İstanbul
İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faik Tanrıkulu, büyük teknoloji şirketlerinin ulaştığı büyüklüğe dikkati çekerek, "Salgın sonrası dünya çapında sosyal medya araçlarını kullanan 4,5 milyardan fazla insan var. Bu dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 57'sine tekabül ediyor." dedi.
Kovid-19 salgını ile birlikte dünyadaki gelir eşitsizliği giderek daha da derinleşiyor. Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın yayımladığı “Eşitsizlik Öldürür” isimli raporunda dünyanın en zengin 10 ismi olan Elon Musk, Jeff Bezos, Bernard Arnault, Bill Gates, Larry Ellison, Larry Page, Sergey Brin, Mark Zuckerberg, Steve Ballmer ve Warren Buffet’in toplam servetinin salgın döneminde iki kat artarak 1,5 trilyon doları aştığı kaydedildi.
Salgın döneminde serveti en çok artan kişilere bakıldığında ise teknoloji işi ile uğraşan kişilerin ön plana çıktığı görülüyor. Bloomberg Billionaires Index'e göre Dünya Sağlık Örgütü'nün Kovid-19 pandemisi ilanının ardından Nisan 2020'de 37,9 milyar dolar servet sahip olan iş insanı Musk, Şubat 2022 itibarıyla servetini büyük oranda katlayarak 224 milyar dolar servete erişmiş durumda bulunuyor.
AA muhabirine açıklamalarda bulunan Tanrıkulu, teknoloji devlerinin son birkaç yılda değerlerinde patlama yaşadığını söyledi. "Salgın sonrası dünya çapında sosyal medya araçlarını kullanan 4,5 milyardan fazla insan var. Bu dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 57'sine tekabül ediyor. Sosyal medyanın kitlesi yaygın ve çeşitli olsa da dünyanın en popüler sosyal medya platformlarının çoğunluğunu sadece bir avuç şirket kontrol ediyor. Eskiden Facebook olarak bilinen teknoloji devi Meta, en yaygın kullanılan beş platformdan dördüne sahip." diye konuştu.
"Dünyadaki e-ticaret platformları 5 yılda alacağı yolu 5 ay gibi kısa bir sürede aldı"
E-ticaret platformlarına salgın dönemindeki ilgiye dikkat çeken Tanrıkulu, bilhassa salgın döneminde internetten alışveriş ve kredi kartı kullanımının 2019’a göre iki kat artış gösterdiğini belirtti. Aynı şekilde dijital platformlar ve akıllı telefonlardaki mobil uygulama kullanımının buna mukabil salgın döneminde önemli ölçüde arttığını belirten Tanrıkulu, "Salgın döneminde fiziksel alışverişin neredeyse durma noktasına gelmesiyle e-ticaret platformları rekorlar kırdı. Dünyadaki e-ticaret platformları 5 yılda alacağı yolu 5 ay gibi kısa bir sürede aldı." şeklinde konuştu.
Tarih boyunca bazı teknolojik gelişmeler ülkeler tarafından sömürme aracı olarak kullanıldığına işaret eden Tanrıkulu, bugünün teknoloji şirketlerinin de insan hakları ihlâlleri ve ulus devletlerin politikalarına yön verme gibi durumlarla karşı karşıya kalındığını vurguladı.
Tanrıkulu, ABD’de Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin birkaç anlaşma alanından birinin büyük teknoloji platformlarına düzenleme getirmek olduğunun altını çizerek, "Ancak, beklenen düzenlemenin yürürlüğe girmesi kolay gözükmemektedir. Teknoloji şirketleri buna karşın çeşitli şekillerde mücadele ediyor. Başta mevzuatın değişmesi veya yasanında yeniden düzenlemesi gibi konularda bu şirketler lobi faaliyetler önemli miktarda para harcıyor. Kaldı ki ABD’li senatör Kristen Gillibrand Amerikalıların veri koruma ajansının oluşturma çabası hali hazırda sonuç vermediği görülüyor. Öyle ki 2018’de Google ABD hükümetine lobi yapmak için 21,2 milyon dolar harcarken, Facebook 12,6 milyon dolar harcadı. Zira bu şirketler Washington'daki düşünce kuruluşlarına milyonlarca dolarlık fon sağlıyor. Her ne kadar bu şirketler insan haklarını gözeten kişisel verilerin korunması ve şiddet veya çocuklara yönelik uygun olmayan içerikleri ön sıralara taşıması hak ihlal kabul edilse de bu konuda uluslararası hukuk nezdinde boşluklardan faydalandığı görülüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Teknoloji şirketlerinin düzenlemeyi desteklediklerini söyleseler de uygulamalarının farklı olduğunu anlatan Tanrıkulu, Microsoft Başkanı Brad Smith'in halka açık bir şekilde yüz tanıma sistemleri için hükümete düzenleme yapma çağırısında bulunmasına rağmen, daha sonra kendi eyaleti Washington'da yüz tanıma düzenlemesine karşı mücadele ettiğini anlattı.
"Karar vericiler, siyasiler ve toplum üzerindeki etkileri şirketlerden çok hükümete benziyor"
Tanrıkulu, şirketlerin hayatın birçok alanında kişisel veya toplum düzeyinde büyük roller oynadığını belirterek, "Geçmişe kıyasla tarihte olmadığı kadar bireyler hakkında birçok bilgiye sahipler. Karar vericiler, siyasiler ve toplum üzerindeki etkileri şirketlerden çok hükümete benziyor. Brexit ve ABD seçimlerinde Google ve Facebook’un kullandığı haberler, seçimlerin sonucunu değiştirmeye yönelik etkilerinden sadece birkaçı.
Benzer şekilde Twitter’in siyasi parti gibi mevcut iktidarlara karşı veya yöneticilere karşı kısıtlama getirmesi veya fikirleri engellemesi de örnek gösterilebilir. Bilhassa demokratik olarak seçilmiş hükümetlere yönelik bu şirketlerin yönlendirme yapması veya sansür uygulamasına dünya genelinde itirazlar yükseliyor. Bu nedenle ulus devletler şirketlerin gelirinden çok, bu şirketlerin ülkelerde seçilmiş hükümetlere yönelik yaptığı kısıtlamalara veya yönlendirmeleri istemiyor. Bu çerçevede küresel anlamda hukuki norm oluşmamasından istifa ediyorlar." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com