CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, gündeme ilişkin parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, "İlginç zamanlarda yaşayasın" diye bir Çin deyişi olduğunu belirtti.
Bunun aslında bir beddua olduğunu dile getiren ve insanlığın böyle bir zamandan geçtiğini ifade eden Öztrak, "Bir yanda sağlığı tehdit eden Kovid-19 salgını, diğer yanda küresel sistemin en önemli merkezi başta olmak üzere dünyada hızla tırmanan sosyal tansiyon 2020'yi şimdiden en ilginç zamanlardan biri yaptı." dedi.
Türkiye'nin bu talihsiz döneme "beceriksiz, basiretsiz ve liyakatsiz" bir yönetim anlayışının elinde yakalandığını ileri süren Öztrak, şöyle devam etti:
"Daha dün 'normalleşme sürecine girdik' dediler, bugün yaşadıklarımıza bir bakın. Sağlık Bakanı, iki gün önce, 'Sokağa çıkma yasağının devam etmesi yönünde bir önerilerinin olmadığını' söyledi. Esnaf da Bakana ve sarayın açıkladığı normalleşme takvimine inanarak hafta sonu için hazırlığını yaptı. Ama saray dün gece, '15 ilde hafta sonunda sokağa çıkılmayacak.' dedi. Biz tam, 'Devlete güvenip, hafta sonu müşteri ağırlamak için hazırlık yapan esnafın zararını kim karşılayacak?' derken, bu karardan önce her zaman olduğu gibi ortada görünmeyen AK Parti Genel Başkanı, öğle vakti çıktı, kararı iptal etti. Böyle bir ileri, iki geri adım atarak süreci yönetemezsiniz. Bilim Kurulu bu kararın neresinde? Sizin planınız, programınız yok mu? Bu nasıl bir gayrı ciddilik? Önce Sağlık Bakanı 'Böyle bir düşüncemiz yok.' diyor. Sonra AK Parti Genel Başkanı çıkıyor, 'Sağlık Bakanlığı önerdi.' diyor. Recep Bey çıkıyor, 'Günlük vaka sayısı yeniden yükselince bu kararı aldık.' diyor. Tayyip Bey, 'Gönlüm razı olmadı.' diyor. Erdoğan, 'Sokağa çıkma yasağını iptal ettim.' diyor. Biz hangisini dinleyelim, hangisine inanalım, hangisine güvenelim? Recep Bey'e mi, Tayyip Bey'e mi, yoksa Erdoğan'a mı? Bu, ülke yönetimindeki savrulmayı açık ve seçik şekilde ortaya koyuyor."
"Açıkça CHP düşmanlığıdır"Yönetimin, milletin derdine derman olamadıkça, çareyi siyasi kumpaslarda ve yalanlarda aradığını iddia eden Öztrak, iktidarın, "toplumu kutuplaştıran, muhalefeti düşman gibi gösterip öcüleştirmeyi amaçlayan gerçek ötesi popülist siyasetle ayakta kalacağını zannettiğini" söyledi.
TBMM'de dün bu müflis bezirgan siyasetinin yeni bir senaryosunun sahneye konduğunu ileri süren Öztrak, "Demokrasi, millet iradesi ayaklar altına alındı, Milletvekilimiz Enis Berberoğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi, 20 Temmuz sivil darbe sürecinin yeni bir adımıdır." dedi.
Meclis tutanaklarına açıkça yansıdığı gibi Enis Berberoğlu hakkında "siyasi ve askeri casusluk" iddialarının düştüğünü, verilen cezanın gerekçesinin, "gizli kalması gereken bilgileri açıklamak" olduğunun altını çizen Faik Öztrak, şunları söyledi:
"Ama her zamanki gibi mafyatik troller devreye giriyor ve arkadaşımızı, mahkemenin bile suçlu bulmadığı 'casusluk' suçuyla sabaha kadar sosyal medyada linç etmeye çalışıyorlar. Enis Berberoğlu'nun milletvekilliği, bu davadan yargılanan diğer şahıslarla ilgili suçlama kalmamışken, milletvekilimiz Anayasa Mahkemesine başvurmuşken ve kararı beklerken, Meclisin geçmiş uygulama ve içtihatları yok sayılarak, düşürüldü. Arkadaşımızın gece yarısı evinden apar topar gözaltına alınması tam bir zulümdür, şahsi bir garezle yapılmıştır, açıkça CHP düşmanlığıdır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın. İp koptuğu yerden bağlanır. Ve elbette hak, batıla galip gelir. Millet iradesiyle inatlaşanlara, millet sandıkta dersini verir."
"Amerikalılar için istediklerini kendi milletin için neden istemezsin?"Amerika Birleşik Devletleri'nde yüzbinlerce insanın, "Nefes alamıyorum" diyerek sokaklara döküldüğünü, ırkçı polis şiddetiyle başlayan gösterilerin kısa sürede çok sayıda eyalete yayıldığını anımsatan Öztrak, bu olayların, Türkiye'deki hükümetin "siyasi riyakarlığını" da gözler önüne serdiğini iddia etti.
Öztrak, şöyle devam etti:
"Başkentin göbeğinde Kızılayda es kaza 20 kişi bir araya gelse, gaza ve suya boğan saray, Amerika'daki gösterilerden sonra 'barışçıl protestonun bir hak olduğunu' söylemeye başladı. Türkiye'de muhalif gördüğü her medya kuruluşuna, RTÜK ve Basın İlan Kurumu sopasını vuran Hükümet, Amerika'daki olaylardan sonra 'basın özgürlüğünün öneminden' söz etmeye başladı. Yine Türkiye'de eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerine demir parmaklıkla cevap veren saray hükümeti, aynı talepleri Amerikalılar için son derece meşru gördü. Adama sormazlar mı? Amerikalılar için istediklerini kendi milletin için neden istemezsin? Amerikalıya hak gördüğünü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına niye hak görmezsin?
Yaptıkları iş ortada, tek adam rejiminin Türkiye'yi uluslararası demokrasi endekslerinde getirdiği yer filli diktatörlük. Şimdi sarayın damadı, bu filli diktatörlüğün milletin işine, aşına, cüzdanına verdiği zararı saklamak için 'Dünyada en çok sermaye çeken ülkede demokrasi yok' demiş. Herhalde kastettiği ülke Çin. Ama bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak işte böyle bir şey. Saray sosyetesinin başına ve damadına tavsiye ederim. Arada bir Türkiye'nin de üyesi olduğu uluslararası kuruluşların veri tabanlarında biraz zaman harcasınlar. Sadece TÜİK'e bakmasınlar. En azından fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olurlar. Dünya üzerindeki 185 ülke içinde Çin, milli gelirine oranla, en çok doğrudan yabancı sermaye çeken ülkeler liginde 124. sırada. Türkiye ise hemen onun ardından 125. sırada. Yani yerimiz zaten Çin'in hemen arkası."
"Sorun çok ciddi"Dünyada en yüksek insani gelişmişlik düzeyine ve refaha sahip 10 ülkenin 9'unun parlamenter demokrasiyle yönetildiğini, geriye kalan İsviçre'nin ise doğrudan demokrasiyle yönetildiğini aktaran Öztrak, "Peki, insani gelişmişlikte en gerideki 10 ülkenin kaçı, parlamenter demokrasi ile yönetiliyor? Onu da söyleyeyim, O da sıfır. Ya başkanlık, yarı başkanlık rejimi ile yönetiliyor." dedi.
Açıklanan enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Öztrak, son bir yılda çayın fiyatının yüzde 25, beyaz peynirin fiyatının yüzde 23, yumurtanın fiyatının yüzde 26, reçelin fiyatının ise yüzde 23 arttığını belirtti.
Diğer yandan ülkenin iş gücünün de eridiğini belirten Öztrak, şubat ayında 2 milyon kişinin iş gücünün dışına çıktığını, insanların artık iş bile aramadığını söyledi.
Gerçek işsizlerin sayısının 9 milyonu aştığını ifade eden Öztrak, "Böyle bir işsizlikle birlikte büyük bir yoksulluk dalgasının gelmesi kaçınılmaz. Sorun çok ciddi. Ama saray sosyetesinin umurunda değil. Damat bakan kamu bankalarının reklam yüzü gibi sürekli kredi paketi açıklıyor. Ekonomiyi, borç vermekten ibaret zannediyor. Millet bir hafta tatile gidip, tatil parasını 18 ayda ödeyecek duruma düştüyse, o ekonomi zaten bitmiştir." diye konuştu.
"Kamu bankaları aşırı istismar ediliyorKrizi aşmak amacıyla kamu bankalarının aşırı bir şekilde istismar edildiğini savunan Öztrak, Türkiye'nin buna benzer süreçleri 1990'larda yaşadığını ve bedelini 2001 krizinde ağır şekilde ödediğini dile getirdi.
Öztrak, "2001 krizinden hemen sonra bankacılık sistemimiz yeniden yapılandırıldı. Bankaların mali yapılarını güçlendirmek için milletimiz 47,2 milyar dolarlık bir maliyete katlandı. O gün alınan tedbirler sayesinde, bankacılık sisteminin güçlü mali yapısı, ekonomimizin en önemli içsel dayanıklılık noktalarından biri oldu. O gün çok zor elde edilen bu kazanımlar, şimdi bozuk para gibi harcanmamalıdır. Kamu bankalarına bir görev zararı verilecekse, bunların karşılığı mutlaka bütçeye konmalıdır." diye konuştu.
İktidarın, ülkeyi ve ekonomiyi yönetemeyince CHP'ye saldırdığını savunan Öztrak, şunları kaydetti:
"Mahkemenin casuslukla suçlamadığı milletvekilimize trolleriniz 'Casus' diyor. Milletvekilliğini düşürüyorsunuz. Sabaha karşı gözaltına alıyorsunuz. 'Kaymakamın başında durduğu soğanlar nereye gidiyor?' diye soran ilçe başkanımızı terörist diye tutukluyorsunuz. Minarelerde şarkı çalanı yakalamıyorsunuz ama sosyal medyada paylaşanı CHP üyesi diye, bayramda içeri alıyorsunuz. Enis benim 40 yıllık arkadaşımdır. Ne yaparsanız yapın. Ne Enis'ten ne de CHP'den, Kur'an için, ezan için, bayrak için, vatan için, millet için, işgalcilere karşı göğsünü siper eden Kuvayımilliye ruhu dışında bir şey çıkaramazsınız. Bizi sokağa çekmeyi başaramazsınız. Ama yumuşak başlıyız dediysek de uysal koyun olmadığımızı bileceksiniz, öğreneceksiniz."
Soruları yanıtladıCHP Sözcüsü Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Sağlık Bakanının kısıtlama ile ilgili "Bilim Kurulu kararı yok" dediği hatırlatılarak, "Ama İçişleri Bakanlığı duyurdu ve yasak geldi. Bugün öğlen de Sayın Cumhurbaşkanı yasağı iptal etti. Bu iptalden hareketle Erdoğan'ın aldığı karar Soylu'nun siyasi geleceğini nasıl etkiler?" şeklindeki soru üzerine Öztrak, şu yanıtı verdi:
"Buradaki ilginç konu şu, Erdoğan sadece 'Gönlüm razı olmadı' diyerek 'Bu yasağı kaldırdım.' derken, sadece İçişleri Bakanlığından bahsetmiyor, 'görüşü var' diyor. Ama 'Sağlık Bakanlığının talebi var' diyor. Sağlık Bakanı iki gün önce 'Benim talebim yok' diyordu. Erdoğan, 'Bu kararı aldık.' diyor. Açık söyleyeyim, tam bir komedi. Bu ülkenin nasıl yönetilemediğini göstermek bakımından çok güzel bir örnek. Akşam başka, sabah başka konuşuyorlar. Bu krizden böyle çıkılmaz. Bu pandemi böyle aşılmaz, bu buhran bu şekilde bitirilmez. Bu şekilde, küresel ekonomide ortaya çıkacak fırsatlardan bu ülke yararlanamaz. Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu şey güvendir. Maalesef tek adam parti rejiminde bu güven hızla tüketilmektedir."
Berberoğlu kararı hatırlatılarak, CHP'nin bundan sonra ne yapacağı ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Öztrak, çeşitli zeminler bulunduğunu ve bu zeminlerde muhalefet olma haklarını sonuna kadar kullanacaklarını bildirdi.
HDP'li Sırrı Sakık'ın dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda CHP'ye yönelik eleştirileri olduğu hatırlatılarak, buna yanıtı sorulan Öztrak, "O geçen dönemdi ona gerekli yanıtı zaten verdik. Şu anda yeni bir parlamento dönemindeyiz." dedi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un, Berberoğlu kararına yönelik açıklamaları da sorulan Faik Öztrak, şunları kaydetti:
"Enis Bey bu mahkumiyet kararı verildikten sonra parlamentoya girmiştir, dolayısıyla bugün dokunulmazlığı işlemektedir. O nedenle Meclis Başkanının yapması gereken şey, Enis Bey'in dokunulmazlığının kaldırılıp, kaldırılmamasını oylatmaktı, bunu yapmamıştır. Bu anayasa bakımından hatadır. Onun için diyorum, yeni bir dönem bu dönem, diğer dokunulmazlıkla ilgili düzenleme bir önceki dönemde kaldı. Meclis Başkanı diyor ki 'İnfaz Yasası'yla ilgili değişikliklerden yararlanacak milletvekilleri var mı, yok mu o nedenle fezlekeleri okutmadan önce bu düzenlemelerin yapılmasını bekledik. Arkasından da Kovid-19 meselesi geldi, onun için bugüne kaldı.' Hakikaten tam sirkatin meselesine geliyor. Eğer bu kararı diğer düzenleme çıkana kadar bekletiyorsanız, o zaman Enis Bey hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı kesinleşinceye kadar da bekletmek durumundasınız. Elinizde bu yetki var kullanmışsınız ama birden bire yeni döneme girerken bu kararları okutmuşsunuz. Enis Bey'in mahkumiyetine dönük baktığınız zaman zaten oldukça kısa bir süre kalmış. Ayrıca suçlama da casusluktan çıkmış, gizli bilgileri açıklamaya dönmüş. Dolayısıyla böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalan vekilin cezasını, yani fezlekeyi okutmayı dönem sonuna kadar erteletmek da söz konusu olmalıydı. Bu yapılmamıştır. Anlaşılan bir yerlerden talimat gelmiş, Enis Bey'in fezlekesi okutulmuştur. Yapılan CHP düşmanlığıdır, başka bir şey değildir."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com