Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Çelik, YÖK’ün düzenlediği “Türkiye’de Veteriner, Ziraat ve Su Ürünleri Eğitimi, İstihdam ve Mesleki Yeterlilik” programına katıldı. Programda konuşma gerçekleştiren Bakan Çelik, Ankara’da meydana gelen saldırıya ilişkin olarak, “Zor bir coğrafyada yaşıyoruz ve bu coğrafyada varolmak, kalkınmak, gelişmek tarihi sürece baktığımız zaman binbir türlü zorluklarla bizi karşı karşıya bırakmıştır. Kalkınacaksanız, gelişecekseniz, mesafe alacaksanız bunun bir bedeli olduğunu görüyoruz. Bugün de son 30 yıldır terörle yaptığımız mücadelenin biraz daha koyulaştığı bir sürecin içerisindeyiz. Terörü bir kez daha lanetlediğimizi ve hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dilemeyi bir görev biliyorum” ifadelerini kullandı.
AK Parti hükümeti döneminde, tarımsal, hayvansal desteklerle ilgili çok ciddi adımların atıldığına dikkat çeken Çelik, “Şu anda 11.6 milyar lira 2016 yılı içindeki destekleme bütçemiz. Gübre ve yem desteği de 2 milyar liranın üzerinde. Baktığımız zaman 14 milyar liralık bir destek gerçekleşiyor. Bu desteklerin çok parçalı olduğunu, süreç içerisinde etki analizinden de yoksun hale geldiğini görüyoruz. Desteklemeler ile ilgili şuan da arazideki bütün ilçe müdüründen il müdürüne kadar bütün personelimizin masaya mahkum olmaması, sahada olması adına ve etki analizi çevresinde yapılan desteklemelerin nasıl verime dönüşebileceği konusunda ki çalışmalarımız da son noktaya geldik. Hem bitkisel üretimde, Havza bazlı üretime hem hayvansal bazlı üretime 53 kademeli destek değil de 3-4 kalem destekten ibaret bir destekleme programının arifesindeyiz” diye konuştu.
Lisanslı Depoculuk ile ilgili önemli adımların da atıldığını kaydeden Çelik, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Türkiye’de TMO ürünlerin alımına, piyasalarda fiyatların belirlenmesinde katkı sunma amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Bu alanda lisanlı depoculuğun aktif olmadığını, istediğimiz lisanslı depoculuktan verim alamadığımızı, ürün ihtisas borsalarının kurulamadığı bir noktadaydı. Onun için TMO’nun stoktan çıkması, TMO’nun lisanslı depoculuğa bu işi devretmesi ve piyasada regülasyon görevi yapması konusunda düğmeye basmış bulunmaktayız. Bundan sonra biz ürün alacağız. Piyasada üreticinin ve dünya piyasalarının ötesinde, farklı, daha negatif bir alanda gelişme olursa müdahalemiz olacak, alımımız olacak ama stok ve depo işine artık TMO olarak biz girmeyeceğiz. Aynı şekilde TİGEM ve ESK ile ilgili de şuan da çalışmalarımız devam ediyor. TİGEM, damızlık üretimi ve tohum üretimiyle meşgul olacak. Çok maksimum düzeyde bu alanda işlev görecek. Et ve Süt Kurumu’da piyasanın regülasyonu anlamında ihtiyaç duyduğu şuanda ki bazı yasal düzenlemeleri hemen hızlı bir şekilde gerçekleştirerek ESK’nın da piyasada regülasyon görevi yapmasını sağlayacağız.”
Hayvan sağlığı konusunda da çeşitli projelerin olduğunu belirten Çelik, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Aşı üretim merkezi gerçekleştirme konusunda Ankara’da çalışmalarımız belli bir noktaya gelmiş bulunuyor. Ayrıca, hayvan nakli ile ilgili yapılması gereken bazı projelerimiz var. Baktığımız zaman 537 bin ton su ürünleri üretimini gerçekleştirdiğimizi görüyoruz ve bu konuda Avrupa’da bir numarayız. 676 milyon dolarlık su ürünleri ihracatımızı gerçekleştirmişiz, 200 milyon dolarlık bir ithalatımız var. Bununla ilgili de yaşanan sorunlarla ilgili yasal bir düzenleme ihtiyacı var. O yasa çalışmasını tüm taraflarla arkadaşlarımız bir noktaya getirdiler. Kısa süre içerisinde su ürünleri ile ilgili yasal düzenlemeye son şeklini vermiş olacağız. Kırsal kalkınma noktasında desteklerimiz var. Ne yapıp yapıp zor olsa da, şuan da ki algı sağlıklı olmasa da biz köyümüze dönmek durumundayız. Köyler terk edildi, meralar terk edildi. Bu sektörün merkezi dediğimiz köyleri terk ettik. Gençlerin terk ettiği, emeklilerin kaldığı ve birkaç hayvan ile kendi geçimleri ile ilgili o arazilerin kullanıldığı bir köy anlayışı değil. Onun için “hadi gel köyümüze geri dönelim” anlayışı içinde desteklerin tümünü dikkate aldığımız zaman çok ciddi destekler var. Biz gençlerimizin şehirde iş arayan değil, kırsal da çok rahat geçimini temin edebileceği yeni bir süreci başlatmak durumundayız. Bununla ilgili de önemli bir noktaya geldik.”
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Üniversitelerin İhtisaslaşması konusunda yapılan çalışmalara değinerek, şu bilgileri verdi:
“Ülkemizin 10. Kalkınma Planında da açıkça belirtildiği şekilde ‘Üniversitelerimizin İhtisaslaşması’ öngörülmüştür. Hazırlanmakta olan Yeni YÖK yasası da bu çerçeve yaklaşımı öngörmektedir. Yeni YÖK olarak biz sürecin illaki de yasalaşmasını beklemeden kendi görev tanımımız, yetki ve yetkinliklerimiz kapsamında gereğini yapma yönünde hareket ediyoruz.
Üniversitelerimizin ihtisaslaşmasına yönelik olarak Yükseköğretim Sistemimizdeki özellikle yeni kurulmuş üniversitelerimizin ülkemizin ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlarda odaklanmasını ve buna yönelik öğretim üyesi ihtiyacının da bir politika dâhilinde karşılanmasını öngörüyoruz. Bu kapsamda çok iyi bilinen ÖYP programımızı, “Yönlendirilmiş” yani “İhtisaslaştırılmış Öğretim Üyesi Programı” olarak şekillendiriyoruz. Yeni YÖK olarak, ülkede gıda ve tarımın önemini ve değerini tekrar gündeme taşımak istiyoruz. İlk bakışta, inşaat, sanayi, dijital dünya kavramlarının eğitim gündeminde daha yoğun yer alması ve hızlı kentleşme tarımsal üretimi zedeleyen kavramlar olarak görülüyor. Diğer birçok meslek alanında olduğu gibi, tarımda da iyi eğitimli ve deneyimli elemanların sistemde tutulması; sistemin verimli kılınması ve artan kalitede işlev görebilmesi için gereklidir. Bu programlarımızın olan ilginin her düzeyde yani lisans eğitimi, lisansüstü eğitim ve araştırma süreçleri odaklı arttırılmasına ve bu programlarımızın kalitesinin arttırılmasına yönelik yoğun olarak çalışıyoruz.”
İLKER TURAK