TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, hafta sonu 36. Olağan Kurultayı yaptıklarını anımsattı.
Güzel bir kurultay gerçekleştirdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Anayasanın askıya alındığı, yargı kararlarının uygulanmadığı, demokrasinin tümüyle askıya alındığı bir dönemde CHP, Kurultayı ile Türkiye'ye nefes aldırmıştır. Biz seçimlerimizle, tartışmalarımızla, öngörümüzle, önerilerimizle, gerçek anlamda bir demokrasi şölenini gerçekleştirdik. Hiçbir partide olmayan, en küçük ilçeden en büyük ile kadar her aşamada seçimle gelmiş, kurultaylarda da genel başkanları seçimle seçilmiş bir parti anlayışını, bir demokrasi anlayışını, Türkiye'nin tarihine 21. yüzyılda demokrasinin askıya alındığı bir süreçte yeniden yazdık. Bu tarih hepimizin ortak tarihidir." ifadesini kullandı.
Parti Meclisi (PM) için 488 başvuru yapıldığını ve bunun sevindirici olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse unutmasın; CHP'yi yönetenler atamayla değil, seçimle iş başına gelirler. Herkesin bu gerçeği bilmesi gerekir." dedi.
CHP'nin diğer partilerle karıştırılmamasını isteyen Kılıçdaroğlu, olağanüstü şartlarda bir demokrasi şöleni gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, 8'i Bilim Yönetim Kültür Platformundan olmak üzere 60 PM üyesinin seçildiğini hatırlatarak, kurultayda Deniz Baykal'ı ve Enis Berberoğlu'nu da unutmadıklarını belirtti.
Baykal'a acil şifalar dileyen Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu'nu bütün delegelerin oy birliği ile PM'nin onur üyesi seçtiklerini söyledi.
"Onlar niye gitmiyor"Kurultayda bir gıda zehirlenmesi yaşandığını kendisinin de Numune Hastanesinde yatan partilileri ziyarete gittiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bu arada diğer hastalarla da konuştum. Bu arada bir genç geldi yanıma 'Ben Recep Tayyip Erdoğan'ın hayranıyım ama size bir şey söyleyeceğim; bizim askerlerimiz Afrin'de, El Bab'ta şehit oluyorlar, 3,5 milyon Suriyeli var onlar niye gitmiyor kendi ülkeleri için mücadele etmiyorlar. Sen niye bunu dillendirmiyorsun?' dedi. Dedim vallahi ben bunları dile getirdim 'Suriyelileri Suriye inşa edildikten sonra Suriye'ye göndereceğiz' dedim. Bana yönelik olmayan saldırı kalmadı. Üstelik senin hayran olduğun Erdoğan en çok bana saldırdı. Irkçı dedi, faşist dedi... Şimdi o da benim dediğim noktaya geliyor. Söyledim yine söylüyorum; Suriye'de barışın temelini atmak istiyorsan, Suriye'de gerçek anlamda söz sahibi olmak istiyorsan, Suriye'de olaylar sonlandıktan sonra Türkiye, Suriye'de gerçek anlamda aktör olmak istiyorsa, Esad'la temasa geçmeli. Çünkü Suriye'nin toprak bütünlüğünü biz de savunuyoruz, onlar da. Bunu kiminle sağlayacaksın, Rusya'yla mı, ABD ile mi? Suriye'de yönetim belli. Sen düne kadar Irak merkezi yönetimi için de aynı lafları ediyordun, 'Bizim muhatabımız değil' diyordun ne oldu? Gittin önünde diz çöktün.' Ben diyorum ki ilerde önüne diz çökmeden bugünden arkadaşlarını görevlendir, gitsinler temasa geçsinler, 'biz Suriye'nin toprak bütünlüğünün yanındayız. Suriye'de ne kadar terör örgütü varsa temizleyelim' deyin. El Nusra'sı, IŞİD'i, PKK'sı, PYD'si hepsini temizleyelim' deyin. Bu hem bizim hem Suriye'nin çıkarına."
"Halkın mahkemesiysen o kararı uygulatırsın"OHAL dolayısıyla anayasanın askıya alındığını öne süren Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin kararlarının dahi uygulanmadığını bildirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ben merak ediyorum Anayasa Mahkemesi üyeleri niye orada oturuyor? Sizin kararlarınız zaten uygulanmıyor. Siz mahkeme değilsiniz ki. Alttaki mahkeme, saraya güven veren mahkeme, mahkemedir. Halkın mahkemesi değilsin kardeşim, halkın mahkemesiysen o kararı uygulatırsın ya da istifa edersin. Bu kadar basit. Alttaki adam 'ben bir tek kişiyi dinlerim o da reistir' diyor. 'Ben karar verirken reis nasıl karar vermemi istiyorsa öyle karar veririm' diyor. Anayasa Mahkemesi sesini dahi çıkaramıyor. İflas eden bir bir yargı düzeni ile karşı karşıyayız. Demokrasiden parti devletine, parti devletinden hanedan devletine dönüştük. Şu anda Türkiye'de hanedan devleti var. Binali Bey'in söylediklerinin de hepsi hikaye. Ne Başbakanı, hepsi hikaye. Bir kişi karar veriyor, herkes o kararları uyguluyor."
