Politika

"Bu illeti bu topraklardan mutlaka temizleyeceğiz"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, terörle mücadele konusunda asla taviz verilmeyeceğini belirterek, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınmaya devam edeceğini söyledi. Davutoğlu, “Esnaf kardeşlerimizin kayıpları ve mağduriyetleri...

"Bu illeti bu topraklardan mutlaka temizleyeceğiz"
27-12-2015 21:45

Başbakan Ahmet Davutoğlu, terörle mücadele konusunda asla taviz verilmeyeceğini belirterek, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınmaya devam edeceğini söyledi.

Davutoğlu, “Esnaf kardeşlerimizin kayıpları ve mağduriyetleri giderilecek” diyerek bölgede terör mağduru olan esnaflara müjde verirken, terör nedeniyle hiçbir öğrencinin mağdur olmayacağını, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm tedbirleri aldığını açıkladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yeni Türkiye Yolunda konuşmasında Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan olaylara değinerek terörle mücadelenin devam edeceğini, mağdur olan vatandaşların mağduriyetlerinin giderileceğini söyledi. Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelere ilişkin de açıklamalarda bulunan Davutoğlu, Suriye’deki krizin çözümünün Esad’ın yerini meşru bir hükümete bırakması ile mümkün olacağını kaydederken, terör tehdidi olduğu sürece Türkiye’nin Musul’daki varlığını tehlikeye atmayacak tarzda teyakkuz halinde olmaya devam edeceğini ifade etti.

“BİZİM İÇİN BU EMANET AZİZ BİR EMANETTİR”

Türk demokrasisinin 1 Kasım seçimlerinde büyük bir demokrasi sınavından bir kere daha alnının akıyla çıktığını kaydeden ve 81 vilayette yüzde 85’i aşan yüksek bir katılımla vatandaşların sandıklara gittiğini ve oylarını özgürce kullanabildiklerini belirten Başbakan Ahmet Davutoğlu, bunun sonucunda yüzde 97,5’in üzerinde temsil kabiliyetine haiz bir Meclis tablosunun oluştuğunu ifade etti. “Bu tablo sadece ülkemiz için değil dünya için de örnek bir demokrasi başarısıdır, her birinize teşekkür ediyorum” diyen Başbakan Davutoğlu, bu sonuçla milletin Türkiye’nin bütün meselelerinin çözüm adresi olarak Meclisi gösterdiğini söyledi. Davutoğlu, “Bize düşen, milletimizin siyaset kurumuna gösterdiği güveni boşa çıkarmamak, ülkemiz için büyük bir gayretle çalışmaktır. Sizler Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu 13 yıldır olduğu gibi bir kere daha büyük bir teveccühle bize tevdi ettiniz. Bizim için bu emanet aziz bir emanettir. Büyük bir dirayetle bu onurlu görevi yerine getirmenin gayreti içinde olacağız. Emanetiniz başımızın tacıdır” dedi.

“TÜRKİYE DARBE DÖNEMİ İMALATI BİR ANAYASAYLA YÖNETİLMENİN AYIBINI DAHA FAZLA TAŞIYAMAZ”

24 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayının ardından açıkladığı yeni Hükümetin, 30 Kasım’da güvenoyu alarak görevine başladığını hatırlatan Başbakan Davutoğlu, yoğun bir çalışma programının kendilerini beklediğini, büyük hedeflerinin olduğunu belirtti. Bu çerçevede hükümetin üç temel misyonu olacağını kaydeden Davutoğlu, “Bir; milletimizi temsil etmek, büyük bir onur. İki; milletimize hizmet etmek. Üç; ülkemizi geleceğe taşımak. Önümüzdeki 4 yıl boyunca bu doğrultuda milletimize söz verdiğimiz her konuda gerekli adımları atacağız. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu her alanda gerekli yapısal reformları gecikmeden gerçekleştireceğiz. Atacağımız adımların arasında en önemlilerinden birisi elbette yeni anayasa olacak. Türkiye darbe dönemi imalatı bir anayasayla yönetilmenin ayıbını daha fazla taşıyamaz. Bu anayasa, milletimizin siyasi, ekonomik, kültürel can damarlarını kurutmaya ve kuşatmaya ahdetmiş bir zihniyetin eseri olarak ortaya çıktı. Türkiye’yi büyük bir tarihi mirasın taşıyıcısı, emanetçisi olarak göremeyenlerin müellifi olduğu bu anayasa, bizim için, demokrasimiz için kocaman bir ayıptır. Geçen 13 yılda anayasanın pek çok hükmünü değiştirdik, ancak yine de köklü bir değişimle demokrasiye özünden bağlı, özgürlükçü, yenilikçi bir anayasa hazırlamayı daha fazla erteleyemeyiz. Millet iradesini hiçe sayan vesayetçi anlayışları tam manasıyla tedavülden kaldırmanın yolu yeni anayasadır. Yeni Meclisimiz bu tarihi görevi yerine getirmelidir. Bu konuda sadece Meclis’teki siyasi partilerle değil Meclis’te yer almayan partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve toplumun bütün kesimleriyle istişareyi esas alıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki en büyük grup sıfatıyla yine bu şerefli görevde öncü olacağız ve inşallah yeni anayasayı en geniş mutabakatla hayata geçireceğiz. Türkiye’yi insan hak ve özgürlüklerine bağlı, insan onurunu korumayı esas alan, gelişmiş demokrasisiyle örnek bir ülke haline getirmek için bütün gücümüzü seferber edeceğiz” diye konuştu.

