Sağlık

'Beni ölümün eşiğine getiren virüs mücadele azmimi daha da artırdı'

Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve Akademik Solunum Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, kendisini ölümün eşiğine getiren yeni tip koronavirüsün mücadele azmini artırdığını ve daha motive olmasını sağladığını belirtti.

'Beni ölümün eşiğine getiren virüs mücadele azmimi daha da artırdı'
17-09-2020 14:31
İstanbul


KORONAVİRÜS HABERLERİ

KORONAVİRÜS NEDİR: Bir bakışta koronavirüs salgınıNE YAPMALIYIZ: Koronavirüsten nasıl korunuruzA'DAN Z'YE KOVİD-19 REHBERİ: Koronavirüsle ilgili aradığınız tüm cevaplarRAKAMLARLA: Ülke ülke koronavirüs istatistikleriSAĞLIK BAKANLIĞI VERİLERİ: Türkiye günlük ve genel koronavirüs tablosu

Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve Akademik Solunum Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, kendisini ölümün eşiğine getiren yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) mücadele azmini artırdığını ve daha motive olmasını sağladığını belirterek, "Şu an daha çok Kovid-19 konusunda inceleme ve araştırmaya ağırlık veriyorum. 'Hastalarıma ne katabilirim, mücadelede bir adım nasıl öne geçebiliriz?' gibi konulara yoğunlaştım." dedi.

Kovid-19'a yakalanma ve tedavi süreci hakkında AA muhabirine bilgi veren Prof. Dr. Tutluoğlu, Türkiye'de Kovid-19 vakasının görüldüğü ilk günlerde çalıştığı hastaneye çok yoğun şekilde virüsün belirtilerini taşıyan hastaların gelmeye başladığını ifade ederek, günde 5-6 hastaya baktığını söyledi.

Prof. Dr. Tutluoğlu, o dönemde virüsün yeni yeni tanındığını, koruma önlemlerine de çok dikkat edilmediğini ve hastaların maske takmadan muayeneye geldiğini anlatarak, 17 Mart'ta kendisinde hafif bir ateş ve halsizlik oluştuğunu aktardı.

Bazı tetkikler yapıldıktan sonra Kovid-19'a yakalandığını anladığını dile getiren Tutluoğlu, "Tekrar tomografi çekildi ve akciğerlerdeki enfeksiyonun ilerlediğini gördük. Hemen tedaviye başladık, Kovid-19'la ilgili kullanılması gereken ilaçları sırasıyla almaya başladım. Yattığım günlerde ağır bir halsizlik oluyordu bedenimde, 5-6 saat sürüyordu. Günün nasıl geçtiğini anlamıyordum, baygın bir şekilde yatıyordum. Koku ve tat kaybı olmasa da geceleri çok su içmeme rağmen ağır bir ağız kuruması oluyordu. 9-10 gün bu böyle devam etti. Tekrar bir tomografi çekildi, akciğerlere ilerlediğini gördük. Nefes darlığı ve nefes almakta zorlanma başladı. Daha sonra oksijen seviyemde düşme gerçekleşti." diye konuştu.

"Yoğun bakıma gitmek istemedim"

Prof. Dr. Tutluoğlu, meslektaşları yoğun bakım önerse de ilk başta gitmek istemediğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O zamanki imkanlar dahilinde yoğun bakımdaki bir hastanın yüzde 50 kurtulma şansı vardı. Yoğun bakım olmadan bu durumu atlatabileceğime inanıyordum. Bu sürede iki kez kök hücre nakli 5 kez plazmaferez gibi tedaviler yapıldı. Arkadaşlar tekrar yoğun bakımı önerince kabul ettim ve beni uyuttular. Yoğun bakımda entübe kaldım. Bu sürede iki kez kök hücre nakli gibi tedaviler yapıldı. İlk başlarda işler kötü gitmiş, oldukça riskli bir duruma girmişim. Doktor arkadaşlarda beni kaybedeceklerine dair düşünceler başlamış. Ancak deneyimli hekim arkadaşlarım o süreci iyi yönetmişler, 12 günün sonunda suni solunum cihazından çıkarıldım ve uyandırıldım. 8 gün daha yoğun bakımda kaldım. Sonra normal servise çıktım, toplamda 31-32 gün hastanede yatma süreci oldu. O yoğun bakımda yatmanın sıkıntılarını sonra çok yaşadım. Kaslarda erime ve yürüme güçlüğü başladı. Bir süre yürüteçlerle yürümek zorunda kaldım. Hastaneden çıktıktan sonra evde de sorunlar 2 ay kadar devam etti. Sonra göreve başladım hala yoğun bir şekilde çalışıyorum. Kas erimelerini de düzgün beslenme ve kas egzersizleriyle telafi ediyorum ama ufak tefek arızalar kaldı, gözlerimde görme sorunu oluştu ve ağır bir katarakt oldum. Yine yoğun bakımda uzun süre kalmamdan dolayı oluşan yaralar nedeniyle iki aya yakın tedavi oldum ama hala o bölgeler hissiz. Yine bazı kan tahlillerim eskisi gibi normal çıkmıyor. En iyi tarafı akciğerlerimde öyle çok olumsuz bir şey kalmadı. "

Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, Kovid-19'a yakalandığını fark etmeden önce son yaptığı şeyin annesini ziyaret etmek olduğu için yoğun bakımdan çıkar çıkmaz ilk olarak annesinin sağlık durumunu sorduğunu belirterek, çok erken teşhis konulduğu için ailesinden ve çevresinden kimseye virüsü bulaştırmamasının sevindirici olduğunu vurguladı.

