Yeni Şafak Gazetesinin kurucularından ve başından beri o gazetede bulunan yazar Akif Emre (60), geçirdiği kalp krizi sonucu, hayata veda etti.
Akif Emre'nin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı "Haberiyat.com" sitesi sahibi Yazı İşleri Müdürü Hamit Kardaş, Emre'nin Beşiktaş'taki ofisinde vefat ettiğini söyledi.
Haber toplantısı için saat 10.30'da Akif Emre'nin odasına gittiğini belirten Kardaş, "Odaya girdiğimde koltuğa yığılmıştı. Ambulansa haber verdik. 40 dakika boyunca müdahale edildi. Ellerinden geleni yaptılar. Akif beyi kaybettik." dedi.
Yeni Şafak'ta yayın yönetmenliği...
Bugün vefat eden Akif Emre, başından beri içersinde olduğu Yeni Şafak gazetesinde bir dönem yayın yönetmenliği görevinde de bulunmuştu.
Akif Emre'nin cenazesi, 24 Mayıs Çarşamba ikindi namazına müteakip Fatih Camii'nden kaldırılacak.
Sevenleri ofis önüne akın etti
Olayı haber alan ve aralarında Yeni Şafak ve Tvnet Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, gazete tv çalışanlarının da bulunduğu çok sayıda seveni ofis önüne geldi. Akif Emre’nin ölüm haberi üzerine İBB’ye bağlı cenaze aracı da ofiste yapılan incelemenin ardından yazar Emre'nin cenazesini alarak Kozlu Gasilhanesi’ne götürdü. Cenaze haberini duyan Akif Emre’nin eşi ve çocukları da ofis önüne gelenler arasındaydı.
“Bilinen bir rahatsızlığı yoktu”
Vefat haberini alıp ofis önüne gelen AK Parti İstanbul Milletvekili Hasan Turan, “Mekanı cennet olsun, kalemini, vicdanını ve dava uğrunda konuşturan ve hayatında hiç sapmadan çizgisine devam eden örnek ağabeyimizdi Ruhu şad mekanı cennet olsun” dedi.
Bu âlemden bir Akif Emre geçti...
Akif Emre yayıncılığa Akabe yayınlarının İstanbul temsilciliğinde başladı. Bir dönem İnsan Yayınları'nın yayın yönetmenliğini yaptı. Yeni Şafak gazetesinin kurucuları arasında yer aldı ve bir dönem genel yayın yönetmenliğini üstlendi.
Ardından Küre ve Klasik Yayınları'nın genel yayın yönetmenliğinde bulundu. Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı yapan Akif Emre, çok dilde yayın yapan bir haber portalı olan Dünya Bülteni'nin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.
8 Mayıs'ta yayın hayatına başlayan Haberiyat isimli bir haber sitesinin yayın yönetmenliğini yapıyordu.
Belgesel çalışmalarına yoğunlaşarak, Osmanlı şehirleri (Saraybosna, Mostar, Üsküp, Selanik 1,2, Kudüs1,2) ve Mimar Sinan (6 Bölüm) üzerine olanları başta olmak üzere birçok belgesel hazırladı. En son "Elvada Endülüs: Moriskolar" isimli beş bölümlük belgesel hazırladı.
Kayseri Hasancı Köyü'nde 2 Mart 1957 tarihinde doğdu. Akif Emre, iki erkek ve bir kız çocuk babasıydı.
Bosna'dan Endülüs'e... Hicaz'dan Endonezya'ya...
Bosna-Hersek'e özel ilgisi, Aliya İzzetbegoviç ile görüşmeleri ve söylaeşileri, Bosna hakkında çok sayıda yazısı bulunan Akif Emre, sadece Balkanlar'a değil, Endülüs'ten, Kudüs'e, Hicaz'dan Endonezya ve Filipinler'e, Afrika ya da dünyanın en uzak diyarlarındaki Müslüman coğrafyalara olan ilgisini de yazılarına aksettiren "özel" bir kalemdi.
Yeni Şafak'ta son güne kadar sektirmeden yazılarını sürdüren Akif Emre, yeri doldurulamayacak bir kalem olmasının yanı sıra ahlâkı, yaşayışı, dertleri, fikirleri ile yokluğunu hep hissettirecek.
Yayınlanmış kitapları...
Göstergeler, İz Yayınları
İzler, (Arnavutça da yayınlandı) Birinci baskı: Yöneliş Yayınları; İkinci baskı: Büyüyen Ay Yayınları
Küreselliğin Fay Hattı, Yöneliş Yayınları
Çizgisiz Defter; Büyüyen Ay Yayınları
.
Alllah Azze ve Celle, ahlâk abidesi olarak dik duran kullarından biri olan Cennetmekân Akif Emre'ye rahmet, ailesine sabır-ı cemil ihsan eylesin.
3 eski fotoğraf karesi....
Akif Emre, 23 Şubat 1979'da şehadete kavuşan Metin Yüksel ile yan yana ve ihtimal, her ikisinin de cenaze merasimlerinin mekanı Fatih Camiinin bir duvarı önünde...
Yeşillikler içinde, muhtemelen sene 1980 ve gene çoğu Fatih'ten "genç arkadaşlar"la...
"Aliya’yı uğurlarken…Akif, yağmur ve dinmeyen sonsuzluk izdihamı..." Yazar - Şair Ahmet Mercan ile... 13 Ekim 2003 Saraybosna...
dikGAZETE.com
:
Son yazısı...
"Riyad'da bir Marvel filmi" başlığı altındaki son yazısı:
Bazı resimler temsil ettiği sanılan nesneleri resmetmezler. Bunu anlamak için resmin altına ne olmadığını yazmak gerekebilir. Tıpkı sürrealist ressam Rene Magritte resminde olduğu gibi, “bu bir pipo değildir" demek zorunda kalabilirsiniz. Foucault gibi düşünürler de bunun neden bir pipo olmadığına dair kitap yazmak zorunda kalabilirler. Oysa söz konusu ressamın tablosunda bir pipo resmi vardır ama mevzubahis etmemize neden olan resmin altına iliştirdiği yazıdır: Bu bir pipo değildir.
Suudi Arabistan'ı ziyaret eden (ticaret eden) Trump 110 milyar dolarlık silah anlaşması yaptıktan sonra uluslararası bir açılış yaptı. Riyad'da “itidal" adı verilen “Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi"nin açılışını gerçekleştirdi. Açılış sırasında ortaya çıkan fotoğraf her şeyi gölgelediği gibi, çok şeyi de açıklayacak mahiyette idi. Bir dünya küresine ellerini koyan üç isim. Aydınlatılmış kürenin alttan ışıklarının çehrelerine vurmasıyla karanlık mekanda ortaya çıkan manzara “gölgelerin gücü adına" savaş tamtamları çalan çizgi roman kahramanlarını hatırlatıyordu. Bir yanda askeri darbeyle iktidara el koymuş bir diktatör, diğer tarafta bir hanedan reisi ve demokratik dünyanın patronu… Üçü de küre-i arza el koymuş, meçhul karanlığa bakarak radikalizmle mücadele yemini ediyorlar gibi. Marvel'in Galaksinin Bekçileri'nden bir sahne sanki..
Bu resmin tek başına ne anlama geldiğini çözmek için kafa patlatabiliriz. Ama resim altına yazılacak şu cümleden daha anlamlı olmayacaktır bu açıklamalar. “Bu fotoğraf sadece fotoğraftan ibaret değildir". “Neden bu bir fotoğraf değildir"i anlamak için biraz geriye gitmek gerekir.
Suud'da radikal düşüncelerle mücadele merkezinin açılması ironik biçimde komünizmle mücadele derneklerini hatırlatıyor. Bu da Soğuk Savaş dönemi Türkiye'de açılmıştı, ama benzerleri başka yerlerde de vardı. Ancak Suud'a açılan başka bir alan vardı ki, o anlaşılmadan bugün oynanan uluslararası trajikomik oyun anlaşılamaz.
Özellikle 60'lardan sonra Suud merkezli İslam dünyası başta olmak üzere küresel ölçekte örgütlenen bir yapıyı az çok herkes hatırlayacaktır. Özellikle Türkiye'deki sol kesimlerin her cami inşaatının bile kaynağını buraya bağladıkları Rabıta örgütü. Uluslararası İslam Birliği, yahut Rabıtatü'l-Alemi'l-İslamiye olarak bilinen Rabıta.
Kitaplar basan, uluslararası düzeyde bazı çalışmaları finanse eden, örgütleyen bir yapı. Özellikle Batılı ülkelerde cami yapımı, İslam merkezi gibi çalışmaları desteklemesiyle bilinir. Bunun yanı sıra Suud ideolojisine uygun düşüncelerin İslam dünyasında yaygınlaşması için neşriyat yapardı. Bugünkü küresel çalışmalarla kıyaslandığında bol maddi imkanı olan gevşek bir örgütlenme modeli idi. Ancak bu hareketin özellikle Ortadoğu'da yükselen İslami hareketleri kontrol etmek, önünü kesmek için alan açılmış küresel bir hareket olduğunda şüphe yok. Bu küresel hareketin o zamanın sert siyasal şartları içinde Amerika'nın izni olmadan yürütülmesi, projelendirilmesinin de imkanı yoktu.
Türkiye'de 12 Eylül sonrası yoğun biçimde Rabıta aleyhine yayın yapıldı. Her tür İslami çalışmayı buna bağlayan, toplumsal dinamikleri okuma özürlü bir kampanya yürütüldü. Oysa tam da bu dönemlerde Rabıta'nın küresel işlevi çoktan tamamlanmış yeni bir dalga devreye girmişti.
Daha sofistike yöntemlerle çok daha ince toplumsal ağlara sahip yeni dalganın merkezinin Türkiye olduğu da çoğu kimseler tarafından atlanacaktı. Soğuk Savaş sonrasının yeni küresel ağları Orta Asya'dan Afrika'ya uzanan coğrafyada Amerika'ya ****luk edecek bir misyon yüklenmişti. Beyaz, Müslüman, eğitimli insan malzemesi ve sömürgeci geçmişi olmayan küresel sisteme alan açan yeni bir hareket.
Rabıta'nın boşalttığı küresel alanın bu yeni organizasyonla doldurulduğunu görmemek için sadece siyasal basiret gerekmiyor, din anlayışının da testten geçmesi gerekiyordu.
Tüm dünyada hizmet adına bunca okulun, örgütsel ağın kurulmasına alan açanlar aynı zamanda Türkiye'de de İslami potansiyelin absorbe edilmesine göz yumdular. Muhtemelen Amerika ile zihnen bağımlı olan elitlerin göz yumduğu bu hareketin İslami hareketlere set çekeceği, yönlendireceği varsayılarak alan açılmasında, desteklenmesinde beis görmeyeceklerdi.. Ancak zamanla sistemin kılcal damarlarına girerek küresel patron adına el koymaya başladığı fark edildiğinde çok geç olmuştu…
Dün 15 Temmuz darbe davasının ilk mahkemesinde önümüze konan fatura Rabıta sonrası küresel güçlerin İslamcıları engellemek için açtığı alanı doldurma planının sonucudur. Bu nedenle Batı'nın neden 15 Temmuz'a hala destek verdiğini anlamayanlar, geçmişi de doğru okuyamayanlardır.
El Kaide türü örgütler nasıl Rabıta gölgesinde ortaya çıkmışsa 15 Temmuz darbesini besleyen altyapı da “ılımlı İslam" adına beslenen yapılardan çıktı.
Bugün Suud'da çevrilen Marvel filmini bu açıdan okumakta yarar var.
Akif Emre, Yeni Şafak -23 Mayıs 2017, Salı-