“AYRIMCILIĞIN HER TÜRLÜSÜNÜ REDDEDECEĞİZ”

Siyasetimizin esası istisnasız bütün vatandaşlarımızın hukukunu korumak, savunmak ve geliştirmek olacaktır” ifadelerini kullanan Davutoğlu, kimsenin hukukunu kimseye çiğnetmeyeceklerini söyledi. Güç ve kuvvetin değil hukuk ve adaletin belirleyici olduğu bir anlayışla ülkemizi yöneteceklerinin altını çizen Davutoğlu, “Ayrımcılığın her türlüsünü reddedeceğiz. Diyaloğa ve eleştiriye daima açık olacağız” dedi.

REFORM PAKETLERİ YOLDA

Hükümet olarak bir kısmının ilk adımları atılan birçok reform hazırlığı olduğunu kaydeden Davutoğlu, “Bütün bu reform çalışmalarına özellikle siyasi partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın, ilgili toplum kesimlerimizin, hatta ve hatta her birinizin katkılarını bekliyoruz. Öncelikli 25 sektörel değişim programına ilaveten yapısal düzenlemeler yapacağız. Şeffaflık konusunda bir reform hazırlığımız var. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, iş gücü piyasası ve istihdamın artırılmasına dönük de kapsamlı bir reform paketimiz var. Kamu maliyesine ilişkin de bir reform paketi hazırladık. Bildiğiniz gibi 10 Aralık’ta seçim öncesinde milletimize taahhüt ettiğimiz vaatleri de içeren 2016 Yılı Eylem Planımızı kamuoyuyla, sizlerle paylaştık. Eylem Planımızı ve Reform Paketimizi açıklarken bir haftalık, üç aylık, altı aylık ve bir yıllık bir takvimle yapacaklarımızı ilan etmiştik. Şükürler olsun ki sözümüz senettir diye iş başı yaptık ve 10 Aralık’tan sonra bir hafta içinde ilk eylemlerimizi hayata geçirdik. Bu çerçevede de bir hafta sonunda değerli vatandaşlarımla Facebook üzerinden doğrudan temasa geçip bu eylemlerimizi bir kez daha sizlerle paylaştık. Reformların izlenmesi ve geliştirilmesi için bir genelge yayınlayarak koordinasyon kurulu kurduk. Lisans öğrencilerinin 350 Türk Lirası olan burslarını 1 Ocak’tan itibaren 400 Türk Lirası’na yükselttik. Değerli öğrencilerimize buradan bir kez daha selam ediyor gözlerinden öpüyorum, helali hoş olsun. Gençlere proje karşılığı 50 bin Türk Lirası karşılıksız nakdi destek verme imkanı sağladık. Gençlerde evliliğin teşvik edilmesi amacıyla çeyiz hesabı uygulaması başlattık. Çeyiz hesabında biriktirilen paranın yüzde 20’si oranında destek sağlanacak. Esnafımıza 30 bin lira faizsiz kredi desteği uygulanacak. Bütün esnaflarımıza hayırlı bol rızıklar diliyorum. Gençlere 100 bin lira faizsiz kredi desteği veriliyor. Bu krediye uygulanacak yüzde 85 kefalet imkanı kararını da Bakanlar Kurulu’ndan çıkardık. İşletme büyüklüğü 5 dekar altındaki meyve, sebze, süs bitkisi, ıtri, tıbbi, aromatik bitki yetiştiriciliği yapan çiftçilere destekleme kredilerini de çıkardık, çiftçilerimize de selam olsun. Seralarda maliyetleri düşürmek amacıyla seralara ticarethane elektrik fiyatı yerine sulama suyu elektrik fiyatı uygulanacak. Bu uygulamanın hayata geçmesiyle birlikte birçok kesiminin derdine çare olduk. Allah’ın izniyle milletimize verdiğimiz diğer sözleri de günü gününe gerçekleştirecek ve neticelerini burada her ay sizlerle paylaşacağız. İnşallah bu reformlarımız aynı hızla devam edecek. Pek çok alanda benzer hazırlıklarımız var. Biz istiyoruz ki Türkiye’nin bütün meselelerini bütün taraflarla bir mutabakat içerisinde el birliğiyle çözelim. Biz her türlü yapıcı eleştiriye, her türlü öneriye açığız. Her attığımız adımı diğer siyasi partilerle uzlaşma içinde atmak istiyoruz. Her aşamayı kamuoyumuzla paylaşarak çalışmalarımızı şeffaf biçimde yürütme kararlılığındayız. Bu çağrımız samimi bir çağrıdır, gereğini de yapıyoruz, yapacağız” dedi.