"İlk başta bünyem tedaviye cevap vermedi"

Mesleği gereği yoğun bakım servisinde uzun vakit geçirdiğini anlatan Tutluoğlu, "Yoğun bakımdaki hastaların durumunun kritik olduğunu doktor olmam nedeniyle biliyorum, bu nedenle yoğun bakıma alınıp uyutulurken durumumun ağır olduğunu biliyordum. Önce arkadaşlar, 'Yoğun bakıma almayacağız, basınçlı hava vereceğiz.' diye beni kandırmaya çalıştılar ama durum ilerleyince artık itiraz edecek halim kalmamıştı. O an insan, 'Ortada bir sorun var ve ölebilirsin, ya öleceksin ya yaşayacaksın.' diye düşünüyor. Dolayısıyla durumu kabullenip, yoğun bakıma girdik." dedi.

Prof. Dr. Tutluoğlu, genelde pozitif düşünen bir insan olduğunu, durumu ağırlaşıncaya kadar sosyal medya hesabından olumlu mesajlar vermeye çalıştığının altını çizerek, şunları anlattı:

"Türkiye'de ilk kez Kovid-19 olduğunu duyuran kişilerden biriyim. İlk başlarda düşüncem, 'Bu virüsle kolayca mücadele ederim, onun üstesinden gelebilirim.' şeklindeydi. Gün geçip düzelmeyince de moralim bozulmadı değil. 'Her şeyi yapıyorum ve uyguluyorum buna rağmen neden düzelmiyor?' dediğim anlar da oldu. Bütün ilaçlara rağmen ilk başta bünyem tedaviye cevap vermedi. Yine de ölüm korkusu veya ciddi bir moral bozukluğu yaşamadım."

"Odağım Kovid-19 ile mücadele oldu"

Kovid-19'a tekrar yakalanma riskinin az da olsa hala devam ettiğini anlatan Tutluoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Virüs ile yaptığım mücadeleden dolayı oldukça yorgun hissediyorum. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanıp, Türkiye'nin birçok yerinden hastalarla iletişim halindeyim, onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir taraftan İstanbul'da çalıştığım hastanede çok yoğun bir hasta yükü ile karşı karşıyayım. Sağlık olarak iyiyim ama bu nedenlerden dolayı çok yoruluyorum. Gerçi beni ölümün eşiğine getiren bu virüs, kendisiyle mücadele azmimi daha da artırdı ve motive olmamı sağladı. Daha önce Astım, KOAH, alerji gibi alanlarda araştırmalarım yoğunlaşmıştı. Şu an daha çok Kovid-19 konusunda inceleme ve araştırmaya ağırlık veriyorum. 'Hastalarıma ne katabilirim, mücadelede bir adım nasıl öne geçebiliriz?' gibi konulara yoğunlaştım."

Kovid-19 vakalarının Türkiye'de görülmeye başladığı ilk dönemde sokağa çıkma yasağı şeklinde alınan önlemlerin virüsün yayılmasını önlemede çok etkili olduğunu vurgulayan Tutluoğlu, şunları kaydetti:

"Şu an vaka artışları hızla yükseliyor. Kovid-19 olan hastaların izolasyonunda sıkıntı yaşıyoruz. Hastaya, 'izole ol' dediğimizde bu ne kadar gerçekleşiyor? Çoğu kişi bunu ihlal ediyor. Hastaya teşhis konulması için birkaç tahlil istiyoruz, hasta bunları yaptırmak için birkaç gün dolaşıyor. Bunları yaparken toplu ulaşım araçlarını da kullanıyor olabilir. Bu çok büyük bir handikap. İzolasyonu ihlal eden kişilere belli yaptırımlar uygulanmalı ve bu insanlara izolasyonu sağlayacak belli bir konforu olan yerler ayarlamalıyız."

"Doktor ve eğitimli hemşire sayısını artırmak lazım"

Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, meslektaşlarının çok zor şartlar altında görev yaptığına işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:

"Öncelikle meslektaşlarım adeta kelle koltukta çalışıyor ama yapacak bir şey yok, bu bizim görevimiz ve mücadelemiz. Bu işi sonunda birinin yapması gerekiyor. Bizden yardım bekleyen binlerce insan var. Ettiğimiz yemin gereği hayatımızı tehlikeye atarak çalışmaya devam edeceğiz. Bunun için öncelikle koruyucu önlemlerden asla taviz vermemeliyiz. Elimizden geldiğince dikkatli bir şekilde bu işi yürütmeliyiz. Bir de genç doktorlara mesleği özendirmek için bazı düzenlemeler yapılabilir. Mesela erken emeklilik gibi. Motive edilerek, yeni mezun doktorlar bu mücadele içine çekilebilir. Çünkü önümüzde sonbahar ve kış var. Bu durum hastanelerde çok ciddi yığılmalara neden olacak. Zira solunum yolu enfeksiyonları arttıkça insanlar endişeyle 'Kovid-19 oldum.' diyerek hastaneye koşacak. Bu yükü nasıl kaldıracağız? Bu nedenle doktor sayısını artırmak lazım. Ayrıca eğitimli hemşire sayısını da artırmak gerekiyor. Yoğun bakım hemşirelerine de ihtiyaç var. O nedenle bu kış zor geçecek."

Prof. Dr. Tutluoğlu, virüsle ilgili aşı çalışmalarına da değinerek, aşı çalışmalarının umulandan daha hızlı ilerlediğini ve aşının Türkiye'ye gelmesinin 2021'in ortalarını bulacağını düşündüğünü dile getirdi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER