TBMM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada, sözlerine "Hep birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz. Kavgasız bir ortamda ama düşüncelerimizi özgürce ifade ederek yaşamak istiyoruz.
Hiç kimsenin ötekileştirilmediği, her evde huzurun olduğu, her evde tencerelerin kaynadığı, çocukların mutlu büyüdüğü bir ortam istiyoruz ve bu ortamı sağlamak için de elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Bu bizim boynumuzun borcudur." diyerek başladı.
Bu çabayı gösterirken bu topraklarda yaşayan, aynı havayı teneffüs eden bütün vatandaşlarla birlik olacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Onların bir sorunu varsa, o sorunu çözmek CHP'nin temel görevlerinden birisidir." ifadelerini kullandı.
Sabah Adalet Ağaoğlu'nun vefat ettiğini öğrendiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Gerçekten de yazılarıyla, romanlarıyla, öyküleriyle, anılarıyla, oyunlarıyla sanat dünyamızın önemli bir aktörüydü. Kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Rize ve Artvin'de sel felaketi dolayısıyla hayatını kaybedenler ile Pençe-Kaplan Operasyonu bölgesinde şehit olan Hava Piyade Astsubay Çavuş Ethem Demirci'ye de Allah'tan rahmet diledi.
Kılıçdaroğlu, "Şehitler arasındaki farklılıkları kaldırın. Şehitler, gaziler arasında ayrım yaparsanız aslında doğru yapmamış olursunuz. Bayrağa sarıyoruz, 'şehidimiz' diyoruz, devlet erkanı, vatandaşlarımız orada, toprağa defnediyoruz ve sonsuzluğa uğurluyoruz ama arkasından 'bu şehit falan türden bir şehit, öbürü falan türden bir şehit...' Bu doğru değil, ayrımcılığın kalkması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Sakarya'da havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada işçilerin hayatını kaybettiğini, ardından yaşanan ikinci patlamada da üç askerin şehit olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bunların hakkını ve hukukunu aramak bizim namus borcumuzdur. Asıl beni üzen nokta şudur: Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığında oturan zat, hayatını kaybeden işçilerin ailelerini değil, önce 11 yılda 5 kez fabrikasında patlama olan patronu arıyor 'nasılsın' diyor.
Devletin kimlere teslim edildiğini Sakaryalıların da bilmesi lazım artık. Bizim devletimiz, sıradan bir devlet değildir. Bu devletin temelinde acı ve gözyaşı vardır. O makama oturan her zat, bunların hakkını ve hukukun savunmak zorundadır.
Bu fabrikada çalışan bir kardeşimiz var, Aslı Bozkurt, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı. Bu tür fabrikalar bu uzmanları çalıştırırlar ama parayı patron verir. Parayı patron veriyorsa sağlıklı rapor yazamaz ama buna rağmen bu kardeşimiz beş gün önce 'bu fabrikada benim dediklerim olmuyor' diye istifa ediyor.
Ama Aslı kardeşimiz şu an hapiste, beyler dışarda. 'Bu fabrikada benim istediklerim olmuyor, önlemler alınmıyor' diyen İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı istifa ediyor, Aslı Bozkurt şu anda hapiste. Şu memleketin adaletine bakar mısınız? Bu memleket nasıl yönetiliyor bakar mısınız? Aramızda İş Sağlığı ve Güvenliği Sendikasından arkadaşlarımız var.
Dolayısıyla hiç meraklanmayın, biz sizin ve hayatını kaybeden işçilerimizin hakkınızı ve hukukunuzun sonuna kadar arayacağız. Varsın onlar saraylarında otursunlar, varsın onlar Lale Devri'ni yaşasınlar.
Çalışmanın, alın terinin ne olduğunu onlar biliyor mu, eve ekmek götürmenin değerini onlar biliyorlar mı? Hiç birisi bilmiyor. Ama onların yediklerinin tamamının bedelini 83 milyon olarak hepimiz ödüyoruz. Kendi ceplerinden beş kuruş çıkmıyor."
Sakaryalıların da vicdanına seslenen Kılıçdaroğlu, "Artık uyanmanız, görmeniz lazım. Bu memlekete kim, nasıl hizmet ediyor onu da görmeniz lazım. Bir eli yağda bir eli balda olanların Türkiye'yi nereye taşıdıklarını da görmesi lazım.
Daha cenazeler kaldırılmadan patronu arayıp 'napıyorsun, geçmiş olsun' diyorsun; MÜSİAD hemen toplanıyor, ziyafetler düzenleniyor. Bir bekleyin şu cenazeler bir kalksın kardeşim. Emin olun bunlarda vicdan yok, ahlak yok.
Bu kadar açık net söylüyorum: Vicdanı olmayanın zaten ahlakı da olmaz, adalet duygusu da olmaz. Adalet duygusunu tartan terazinin adı da vicdandır zaten." değerlendirmesinde bulundu.
"Neresinde mantık, ahlak var?"
Belediye başkanlarının, Kovid-19 pandemisi sırasında, çıkarılan engellere rağmen vatandaşa destek olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Beyler saraylarda otururken, 'Maske dağıtamazsınız.' derken, fakir fukaranın aşevi için toplanan paraya bile el koyarken belediye başkanlarımız günün 24 saati çalıştılar. Neymiş? 'CHP gelirse yardımlar kesilirmiş.'
Bir baktılar ki hiçbir ayrım yapmıyorlar, hangi partiden, kimlikten, inançtan olduğunu sormuyorlar. Herkese ön koşulsuz yardım yapıyorlar. Tabii saray zevatının ezberi bozuldu. Daha çok bozulacak. Hiç kimsenin endişesi olmasın." diye konuştu.
Belediyelerin tasarruf ettikleri çalışmalara değinen ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin, aynı firmadan önceki dönemde 60 dolara alınan asfaltı 25 dolardan aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Şimdi sarayın sorması gerekmiyor mu? Nasıl oluyor, aradaki parayı kim aldı? O soramaz zaten ama biz soracağız. Yolsuzluk yapanlar yolsuzluğu soruşturamazlar." ifadelerini kullandı.
Kırşehir Belediyesinin önceki dönemde kendi asfaltını 258 liraya üretirken, CHP yönetiminde bunun 166 liraya mal edildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Akhisar Belediyesinin ise 5,5 milyon lira olan araç maliyetini 3 milyon liraya düşürdüğünü kaydetti.
CHP'li belediyelere, her ihaleyi dijital ortamda yapmalarını, ihalelerin izlenebilmesini önerdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Kimse CHP hakkında, 'Bunlar da diğerleri gibi mi olacak?' demesin. Hayır, olmayacağız çünkü biz CHP'yiz, dürüst insanlarız, kul hakkı yemeyiz, insana hizmet etmeyi güzel bir görev olarak kabul ederiz." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 2013 yılında kabul edilen yasayla, yüzde 40'ın üzerinde engeli olan vatandaşların kamuya ait taşıtlardan ücretsiz yararlandığına dikkati çekerek, pandemi dolayısıyla ulaşımı durdurulan Yüksek Hızlı Tren'in yeniden hizmete geçmesinden sonra engellilerin bu taşıtlara kabul edilmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Niçin? 'Parasını ödeyeceğim' diyor, 'olmaz' diyorlar.
Bizim belediyede bütün araçlara biniyorlar, bir sorun yok ama Devlet Demiryollarına gelince 'Hayır sizi bindirmeyeceğiz.' Bana söyler mi bir engelli kardeşim, bunun neredesinde mantık, ahlak var?" sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu, engellilerin atanması gereken kadroların 18 yıldır doldurulmadığını savunarak, "Niçin? 'Siz engellisiniz. Nasıl olsa size ufak bir şey veriyoruz, geleceksiniz AK Parti'ye oy vereceksiniz.' düşüncesiyle yapıyorlar. Saraya göre Türkiye'de engelli yok, onun için kadrolar boş. Çünkü sarayın 'engelli' diye bir derdi yok." iddiasında bulundu.
"Hanımlarının elindeki çantanın değeri..."
Son 2 yılda tarımsal sulamada kullanılan elektriğin bedelinin yüzde 108 arttığına işaret eden Kılıçdaroğlu, Mardin'de onlarca köyün elektriğinin 14 Mayıs'tan beri kesik olduğunu, Şanlıurfa'da ise çiftçilerin zor durumda kaldığını söyledi.
CHP'li belediyelerin, sorunların çözümü için çaba sarf ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Şanlıurfa ne yaptı? Bütün oyları yıllardır AK Parti'ye veriyor. Niye elektriği kesiyor? 'Üretsen de üretmesen de hiçbir önemi yok, dışarıdan daha ucuza alıyorum.' diyor. 'Zaten sen bana oy veriyorsun, ağzındaki lokmayı da alsam, bana oy vereceksin, ne bağırıp duruyorsun?' diyor. Onların hanımlarının elindeki çantanın değerini biliyor musun Urfalı kardeşim? Bir çanta 50 bin dolar. Senin 10 yıllık elektrik masrafını karşılıyor bir çanta.
Sen tarımın, üretimin, alın terinin değerini vermiyorsun, gidip 50 bin dolarlık çantaya oy veriyorsun. Sonra da ağlaşıyorsun. Çözümü var, sandık önüne gelecek. Bu sefer kanma artık."
"Yoksullaştırarak bağımlı hale getirmek istiyor"
Kılıçdaroğlu, Manisa Alaşehir'de afet nedeniyle üzüm bağlarının zarar gördüğünü anımsatarak, CHP'li belediyenin üreticilere ücretsiz bağ direkleri dağıttığını anlattı.
İlçe belediyesi bunu yaparken iktidarın çiftçilerin sorunlarına kayıtsız kaldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Sarayda oturanın emrinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti var ama sana bir direk gönderemezler. Çünkü onların işi farklı, 'Mal nasıl götürülür?' Üzüm üreticisi zarar etmiş. 'Ne olacak, dışardan üzüm getiririm.' Gül üreticisi zarar etmiş. Dışardan gül getirmediler mi? Ispartalılar yıllar yılı gittiler AK Parti'ye oy verdiler. Verin kardeşim. Yakında gülü de bitirecekler. 'Bulgaristan'da gül var, oradan alırız.' diyecekler. Size de bir lokma ekmek verecekler. İnsanı yoksullaştırarak kendisine bağımlı hale getirmek istiyor. Bizim de karşı çıktığımız bu. Isparta ve Urfalı'nın da hak talebinde bulunması lazım."
"TMO 24 liradan satışa çıkardı"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, fındığın Karadeniz Bölgesi açısından stratejik bir ürün olduğuna işaret ederek, iktidarın fındık üreticisini önceki yıllarda bazı tekellerin eline bırakırken, bugün bir tekelin eline teslim ettiğini öne sürdü.
Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) geçen yıl 14 liradan aldığı fındığı bir süre önce ilanla 24 liradan satışa çıkardığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"400 bin ton fındık sattı. Şimdi çıkacak yeni fındığın piyasada 18-20 lira arasında olduğu söyleniyor. Bütün fındık üreticisine sesleniyorum; TMO bunu 24 liradan satabiliyorsa, üretici bahçeye girmeden fındık taban fiyatını en az 25 lira olarak belirlemeli.
Bunu talep ediyorsa Ordulular, bunu oylarıyla göstersinler. Yaparlarsa başımın üstüne, istediği partiye, hatta gider iktidar partisine oy verirler. Ama yapmıyorlarsa onların da Şanlıurfalılar gibi uyanması lazım. Seni alın terinle sömürüyorlar, birilerine peşkeş çekiyorlar. Sen de itiraz et."
"Sayın Devlet Bahçeli beni şaşırttı"
Kemal Kılıçdaroğlu, barolara ilişkin kanun teklifinin görüşmeleri sırasındaki çalışmaları için CHP'li milletvekillerine teşekkür etti.
Yasayı "çoklu hukuk projesi" olarak adlandıran Kılıçdaroğlu, "Bu projeye karşı çıkmak, Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkmak CHP'nin temel göreviydi ve bu görevi yaptı." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, ülkücü veya milliyetçilerin değil, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu kanuna ilişkin tutumuyla kendisini şaşırttığını da belirtti.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan'ın kanun teklifine yönelik eleştirilere cevaben "Bu kanun geçtiğinde 'PKK, FETÖ baro kurarlarmış.' Kursunlar arkadaş." sözlerini sarf ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Çoklu baro teklifiyle Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne dinamit konmuştur.
Söyleyen, iktidar partisinin parlamentodaki grup başkanvekili. Hangi gerekçeyle el kaldırdılar? Ülkücülerin, milliyetçilerin, bayrağını, vatanını sevenlerin vicdanına sesleniyorum; nasıl oluyor da bu kanun teklifine 'evet.' dersiniz? Tarihinizi reddediyorsunuz." dedi.
"Nerede bu paralar, neden vermiyorsunuz?"
15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Kılıçdaroğlu, "İki 15 Temmuz var. Sarayın 15 Temmuz'u, halkın 15 Temmuz'u. Halkın 15 Temmuz'unda 251 şehidimiz, 2 bin 194 gazimiz var; sokağa çıkan yüz binler, darbeye karşı çıkanlar, hayatlarını verip bedel ödeyenler, kolunu bacağını verenler var, demokrasi sevdalıları var." diye konuştu.
15 Temmuz şehitlerinin yakınları ve gaziler için olduğu gibi Beşiktaş saldırısında şehit olan polislerin yakınları için de yardım toplandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bu paraları biz takip etmeseydik tamamen yok edeceklerdi.
'Vakıf' diyorlardı, vakfı kurmamışlardı. Erdoğan, Kaddafi'den aldığı 250 bin doları şehit derneklerine verecekti, hala o paranın nereye gittiğini bilmiyoruz. Nerede bu paralar, niye vermiyorsunuz?" dedi.
"Erdoğan iki kişinin komisyona gelmesini yasakladı"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, TBMM'de FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin bir araştırma komisyonu kurulduğunu hatırlatarak, "Erdoğan, bu araştırma komisyonuna iki kişinin gelmesini yasakladı: MİT Müsteşarı ve dönemin Genelkurmay Başkanı. Bütün ayrıntıları biliyorlar.
Bunların gelip TBMM'ye bilgi vermelerine Erdoğan niye yasak koydu? 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkası öğrenilmesin diye. Ama biz bütün ayrıntıları olabildiğince araştırdık. Komisyon raporu çıktı. 4 yıldır rapor yayınlanmıyor. Niçin? Neden korkuyorlar, neden çekiniyorlar? Millet gerçekleri görmesin diye." ifadelerini kullandı.
Gazeteci Müyesser Yıldız'ın 15 Temmuz hain darbe girişimini incelediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Sen misin araştıran, yakaladılar, hapse attılar." iddiasında bulundu.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com