinin kaç liradan alınacağını" sorarak, "12,5 sent, KDV hariç. Dünyanın en pahalı enerjisini alacaksınız. İş dünyasının kaç saygıdeğer insanı bu gerçekten haberdar?" dedi.
Paris Anlaşması'nı Avrupa'da imzalamayan tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi halinde Türkiye'deki iş dünyasının üretici ve ihracatçılarının Avrupa Birliğine ürün satarken ek vergi ödemek zorunda kalacaklarını kaydetti.
Soruları yanıtladı
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, sigorta komisyon oranlarının düşürülmesi konusunun CHP'li milletvekilleri tarafından gündeme getirildiğini ancak beklenen sonucun alınamadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Eğer bir sektörü yaratıyorsanız o sektörün alt segmentlerine de onların geçinebilecekleri kaynağı yaratmak zorundasınız.
Aksi halde bu sistemi büyütemez, geliştiremezsiniz. Bu konuda sağlıklı ve tutarlı planlamanın yapılması ve bu çalışmalar yapılırken de sektörün aktörleriyle bir araya gelinmesi ve ondan sonra karar alınması gerekir." diye konuştu.
İzmir'in trafik sorununun gündeme getirilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, bu konuda çalışmaların yapıldığını söyledi.
"Dünya, Türkiye'nin demokrasinin bütün koşullarını hayata geçirdiğini bilmelidir"
Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin 4 aşamalı bir stratejiyi hayata geçirmediği sürece belini doğrultamayacağını" savunarak, şunları kaydetti:
"Bunlardan birincisi; Türkiye'de gerçek anlamda, Avrupa Birliğinin ön gördüğü bütün demokratik kuralları kendi ülkemize getirmek zorundayız.
Yani bütün dünya özellikle de İslam dünyası, özellikle de az gelişmiş ülkeler bir Müslüman ülke olarak Türkiye'nin kendi ülkesinde demokrasinin bütün koşullarını hayata geçirdiğini bilmelidir ve biz bunu anlatmalıyız.
Bu aynı zamanda can ve mal güvenliği demektir, bu aynı zamanda yabancı sermayenin Türkiye'ye gelip yatırım yapması demektir.
Bu aynı zamanda hukukun üstünlüğü, hak aramanın güvence altına alınması, insanların düşüncelerini özgürce ifade etmeleri demektir.
Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını sağladığımız zaman önemli bir projeyi, önemli bir adımı hayata geçirmiş oluyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM) açtık, 101'inci yılındayız. TBMM Mustafa Kemal Atatürk'e Kurtuluş Savaşı'nda Başkomutanlık yetkisini 3 ay süreyle vermiştir, 'Yetki bendedir' demiştir, Mustafa Kemal Atatürk'e bile yetkisini sınırlı süreyle vermiştir.
Yani o kadar güçlü bir Meclis, o kadar üzerinde hiçbir gölgeyi kabul etmeyen bir parlamento.
Şimdi aynı parlamentoya bakın, şimdi parlamentoda vesayet var. El kaldırıp indiriyor milletvekilleri, emin olun yüzde 80'i neden el kaldırıp indirdiğini bilmiyor.
Grup başkanvekiline bakıyor o el kaldırırsa kaldırıyor, indir deniyorsa indiriyor.
Böyle bir parlamento olmaz, parlamento eğer sarayın vesayeti altındaysa böyle bir parlamento olmaz, irade olmak zorunda, iradenin özgür olması lazım.
Milletvekilinin çıkıp 'şurada hata var' demesi lazım."
Bir diğer stratejiyi "Türkiye'nin ekonomi politikasını yeniden şekillendirmesi gerekiyor." olarak açıklayan Kılıçdaroğlu, bu konudaki sihirli sözcüğün "Üreten Türkiye" olduğuna dikkati çekti.
"Üniversiteler özerkse üreteceğiz"
Kılıçdaroğlu, neyin üretileceğinin çok iyi planlanması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Eğer siz katma değeri yüksek ürün üretmeye odaklanmadıysanız başka ülkelerin ürettiği ürünleri tüketen ülke olursunuz.
Katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Üniversiteler özerkse üreteceğiz.
Üniversitelerin bilimsel, yönetsel, mali özerkliği olacak, üniversitelerde her türlü düşünce tartışılabilecek.
Üniversitelerin, akademik dünyanın önündeki engelleri kaldıracaksınız, onlara her türlü desteği vereceksiniz.
O zaman onlar üretecekler ama onları elle tutulur metaya sanayici dönüştürecek.
Şimdi üniversiteler bilgi üretemiyor, bilgi üretemeyen üniversite felaket olur. 100 küsur üniversitemiz var.
Peki dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına giren üniversitemiz kaç tane? Üniversite, eğitim kavramı üzerinde durmamız gerekiyor, aynı zamanda planlama. Eğer siz geleceğinizi planlamazsanız, ülkeyi yönetemezsiniz ve kaos çıkar.
Devlet Planlama Teşkilatını kapattık. Acaba kaç iş adamının haberi var?"
Gelecek planlanmasının mevcut kaynaklarla birlikte yapılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Üreten Türkiye istiyorsak kaynakları verimli ve yerinde kullanmalıyız." dedi.
Stratejinin 3'üncü ayağına ilişkin ise Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Güçlü bir sosyal devlet inşa etmek zorundayız. Açların ve tokların bir arada olduğu ülkede huzur olmaz, herkesin karnının doyması lazım.
Herkesin belli bir gelir elde edebileceği bir yapıyı kurmak zorundayız. Stratejinin dördüncü ayağı sürdürülebilirlik.
Demokrasi sürekli gelişen bir kavram, siz de sürekli gelişen o kavrama ayak uydurmak zorundasınız.
Üretim, teknoloji sürekli gelişen kavramdır, bütün bunları Türkiye izlemek zorundadır.
Sürdürülebilirliği sağlamaktaki sihirli anahtar da devlette liyakattir. Devlette liyakat olursa sürdürülebilirliği sağlarsınız."
Kılıçdaroğlu, siyasette etik değerlerin olmadığını iddia ederek, "Siyasette etik değerler yoksa sorunumuz var.
Bizim bir vaadimiz var. Diyoruz ki, iktidara geldiğimizde ilk yapacağımız kanun siyasi ahlak kanunu olacak.
Siyasetçini ahlaklı olması lazım ve vatandaşına hesap vermesi lazım." diye konuştu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com