Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında, İstanbul Vezneciler’deki terör saldırısına değinerek, bu saldırıların terörle mücadele azmini kırmayacağını kaydetti. Kalın, “Terörle mücadele konusunda destek açıklaması yapan ülkelere de sesleniyoruz. Avrupalı dostlarımıza müttefiklerimize her görüşmemizde iletiyoruz. Ama netice almaya geldiği zaman bizim önümüze hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü gibi değişik gerekçeler konuyor. Halbuki kendi teröristlerine karşı mücadele söz konusu olduğunda en son Fransa’da ve Belçika’da gördüğümüz gibi Avrupa ülkelerinin ne tür tedbirler aldığını açık bir şekilde gördük, görüyoruz. Bu çifte standardın ikiyüzlülüğün artık son bulması gerekiyor. Bize destek açıklaması yapan ama bölücü terör örgütünün Suriye’deki uzantısıyla iş tutmaya devam eden ABD’ye de buradan bir çağrımız var. Gerçekten terörle mücadele konusunda samimiyseniz, Türkiye’nin yanındaysanız bu örgütün şu veya bu koluyla, uzantısıyla ilişkiyi kurmaktan artık vazgeçmeniz gerekir. Burada da terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan teröre karşı topyekun bir mücadele verilmesi esastır. PKK terörü şuraya kadar iyidir, DAEŞ terörü böyle kötüdür tarzı değerlendirmelerin ne akılla, ne vicdanla ne de siyasi etikle bağdaştırılması mümkün değildir. Terörle mücadele de eğer toplu ve kararlı sistematik mücadele verilecekse bu herkesin katılımıyla eşit standartların uygulanmasıyla olacaktır. Türkiye’de biz terörle mücadele konusunu gündeme getirdiğimiz zaman bizim karşımıza ifade özgürlüğü gibi konuları gündeme getirenler öncelikle terör belasının kendilerine ne tür sorunlar çıkarttığını görmeleri gerekir” açıklamasında bulundu.
“TEK TALEBİMİZ, BURADA TÜRKİYE’YE DE ADİL DAVRANILMASIDIR”
Konuşmasına bir örnek vererek devam eden Kalın, “Bir Amerikan vatandaşı DAEŞ terör örgütüne katılma teşebbüsünde bulunduğu için 12 yıl hapse mahkum edildi. Tutuklandı ve 12 yıl hapse mahkum edildi. Bizce bu doğru bir tedbirdir. Buna bir itiraz ya da eleştirimiz söz konusu değil. Demek ki terörle mücadele söz konusu olduğunda en sert tedbirler en katı bir şekilde uygulanabiliyor. Bu kamu düzeni ve terörle mücadele başlığı altında meşru makbul görünüyor. Bizim buna itirazımız yok. Bizim tek talebimiz, burada Türkiye’ye de adil davranılmasıdır. Terörle mücadele konusunda bu tür olaylar olduğunda Batılı ülkelerin aldığı tedbirleri alkışlayanlar Türkiye’nin aynı tedbirleri aldığında baskıcı olmakla, hukukun üstünlüğünü ihlal etmekle eleştirmelerini elbette kabul etmemiz mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
“OLUMLU BİR SÜREÇ İLERLİYOR”
Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu çerçevede de son dönemde gündemde olan bu Terörle Mücadele Yasası Geri Kabul Anlaşması ve Schengen Vize Sistemine Türk vatandaşlarının geçmesi meselesiyle ilgili konuya da değinen Kalın, “Biz bu meseleyi bu çerçevede değerlendiriyoruz. Avrupalı dostlarımızın Türkiye’nin terörle mücadele kapasitesini azaltacak ya da zaafa uğratacak hiçbir talebin içinde bulunmamaları gerekir. Bugün Türkiye’yi vuran terör yarın Avrupa’yı vurur ki bunun örneklerini de gördük. Türkiye’ye terörle mücadele konusunda