İletişim Başkan Yardımcısı Dr. Çağatay Özdemir, "Son günlerde Batı sınırımızda savaştan kaçarak Avrupa'ya gitmeye çalışan silahsız, savunmasız sığınmacıların Yunan askerleri tarafından katledilmesi, politikanın insandan kopmasının nasıl sonuçlar doğurabildiğinin açık bir örneğini teşkil etmiştir." dedi.
İletişim Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde "Uluslararası İdlib Konferansı" düzenlendi.
İletişim Başkanı Yardımcısı Özdemir, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Suriye'de yaşanan kanlı iç savaşın, 9. yılını doldurduğunu hatırlatarak, bu süre zarfında yüz binlerce insanın hayatını kaybettiğini, milyonlarca sivilin, komşu ülkeler başta olmak üzere yabancı diyarlara sığındığını, yine milyonlarca Suriye vatandaşının ise kendi ülkelerinin sınırları içerisindeki görece güvenli bölgelere giderek, bugüne dek hayatta kalmayı başardığını söyledi.
Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler'in "İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük insani kriz" dediği Suriye ihtilafı nedeniyle çok ağır bedeller ödeyen ülkelerden biri olduğunu belirten Özdemir, senelerdir yaklaşık 3.5 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin, ekonomik gücü kendisinden çok daha büyük olan ülkeleri geride bırakarak "dünyanın en cömert ülkesi" unvanına sahip olduğunu dile getirdi.
"Türkiye, hayatta kalmaya çalışan milyonlarca insanın umudu"Türkiye'nin, bir yandan sığınmacıların eğitim, sağlık ve barınma ihtiyaçlarını karşılarken, diğer yandan Suriye sınırının güneyinde yüzlerce kamp kurarak hayatta kalmaya çalışan milyonlarca insanın umudu olduğunu ifade eden Özdemir, sözlerine şöyle devam etti:
"Aynı zamanda Suriye'de hüküm süren şiddet ve istikrarsızlık, terör örgütleri için ideal bir ortam oluştururken, bu ortamdan beslenen eli kanlı teröristler, kalleş namlularını vatandaşımıza doğrultmuştur. Son yıllarda gerek DEAŞ, gerek PKK ve onun Suriye uzantısı olan PYD/YPG terör örgütleriyle kıyasıya bir mücadele verdik. DEAŞ terör örgütüyle mücadele etmek amacıyla Suriye'ye muharip güç gönderen ilk ülke, Türkiye olmuştur. 2016 yılında düzenlediğimiz Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ terör örgütünü NATO'nun sınırlarından söküp attık. Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere dost ve müttefiklerimize rahat bir nefes aldırdık. Teröristleri, 'son savaşa' sahne olacağını söyledikleri Dabık'a gömdük; sözde devletlerinin en büyük merkezlerinden biri olan El Bab'ı hane hane teröristlerden temizledik."
Fırat Kalkanı Harekatı sırasında Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelesine engel olmak isteyen PKK/PYD-YPG terör örgütünün, Zeytin Dalı Harekatı çerçevesinde Afrin'den çıkarılarak, teröristlerin Türkiye'yi hedef almak için kullandığı bu bölgenin terörden temizlediğini hatırlatan Özdemir, "Son olarak da Barış Pınarı Harekatı ile vatandaşlarımıza yönelik saldırıların planlandığı, topraklarımıza tünellerle militan, silah ve patlayıcı sevkıyatının gerçekleştirildiği Tel Abyad-Resulayn hattını bölücü terör örgütünden temizledik." dedi.
"Türkiye, bölgesinde barış ve istikrarı arzuluyor"Türkiye'nin Suriye Milli Ordusu iş birliğiyle huzura kavuşturduğu bu güvenli bölgelerde çocukların okullarına devam ettiğini, hastaların sağlık hizmetlerinden faydalandığını, ekonomik hayatın canlandığını, özetle savaşın gölgelediği hayatların gün be gün normale döndürüldüğünü aktaran Özdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bölgesinde her zaman barış ve istikrarın hakim olmasını arzulayan, tüm adımlarını bu hedef doğrultusunda atan Türkiye, komşularının toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin muhafaza ve müdafaası için çalışmaya devam etmektedir. Bu yaklaşımımız, yaklaşık iki yıldır Rusya Federasyonu ve İran İslam Cumhuriyeti ile sürdürdüğümüz diplomatik temaslar neticesinde Suriye rejiminin saldırılarından korunan İdlib bölgesi için de geçerlidir.
"Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok"Bugün bir yandan Moskova'da yapılacak görüşmelerde bir mutabakat sağlanmasını ümit ederken, diğer yandan milyonlarca masum insanı, eli kanlı bir savaş suçlusunun insafına bırakmama kararlılığımızı sürdürüyoruz. Kimsenin bir karış toprağında gözümüz olmadığını yeniden teyit ederken, kahraman askerlerimizin saçının teline zarar vermeye kalkanları cezasız bırakmamaya ant içiyoruz. Bu vesileyle bir kez daha şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine sabr-ı cemil, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum."
Büyük Türk milletinin Mehmetçik ile tek yürek olduğunu, Mehmetçik neredeyse tüm ulusun orada nefes alıp verdiğini kimsenin unutmaması gerektiğini vurgulayan Özdemir, "Nitekim kahraman askerlerimize uzanan eller birer birer kırılmış; bugüne kadar masum sivilleri varil bombalarıyla vuranlar, açık havada rahat yürüyemez hale gelmişlerdir. Dosta güven, düşmana korku veren kahraman ordumuz, milyonlarca masumun duaları ve milletimizin desteğiyle, silah arkadaşlarının kanını yerde bırakmamıştır." ifadelerini kullandı.
"Çatışma ve gözyaşı Ortadoğu'nun kaderi değil"Özdemir, Türkiye Cumhuriyeti olarak, çatışmaların, gözyaşının, yokluğun, Orta Doğu'nun kaderi olduğu anlayışına karşı çıktıklarını belirterek, "Sevginin nefrete, barışın savaşa, hakça paylaşımın çıkar çatışmasına üstün geldiği, kaynakların yayılmacılığa, silahlı vekillere, fitneye değil, vatandaşların refah ve mutluluğuna yönlendirildiği bir coğrafyanın hayalini kuruyoruz." dedi.
Türkiye'nin insana verdiği önemin, bazı bölge ülkeleri tarafından paylaşılmadığına üzülerek şahit olduklarını ifade eden Özdemir, "Son günlerde Batı sınırımızda savaştan kaçarak Avrupa'ya gitmeye çalışan silahsız, savunmasız sığınmacıların Yunan askerleri tarafından katledilmesi, politikanın insandan kopmasının nasıl sonuçlar doğurabildiğinin açık bir örneğini teşkil etmiştir. Dünyaya insan hakları dersi verme iddiasındaki Avrupa Birliği'nin; dalgalı denizlerde çocukları taşıyan plastik botları patlatan, güçleri ancak masumlara yeten üniformalı haydutların sırtını sıvazlaması ise bu utanç durumunun vesikası olmuştur. " diye konuştu.
"Avrupalı dostlarımız, verdikleri hiçbir sözü tutmamışlardır"Sözünün eri bir millet olarak, Avrupa Birliği ile 2016 yılında imzaladıkları mutabakatın gereklerini tam olarak yerine getirdiklerini hatırlatan Özdemir, şunları kaydetti:
"Öte yandan Avrupalı dostlarımız, vize serbestisinden Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesine, yeni fasılların açılmasından maddi yardım ve gönüllü geri kabule kadar verdikleri hiçbir sözü tutmamışlardır. Bu koşullarda ülkemizin düzensiz göç konusunda gerekli adımları atmamakla itham edilmesi, ancak Avrupa Birliği’nin ikircikli tavrını örtbas etme çabası olarak değerlendirilebilir. "
"Uzun vadeli çözümler el birliğiyle hayata geçirilmeli"Suriye krizi 9. yılını tamamlarken, artık günü kurtarmaya yönelik geçici tedbirleri bir kenara bırakıp, kapsamlı ve uzun vadeli çözümlerin el birliğiyle hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Özdemir, artık zamanın ve enerjinin semptomları tedavi etmeye değil; hastalığa tam anlamıyla bir çare bulmaya vakfedilmesi gerektiğini söyledi.
Bugün İdlib'deki insani krizin durdurulması mümkün bile olsa, milyonlarca Suriyelinin, rejimin kontrolünde olan bölgelerde yaşadıklarının gözardı edilemeyeceğini belirten Özdemir, bu insanlara bir gelecek icat etmenin, Suriye'nin çocuklarını terör örgütlerine, insan kaçakçılarına yem etmemenin; tüm insanlığın ortak görevi olduğunu belirtti.
Türkiye'nin, Suriye krizi özelinde insan odaklı yaklaşımının ne kadar samimi olduğunu sahada attığı adımlarla kanıtladığını ifade eden Özdemir, "Nitekim Türkiye'nin, Suriye'de yaşanan insani krizi sona erdirmek için kapsamlı tek planı ortaya koyan ülke olması Türkiye'nin Suriye konusundaki adımlarında ne kadar samimi olduğunu göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünden tüm dünyayla paylaştıkları güvenli bölge planı, bölgemizi yeniden huzura kavuşturacak bir barış projesidir. Uluslararası toplum, daha fazla vakit kaybetmeden, bölgemizde barış ve istikrarı yeniden hakim kılacak bu projeye destek vermelidir." diye konuştu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com