Cumhurbaşkanı Erdoğan, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde resepsiyon verdi. Resepsiyona, aralarında vali, rektör, temizlik görevlisi, polis, şehit annesi, şehit eşi ve köy korucularının da yer aldığı 250 kadın katıldı.
Resepsiyonda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak, "Anne, eş, evlat olarak, hepsinden önce ve en önemlisi nisa olarak yani insan olarak hayatımızın ayrılmaz parçası olan kadınlarımızı temsilen sizlere teşekkür ediyorum. Çünkü, sizler olmasaydınız, sizlerin fedakarlığı, emeği, sevgisi, gayreti, mücadelesi olmasaydı insanoğlu olmazdı. Bu müstesna günde, dişiyle tırnağıyla, emeğiyle, yeri geldiğinde canıyla bu toprakları bizlere vatan kılan Anadolu’nun ve Trakya’nın tüm çilekeş kadınlarını selamlıyorum. Suriye’den Irak’a, Myanmar’dan Türkistan’a kadar dünyanın dört bir yanında zulüm, baskı, tehdit altında yaşayan tüm mağdur ve mazlum kadınları selamlıyorum" dedi.
"BU KARDEŞLERİMİZ ARASINDA BİRİSİ VAR Kİ..."
İster sadece evinin ailesinin işleriyle meşgul olan, isterse aynı zamanda çalışarak hayatın farklı alanlarında ilave sorumluluklar üstlenen her kadın varlığıyla takdiri ve saygıyı hak ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün aramızda medyaya yansıyan gayretleri ve fedakarlıklarıyla milletimizin gönlünde yer etmiş olan Sayın Mahinur Tunca, Sinem Aydemir, Tülay Yazlık, Hülya Durmaz, Sevim Günhan, Semin Öztürk, Sevim Koçak, Aynur Eken, Fadime Kural, Türkan Harmankaya, Leyla Ildırlı ve Sayın Gülsüm Kabadayı gibi misafirlerimiz de var. Kendilerine şahsım ve milletim adına asil duruşları, gayretleri, özverileri için şükranlarımı ifade ediyorum. Yine bugün aramızda illerimize, ilçelerimize yaptığım seyahat ve programlarda kendileriyle tanışma, sohbet etme fırsatı bulduğum hanım kardeşlerimiz bulunuyor. Onlara da bu güzel günde bizleri yalnız bırakmadıkları, kadirşinaslıkları, samimi sevgileri için özellikle teşekkür ediyorum. Tabii bu kardeşlerimiz arasında birisi var ki arasında farklılıklarla burada bir özellikli ifadeyi kullanmak istiyorum. Geçtiğimiz Ağustos ayında Hakkari Şemdinli’de teröristlerle girdiği çatışmada şehit düşen Trabzonlu kardeşimiz Başkomiser Ahmet Çamur’un eşi Gökçen Hanım’a bir kez daha başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum. Kendisi hakim olan Gökçen Hanım şehit eşi ünvanıyla bana göre payelerin en yücesine sahip olmuştur. Çünkü, bizim inancımızda şehitlerin ayrı ve özel mertebesi vardır. Tüm şehitlerimizin, gazilerimizin aileleri adına Gökçen Hanım’ı saygıyla selamlıyorum. Şehirlerini temsilen 81 ilden gelen kadınlarımız, kadın valiler, rektörlerimizi, engellilerimiz, korucularımızı, Suriyeli misafirlerimizi, külliyemizde görev yapan kadın personelimizin temsilcilerini velhasıl bugün burada bulanan tüm kadınlarımızı bir kez daha selamlıyorum."
"BUGÜN BULUNDUĞUM YERE ULAŞMAMDA AİLEM VE KADINLARIMIZIN ÇOK BÜYÜK KATKISI VAR"
40 yıllık siyasi hayatında kadınların hayatın tüm alanlarında daha fazla rol üstlenmesi için çaba harcadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün bulunduğum yere ulaşmamda önce ailem olmak üzere kadınlarımızın, hanım kardeşlerimizin gayretlerinin çok büyük katkısı vardır. Bana göre, kadının yer almadığı siyaset, kadınları dışlayan yönetim anlayışı sadece kadınlar için değil bütün bir toplum için büyük bir eksikliktir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların omuz vermediği, sahip çıkmadığı bir demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığına dikkat çekerek, "Kadın elinin değmediği bir edebiyat, incelikten, zarafetten, derinlikten mahrum kalmış demektir. Bir ülkede kadınlar, iş ve çalışma hayatında etkin değilse emin olun o ülkenin kalkınması, büyümesi, hedeflerini gerçekleştirmesi hayalden ibarettir. Kadın ve erkek bazılarının iddia ettiği birbirlerinin rakibi değil, bilakis tamamlayıcıdır. Ben, kadını erkeğin yanına değil, karşısına yerleştiren çatışmacı anlayışları asla tasvip etmiyorum, doğru da bulmuyorum" ifadelerini kullandı.
"TARİHİMİZ SAVAŞ MEYDANLARINDA TEMAYÜZ ETMİŞ KADINLARIN GURUR VERİCİ HİKAYELERİYLE DOLU"
"Kadını veya erkeği sadece cinsiyetçi bakış açısıyla ele alanlar, onların aslında insan olduğu gerçeğini gözden kaçırmaktadır" diye konuşan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu, bizim değerlerimizle, tarihimizle, sosyal hayatımızın dinamikleriyle bağdaşmayan, toplumumuzu anlamaktan uzak bir bakış açısıdır. Kur’an-ı Kerim kainatın, Allah’ın bir hikmeti olarak tezekkür ve tefekkür etmek için çiftler halinde yaratıldığını ifade eder. Aynı şekilde, tasavvuf ehli kadın ve erkeği Rabbimizin ’Celal’ ve ’Cemal’ sıfatının yansımaları olarak görür. Tarihimiz, ilimde, kültürde, edebiyatta, sanatta hatta savaş meydanlarında temayüz etmiş kadınların gurur verici hikayeleriyle doludur. Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Aişe ve Hz. Zeynep validelerimiz hayatlarıyla tüm kadınlara örnek olmuş şahsiyetlerdir. Kayserili Gevher Nesibe Hatun, Anadolu’daki ve hatta dünyadaki ilk Tıp Merkezini kuran kişi olarak kabul edilir. Bugün, Kayseri’de Tıp Tarihi Müzesi olarak hizmet veren bu mekan Avrupa’da akıl hastalarının katledildiği bir dönemde su, musiki ve kuş sesleriyle hastaların tedavi edildiği bir şifahanedir. Nene Hatun’dan Kara Fatma’ya kadar tarihimizde mücadele, dirayetleriyle efsane hale gelmiş nice kadınlar vardır. Cüzdanlarımızdaki 50 Liranın üzerinde fotoğrafı olan Fatma Aliye Hanım ülkemizde ve İslam coğrafyasında eli kalem tutan birçok kadının ilham kaynağı olmuştur. Bu örnekleri her alanda çoğaltmak ve saatlerce saymak mümkündür."
"BUNLAR İÇİN AİLE VE DİN, KADININ ÖZGÜRLEŞMESİNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL"
Bu toprakları vatan kılan ruhun taşıyıcılarının yine kadınlar olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hal böyleyken birilerinin ısrarla kendi ülkesinin kadınlarını yok sayıp, sadece Batılı kadının serencamını idealize etmesini art niyetli buluyorum. Birileri inatla Doğu toplumlarını, geleneği hatta dini sadece ezilmekle, ötekileştirmekle, despotizmle, zulümle özdeş hale getirmeye çalışıyor. Bunlar için aile ve din, kadının özgürleşmesindeki en büyük iki engeldir. Dikkat ediniz, bu kesimlerin İslam kadını yücelten, baştacı eden, ona değer veren değil bilakis kişiliksiz hale getiren bir unsurdur. Bu iddiaların sahipleri, yıllarca kadını özgürleştirmek ve medenileştirmek adına bu ülkenin milyonlarca kadınına zulüm etmiştir. Kızlarımıza, kılık kıyafeti dolayısıyla üniversite kapılarını kapatanlar, ikna odalarında onlara işkence edenler, bu zihniyetin uzantılarıdır. Köylü diyerek, makarnacı, kömürcü diyerek milleti aşağılayanlar yine bunlardır. Kürtaj itirazlarında, üç çocuk tartışmalarında, ailenin korunması ile ilgili attığımız adımlarda da bu zihniyet kendini ele veriyor."
"BU ÜLKEDE DOĞUM KONTROLLERİ YAPILDI"
"Kardeşlerim, bu ülkede doğum kontrolleri yapıldı; nüfus planlaması, aile planlaması adı altında doğum kontrolleri yapıldı. Niye biliyor musunuz? Bu milleti neslini kurutmak için" ifadesini kullanan Erdoğan, "Nüfusumuzu yaşlı hale getirip azaltmak için. Bir toplumun kalkınması, ekonominin temel taşı insandır. Bunun dışında, emek, sermaye hepsi insanın türevidir. İnsan varsa, emek, sermaye, üretim vardır. İnsan yoksa bunların hiçbiri yoktur. Bu da nereye bağlıdır? Genç ve dinamik nüfusa bağlıdır. Şu anda Batı tutuştu, dünya tutuştu. Niye biliyor musunuz? Nüfusları yaşlanıyor da onun için. Ne yazık ki bu kampanyalarla şimdi nüfusumuzdaki yaşlanmayı görüyoruz. Çünkü nüfus artış hızımız ne yazık ki şu anda 2 veya 2’nin altında. Buralarda bocalıyoruz. Nüfusumuzu artırmamız gerekiyor. Burada da bir numaralı aktör anneler, sizsiniz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Annelerin ayağının altı öpülür, ben öptüm. Buradaki diğer gençlere de söylüyorum. İlla genç olmanız da şart değil, siz de annelerinizin ayağının altını rahatlıkla öpebilirsiniz. O başka bir zenginlik. Bazıları anne olmak istemeyebilir ama biliyorum ki kadını birinci derecede en yüksek seviyeye çıkaran o makamdır. Bizim tüm siyasi hayatımız işte bu karanlık ve despot zihniyetle mücadele ederek geçmiştir" dedi.
"İKİ KADIN ÖLDÜRÜLDÜ" BAŞLIĞINA TEPKİ
İstanbul’daki terör saldırısını gerçekleştiren iki kadın terörist için bir gazetede, "İki kadın öldürüldü" ifadesiyle haber yapmasını eleştiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burada çok daha acı, utanç verici bir noktaya değinmek istiyorum. Son dönemlerde, özellikle terör eylemlerinde, polisimize, askerimize, köy korucularımıza, vatandaşımıza kurşun çıkan eli kanlı teröristlere sahip çıkacak, onları kahramanlaştırmaya çalışacak kadar alçalanlar olmuştur. Bunlar da güya aydın biliyor musunuz? Bunlar aydın müsveddesi, ne aydını. Geçen hafta siz de bizzat şahit oldunuz. İki kadın terörist, İstanbul’da polimisizi hedef alan eylem düzenliyor. Akabinde bu teröristler polisle çatışmaya giriyor ve her ikisi etkisiz hale getiriliyor. Bazı gazeteci kılıklı terör sempatizanları ise bu olayı utanmadan sıkılmadan, ’İki kadın öldürüldü’ diye haber yapıyor. ’İki terörist’ demiyor, ’iki kadın öldürüldü’ diyor. Daha önce yargılanan, cezaevine giren bu kadınlara birtakım milletvekillerinin hatta ve hatta Genel Başkan diye anılan zatın nasıl canhıraş bir şekilde sahip çıktıklarını da gazete ve televizyon arşivlerinden de görüyoruz. Aynı tavrı iki ay önce Silopi’de etkisiz hale getirilen 3 kadın terörist hadisesinde de yaşadık. Yani, kadınlardan terörist olmaz mı? İşte, tanıştık bu teröristlerle."
"GENÇ KIZLARIMIZI ZEHİRLEMELERİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ"
"Kimi gazeteciler ve sözüm ona siyasetçiler, günlerce bu teröristleri sivil vatandaş diye kamufle etmeye, yutturmaya çalıştılar" diyen Erdoğan, "Kandil’e gidip orada görüştükleri eli kanlı canileri ekolojik rol modeli olarak gösterecek kadar gözleri dönmüş durumda. Bunlar için mesele, hiçbir zaman kadının özgürleşmesi meselesi olmadı, olmayacak. Bunlar kendi kör ideolojilerine, körpe beyinler bulmanın terör çarkını döndürecek taze kanlar aramanın peşindeler ama biz terör örgütlerinin, medyadaki, akademideki gönüllü taşeronlarının gençlerimizi özellikle genç kızlarımızı zehirlemesine asla izin vermeyeceğiz. Bu mücadele zor ve meşakkatli bir mücadeledir. Sadece hükümetin, devletin mücadele etmesi yeterli değil. Toplumsal yaralar ancak toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla tedavi edilebilir. Kadın derneklerimizin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın, belediyelerimizin, üniversitelerimizin, sanatçılarımızın, yazarlarımızın yani herkesin bu mücadeleye destek vermesi, katkı sağlaması gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin bir ayağını da bu çalışma oluşturmalıdır. Terör örgütlerinin genç kızlarımızı istismarı, en az kadına kalkan erkek eli kadar tepki toplamalı, duyarlılık oluşturmalıdır. Cinsel tacize karşı yürüttüğümüz mücadeleye, örgüt elebaşıları elinde onuru çiğnenen kadınları da eklemeliyiz. Ben onlara üzülüyorum."
"PKK, YPG, DHKP-C VE DAİŞ GİBİ ÖRGÜTLERİN KADINLARA YAKLAŞIMINDA HİÇBİR FARK YOK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütü tarafından dağa kaçırılan genç kızlara dikkat çekerek, şunları kaydetti:
"Bunlar kaçırılarak dağa taşınan, dağda eğitilen Kürt vatandaşlarımızın kızları. O anneler bana geldiler, ağladılar, ’Benim kızım böyle değildi, aldatıldı ve kaçırıldı, şu anda orada akıbetleri meçhul.’ Öncelikle teröre prim veren kimliğine ve ideolojisine bakarak teröristi kahramanlaştıran zihniyeti hep beraber mahkum etmeliyiz. Zira PKK, YPG, DHKP-C, DAİŞ gibi örgütlerin kadınlara yaklaşımında hiçbir fark yoktur. Bu örgütlerin hepsi için de kadın sadece ve sadece kullanılacak bir araçtır. Aynı şey paralel ihanet çetesi için de geçerlidir. Bakınız, paralel ihanet çetesi ve onun elebaşı yıllarca zihinlerini iğfal ettikleri çocukları bugün dünyanın her yerinde Türkiye aleyhine kullanıyor. Şu an Türkiye karşıtı çevrelerin en büyük işbirlikçisi, malzeme tedarikçisi paralel ihanet çetesinin elemanlarıdır. Artık kız veya erkek tek bir evladımızın, cinsiyeti ne olursa olsun tek bir vatandaşımızın terör örgütlerinin ve paralel yapıların tuzağına düşmesine seyirci kalamayız. Hiçbir anne-baba evladının bu hainlerin elinde heba olmasını istemez. Hem terörle hem de teröre suni teneffüs sağlayan karanlık yapılarla hep birlikte mücadele etmeliyiz. Ben bunu başaracağımıza inanıyorum. Nasıl bu ülkede kadınlarımızın haklarını teslim etmek noktasında sessiz bir devrim yaptıysak bu konuda da aynı başarıyı ortaya koyacağımıza inanıyorum. Bu mücadelede öncülüğü, yaşanan acının büyüklüğünü en iyi bilen siz kadınlardan bekliyoruz. Sizler güçlü durursanız Evelallah hiç kimse bu milleti terör örgütleriyle şer şebekeleriyle terbiye etmeye kalkışamaz."
"SURİYE VE IRAK’TA KATLİAMLARLA GEÇEN SON KADINLAR GÜNÜ OLMASINI DİLİYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün dünyanın her yerinde, en başta da Suriye’de, Irak’ta zulüm ve katliamlarla geçen son kadınlar günü olmasını diliyorum. Bu kadınlar gününü Afrika’nın fakir, garip kadınları için, çocuklarının aç kaldığı son kadınlar günü olmasını temenni ediyorum" ifadeleriyle tamamladı.
(İHA)
Resepsiyonda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak, "Anne, eş, evlat olarak, hepsinden önce ve en önemlisi nisa olarak yani insan olarak hayatımızın ayrılmaz parçası olan kadınlarımızı temsilen sizlere teşekkür ediyorum. Çünkü, sizler olmasaydınız, sizlerin fedakarlığı, emeği, sevgisi, gayreti, mücadelesi olmasaydı insanoğlu olmazdı. Bu müstesna günde, dişiyle tırnağıyla, emeğiyle, yeri geldiğinde canıyla bu toprakları bizlere vatan kılan Anadolu’nun ve Trakya’nın tüm çilekeş kadınlarını selamlıyorum. Suriye’den Irak’a, Myanmar’dan Türkistan’a kadar dünyanın dört bir yanında zulüm, baskı, tehdit altında yaşayan tüm mağdur ve mazlum kadınları selamlıyorum" dedi.
"BU KARDEŞLERİMİZ ARASINDA BİRİSİ VAR Kİ..."
İster sadece evinin ailesinin işleriyle meşgul olan, isterse aynı zamanda çalışarak hayatın farklı alanlarında ilave sorumluluklar üstlenen her kadın varlığıyla takdiri ve saygıyı hak ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün aramızda medyaya yansıyan gayretleri ve fedakarlıklarıyla milletimizin gönlünde yer etmiş olan Sayın Mahinur Tunca, Sinem Aydemir, Tülay Yazlık, Hülya Durmaz, Sevim Günhan, Semin Öztürk, Sevim Koçak, Aynur Eken, Fadime Kural, Türkan Harmankaya, Leyla Ildırlı ve Sayın Gülsüm Kabadayı gibi misafirlerimiz de var. Kendilerine şahsım ve milletim adına asil duruşları, gayretleri, özverileri için şükranlarımı ifade ediyorum. Yine bugün aramızda illerimize, ilçelerimize yaptığım seyahat ve programlarda kendileriyle tanışma, sohbet etme fırsatı bulduğum hanım kardeşlerimiz bulunuyor. Onlara da bu güzel günde bizleri yalnız bırakmadıkları, kadirşinaslıkları, samimi sevgileri için özellikle teşekkür ediyorum. Tabii bu kardeşlerimiz arasında birisi var ki arasında farklılıklarla burada bir özellikli ifadeyi kullanmak istiyorum. Geçtiğimiz Ağustos ayında Hakkari Şemdinli’de teröristlerle girdiği çatışmada şehit düşen Trabzonlu kardeşimiz Başkomiser Ahmet Çamur’un eşi Gökçen Hanım’a bir kez daha başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum. Kendisi hakim olan Gökçen Hanım şehit eşi ünvanıyla bana göre payelerin en yücesine sahip olmuştur. Çünkü, bizim inancımızda şehitlerin ayrı ve özel mertebesi vardır. Tüm şehitlerimizin, gazilerimizin aileleri adına Gökçen Hanım’ı saygıyla selamlıyorum. Şehirlerini temsilen 81 ilden gelen kadınlarımız, kadın valiler, rektörlerimizi, engellilerimiz, korucularımızı, Suriyeli misafirlerimizi, külliyemizde görev yapan kadın personelimizin temsilcilerini velhasıl bugün burada bulanan tüm kadınlarımızı bir kez daha selamlıyorum."
"BUGÜN BULUNDUĞUM YERE ULAŞMAMDA AİLEM VE KADINLARIMIZIN ÇOK BÜYÜK KATKISI VAR"
40 yıllık siyasi hayatında kadınların hayatın tüm alanlarında daha fazla rol üstlenmesi için çaba harcadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün bulunduğum yere ulaşmamda önce ailem olmak üzere kadınlarımızın, hanım kardeşlerimizin gayretlerinin çok büyük katkısı vardır. Bana göre, kadının yer almadığı siyaset, kadınları dışlayan yönetim anlayışı sadece kadınlar için değil bütün bir toplum için büyük bir eksikliktir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların omuz vermediği, sahip çıkmadığı bir demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığına dikkat çekerek, "Kadın elinin değmediği bir edebiyat, incelikten, zarafetten, derinlikten mahrum kalmış demektir. Bir ülkede kadınlar, iş ve çalışma hayatında etkin değilse emin olun o ülkenin kalkınması, büyümesi, hedeflerini gerçekleştirmesi hayalden ibarettir. Kadın ve erkek bazılarının iddia ettiği birbirlerinin rakibi değil, bilakis tamamlayıcıdır. Ben, kadını erkeğin yanına değil, karşısına yerleştiren çatışmacı anlayışları asla tasvip etmiyorum, doğru da bulmuyorum" ifadelerini kullandı.
"TARİHİMİZ SAVAŞ MEYDANLARINDA TEMAYÜZ ETMİŞ KADINLARIN GURUR VERİCİ HİKAYELERİYLE DOLU"
"Kadını veya erkeği sadece cinsiyetçi bakış açısıyla ele alanlar, onların aslında insan olduğu gerçeğini gözden kaçırmaktadır" diye konuşan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu, bizim değerlerimizle, tarihimizle, sosyal hayatımızın dinamikleriyle bağdaşmayan, toplumumuzu anlamaktan uzak bir bakış açısıdır. Kur’an-ı Kerim kainatın, Allah’ın bir hikmeti olarak tezekkür ve tefekkür etmek için çiftler halinde yaratıldığını ifade eder. Aynı şekilde, tasavvuf ehli kadın ve erkeği Rabbimizin ’Celal’ ve ’Cemal’ sıfatının yansımaları olarak görür. Tarihimiz, ilimde, kültürde, edebiyatta, sanatta hatta savaş meydanlarında temayüz etmiş kadınların gurur verici hikayeleriyle doludur. Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Aişe ve Hz. Zeynep validelerimiz hayatlarıyla tüm kadınlara örnek olmuş şahsiyetlerdir. Kayserili Gevher Nesibe Hatun, Anadolu’daki ve hatta dünyadaki ilk Tıp Merkezini kuran kişi olarak kabul edilir. Bugün, Kayseri’de Tıp Tarihi Müzesi olarak hizmet veren bu mekan Avrupa’da akıl hastalarının katledildiği bir dönemde su, musiki ve kuş sesleriyle hastaların tedavi edildiği bir şifahanedir. Nene Hatun’dan Kara Fatma’ya kadar tarihimizde mücadele, dirayetleriyle efsane hale gelmiş nice kadınlar vardır. Cüzdanlarımızdaki 50 Liranın üzerinde fotoğrafı olan Fatma Aliye Hanım ülkemizde ve İslam coğrafyasında eli kalem tutan birçok kadının ilham kaynağı olmuştur. Bu örnekleri her alanda çoğaltmak ve saatlerce saymak mümkündür."
"BUNLAR İÇİN AİLE VE DİN, KADININ ÖZGÜRLEŞMESİNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL"
Bu toprakları vatan kılan ruhun taşıyıcılarının yine kadınlar olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hal böyleyken birilerinin ısrarla kendi ülkesinin kadınlarını yok sayıp, sadece Batılı kadının serencamını idealize etmesini art niyetli buluyorum. Birileri inatla Doğu toplumlarını, geleneği hatta dini sadece ezilmekle, ötekileştirmekle, despotizmle, zulümle özdeş hale getirmeye çalışıyor. Bunlar için aile ve din, kadının özgürleşmesindeki en büyük iki engeldir. Dikkat ediniz, bu kesimlerin İslam kadını yücelten, baştacı eden, ona değer veren değil bilakis kişiliksiz hale getiren bir unsurdur. Bu iddiaların sahipleri, yıllarca kadını özgürleştirmek ve medenileştirmek adına bu ülkenin milyonlarca kadınına zulüm etmiştir. Kızlarımıza, kılık kıyafeti dolayısıyla üniversite kapılarını kapatanlar, ikna odalarında onlara işkence edenler, bu zihniyetin uzantılarıdır. Köylü diyerek, makarnacı, kömürcü diyerek milleti aşağılayanlar yine bunlardır. Kürtaj itirazlarında, üç çocuk tartışmalarında, ailenin korunması ile ilgili attığımız adımlarda da bu zihniyet kendini ele veriyor."
"BU ÜLKEDE DOĞUM KONTROLLERİ YAPILDI"
"Kardeşlerim, bu ülkede doğum kontrolleri yapıldı; nüfus planlaması, aile planlaması adı altında doğum kontrolleri yapıldı. Niye biliyor musunuz? Bu milleti neslini kurutmak için" ifadesini kullanan Erdoğan, "Nüfusumuzu yaşlı hale getirip azaltmak için. Bir toplumun kalkınması, ekonominin temel taşı insandır. Bunun dışında, emek, sermaye hepsi insanın türevidir. İnsan varsa, emek, sermaye, üretim vardır. İnsan yoksa bunların hiçbiri yoktur. Bu da nereye bağlıdır? Genç ve dinamik nüfusa bağlıdır. Şu anda Batı tutuştu, dünya tutuştu. Niye biliyor musunuz? Nüfusları yaşlanıyor da onun için. Ne yazık ki bu kampanyalarla şimdi nüfusumuzdaki yaşlanmayı görüyoruz. Çünkü nüfus artış hızımız ne yazık ki şu anda 2 veya 2’nin altında. Buralarda bocalıyoruz. Nüfusumuzu artırmamız gerekiyor. Burada da bir numaralı aktör anneler, sizsiniz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Annelerin ayağının altı öpülür, ben öptüm. Buradaki diğer gençlere de söylüyorum. İlla genç olmanız da şart değil, siz de annelerinizin ayağının altını rahatlıkla öpebilirsiniz. O başka bir zenginlik. Bazıları anne olmak istemeyebilir ama biliyorum ki kadını birinci derecede en yüksek seviyeye çıkaran o makamdır. Bizim tüm siyasi hayatımız işte bu karanlık ve despot zihniyetle mücadele ederek geçmiştir" dedi.
"İKİ KADIN ÖLDÜRÜLDÜ" BAŞLIĞINA TEPKİ
İstanbul’daki terör saldırısını gerçekleştiren iki kadın terörist için bir gazetede, "İki kadın öldürüldü" ifadesiyle haber yapmasını eleştiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burada çok daha acı, utanç verici bir noktaya değinmek istiyorum. Son dönemlerde, özellikle terör eylemlerinde, polisimize, askerimize, köy korucularımıza, vatandaşımıza kurşun çıkan eli kanlı teröristlere sahip çıkacak, onları kahramanlaştırmaya çalışacak kadar alçalanlar olmuştur. Bunlar da güya aydın biliyor musunuz? Bunlar aydın müsveddesi, ne aydını. Geçen hafta siz de bizzat şahit oldunuz. İki kadın terörist, İstanbul’da polimisizi hedef alan eylem düzenliyor. Akabinde bu teröristler polisle çatışmaya giriyor ve her ikisi etkisiz hale getiriliyor. Bazı gazeteci kılıklı terör sempatizanları ise bu olayı utanmadan sıkılmadan, ’İki kadın öldürüldü’ diye haber yapıyor. ’İki terörist’ demiyor, ’iki kadın öldürüldü’ diyor. Daha önce yargılanan, cezaevine giren bu kadınlara birtakım milletvekillerinin hatta ve hatta Genel Başkan diye anılan zatın nasıl canhıraş bir şekilde sahip çıktıklarını da gazete ve televizyon arşivlerinden de görüyoruz. Aynı tavrı iki ay önce Silopi’de etkisiz hale getirilen 3 kadın terörist hadisesinde de yaşadık. Yani, kadınlardan terörist olmaz mı? İşte, tanıştık bu teröristlerle."
"GENÇ KIZLARIMIZI ZEHİRLEMELERİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ"
"Kimi gazeteciler ve sözüm ona siyasetçiler, günlerce bu teröristleri sivil vatandaş diye kamufle etmeye, yutturmaya çalıştılar" diyen Erdoğan, "Kandil’e gidip orada görüştükleri eli kanlı canileri ekolojik rol modeli olarak gösterecek kadar gözleri dönmüş durumda. Bunlar için mesele, hiçbir zaman kadının özgürleşmesi meselesi olmadı, olmayacak. Bunlar kendi kör ideolojilerine, körpe beyinler bulmanın terör çarkını döndürecek taze kanlar aramanın peşindeler ama biz terör örgütlerinin, medyadaki, akademideki gönüllü taşeronlarının gençlerimizi özellikle genç kızlarımızı zehirlemesine asla izin vermeyeceğiz. Bu mücadele zor ve meşakkatli bir mücadeledir. Sadece hükümetin, devletin mücadele etmesi yeterli değil. Toplumsal yaralar ancak toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla tedavi edilebilir. Kadın derneklerimizin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın, belediyelerimizin, üniversitelerimizin, sanatçılarımızın, yazarlarımızın yani herkesin bu mücadeleye destek vermesi, katkı sağlaması gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin bir ayağını da bu çalışma oluşturmalıdır. Terör örgütlerinin genç kızlarımızı istismarı, en az kadına kalkan erkek eli kadar tepki toplamalı, duyarlılık oluşturmalıdır. Cinsel tacize karşı yürüttüğümüz mücadeleye, örgüt elebaşıları elinde onuru çiğnenen kadınları da eklemeliyiz. Ben onlara üzülüyorum."
"PKK, YPG, DHKP-C VE DAİŞ GİBİ ÖRGÜTLERİN KADINLARA YAKLAŞIMINDA HİÇBİR FARK YOK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütü tarafından dağa kaçırılan genç kızlara dikkat çekerek, şunları kaydetti:
"Bunlar kaçırılarak dağa taşınan, dağda eğitilen Kürt vatandaşlarımızın kızları. O anneler bana geldiler, ağladılar, ’Benim kızım böyle değildi, aldatıldı ve kaçırıldı, şu anda orada akıbetleri meçhul.’ Öncelikle teröre prim veren kimliğine ve ideolojisine bakarak teröristi kahramanlaştıran zihniyeti hep beraber mahkum etmeliyiz. Zira PKK, YPG, DHKP-C, DAİŞ gibi örgütlerin kadınlara yaklaşımında hiçbir fark yoktur. Bu örgütlerin hepsi için de kadın sadece ve sadece kullanılacak bir araçtır. Aynı şey paralel ihanet çetesi için de geçerlidir. Bakınız, paralel ihanet çetesi ve onun elebaşı yıllarca zihinlerini iğfal ettikleri çocukları bugün dünyanın her yerinde Türkiye aleyhine kullanıyor. Şu an Türkiye karşıtı çevrelerin en büyük işbirlikçisi, malzeme tedarikçisi paralel ihanet çetesinin elemanlarıdır. Artık kız veya erkek tek bir evladımızın, cinsiyeti ne olursa olsun tek bir vatandaşımızın terör örgütlerinin ve paralel yapıların tuzağına düşmesine seyirci kalamayız. Hiçbir anne-baba evladının bu hainlerin elinde heba olmasını istemez. Hem terörle hem de teröre suni teneffüs sağlayan karanlık yapılarla hep birlikte mücadele etmeliyiz. Ben bunu başaracağımıza inanıyorum. Nasıl bu ülkede kadınlarımızın haklarını teslim etmek noktasında sessiz bir devrim yaptıysak bu konuda da aynı başarıyı ortaya koyacağımıza inanıyorum. Bu mücadelede öncülüğü, yaşanan acının büyüklüğünü en iyi bilen siz kadınlardan bekliyoruz. Sizler güçlü durursanız Evelallah hiç kimse bu milleti terör örgütleriyle şer şebekeleriyle terbiye etmeye kalkışamaz."
"SURİYE VE IRAK’TA KATLİAMLARLA GEÇEN SON KADINLAR GÜNÜ OLMASINI DİLİYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün dünyanın her yerinde, en başta da Suriye’de, Irak’ta zulüm ve katliamlarla geçen son kadınlar günü olmasını diliyorum. Bu kadınlar gününü Afrika’nın fakir, garip kadınları için, çocuklarının aç kaldığı son kadınlar günü olmasını temenni ediyorum" ifadeleriyle tamamladı.
(İHA)