Dünya

'Bir gazeteci için en zoru arkadaşlarının ölümünü çekmek'

İç savaşın sürdüğü Libya'da çatışmaların ortasında mesleğini icra etmeye çalışan gazeteci Badi, "Bir insan ve bir gazeteci olarak en zor şey arkadaşlarının gözünün önünde ölümünü çekmek." dedi. - Anadolu Ajansı

'Bir gazeteci için en zoru arkadaşlarının ölümünü çekmek'
15-06-2017 15:47

MİSRATA - Said İbicioğlu

Libya'daki iç savaşın başladığı 2011'den bu yana çatışmaların ortasında mesleğini icra etmeye çalışan 29 yaşındaki gazeteci Yusuf Salim Badi, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Devrimin silahsız bir şekilde başladığını, halkın tecrübesizce direniş sergilediğini ifade eden Badi, 2011'de başlayan yoğun çatışma döneminde savaşla eylemlerin adeta birbirine karıştığını söyledi.

Daha sonra Muammer Kaddafi'ye bağlı birliklerin Misrata'ya saldırdığını, bu durumda da halkın sokaklara dökülüp seslerini duyurmaya çalışmaktan başka çarelerinin kalmadığını belirten Badi, Libya'daki iç savaş sürecinde Kaddafi güçleriyle diyalog kurmanın mümkün olmadığını vurguladı.

Badi, bir gazeteci olarak silahsız ve sivil olduğuna dikkati çekerek "Gençlerle sokağa indim. Rejimin işlediği suçları belgelemek istiyordum." diye konuştu.

Protestocu gençlerin savaş konusunda tecrübesiz olduğuna işaret eden Badi, çok azının Kaddafi rejiminden ele geçirdikleri basit silahlar taşıdığını anlattı.

Çatışmaları çektiği fotoğraflarla belgelediğini söyleyen Badi, "Benim haber yapmak için sokağa indiğim ve birlikte hareket ettiğim protestocu grubun neredeyse tamamı hayatını kaybetmişti. Grupta yara almadan kurtulan tek kişi bendim. Misrata'da Kaddafi'nin yenilmesi sonrası bir grup devrimciyle karayolu kapalı olduğu için kayıklarla denizden başkent Trablus'a geçtik." diye konuştu.

Genç gazeteci Badi, çatışmalar devam ederken fotoğraf çekmenin zorluklarına değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir gazeteci olarak savaş zamanında kendi şehrinizdeyseniz durum daha da vahim oluyor. Bazı arkadaşlarınız gözünüzün önünde vuruluyor. Ben her operasyonda acaba kamera mı kullansam yoksa kendimi korumak için elime bir silah mı alsam diye ikileme düştüm. Ben işlenen suçları belgeliyordum ama kendimi koruyamıyordum."

"Arkadaşın ölüyor ve sen bu kareyi çekiyorsun"

Badi, bir aileyi kurtarma operasyonuna haber yapmak üzere katıldığı sırada keskin nişancıların hedefi olduğunu kaydederek "Bir insan ve bir gazeteci olarak en zor şey arkadaşlarının gözünün önünde ölümünü çekmek. Arkadaşın ölüyor ve sen bu kareyi çekiyorsun. İkilemde kalıyorsun onun vurulmuş halini mi çekeyim yoksa onu ambulansa mı taşıyayım.' diye." ifadelerini kullandı.

Savaşın psikolojisini etkilediğine işaret eden Badi, aynı zamanda akrabası olan devrimci saha komutanlarından birinin hemen önünde yürürken vurularak hayatını kaybettiğini anlattı. Badi, yakınının ölümünü ağlayarak görüntülediğini belirtti.

Sirte'de DEAŞ'a yönelik bir operasyonu izlediği esnada vurulduğunu söyleyen Yusuf Salim Badi, şöyle devam etti:

"DEAŞ'a 2016'da operasyon başlatılmıştı. Operasyon odası basın merkezi vasıtasıyla silahlı gruplara dahil olduk. Ben, arkadaşım, Allah rahmet eylesin, Abdulkadir Fessuk ile yan yanaydım. Birbirimizi cesaretlendiriyorduk. Hiçbir önlem olmadan çatışmanın ortasındaydık. Uzaktan çekim yapmanın bir kıymeti yoktu. Çatışmanın içine doğru gittiğimizde omuzumla boynum arasından vuruldum."

"Dış müdahale Libya'ya istikrar getirmez"

Yusuf Salim Badi, Libya devriminin halka olumlu yansımaları olduğunu belirterek insanların daha önce tatmadıkları özgülük duygusunu tattıklarını ancak birtakım kişilerin hürriyet adı altında sınırları olmayan bir düşünceyi seçtiklerini ve sınırsız özgürlük olduğu fikriyle hareket etmeye başladıklarını söyledi.

Devrim öncesi ve sonrasını kıyaslayan gazeteci Badi, şunları kaydetti:

"Libya halkı daha önce ezilmiş, içine kapatılmış ve ikinci plana atılmıştı. Halkın geleceğe dair ümitleri ve hayata geçirebilecekleri yeni fikirleri yoktu. Libya halkı sadece zengin bir devlette yaşıyordu ama kendisi fakirdi. Hatta 'en zengin ülkenin en fakir halkı' diye bir söz vardı. Ülkemizdeki zenginliğe rağmen bu durum halka yansımıyordu. Zenginlik belli kesim arasında paylaşılıyordu. Libya'daki devrim sonrasında iş imkanları önceye göre daha da arttı. Halk artık yapmak istediği işi yapıyor. Daha önce istediğiniz işi yapmak gibi bir şansınız yoktu."

Bölge ülkelerinin, Arap Birliğinin ve uluslararası toplumun Libya'ya sorunların çözümünde destek vermediğini savunan Badi, Türkiye'nin Libya'ya destek konusunda Arap ülkelerinden daha ileride olduğunu belirtti.

Badi, iç savaştan bu yana Türkiye'nin Libya'ya yaralılar başta olmak üzere insani yardım konusunda ve altyapı alanında el uzattığını vurguladı.

Yaşanan her şeye rağmen Libya'nın geleceğinden ümitli olduklarını dile getiren Badi, "Dış müdahaleler Libya'ya istikrar getirmeyecek tam tersine çatışmaları artıracaktır. Libya'da çatışmaların bitmesi gerektiğini ve biteceğini düşünüyorum."

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER