Dünya

Cezayir tarihindeki 5 önemli halk hareketi

Cezayir, Fransız sömürgesinden kurtulduğu tarihten (5 Temmuz 1962) bu yana halk eliyle, kimisi ülkedeki siyasi sistemde reforma gidilmesini sağlayan, kimisi uzun yıllar sürecek iç savaşlarla sonuçlanan önemli ayaklanmalara şahit oldu.

Cezayir tarihindeki 5 önemli halk hareketi
25-03-2019 19:57
Cezayir

Arap Baharı'nın teğet geçtiği Cezayir'de Buteflika'nın 5. dönem adaylığına karşı 22 Şubat'ta başlayan gösteriler, Buteflika'nın, Cenevre'den dönüşünün hemen akabinde 11 Mart'ta seçimlerin ertelendiğini, kendisinin de 5. dönem adaylıktan çekildiğini açıklamasına rağmen devam ediyor. Dış müdahaleye karşı olan Cezayir halkının, 1 ayı aşkın zamandan beri sürdürdüğü ve barışçılığını korumaya devam eden bu gösteriler, ülke tarihinde katılımı en yüksek gösteriler olarak ön plana çıkıyor.

Cezayir'de Buteflika karşıtı gösteriler devam ediyorButeflika seçimlere ayrılan bütçeyi iptal etmişCezayir'de yeni hükümeti kurma çabaları çıkmaza girdi Cezayir yeni bir değişim sürecini tetikleyebilir

Cezayir halkının son gösterilerde şiddetten kaçınması, ülkeyi kanlı bir girdabın içine sürükleyen geçmiş tecrübelerden ders alındığı şeklinde yorumlanıyor.

Cezayir'de 1962'deki bağımsızlıktan bu yana düzenlenen en büyük ve geniş katılımlı gösterileri şu şekilde sıralamak mümkün:

1988 Ekmek Ayaklanması

Cezayir Cumhurbaşkanı Şazli Bin Cedid döneminde (1979-1992) ülkede yaşanan gerilim gösteri düzeyini aşıp bir ayaklanmaya dönüştü. Cezayir'in toplumsal belleğinde "5 Ekim 1988" olayları olarak yer eden bu gösterileri bazıları "Ekmek Ayaklanması" bazıları da "Bidayetül Harab" (Yıkımın Başlangıcı) olarak isimlendirdi.

İsim konusunda ayrılığa düşülmüş olsa da tarihçiler ve siyasetçiler, bu gösteriler sayesinde ülkedeki tek parti iktidarının (Ulusal Kurtuluş Cephesi) sona erdiği ve 23 Şubat 1989'da ilk çoğulcu anayasanın kabulünün ardından hem siyaset hem de medyada çoğulculuğa geçildiği konusunda hemfikirler.

Söz konusu ayaklanma, 1986'da petrol fiyatlarının düşmesinin ardından ülkenin içine girdiği kötü ekonomik ve toplumsal şartlara bir tepki olarak patlak verdi. Başkent Cezayir'de nüfusunun yoğunluğuyla bilinen Bab'ul Vadi beldesinde bir grup gencin otobüsteki yolcuları indirip ateşe vermesiyle başlayan olaylar, pek çok vilayete yayıldı ve devlet ile Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisi'ne ait binalar tahrip edildi.

Güvenlik güçleri öfkeli halk yığınlarını durduramayınca askerler sokağa indi. Resmi rakamlara göre, yaşanan bu ayaklanma sonucunda 169 kişi hayatını kaybetti (resmi olmayan kaynaklar ölü sayısının 500 olduğunu iddia ediyor), 15 bin kişi de tutuklandı.

10 Ekim'de olağanüstü hal ilan edilmesinin ardından Bin Cedid, halka sesleniş konuşmasında, tek parti sistemini sona erdirecek kapsamlı reformlar yapılacağı sözünü verdi.

Cezayir İç Savaşı (Kara 10 yıl)

1988 olayları, ülkedeki yönetim sisteminin reforme edilmesine zemin hazırladı. 1989'da anayasanın kabulünden sonra yaklaşık 60 parti siyaset sahnesine çıktı. Bu partilerden farklı olan ve en önemlisi yönetim tasavvurunu Kitap ve Sünnet'ten alan İslami Selamet Cephesi (FIS) idi.

Abbas Medeni ve yardımcısı Ali Bilhac yönetimindeki parti, 1990'daki yerel seçimlerde, bin 539 belediye meclisinden 950'sini, 48 il meclisinden de 32'sini kazanarak büyük bir başarı elde etti.

Partinin bu ezici başarısı, hükümeti 1991'de seçim yasasını değiştirmeye sevk etti. Parti, atılan bu adımı kabul etmeyince, ülkede cuma namazı sonrası gösteriler düzenlemeye başladı, genel greve gidildi, "1 Mayıs" ve "Şehitler" meydanlarında oturma eylemleri yapıldı.

Hükümetin yeni seçim yasası, partinin 29 Aralık 1991'de yapılan genel seçimleri kazanmasına engel olamadı. FIS bu seçimlerde ilk turda 188 sandalyeyi (o dönem meclisteki sandalye sayısı 380) kazandı. Hızla gelişen olaylar sonucunda Abdulaziz Bilhadim başkanlığındaki eski meclis 4 Ocak 1992'de feshedildi. Cumhurbaşkanı Bin Cedid 11 Ocak'ta istifasını sundu ve Yüksek Güvenlik Konseyi ikinci tur seçimleri iptal etti.

Partinin "değişim sürecine darbe" olarak nitelendirdiği bu duruma karşı başlattığı gösteriler kısa sürede ülkeyi 10 yıl sürecek bir iç savaşa sürükledi. Hükümetle İslami eğilimli gruplar arasında yaşanan bu savaş, resmi rakamlara göre 200 bin kişinin ölmesine, 30 milyar dolar ekonomik kayba neden oldu.

Amazig Baharı

"Amazig Baharı" olarak adlandırılan olaylar ilk olarak, Cezayirli yazar ve araştırmacı Mevlud Muamri'nin 20 Nisan 1980'de Tizu Vizu Üniversitesi'nde ders vermesinin engellenmesiyle başladı. Kuzey Afrika'nın pek çok ülkesinde dağınık bir halde yaşayan, dilleri ve kültürleriyle Araplardan farklılık gösteren Amaziglerin (Berberiler) kimliği ve diliyle alakalı taleplerin dile getirildiği gösterilerde çok sayıda kişi hayatını kaybederken binlercesi yaralandı. Fakat bu gösteriler ulusal bir nitelik kazanmadı.

2001'de Tizi Vizu vilayetine bağlı küçük bir kasaba olan Beni Duvala'da onlarca genç, Amazig Baharı olaylarının yıl dönümünde gösteri düzenleyerek Amazig dilinin ülkenin resmi dili olarak kabul edilmesi ve Berberi kültürünün tanınması talebinde bulundu.

Gösterilere katılan bir grup gençle birlikte tutuklanan Germah Masinisa'nın karakolda kazara vurularak öldürülmesinin ardından Tizi Vizu ile Kabail bölgesindeki Bejaya'da gösterileri düzenleyen "El-Uruş Koordinasyonu" isimli bir grup kuruldu. Bu grubun 14 Haziran 2001'de başkente düzenlediği yürüyüşe yüz binlerce kişi katıldı. Göstericilerin başkente ulaşmasıyla güvenlik güçleriyle aralarında çıkan çatışmada 2 gazeteci öldü.

Söz konusu yürüyüş, 1999'da göreve gelen Buteflika yönetimine karşı yapılmış ilk ve en büyük halk hareketi olarak ülke tarihine geçti. Berberilerin bu talepleri 2002'deki kısmi anayasa değişikliğiyle yerine getirildi ve Amazig dili resmi dil olarak kabul edildi.

Şeker ve Yağ Protestoları

Arap Baharı olarak adlandırılan halk ayaklanmalarının patlak verdiği 2011 yılı ocak ayı başında başkentteki Babu'l Vadi semtinde, şeker ve yağa yapılan zamlar protesto edildi. Daha çok şiddet olayları şeklinde seyreden gösterilerde 6 kişi hayatını kaybetti. Meclis, olayların sebebinin ortaya çıkarılması için bir soruşturma komisyonu kurdu ancak bu komisyonun nihai raporu halen kamuoyuna açıklanmış değil.

Eski Başbakan ve Demokratik Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri Ahmed Uyahya 2016'da düzenlediği bir basın toplantısında, söz konusu olayların, devletin ticari işlemlerde sukuk (faizsiz bono) kullanımını zorunlu tutmasından hoşnut olmayan mali lobiler tarafından halkın harekete geçirilmesi sonucu yaşandığını söylemişti.

Uyahya, Arap Baharı'nın Cezayir'e de sıçrama ihtimaliyle ilgili kendisine yöneltilen soruları ise "Cezayir, baharını 5 Ekim 1988'de yaşadı." şeklinde cevaplandırmıştı.

Buteflika'nın 5. dönem adaylığına karşı gösteriler

Cezayir'de Buteflika'nın, 18 Nisan'da yapılması planlanan seçimlerde 5. dönem adaylığını açıklamasının ardından ilk gösteri 22 Şubat'ta başladı.

Cuma namazı sonrası başlayan gösterilerde başlangıçta Buteflika'nın adaylığına karşı sloganlar atılırken ilerleyen haftalarda rejimin değişmesi çağrıları yapılmaya başlandı. Buteflika, tedavi için gittiği Cenevre'den dönüşünün ertesi günü 11 Mart'ta "seçimlerin ertelendiğini, kendisinin de 5. dönem adaylıktan çekildiğini açıkladı ve ülkedeki krizin aşılması için ulusal diyalog konferansı düzenlenmesi vaadinde bulundu.

Ancak Buteflika'nın bu vaatleri de sokağın öfkesini dindirmeye yetmedi. Cezayir'in tamamına yayılan ve muhaliflerin 25 milyon kişinin katıldığını iddia ettiği gösteriler, ülke tarihinde şu ana kadarki en geniş katılımlı ve barışçıl gösteri oldu. Şiddet olaylarının yaşanmadığı gösterilerde meydana gelen elektrik çarpması ve izdiham gibi kazalarda 3 kişi hayatını kaybettiği kaydedildi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER