DÜZCE - Tayyip Hoşbaş
Düzce Depremi'nde 5 katlı bir binanın altında bulunan iş yerinin yıkılması sonucu göçük altında kalan ve ayağını kaybeden Burhan Şen, AA muhabirine, 1999 yılının en soğuk gecesi olan 12 Kasım'da yaşadıklarını anlattı.
Depremi unutamadığını belirten Şen, "O akşam, iş yerinden çıktım, eve geliyordum. İş yerimi 17 yaşındaki Resul'e bıraktım. Ona 'Hava soğuk, sen de erken gel.' dedim. Yolda yürürken oğlum aradı 'Bir arkadaşın geldi.' dedi ve ben de iş yerimize geri döndüm. Kasap dükkanımız vardı. 5 katlı bir binanın altındaydı. Orada sohbet ederken bir arkadaşım 'Dep...' dedi, 'Rem' diyemedi, o kadar hızlı gelişti her şey." diye konuştu.
Kısa bir süre sonra iş yerinin içinde kendine geldiğini oğlu ve arkadaşına seslendiğini fakat ses alamadığını anlatan Şen, şöyle devam etti:
"Masaya ellerimi koydum, kalkamadım. 5 katlı bina olduğu yere çöktü. Yan tarafımızda bulunan kahvede 39 kişi ölmüş. Dışarıdan bana seslendiklerini duydum. Biriyle diyaloğa girdim, yardım istedim, 'Mümkün değil, yanıyor ortalık.' dedi. O akşam soğuk olduğu için bütün evlerde sobalar yanıyormuş, yıkılan evlerin tümü tutuşmuş. O ara ayağıma iğne battığını hissettim. Olay anında ayağım kopmuş, benim haberim yok. Kiriş ayağımın üzerine düşmüş, ayağım kopmuş. Her yer kan olmuştu. Elimle ayağımı kontrol ettim, dizime kadar gidiyorum ama gerisi yok."
"Ankara'ya cenazemi almaya geldiler"Deprem sonrası uzun bir mücadele verdiğini dile getiren Şen, orada bayıldığını ve gözünü Ankara'da açtığını söyledi.
Şen, 26 gün Ankara'da yoğun bakım ünitesinde kaldığını belirterek, "Yanımdaki hasta hayatını kaybetti fakat karışıklıktan benim öldüğümü söylediler. Yoğun bakımda yanımda kalan vefat etmiş, doktor morga göndermiş. Yan tarafta yatan tanıdıklarım benim öldüğümü düşünerek aileme haber göndermiş. Kaynaşlı'da kazanları kaynatmışlar, suyumu ısıtmışlar. Hatta Ankara'ya cenazemi almaya geldiler."
"Oğlumu çok özlüyorum"Burhan Şen, 12 Kasım 1999'dan sonra hayatının akışının değiştiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Oğlumu 17 yaşındayken kaybettim. Ben ölseydim de o ölmesiydi çünkü ben o zaman 46 yaşındaydım, yaşayacağımı yaşamıştım. Kalben, ben ölseydim de o yaşasaydı diyorum ama burada yapacak bir şey yok, her şeyi Allah bilir. Ben orada ayağımı ve oğlumu kaybettim, sağ olarak çıktım, demek ki görecek günümüz varmış. Oğlumu çok özlüyorum."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com