AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, küresel güçlerin kurdukları denklemleri boşa çıkartan Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef haline geldiğini vurguladı.
Türkiye’yi etkisizleştirmek için ülke dışında planlar yapıldığını ve içerideki kişi ve kurumların ise bu planı uygulamaya çalıştığına dikkat çeken Adnan Boynukara, “Dışarıda ve içeride AK Parti ve kadrolarına karşı kuşkulu bir tutumun ortaya çıktığı tarih, AK Partili bir ismin Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ve seçilmesi sürecine denk gelir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği tarihin yaklaşması ve Erdoğan’ın seçime girme muhtemellığının ortaya çıkmasıyla, yürütülen çalışmaların ayrı bir ivme kazandığı biliniyor.
Türkiye’ye karşı yürütülen kampanyanın başlamasına ilişkin 4 temel nedenden bahsetmek mümkün. 2009 yılında Davos’da devlet terörünün en somut örneklerini sergileyen İsrail’e karşı ortaya konulan tutum, 2009 yılından itibaren küresel siyasal sisteme ve dolayısıyla da küresel haksızlıklara göz yuman BM yapısına ilişkin eleştirilerin yoğunlaşması, 12 Eylül 2010 referandumu ile varlığını sürdüren vesayet kurumlarına müdahale koşullarının oluşması, son olarak da Türkiye’nin içe kapanmasına neden olan PKK terörünün sonlandırılması için adım atılması ve çözümün ülke içinde aranmasıdır. Bunların yanı sıra, Türkiye’nin son yıllarda kat ettiği büyüme ve büyümeye dayalı olarak farklı pazar arayışlarının da etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenlerin tümü üzerinden hedeflenen ise yönetilebilir ülke ve lider beklentisinin kaybedilmesidir. Farklı kesimlerin, özellikle darbe ve müdahale atmosferlerinden yararlanarak, yönetilebilir liderler üzerinden pozisyon alanların, mevcut yeni durumdan rahatsız oldukları açıktır” dedi.
‘Yönetilemeyen bir Türkiye’ algısı oluşturulmak istendiğini kaydeden Boynukara, “1 Kasım seçimlerinden sonra ortaya çıkan siyasal sonuç, AK Parti’siz ve Erdoğan’sız bir Türkiye özleminin gerçekçi olmadığını bir kez daha yineledi. Yani, anılan çevreler sandıktan arzuladıkları sonucu almalarının mümkün olmadığını gördüler. Bu durum yeni arayışların devreye girmesine neden oldu. Şu an için yoğunlaşılan ve hayata geçirilmeye çalışılan proje, sokak terörü ve bunu meşrulaştırmak için sandıktan çıkmış kimi unsurların desteği üzerinden yönetilemeyen Türkiye algısı oluşturmak ve yeni bir darbe mekaniğini devreye koymaktır. Bunun en önemli ayağı HDP projesiydi. Ancak PKK’ya destek verenler, liberaller ve sol kesimlerden oluşan tabanın yüzde 10 civarında kalması yeni arayışlara neden oldu. Şu an için üzerinde çalışılan konu CHP’ye oy veren Alevi kitleyi oradan koparmak ve HDP ile aynı parantezde bir araya getirmektir. Suruç ve Ankara Gar katliamlarının (tetiği kim çekerse çeksin) temel amacı, Alevilerin CHP ile var olan bağını kopartmaktı. Şu an için genel Alevi kitlesinin sergilediği duyarlılık nedeniyle bunun gerçekleşmediği açıktır. Son zamanlarda siyasi alanda ortaya çıkan hakaret ve küfür dilinin temel amacının, kimi partilerin kendi siyasal zeminlerini oluşturan kitleyi bir arada tutmak olduğu açık. Küfür ve hakaret içerikli konuşmalar ile oy veren kitlenin ve sandık-sokak darbe mekaniğini kurmak isteyenlerin hedefinde olan kesimlerin kendi yörüngelerinde tutulabileceği düşünülüyor. Bu, doğru bir yol değil. Doğru olan tutarlı politik dil, ülke genelindeki tüm kesimlere hitap edecek siyaset ve ülke çıkarlarını önceleyen muhalefet anlayışı geliştirmektir. Siyasetin ihtiyacı, küfür ve hakaret kavramları üzerine oturtulmuş politik bir dili değil, tutarlı siyasettir. Çünkü küfür ve hakaret içerikli dil üzerinden ne kitle bir arada tutulabilir, ne de ülke geneline hitap edecek bir siyaset geliştirilebilir.
Çözüm gayet basit, terör örgütlerini kaldıraç olarak kullanmaktan vazgeçmek, Avrupa ülkelerince üretilen kirli ve kanlı politikaların paydaşı olmamak, temiz siyasetin tarafı olmak, sivil siyaseti önemsemek, halkın sandığa yansıyan tercihine saygı duymak ve her türlü haklı talebi demokratik süreçler içinde dile getirmektir. Bu, demokratik süreçlere saygı duyan tüm partilerin sorumluluğudur. Bunun dışında çözüm arayanların ulaşabileceği herhangi bir sonucun olmadığı ise gayet açıktır” ifadelerini kullandı.
AHMET ARSLANTAŞ
dikGAZETE.com