İSTANBUL (AA) - "28 Şubat Postmodern darbe"nin üzerinden 24 yıl geçti. Darbeye giden süreçte toplumun yaşam biçimi, inançları ve yaşayış tarzı üzerinde oluşturulan yoğun baskı, o dönemin tanıkları ve bu baskıyı birebir yaşayanların hafızalarında hala tazeliğini koruyor.
Bu süreçte uygulanan başörtüsü yasağı nedeniyle eğitimine ara veren binlerce öğrenciden biri olan üç çocuk annesi 39 yaşındaki Sara Çaşkurlu Akgül, yaşadığı zorlukları AA muhabirine anlattı.
Akgül, başarılı bir öğrenci olduğunu, ilkokulda, ortaokulda ve lisede takdirden aşağı not almadığını ve çocukluğundan beri hayalinin öğretmen olmak olduğunu söyledi.
Üniversite giriş sınavına girdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümünü kazandığını anlatan Akgül, "Boğaziçi Üniversitesi, bildiğiniz gibi Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden bir tanesi. Aynı zamanda bizim dönemimizde üniversitelerde yasaklar olduğu için Boğaziçi Üniversitesi'nde de yasak uygulanmadığı için orayı tercih etmek istedim." dedi.
Üniversitede, ilk sene hazırlık okuduğunu ifade eden Akgül, Türkiye'nin farklı üniversitelerinde uygulanan başörtüsü yasağının 2001'de Boğaziçi Üniversitesi'nde de uygulanmaya başladığını belirtti.
"Okula gittiğimizde güvenlik görevlileri, kapıdan bizi içeri almadılar"
Başörtüsü yasağıyla karşılaştığı ilk günü anlatan Akgül, "Okula gittiğimizde güvenlik görevlileri, kapıdan bizi içeri almadılar. Bize okula 'başörtülü giremeyeceğimizi' söylediler. Biz o dönemde okul önünde oturma eylemleri yaptık. Sonra bir şekilde içeri giren arkadaşlarımız oldu. Başını açarak giren arkadaşlarımız oldu. Sonra şapkayla girebileceğimizi söylediler ama dedikleri şapka, başörtüsü üzerine şapka değildi. Sadece kafanızı kapatacak, boyun bölgesi açık olacak bir şapkaydı. Daha sonraları başörtüsü üzerine şapkayı kabul ettiler. Bu süreçte de o şekilde giren arkadaşlarımız oldu, girmeyip bizim gibi şapka takmayı tercih etmeyen arkadaşlarımız da oldu. Ben şapka takmayı tercih etmedim, o şekilde girmek istemedim. Dolayısıyla üniversiteye devam edemedim." diye konuştu.
Akgül, başörtüsü yasağından dolayı üniversitenin önünde basın açıklamaları yaptıklarını, bildiri dağıttıklarını ve oturma eylemlerinde bulunduklarını, bu eylemlerden herhangi bir sonuç alamadıklarını ve yasağın üniversitede devam ettiğini anlattı.
Yasağın kimi zaman katı, kimi zaman da yumuşak uygulandığını dile getiren Akgül, okula ana giriş kapılarından giremedikleri için arka kapılardan bir şekilde girip derslere girmeye çalıştıklarını bildirdi.
Akgül, okulun içinde derslere başörtülü kabul eden bazı hocaların olduğuna değinerek, şunları anlattı:
"Onların derslerini tercih ediyorduk. O şekilde arka kapılardan, Aşiyan kapısından giriyordum. Sırtımızda o ağır fizik kitaplarıyla yaklaşık bir saat yol yürüyordum. Okulun içerisine girdiğimde direkt alana çıkamıyordum, yine arka yollardan dersliklere gitmeye çalışıyordum. O kadar yol gidiyorsun, bir saat yürüyorsun derse veya sınava giriyorsun, hoca diyor ki 'giremezsin'. Tekrar gerisin geri dönüyordum. Bu durumu yaşadığım çok zaman olmuştu."
"Fakültenin katı tutumundan dolayı bu süreçte başörtülü bir öğrenci bile mezun olamadı"
Bu şekilde dört yıl eğitim görmeye çalıştığını fakat bunun sürdürülebilir bir durum olmadığını belirten Akgül, eğitim fakültesinin katı tutumundan dolayı bu süreçte başörtülü bir öğrencinin bile mezun olamadığına dikkati çekti.
Üniversitenin mavi gömlekli güvenlik görevlilerinin kendilerini kapıdan içeri almadığını, okulun içerisinde gördüğünde ise dışarıya çıkardığını kaydeden Akgül, bu durumun kendisinde travmaya neden olduğunu, otobüste yolculuk yaparken mavi gömlekli bir kişi gördüğünde istemsizce başını öne eğip saklanmaya çalıştığını belirtti.
Başörtülü olarak fakülte binasına giren iki öğrencinin, öğretim üyesi tarafından fark edilmesi üzerine 2 haftalık uzaklaştırma aldığını, kendisinin de fakülte binasına girdiğinde bir öğretim üyesi tarafından dışarı çıkartıldığını ifade eden Akgül, bazı hocaların, "Devlet diyorsa bunu, açacaksın, okuyacaksın. Okumak istiyorsan başını açacaksın başka bir yolu yok" dediğini aktardı.
Yasak olduğu sürece başörtüsüyle üniversiteyi bitiremeyeceğini anlayınca kayıt yaptırmadığını ve kaydının silindiğini aktaran Akgül, 2008 yılında çıkan af ile Boğaziçi Üniversitesi'ne geri döndüğünü söyledi. Akgül, dokuz aylık bir bebeği varken dönem sınırı sorunu nedeniyle 2,5 senede bütün derslerini vererek mezun olabildiğini belirtti.
Eğitim hayatı boyunca sürekli başarılı bir öğrenci olduğunu vurgulayan Akgül, Boğaziçi Üniversitesi'nde, çimlerde oturup kahve içmenin, arkadaşlarıyla sohbet etmenin, ders aralarında Boğaziçi’nin o meşhur manzarasında soluklanmanın Boğaziçi Üniversitesi’ni Boğaziçi yapan unsurlar olduğunu söyledi ve normal bir öğrenci gibi okuyup bunları yaşayarak mezun olmak istediğini dile getirdi.
Akgül, her yemek yerken kampüsteki kedileri beslemek istediğini dile getirerek, "Benim böyle duygularım, heyecanlarım, böyle anlarım olmadı ve gerçekten bunları yaşamayı çok isterdim. Okula başladığımda da, af ile geri döndüğümde de bunlar olmadı. Okula geri döndüğümde küçük bir çocuğum vardı. Dersimi bitirip ona dönmekti benim amacım. Arkadaşlarımız, 'Kahve içelim, meydanlarda biraz oturalım, çimlerde uzanalım' ya da 'şurada yemek yiyelim' dediğinde böyle bir şey yapamadım. Bu belki basit görünebilir ama benim içimde ukde kalan bir şeydi. Bunu da yaşamak isterdim." ifadelerini kullandı.
"Birkaç öğretim görevlisi, yasağın karşısında olduklarını dile getirselerdi, belki biz böyle bir süreci yaşamayabilirdik"
Üniversiteye afla geri döndüğünde yaşadığı zorlukları anlattığı bazı öğrencilerin buna inanamadığını aktaran Akgül, şöyle devam etti:
"Bu sürecin kazananı yok aslında. Bu yasak uygulandı ama kaybedeni bizleriz. Ben bunu bire bir yaşadım. Her zaman Boğaziçi Üniversitesi daha özgürlükçü bir ortam olarak anıldı ama ne yazık ki biz bu süreci yaşadık, bunu kimse inkar edemez. Benim ispatlanmış bir davam da var. Ne kadar özgürlükçü olduğunu iddia etse de başörtüsü yasağı Boğaziçi Üniversitesi'nde uygulandı ve bizler de bunun mağdurluğunu yaşadık. Şu dönemde rektör ataması eylemlerinde akademisyenler, öğretim görevlileri, karşı durdular. Özgürlükçü bir ortam olduğu için buna karşı olduklarını söylediler. Eylemlerini gerçekleştirdiler. Zamanında, özgürlükçü bir üniversitede, 'böyle bir şeyin (başörtüsü yasağının) uygulanmaması gerekiyor, eğer sizin böyle bir söyleminiz varsa bize de bu yasağı uygulamamanız gerekiyor' diye eylemler yaptık, basın açıklamalarında bulunduk, bildiriler dağıttık. Evet, arka planda bizi destekleyen hocalarımız oldu. 'Derse geldiğiniz sürece biz sizi derse alırız, arkandayız' diyen hocalarımız oldu ama bu bireyseldi ve toplu bir destek değildi. Bizim de o sırada oturma eylemlerimizde, basın açıklamalarımızda yanımıza gelip bize destek olsalardı, en azından birkaç öğretim görevlisi, yasağın karşısında olduklarını dile getirselerdi, belki biz böyle bir süreci yaşamayabilirdik ve hayallerimizi ertelemek zorunda kalmayabilirdik."
Akgül, üniversiteye girdiğinde Milli Eğitim Bakanlığından 4 senelik okulu 7 senede bitirmek şartıyla burs aldığını ifade ederek, başörtüsü yasağı nedeniyle okulu ancak af ile geri döndükten sonra uzun bir sürede bitirmek zorunda kaldığına belirtti.
Okuldan mezun olduktan sonra Bakanlığın bursu geri istediği için yürütmenin durdurulması için yerel mahkemeye başvurduğunu, davayı kazandığını dile getiren Akgül, daha sonra Bakanlığın itirazı üzerine üst mahkemede kaybettiği için bireysel olarak Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurduğunu anlattı.
Akgül, AYM'nin başvurusunu incelediğini, Boğaziçi Üniversitesi'nin yasak uygulamadığını iddia ettiğini anlatarak, tanık ifadeleri, fotoğraf, video ve belgelerle yasağın olduğunu kanıtladığını, bunun üzerine kendisinin haklı bulunduğunu belirtti.
Boğaziçi Üniversitesi'nin önüne gittiğinde hüzünlendiğini ifade eden Akgül, "28 Şubat sürecinden 24 sene geçti. 24 sene sonunda bir kazanan olmadı ama kaybeden olarak bizler, bireysel olarak büyük şeyler kaybettik. Hayallerimizin, yaşamlarımızın büyük bir bölümü, bizler için yok ya da çok ciddi sıkıntılarla dolu... Hayallerimiz ertelendi, bu yaşıma gelmişim hala da onlara ulaşmak için çabalıyorum. Belki ilerde çabalamayacağım. Bu sürecin kaybedeni bizleriz ama kazanını yok." şeklinde konuştu.
Muhabir: Hasan Hüseyin Kulaoğlu