Her türlü yapıcı eleştiri ve öneriye açık olduklarını kaydederek, bu hafta başında başta yeni anayasa çalışmaları olmak üzere önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmaları görüşmek üzere siyasi partilerden randevu talep ettiğini belirten Davutoğlu, “30 Aralık ve 4 Ocak’ta Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlarıyla bir araya geleceğiz. İnanıyorum ki bu görüşmelerden Türkiye için hayırlı neticeler alacağız” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’NİN HEDEFLERİNİ BÖYLE BİR SİNERJİYLE YAKALAYABİLECEĞİNİ BİLİYORUZ”

Hükümetin kurulmasından sonra geçen 1 aylık dönemde yoğun bir trafik yaşandığını ifade eden Davutoğlu, katıldığı sosyal, ekonomik ve kültürel etkinliklerle ilgili bilgiler verdi. Davutoğlu, “9 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen ve benim çok özel bir önem atfettiğim Kadına Yönelik Şiddetin Sonlandırılması konulu toplantı bunlardan biriydi. Hükümet olarak kadına şiddet konusu bizim çok duyarlı olduğumuz bir konu, bu toplantıda bir kere daha hassasiyetimizi ifade etme imkanı buldum. 16 Aralık’ta şehit yakınları ve gazilerimiz için düzenlenen iş kurası törenlerinden bir yenisini daha gerçekleştirdik. Aziz şehitlerimizin bizlere emaneti olan yakınları ile gazilerimizin bizzat kendileri ya da yakınlarının devlette çalışacakları alanları belirledik. Bin 670 kardeşimize kadro sağladık. Böylece son 2 yılda bu doğrultuda yaptığımız atama sayısı 14 bin 209 oldu. Bu toplantı vesilesiyle şehitlerimizi bir kez daha rahmetle andıktan sonra bir başka anma için Konya’ya gittik. Şeb-i Arus törenlerinde benim memleketim Konya’mızda Hazreti Mevlana’yı andık ve onun bu toprakları besleyen irfanıyla feyizlendik. Aralık ayı boyunca iş ve çalışma dünyamızla ve diğer ekonomik kurumlarımızla da yoğun bir mesai yaptık. TÜRK-İŞ, TÜSİAD, TOBB, DEİK, MÜSİAD ve ASKON temsilcileriyle çeşitli vesilelerle bir araya geldik ve Türkiye’nin bugününü ve geleceğini konuştuk. İş dünyamızın azim ve gayretini görmek Türkiye’ye hizmet aşkımızı tazeledi. Bu doğrultuda yine önemli bir adım atarak 23 Aralık’ta Çalışma Meclisi Toplantımızı gerçekleştirdik. Bu toplantıda özellikle genç istihdamının önemine yaptığımız vurgu yanında, çalışma hayatına ilişkin birçok konuda vizyonumuzu ortaya koyduk. İş dünyamızla, işçi sendikalarımızla hep beraber barış içinde, huzur içinde bir çalışma ortamı tesis etmek için perspektifimizi paylaştık, ortak anlayışımızı bir kez daha teyit ettik. Hemen ardından 24 Aralık’ta KOSGEB 4. KOBİ ve Girişimcilik Ödülleri Töreninde girişimcilerimizle bir araya geldik. 25 Aralık’ta bu defa Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından düzenlenen Türkiye Markası Toplantısındaydık. Orada da özellikle turizmcilerimizi ilgilendiren güzel haberler ve müjdeler verdik. Biz ekonomimizin, ticaret dünyamızın, çalışma hayatımızın bütün taraflarıyla, bütün paydaşlarıyla sürekli temas halindeyiz. Türkiye’nin hedeflerini böyle bir sinerjiyle yakalayabileceğini biliyoruz” açıklamasında bulundu.