zaaf yaratabilecek bir takım tavsiye ve telkinlerde bulunmak yerine Avrupalı dostlarımızın terörle mücadele konusunda tavizsiz bir şekilde Türkiye’nin yanında durması gerekir. Bu çerçevede AB Geri Kabul Anlaşması ve Terörle Mücadele Yasası çerçevesindeki müzakerelerinin de teknik heyetler düzeyinde devam ettiğini ifade etmek isterim. Bu konuda olumlu bir süreç ilerliyor. Bizde bu sorunun çözülmesi taraftarıyız. Terörle mücadele konusunda Türkiye’yi zaafa uğratacak bir adım atmamız elbette mümkün değil. Dün ve bugün yaşanan hadiseler zaten bu konudaki haklılığımızı teyit etmiş durumda. Ama öte yandan Türk vatandaşlarının Schengen vize sistemi içerisinde vizesiz bir şekilde dolaşmasını sağlayacak düzenlemenin yapılması içinde gerekli müzakereleri şuanda yürütüyoruz. Önümüzdeki günlerde bu konuda somut adımların atılmasını ve olumlu bir netice alınmasını da bekliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyaretini hatırlatan Kalın, “Türkiye’nin 2005 yılından beri uyguladığı Afrika açılımının devamı olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın Afrika ülkelerine yaptığı ziyaretler devam ediyor. Bu gittiğimiz ülkelerde Türkiye’ye gösterileni teveccüh hat safhada ve bu çok memnuniyet verici. Her gittiğimiz yerde bize söyledikleri ‘Türkiye’nin gizli bir ajandası yok. Türkiye’nin yardım modeli gerçek modeldir. Afrikalıların elinden tutan onlara eşit muamele yapan bir yardımlaşma modelidir.’ Zaten Afrika ülkeleriyle bir gönül bağımız var. Bunu daha güçlü siyasi, ekonomik, diplomatik ilişkiler haline getirmek içinde çalışmalarımız devam edecek Dönüştü günü birlik Somali ziyaretimiz oldu. 80 dönümlük bir arazi üzerine çok güzel bir Türk Büyükelçiliği yapıldı” şeklinde konuştu.
“CUMHURBAŞKANIMIZ YARIN YAPILACAK OLAN CENAZE NAMAZINA KENTUCKY’DE KATILACAKLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika ziyaretinin hemen sonrasına Muhammed Ali’nin vefat haberinin geldiğini söyleyen Kalın, “Muhammed Ali’nin ailesine tekrar taziyelerimizi iletiyoruz. Allah gani gani rahmet eylesin. Hayattayken nasıl efsane bir figür idiyse vefatından sonrada bütün insanlığın gündeminde kalmayı başarmış bir insan Muhammed Ali. Onun hatırası temsil ettiği değerler bizim içinde büyük önem arz ediyor. Gerek büyük başarılı boksör olması, gerek sivil haklar insan hakları mücadelesi öncüsü olması, gerekse Amerika Afrika İslam’ının en önde gelen figürlerinden biri olması sebebiyle Muhammed Ali Türk halkının da gönlünde yer etmiş bir insandı. Hepimiz bizim büyüklerimiz hep anlatırlar, sabahın 4’ünde kalkıp Muhammed Ali’nin maçlarını nasıl izlediklerini. Hepimizde güzel izler bırakmış bir insandı. Taziyelerimizi iletmek ve onun hatırasına olan hürmetimizi ifade etmek içinde Cumhurbaşkanımız yarın yapılacak olan cenaze namazına Kentucky’de katılacaklar. Bu program çerçevesinde yapılacak bir takım program var. Onlara katılma imkanımız olacak. Ama asıl dini tören cenaze namazı yarın kılınacak. Biz oradaki Müslüman temsilcilerle, ailesiyle birlikte bu cenaze namazına katılacağız. Ardından akşam orada bulunan Amerikan Müslüman toplumunun önde gelen liderleriyle, ayrıca Ahıska Türkleriyle bir iftar yemeğimiz olacak” dedi.
“ONLARIN KİRLİ TARİHLERİNİN BİZİM TARİHİMİZİ KİRLETMESİNE ASLA İZİN VERMEYİZ”
Alman Federal Parlamentosunda alınan 1915 kararıyla ilgili tartışmanın devam ettiğine değinen İbrahim Kalın, şunları kaydetti:
“Hukuki zemini olmayan tarihi gerçeklerle bağdaşmayan siyasi sorumsuzluk örneği olan bu kararı tanımadığımızı ifade ediyoruz. Meclis’te yapılan tartışmaların tutanaklarına baktığınız zaman bazı milletvekillerinin Türkiye, Osmanlı konusunda bizim tarihimiz konusunda ne kadar büyük cehalet husumet ve önyargı içinde olduklarını da esefle gördük. Parlamentoya getirilen bu kadar ciddiyet arz eden konunun böylesine gayri ciddi tarihi gerçeklerden uzak ve tamamen hasmane bir tutumla ele alınması da hakikaten çok düşündürücü. Bizim açımızdan değil Alman Parlamentosu açısından düşündürücü bir durumdur. Onların kirli tarihlerinin bizim tarihimizi kirletmesine asla izin vermeyiz. Bizim kendi tarihimizde yüzleşemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Ama bu karar aynı zamanda Almanya’da yaşayan 3 milyondan fazla Türk’e de verilmiş çok kötü bir mesajdır. Biz gerekli tedbirleri almaya devam edeceğiz. Gerekli tepkileri vermeye devam edeceğiz. Bu çerçevede Berlin Büyükelçimiz şuanda istişareler amacıyla Ankara’da bulunuyor. Bu parlamento kararının bir hükmü yok bizim açımızdan ama Alman hükümetinin de bu parlamento kararının kendileri açısından bağlayıcı olmadığını ifade edecek bir tutum içinde olmalarını bekliyoruz.”
“DÜNYANIN SURİYE’DE YAŞANAN BU İNSANİ KRİZİ, SİYASİ KRİZİ GÖRMESİ BUNU ÇÖZMEK İÇİN DAHA KARARLI, SAMİMİ ADIMLAR ATMASI GEREKİYOR”
Suriye ile ilgili ise Kalın, “Suriye’deki durum özellikle Halep ve civarında giderek kötüleşmeye devam ediyor. Bir yandan da yaklaşık1 hafta önce başlayan bir Münbiç operasyonu var. Eşzamanlı olarak bu süreçleri yakın bir şekilde devam ediyoruz. Suriye’de çatışmasızlık ortamının sağlanması amacıyla yapılan anlaşmalar maalesef Esed rejimi tarafından sistematik bir şekilde ihlal ediliyor. Bu yüzden de Cenevre müzakereleri askıya alınmış durumda. Son toplantı 18 Nisan’da yapılmıştı. Suriye muhalefetini temsilen müzakere yüksek kurulu 18 Nisan’da rejimin siyasi geçiş süreci konusunu tartışmayı reddetmesi üzerine bu görüşmelerden çekilme kararı aldı. BM Özel Temsilcisi de Mistura 17 Mayıs’ta Viyana’da yaptığı toplantıda bir sonraki toplantıyı müzakereleri yeniden başlatmak için 30 Mayıs’ta yapacağını ilan etti. Şuana kadar da bu toplantının yapılacağına dair herhangi bir işaret gelmiyor. Çünkü sahadaki durum giderek kötüleşiyor. Rejim her tür hak ihlalini ve anlaşmanın maddelerinin ihlalini de gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu şartlarda muhalefetin de müzakerelere devam etmesi imkansız görünüyor. Halep ve civarında yaşanan hadiselerde bizim için büyük endişe kaynağıdır. Burada yaşanacak yine bir toplu katliam oradan yüzbinlerce insanın Türkiye’ye doğru göç etmesine neden olacaktır. Bununla ilgili tedbirlerimiz var. Açık kapı politikalarımızı uygulayamaya devam edeceğiz. Ama yaşanan insani dramı dünyanın daha net bir şekilde görmesi lazım. Dönem dönem Suriye’de yaşananları görüp üzülüp ah vah edip tekrar Suriye meselesini unutmak maalesef son 3-4 yılın rutini haline geldi. Bunun meseleyi çözmediğini de gördük. Türkiye burada yükü en fazla üstlenen ülkelerden birisi olarak uluslar arası topluma bu insani ve siyasi ahlaki çağrıyı yeniliyor. Artık dünyanın Suriye’de yaşanan bu insani krizi, siyasi krizi görmesi bunu çözmek için daha kararlı, samimi adımlar atması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
PELİN ÜZEK- DERYA YETİM