"Bütün CHP'lilerin yanımda olmasını istiyorum"Kurultaylarını yaptıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, kurultayın her şeyden önce kendisine yüklediği ağır bir sorumluluk bulunduğunu, bunun bilincinde olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin 5 temel sorununu anlatırken çözmek konusunda en güçlü iradeye CHP'nin kaynaklık yaptığını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, "Kendi aramızda elbette tartışacağız ama 5 temel sorunu çözme konusunda sadece benim, bizim partililerin değil ülkesini düşünen her vatandaşın sorumluluğu var. Ben sorumluluğu üstleniyorum, zor bir sorumluluk üstlendiğimin farkındayım. Bu zor sorumluluğu yerine getirmek için olağanüstü çaba harcanması gerektiğini biliyorum. Bu konuda ne gerekiyorsa yapacağım ama bunu yaparken bütün CHP'lilerin yanımda olmasını, ortak ses çıkarmasını istiyorum. Ayrışma lüksümüz yok. Bir dikta yönetimine, sivil darbeye karşı mücadele ediyoruz. Her türlü baskı gelecektir üzerimize, hiçbir endişem yok. Demokrasiyi savunmak dikta yönetimlerinde kolay değildir, diktatörlerle mücadele etmek kolay değildir. Ama biz bunu yapacağız çünkü Kuvayımiliyeciyiz." diye konuştu.
-"Ben yiğidim"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, genelde kısır tartışmalara girmediğini, doğru da bulmadığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, herkesin düşüncesini söyleyeceğini ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir türlü dilini kontrol edemediğini, Bitlis'te kendisine, "Ey bay Kemal" dediğini savundu. Kılıçdaroğlu, "Buyur Recep Bey." dedi.
Erdoğan'ın, "PYD-YPG/PKK terör örgütü mü, yiğitsen açıkla." dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açıklayacağım. Vallahi de billahi de ben yiğidim, Anadolu'nun yiğidiyim, Anadolu'nun Köroğlusuyum, Anadolu'nun efesiyim. Hiç endişem yok. 50 sefer söyledim, bir daha söylüyorum, bunlar terör örgütüdür. Ben söyledim neden kendimi yiğit olarak kabul ettiğim için. Eğer sen de yiğitsen karşıma çıkarsın Recep Bey. Lafla peynir gemisi yürümez, oturmuş ahkam kesiyorsun. Gelsene karşıma. Sen reissin, cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal etmişsin, sen diktatörsün, dikta yönetiminin bütün uygulamalarını yapıyorsun ama bay Kemal'in karşısına çıkmaya cesaret edemiyorsun. Benim tankım, tüfeğim, polisim, ordum, valim, kaymakamım yok, benim Allah'ım var. Çıkacaksın karşıma. Yalan cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden bir adama, bir partinin genel başkanına yakışmaz. Yalan söylüyorsan çıkıp önce milletten özür dileyeceksin. Sen IŞİD'e kol kanat gererken, silah göndermemen için seni uyardım. Sen halen El Nusra terör örgütü mü değil mi söyleyemiyorsun."
"Hangi vatansever duygularla davet ettin?"Kılıçdaroğlu, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinden 17 Eylül 2014 tarihinde PYD'nin terör örgütü olduğuna ilişkin karar çıktığını, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin de YPG-PYD/PKK'nın terör örgütü olduğuna dair kararının bulunduğunu anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Bu kararlardan sonra bunlar PYD'nin Başkanı Salih Müslim'i Ankara'ya davet edip, altına kırmızı halı seriyorlar. Bay Recep, gözlerinden öptüğüm Recep, sevgili Recep, sen mahkeme kararına, Yargıtay kararına rağmen, terör örgütü saymasına rağmen sen hangi vatansever duygularla Müslim'i Ankara'ya davet ettin, ayağına halılar serdin? Yiğitsen, şerefliysen açıkla. Açıklayabilir mi, emin olun tık çıkmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan'a, "FETÖ, PKK, YPG, El Nusra ve IŞİD'e yardım yataklık yaptığını" söylediğini ancak Erdoğan'ın kendisini mahkemeye vermediğini belirten Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'a, "Erdoğan'ın terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığına dair dilekçeyi ver." talimatında bulundu.
Kılıçdaroğlu, "YPG ile ilgili Sosyalist Enternasyonel'de verdiğimiz mücadeleden de bunların haberi yok. Türkiye'nin çıkarlarını nasıl savunuyoruz. Onlar bizi kendileri gibi sanıyorlar. Biz vatanseveriz, biz onları vatansever olarak görmüyoruz. Biz bu ülkenin çıkarlarını savunuyoruz, onlar kendi ülkelerinin değil kendi çıkarlarını savunurlar. Bu beyler Türkiye'de vergi ödememek için Man adasında şirket kuruyorlar. Senin yerliliğin de milliliğin de batsın." ifadelerini kullandı.
Muhabir: Meltem Öztürk, Barış Gündoğan