“AÇILAN ŞİRKET SAYISI ARTTI, KAPANAN ŞİRKET SAYISI AZALDI”

“Son dönemde ilan edilen bazı veriler doğru yolda olduğumuzu bir kez daha göstermiş ve hizmet aşkımızı tazelemiştir” açıklamasında bulunan Davutoğlu, 2015 yılında beklentilerin üzerinde bir performans sergileyen ülke ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 3,8 ve üçüncü çeyrekte yüzde 4 büyüyerek en hızlı büyüyen ülkeler arasındaki yerini aldığını kaydetti. Davutoğlu, "Ekim ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,6 oranında önemli bir artış gösterdi. 2005 yılından bu yana en yüksek seviyeye ulaştık hamdolsun. Arındırılmamış verilere göre ise sanayi üretiminde yıllık dikkatinizi çekiyorum yüzde 14,7 oldu. 1 Kasım seçimleriyle bunun devam edeceğini ve sanayi üretiminin dördüncü çeyrek büyümesine ciddi katkı sağlayacağını görüyoruz. Yine çarpıcı bir istatistiği sizlerle paylaşmak istiyorum; ayrıca Kasım’da kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11,35 artarak 5 bin 456 oldu. Kapanan şirket sayısı ise yüzde 23,82 azaldı. Piyasa beklentilerinin de çok üstünde gerçekleşen üçüncü çeyrekteki yüzde 4’lük büyüme, Hükümetimizin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki dönemi ekonomik istikrardan taviz vermeden başarılı bir şekilde yönettiğinin bir göstergesidir. 7 Haziran’dan sonra kaos bekleyenleri sükûtu hayale uğrattık, sizlerin desteğiyle bunu yaptık. 002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının milli gelire oranını yüzde 1 seviyelerine gerilettik. Artık genel devlet bütçesini de inşallah dengede kapatmayı hedefliyoruz. AK Parti kadroları iki seçim arasında iş dünyasına ve millete güven verebilmiş, ekonomiyi siyasi istikrarsızlığa, popülizme ve terörizme kurban etmemiştir. 2016 yılı ise inşallah sizlerin duası ve desteğiyle çok daha iyi bir yıl olacak” dedi.

“AVRUPA BİRLİĞİ MÜKTESEBATINA UYUM SÜRECİNİ HIZLANDIRMAKTA DA KARARLIYIZ”

Aralık ayının iç hareketlilik yönünden ne kadar yoğun geçtiyse dış temaslar açısından da bir o kadar hareketli geçtiğinin altını çizen Davutoğlu, “29-30 Kasım tarihlerinde Brüksel’de Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’ne katıldık. 11 yıl sonra gerçekleşen bu zirve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri için önemli bir dönüm noktası oldu. Bildiğiniz gibi 2004’ten bu yana Türkiye ile Avrupa Birliği’nin bir zirve çerçevesinde bir araya gelmesi mümkün olamamıştı. Biz aday ülkelere yönelik bu kararın yanlış olduğunu ısrarla söylüyorduk. Türkiye ile liderler seviyesinde yapılacak istişarelerin ve müzakere sürecinin hızlandırılmasının önemine işaret ediyorduk. Bugün Avrupalı dostlarımızla bu konuda ortak bir noktaya geldiğimiz için çok memnunuz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi bizim için son derece önemli. Hükümet olarak önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecini hızlandırmakta da kararlıyız. Yargı sistemimizi başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası norm ve standartlara göre yeniden yapılandıracağız. Avrupa Birliği’ne katılım için ulusal eylem planımızı titizlikle hayata geçireceğiz. Yine çok özel önem verdiğimiz, vatandaşlarımız için vize serbestisi sürecinin de takipçisi olacağız. Bütün hedeflerimiz için bu zirve Avrupa Birliği sürecimizde bir yeniden başlangıç dönemi olmuştur. Bu zirveyle fasılların tekrar açılmasından Schengen Vizesine kadar pek çok alanda hızlı gelişmeler bekliyoruz. Değerli vatandaşlarım, inşallah en geç 2016 Ekim’ine kadar Schengen Bölgesine vizesiz seyahat imkanına kavuşmuş olacaksınız. Hayırlı olsun, artık konsolosluklar önünde uzun sıralar, kuyruklar beklemenin dönemi kapanıyor. Avrupa Birliği Zirvesi’nde ayrıca Suriyeli kardeşlerimiz için de önemli kazanımlar elde ettik. Suriye’de yaşanan trajediye Avrupa Birliği’nin tam olarak yönelmesini sağlamış olmayı son derece önemli buluyorum. Bu çerçevede Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’de acil ve sürekli insani yardım sağlayacak. Aynı zamanda genel mali destek de önemli ölçüde artırılacak. Avrupa Birliği Türkiye’ye başlangıç olarak 3 milyar Avro ilave kaynak sağlamayı taahhüt etti. Biz bugüne kadar kapımıza geleni geri çevirmedik. Sınırlarımıza ulaşanların dinine, mezhebine, ırkına bakmadan yardımına koştuk, bütün bunları yaptık, yapıyoruz, bundan sonra da yapacağız. Bu bize inancımızdan, kültürümüzden, tarihimizden gelen ulvi bir sorumluluktur. Ama bütün bu yardımları yapmamız, Suriyeli kardeşlerimize destek olmamız, onların daha iyi şartlara ulaşmasına yönelik arayışlarımıza mani değildir. Bugün eğer Avrupa Birliği’nde yöneticilerden sokaktaki pek çok kesime kadar Suriye dramına bir duyarlılık ortamı oluşmuşsa, emin olun bunda Türkiye’nin izlediği etkin, ısrarcı stratejinin büyük payı vardır. Aralık ayı içinde Avrupa Birliği süreciyle ilgili başka temaslarımız da oldu. Avrupa Birliği Reform Eylem Grubu toplantısında ilgili bakan arkadaşlarımızla bir araya geldik. Bu toplantıdan üç gün sonra da Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinde uzun bir aradan sonra 17 numaralı ekonomik ve parasal politika faslı açıldı. Brüksel’de katıldığım Fikirdaş Ülkeler Toplantısı da çok verimli geçti. Burada Almanya Başbakanı Sayın Angela Merkel ve Yunanistan Başbakanı Sayın Aleksis Çipras ile bir araya geldik. Şunu hep ifade ettik: Avrupa Birliği’nin evrensel normlarında ifadesini bulan değerler bizim de değerlerimizdir. Biz bu değerlerimizi öncelikle ülkemiz için, milletimiz için önemsiyoruz. Müzakerelerin düşük profilli seyrettiği zamanlarda bile AK Parti hükümetleri olarak biz AB normlarına yönelik hedeflerimizden hiç geri adım atmadık. Demokratik ve müreffeh bir ülke olma yolundaki pek çok iyileştirmeyi, ilerlemeyi hayata geçirmeye devam ettik. Önümüzdeki dönemde de teyiden söylüyorum, bu ilke siyasetimize yön vermeye devam edecektir” diye konuştu.

“TANAP PROJESİNİN PLANLANDIĞINDAN DAHA ÖNCE BİTİRİLEBİLMESİ İÇİN GEREKLİ ÇALIŞMALARI YAPMA KONUSUNDA DA MUTABIK KALDIK”

Hükümetin kurulmasının ardından güzel bir gelenek olarak Kıbrıs ve Azerbaycan’a resmi ziyarette bulunduğunu hatırlatan Davutoğlu, “Kıbrıs’ta başta Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı olmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkilileriyle Ada’da çözüm hedefine yönelik olarak atılacak adımları konuştuk. Bu arada güzel bir tarihi mekanda Yunus Emre Türk Kültür Merkezinin resmi açılışını da yaptık. Düşününüz o zor günlerde Türkçenin neredeyse yasaklandığı bir ortamdan bugün Kıbrıs’ta her alanda güzel dilimizin özgürce konuşulduğu, Kıbrıslı kardeşlerimizin özgürce kendi kaderlerini belirledikleri ve dünyada saygın bir konum elde ettikleri bir döneme girdik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her zaman her meselesiyle yüreğimizdedir, her zaman da öyle olacaktır. Anadolu’dan Kuzey Kıbrıs’a ulaşan, Anadolu’nun can suyu, sevda ve muhabbet yüklü suyu Kıbrıs’a da bereket ve barış getirecektir. Azerbaycan ziyaretimizde de Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ve Başbakan Sayın Artur Rasizade ile iki ülkenin siyasi ve ekonomik ilişkilerinde son derece ufuk açısı ve yol gösterici çok sıcak, çok faydalı görüşmeler gerçekleştirdik. Bu görüşmelerde ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla ele aldık. Ayrıca, bölgemizde ve ötesinde meydana gelen gelişmeleri de değerlendirme fırsatı bulduk. Ortak projelerimiz ve inisiyatiflerimiz iki ülkenin yanı sıra tüm bölgenin, hatta bölge ötesindeki ülkelerin de yararına hizmet etmektedir. Öte yandan bulunduğumuz coğrafyada istikrarsızlık ve terörizm gibi ortak meselelerde birlikte mücadele konusunu da ele aldık. Ayrıca TANAP Projesinin planlandığından daha önce bitirilebilmesi için gerekli çalışmaları yapma konusunda da mutabık kaldık. Aralık ayı içinde yürüttüğümüz dış temaslar bunlarla da sınırlı değildi. 9 Aralık’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Sayın Mesud Barzani ile bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede Sayın Barzani ile Türkiye ve Bölgesel Yönetim arasında var olan dostane ilişkileri daha da ileri götürecek açılımları değerlendirdik. 11 Aralık’ta dost, Rumeli’deki ikinci vatanımız gibi gördüğümüz Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey Başkanı Sayın Dragan Çoviç ve Konsey üyesi Sayın Bakir İzzetbegoviç’le Ankara’da bir araya geldik. Ardından 15 Aralık’ta bu defa komşu Bulgaristan’a bir ziyaret gerçekleştirdik. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Sayın Plevneliev ve Başbakan Sayın Borisov’la çok yararlı görüşmeler gerçekleştirdik. Bulgaristan’daki soydaşlarımızı temsil eden kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileri kardeşlerimizle buluştuk, dertlerini dinledik. Avrupa ve Balkanlardaki temaslarımızın ardından çok boyutlu dış politikamızın bir göstergesi olarak 19 Aralık’ta Türk-Afrika Düşünce Kuruluşları Buluşması’na katıldık. Afrika ile ortaklık politikamızın geleceğine önemli açılımlar getiren bu buluşmayı dikkatle takip ettik. Önemli bir görüşmemiz de, Filistin davasının güçlü savunucusu Hamas Siyasi Büro Başkanı Sayın Halid Meşal’le oldu. Bu değerli dostumuzla çok yararlı görüşmeler gerçekleştirdik. Görüşmede her zaman ve zeminde Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu kararlılıkla bir kez daha ifade ettik. Yine bu ay içinde Pakistan Pencap Eyalet Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışması Espen Barth Eide ve Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani Ahmedzai’yi ülkemizde ağırladık. Bu ay içinde dünyaca ünlü olan bu toprakların yetiştirdiği bir başka değerli misafirimiz de vardı, Nobel Kimya Ödülünün sabili olan bilim adamımız Profesör Doktor Aziz Sancar yıllar sonra Türkiye’ye geldi. Bu ziyaretinde hem biz kendisiyle bir araya gelerek Türkiye adına teşekkürlerimizi yüz-yüze iletme fırsatı bulduk, hem kendisi de bir nebze de olsa sıla hasretini giderdi. Kendisine bir kez daha milletim adına teşekkürlerimi ifade ediyorum. Sadece Nobel Ödülü alması dolayısıyla değil, aynı zamanda Nobel Ödülü almasından sonra sergilediği vakur tavırla gönlümüzde derin bir yer etti” şeklinde konuştu.

“RUSYA’NIN ALANA GİRMESİYLE SİVİL ÖLÜMLERDE DE KAYDA DEĞER ARTIŞ YAŞANDI”

Türkiye’nin tüm komşularının toprak bütünlüğüne saygılı olduğunun altını çizen ve Türkiye’nin bölgede sadece barış istediğini kaydeden Davutoğlu, “Bölgemizde birçok sıkıntı yaşanıyor ve çevremizde birçok çatışma alanı var. Etrafımız ateş çemberiyle çevrili. Bu yaşananların bizim sınırlarımızda birçok soruna yol açtığı da bir gerçek. Şunu baştan ifade edeyim: Biz tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız, bölgemizde sadece barış ve sadece barış istiyoruz. Bu sadece bizim dış politikamızın ilkesel bir tutumu değil aynı zamanda ulusal güvenliğimizin de bir gereğidir. Suriye ve Irak’ta yaşananlar bu iki ülkeye olan sınırlarımızda ciddi sorunlara sebep oluyor. Suriye’de uzun zamandır bir otorite boşluğu var ve kargaşa yaşanıyor. Başta mülteciler meselesi olmak üzere Suriye’de yaşanan her olumsuzluk ülkemizi etkiliyor. Birçok ülke yaşanan bu kargaşayı artıracak şekilde bölgeye müdahil olmaya çalışıyor. Bu müdahaleler Suriye’deki sorunları çözmüyor, aksine daha da büyütüyor. Geçen ay mükerrer uyarılarımıza rağmen Suriye sınırımızı ihlal eden uçağın düşürülmesi üzerine Rusya’yla yaşadığımız gerilim bu sorunlara yeni bir boyut ekledi. Suriye’deki bütün tarafların orada bulunmak için ileri sürdükleri gerekçe DEAŞ’tır. Ancak görüyoruz ki yaşananlar DEAŞ’la mücadeleyi aşan müdahalelerdir. Rusya’nın son zamanlarda yaptığı 4 bin 198 uçaktan sortiden sadece 191’i DEAŞ mevzilerine yönelik saldırılar olmuştur. Diğer bombalamalar birçoğu Türkiye’ye yakın bölgelerde bulunmak üzere ılımlı muhaliflerin mevzilerine ve hatta sivil insanlara yönelik olmuştur. Son saldırılar ise özellikle Bayırbucak Türkmenlerini hedef almıştır. Rusya’nın alana girmesiyle sivil ölümlerde de kayda değer artış yaşandı. Bu sayı son haftalarda 600’ün üzerine ulaştı ve daha da yüksek rakamlara doğru her gün artıyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bunu uluslararası insan hakları kuruluşları söylüyor. Bu bilançodan 150’den fazlasının çocuk olduğunu tüm dünyanın bilmesini istiyoruz. Daha geçtiğimiz Cuma günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suriye’de 5. yılını tamamlamak üzere olan ihtilafın çözümüne ilişkin yaklaşımı yansıtan siyasi bir karar aldı. Rusya’nın da yazımında aktif rol oynadığı bu kararın daha mürekkebi kurumadan çıkıp sivilleri bombalaması anlaşılır bir şey değildir. Rusya’nın siviller ve ılımlı muhalifleri hedef almaktan bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Uluslararası toplumun bu konuda harekete geçmesini bekliyoruz. Aksi takdirde Suriye ihtilafı daha yıllarca sürecek, terör de maalesef bitmeyecektir” dedi.

Suriye halkının acılarının sona erdirilmesi gerektiğini, gerçek bir barış zemininin mutlak suretle hazırlanması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, “Türkiye, Suriye’nin demokratik bir düzene kavuşması için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecektir. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen karar ile Suriye’deki krizin çözümü yolunda kritik bir eşiğe gelindiğini görüyoruz. Suriye’deki krizin çözümü, ancak ve ancak Esad’ın yerini meşru bir hükümete bırakmasıyla mümkündür. Meşruiyetini tümüyle kaybetmiş bir yönetimin varlığını sürdürmesini öngören bir girişimin Suriye’ye barış ve istikrar getirmesi de mümkün değildir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı, sorunun diplomatik çözümü açısından olumlu bir adımdır, bunun için destek de beyan ettik. Ancak bu kararın Suriye halkını Esad’ın zulmünden koruyacak gerçekçi bir perspektife kavuşması gerekiyor. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Cenevre Bildirisi temelinde Suriye’de siyasi geçişe dayalı kalıcı bir çözüm için Suriye muhalefeti ve diğer fikirdaş ülkelerle birlikte gayretlerini sürdürecektir” diye konuştu.

“TEYAKKUZ HALİNDE OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Terör örgütlerinin ve özellikle DEAŞ’ın Irak’ta yol açtığı ciddi sıkıntıları olduğunun altını çizen Davutoğlu, “Irak Merkezi Hükümeti ve Silahlı Kuvvetleri DEAŞ saldırıları karşısında maalesef etkin tedbirler alamıyor. Musul gibi ülkenin ikinci büyük kentinin düşmesi, bu tehdide karşı mücadelede yerel güçlerle birlikte uluslararası destek ve işbirliğinin gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Biz bu çerçevede Irak makamlarının talepleri doğrultusunda, gerek Peşmerge, gerekse Musullu yerel gönüllülere eğitim ve donanım desteği sağlıyoruz. Bu desteğimiz, Musul kurtarılıncaya kadar devam edecektir. Bu amaçla gönderdiğimiz eğitim birliğinin güvenliği için asker mühimmatta yeniden tanzim de dahil olmak üzere her türlü tedbiri almak durumundayız. Nitekim DEAŞ’ın Başika’daki eğitim kampımızın olduğu bölgeye gerçekleştirdiği saldırılar bu konudaki haklılığımızı bütün dünyaya göstermiştir. Türkiye komşu ülkelerinin toprak bütünlüğünün korunması ve bölgenin terör örgütlerinden arındırılması konusunda her zaman hassasiyet göstermiştir. Bizim bölgeye ilave olarak gönderdiğimiz askerimizin temel amacı, DEAŞ’a karşı orada görev yapan eğiticilerimizi ve eğitilen Musulluları daha iyi koruyabilmektir. Terör tehdidi olduğu sürece oradaki varlığımızı hiçbir şekilde tehlikeye atmayacak tarzda teyakkuz halinde olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

“BU İLLETİ BU TOPRAKLARDAN MUTLAKA TEMİZLEYECEĞİZ”

Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan terör olaylarına değinen ve terör örgütünün güvenlik güçleri ile vatandaşları karşı karşıya getirmeye çalıştığını belirten Davutoğlu, “Terör örgütü Doğu ve Güneydoğu’daki bazı ilçelerde vatandaşlarımızın hayatını hiçe sayarak saldırılar gerçekleştiriyor, hendekler kazıyor, barikatlar kuruyor, camileri, okulları yakıyor, sivilleri kendine kalkan yapıyor. Terör örgütü, güvenlik güçlerimizle vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeyi hedefleyen kirli hesaplar içindedir. Terörle mücadeleden asla taviz vermeyecek ve bu illeti bu topraklardan mutlaka temizleyeceğiz. Terörle yürüttüğümüz mücadelede sivillere zarar gelmemesi için kılı kırk yaran bir dikkatle hareket ediyoruz. Evlerini terk eden vatandaşlarımız, dükkanlarını açamayan esnafımız, okullara gidemeyen öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz müsterih olsunlar. Hiçbir vatandaşımızı terörün, şiddetin kucağına, insafsızlığına terk etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetimiz daima yanlarındadır. Mağduriyetlerinin giderilmesi için her türlü tedbiri aldık, alıyoruz. Esnaf kardeşlerimizin kayıpları ve mağduriyetleri giderilecek. Hiç kimsenin endişesi olmasın, hiçbir çocuğumuz, hiçbir öğrencimiz mağdur olmayacak. Onların hiçbir mağduriyet yaşamaması için Milli Eğitim Bakanlığımız gerekli bütün tedbirleri aldı, almaya da devam edecek. Milli Eğitim Bakanlığımız bu süreçte yaşanabilecek eksiklikleri tamamlamak üzere hafta sonları ve gerekirse sömestr tatilinde yoğunlaştırmış bir program izlemek üzere gerekli bütün tedbirleri aldı. Çocuklarımız güzel ülkemizin her tarafında olduğu gibi 180 iş günü ve sağlıklı bir eğitim ortamında eğitim alacaklar. Bizim için her gencimiz, her çocuğumuz çok değerli ve bir tekinin bile zarar görmesine asla izin vermeyiz. Oradaki o güzel masum çocuklarımızı geleceğe en iyi şekilde hazırlayacağız. Onları teröre, terörün karanlık dünyasına asla terk etmeyeceğiz. Birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi her ne pahasına olursa olsun ayakta tutacak ve ortak geleceğimizden asla vazgeçmeyeceğiz” idedi.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER