Genel

Başbakan Yıldırım, Canlı yayında bir bir açıkladı...

Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında, "Fesih yok ama bir şey var o da seçimlerin yenilenmesidir. Seçimlerin yenilenmesi bir tıkanmaya karşı, krize karşı bir tedbirdir." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yıldırım, Canlı yayında bir bir açıkladı...
02-04-2017 02:59

İSTANBUL

Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk - Kanal D ortak yayınında, Van'da muhteşem bir miting yaptıklarını, yarın Ankara ve Kayseri'de mitingi yapacaklarını anlattı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'deki birçok gücün, tek bir kişinin elinde toplanmasıyla ilgili eleştirisi olduğu ve bunun ciddi sorunlar yaratabileceğini söylediği hatırlatılarak, "Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanının yeni anayasayla birlikte fesih yetkisi olacağını ifade ediyor. Eski mevcut sistemde bunlar TBMM'nin yetkisinde ancak kanun çıkması gerekiyor. Yeni düzende bunun tek bir kişinin elinde toplanacağını ve bunun da demokrasi açısından sorun teşkil edeceğini ifade ediyor. 'Bir kişiyi satın alırsanız, Türkiye'yi ele geçirirsiniz'. diyor." ifadeleri üzerine Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:

"Ne demek o? Bir kişiyi satın almak ne demek? Nasıl ikna edeceksiniz? Bir kişi dediğiniz insan, halkın yüzde 50'sinden fazlasının oyuyla iş başına geliyor. Tek adam nerede olur? Tek adam padişahlıkta, monarşide, diktatörlükte olur. Orada da zaten halkın oylarıyla gelmiyor. Çeşitli şekillerde ya soydan ya da darbelerle geliyor. Parlamentoyu, demokratik sistemleri ortadan kaldırıyor." 

KILIÇDAROĞLU, MECLİS'TE KONUŞULANLARI TAKİP ETMEDİ...

Başbakan Yıldırım daha sonra şunları söyledi:

"Bir takım güçleri kullanarak yani silahlı güçleri kullanarak, vesayet odaklarını kullanarak iktidarda olmaya devam ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu herhalde bu anayasanın görüşmelerinde neler konuşulduğunu, neler yapıldığını Mecliste takip etmedi. Bütün bunlar konuşuldu Mecliste. Milletvekillerini ikna etmek için her yolu denediler. Bizim grubumuza, MHP grubuna yönelik duygusal mesajları verdiler.

Her şeyi yaptılar. Hatta olmadı kaba kuvvete de işi götürdüler. Kürsü işgalleri oldu, oy verme kabinlerinin önü işgal edildi. Tüm bunlar yaşandı. Komisyon çalıştırılmamaya gayret edildi.

Milletin seçtiği Meclis, milletin seçtiği vekiller çalıştırılmamaya gayret edildi. Bütün bunların sonunda milletin seçtiği Meclis, milletin seçtiği vekiller bu anayasa değişikliğine Mecliste 'olur' verdi. Şimdi de milletten onaya gidiyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, bunu darbeyle karıştırıyor."

ANKET SONUÇLARI...

Anket sonuçlarına ilişkin soru üzerine Yıldırım, "Anket sonuçları var tabii ama paylaşmayacağım. Ben vatandaşlarımıza biraz saygısızlık olarak görüyorum. Çünkü gerçek anket, gerçek sonuç vatandaşlarımızın 16 Nisan'da sandığa gidip vereceği oylardır. Ondan önce tahmin yapılabilir. Çalışma alanlarını, nereye yoğunlaşmak gerektiğini, hangi alanlarda daha fazla gayret göstermek gerektiğini anlamak için çalışmaları partimiz yapıyor, çeşitli sivil toplum kuruluşları yapıyor. Ama benim bir prensibim var, anketlere inanırım ancak kendim yaparsam." karşılığını verdi.

"Anketlerde beklediğiniz neticeleri görebiliyor musunuz?" sorusuna karşılık Yıldırım, "Allah'a şükür biz rahatız, bir problem yok. Vatandaşımız bugüne kadar hiç yanlış yapmadı. Biz de yanlış bir iş yapmıyoruz. Yanlış yapmadığımıza inanıyoruz. Bu yaptığımız değişiklik MHP ile beraber, eminim ki vatandaşımız tarafından da onaylanacak. 'Evet' oylarıyla, bu halk oylaması 16 Nisan'da sonuçlanmış olacak." dedi.

"En önemli özellik, yürütmeyle yasamanın birbirinden kesin çizgilerle ayrılması"

Yıldırım, cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı ve seçimle gelmemeleri yönünde bazı eleştirilerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine, "Şimdi bakanlar da atanıyor, o da bir şey yapabilir cumhurbaşkanı yokken. Bunlar söyleniyor ama bunların gerçeklik yanı yok. Niye yok? Yani cumhurbaşkanının başına bir iş geldi Allah göstermesin. Yardımcısı 45 gün içerisinde seçime götürecek. Başka yapacağı hiçbir şey yok. Açıkça anayasada yazıyor. 'Götürmüyorum' deme şansı yok. Nasıl diyecek? Meclis toplanır al aşağı eder biter. Böyle bir şeyi kim yapabilir." dedi.

Meclis'in bunu yapma imkanının her zaman olduğuna dikkati çeken Yıldırım, anayasayı ihlal etmenin suçunun, Meclis'in denetim mekanizmasını kullanarak gerekli cezayı vermesi olduğunu anlattı.

Başbakan Yıldırım, "3 günlüğüne, 5 günlüğüne cumhurbaşkanı bir yere gittiği diye memlekette ne olacak yani? Yardımcı tutup da ülkeyi sınırdan dışarı mı kaçıracak. Böyle bir şey olur mu? Bunlar deli saçması şeyler. Doğru dürüst, elle tutulur bir şey bulamayınca 'Efendim buralardan bir şey çıkar mı çıkmaz mı?' Ne olacak? Peki diyelim ki seçimle yardımcının geldiği bir sistem yok ki. Hiçbir yerde yok. Amerika'da sadece seçimde giren başkan diyor ki 'Benim yardımcım bu olacak.' O da seçimle gelmiyor. Sadece ismini zikrediyor, ilan ediyor ama onunla gidecek diye bir şey yok. Onun başına bir iş gelince ne olacak? Yani bütün yönetimlerde vekil, asılın tüm yetkilerine sahiptir. Bunlar anayasada yazılıyor. Bu anayasayı da millet onaylıyor. Dolayısıyla anayasada zikredilen bir kurum, 'Meşruiyeti yok.' diye burada kalkıp, böyle bir şey söylenemez. Bu mümkün değil." ifadelerini kullandı.

"Cumhurbaşkanının, fesih yetkisi yok"

Başbakan Binali Yıldırım, gündemdeki fesih tartışmasına ilişkin, şunları anlattı:

"Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok. Fesihler, darbe anayasalarında olur. 15 Temmuz başarılı olsaydı, Meclis feshedilecekti, parlamento kapatılacaktı. Nitekim 1980, 1960'da Meclis feshedildi. Darbelerde meclisler feshedilir. Ne var? Fesih yok ama bir şey var. O da seçimlerin yenilenmesidir. Seçimlerin yenilenmesi bir tıkanmaya karşı, krize karşı bir tedbirdir. Mevcut anayasanın 116. maddesinde Cumhurbaşkanı Meclisi seçime götürebiliyor. Seçime götürme ayrı bir şey, kapatmak ayrı bir şey. Fesih, Meclisin kapatılmasıdır. Seçime götürebiliyor. Hangi şartla götürüyor. Diyelim ki seçim oldu. 7 Haziran'ı hatırlayalım. Tek başına bir parti iktidara gelmedi. Hükümet kurma görüşmeleri de sonuç vermedi. 5,5 ay sonra Türkiye'de tekrar seçim yapıldı. Bu şekilde bir yetki bunu değiştiriyor. Bu kalkıyor. 116. maddeye değişiklik yapılıyor.

Deniyor ki 'Cumhurbaşkanı seçim kararı alabilir.'. Aynı şekilde TBMM de seçim kararı alabilir. Karşılıklı seçim yenileme yetkisi veriliyor. Ama burada bir ince nokta var, diyelim ki Meclis seçime gitme kararı aldı herhangi bir nedenle, kendi seçimini de yeniliyor, cumhurbaşkanını da seçime götürüyor. Otomatik olarak iki güç birden seçime gidiyor. Veya Cumhurbaşkanı seçime gitme kararı aldı, kendisi gittiği gibi Meclis de seçime gitmek zorunda. Çünkü seçimler aynı gün yapılıyor, 5 yılda bir yapılıyor. O yüzden alınacak seçim kararı, her iki iradeyi, meclis iradesini de cumhurbaşkanlığı iradesini de bağlıyor."

"Güvence azaltılıyor, suçlama alanı da istediğiniz kadar genişliyor"

"Şimdi bir yalan da tutturdular 'Bunlar ömrü boyu hesap sorulamaz hale geliyorlar.' Yok böyle bir şey, yok." diyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Diyelim ki 10 sene cumhurbaşkanlığı yaptınız. Bitti göreviniz, ondan sonra da bir suç işlediniz, trafik kazası yaptınız birinin ölümüne sebep oldunuz. Normal bir vatandaş gibi cezanızı alırsınız ama diyelim ki 10 yıl, 2019-2029 arasında cumhurbaşkanı olarak görev yaptığınız süredeki konularla ilgili size bir suçlama yapıldı. 'Efendim siz filanca işi yanlış yaptınız. Onun için davacıyım.' denildi. Meclis bunu gündeme getirdi. O yargılama ile göreviniz bittikten sonraki yargılama aynı değil. Orada korumanız var. Aksi halde görev yapamazsınız. Bugün de var bu. Yeni bir şey değil.

Bugün bile bakanlar, başbakan, cumhurbaşkanı herkes görev yaptığı, hatta Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları da dahil görev yaptığı sürelerle ilgili ne yapıyorlar? Onların belirli bir yolu var. Kalktın terörle mücadele ettin. Talimatlar verdin, birtakım işler yaptın, sonra birisi aklına esiyor, sizi cezalandırmaya kalkıyor. Olmaz. Onun da cezalandırma yolu var ama o süreyle, görev süresiyle sınırlı. Ondan sonraki hayatı için, ondan sonraki yaptığı işler için aynı koruma yok. Öncesinde de yok. Ama ne var? İddia görevden sonra da gündeme getirilebilir, aday olurken de gündeme getirilebilir. Aday olurken böyle bir koruma yok. Görev yaptığınız süreyi ilgilendiren bir suçlama ne zaman olursa olsun onun yolu Meclis'in belirli oranlarda kabulüyle, soruşturma yapmasıyla ortaya çıkıyor ve orada da bugünkü sistemden daha az güvence var.

Bugünkü sistemde dörtte üç ile gönderilebiliyor, yeni getirilen değişiklikle bu oran üçte ikiye indiriliyor. Yani 367'ye indiriliyor. Mecutta 413 milletvekilinin oluruyla gidebiliyor. Ama yeni değişiklikle 367 kafi geliyor. Neye göre? 550'ye göre. Sayı 600'e çıkınca bunlar da değişir ama oran dersek, yüzde 75 ile mevcut anayasa göre ancak Yüce Divan'a gönderilebiliyor. Değişikliğe göre yüzde 67 ile gönderme imkanı var. Yani güvence biraz daha azaltılıyor, suçlama alanı da istediğiniz kadar genişliyor."

"Kimseye oyunun rengini sormadım"

Binali Yıldırım, "Siz eski yol arkadaşlarınızla da bir araya geldiniz son dönemde, zaman zaman zaman temas kuruyorsunuz. Mesela Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu. Bülent Arınç önemli isimler. Önemli görevlerde bulunmuş kişiler. Ne oy kullanacaklarına dair bir bilginiz var mı? Size bir şey söylediler mi? Ne tahmin ediyorsunuz bu referandumda? şeklindeki soru üzerine de, şunları söyledi:

"Benim başkasının oyu hakkında hüküm vermem çok büyük nezaketsizlik olur. Ben kimseye oyunun rengini sormadım. Biz sadece 'evet' vermenin ülkenin geleceği açısından önemli olduğunu, evetin ne anlama geldiğini, ülkemize neler kazandıracağını, gençlerimize, torunlarımıza emanet edeceğimiz bu ülkeyi gelecek kuşaklara ne fayda sağlayacağını anlatıyoruz. Ama mesela Ahmet Bey (Davutoğlu), anayasa görüşmelerinde, komisyonda, Mecliste destekledi. Biz yol arkadaşıyız, biz beraber yola çıktık. Abdullah Bey (Gül) bu partinin kurucularındandır. Ahmet Bey sonradan dahil olmuştur. Ben partinin kurucularındanım. Bizim yol arkadaşlığımız belirli bir süreye göre değildir. Bu yol arkadaşlığı ahirete kadar gider, ahirette de biz yine yol arkadaşıyız. Zaman zaman hepimizin hataları olur, yanlışları olur ama hiç bir arkadaşımız bu yol arkadaşlığına, bu davaya bilerek ihanet etmemiştir, etmez de... AK Parti'nin farkı da bu... Eski, yeni yok AK Parti'de. Bu yola beraber çıkmışsak, her zaman beraber yürümeye gayret ediyoruz. Mesele memleket meselesi olunca gerisi teferruattır."

"Yalanın mevzuatı yok ki"

Başbakan Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalar sonrası, "Bugün de tutmuş 'Kıdem Tazminatı kalkacak.' Yok be kardeşim, anayasada böyle bir hüküm yok, böyle bir şey yok. Yalanın mevzuatı yok ki istediğini söyle, dilin kemiği mi var? Ama insanlar günün sonunda söylediklerini ölçecek, biçecek size bir not verecek." ifadelerini kullandı.

"Biz işin peşini bırakmayacağız"

Trump yönetiminin FETÖ'ye karşı tutumunu da değerlendiren Başbakan Yıldırım şunları söyledi:

"Açıkçası bu konuyu biz dile getirdik Amerikan Dışişleri Bakanına, o da 'konu yargıda, biz de takip ediyoruz' gibisinden genel geçer bir cevap verdi, bizim henüz istediğimiz düzeyde bir gelişme yok ama biz işin peşini bırakmayacağız."

Halkbank genel müdür yardımcısının tutuklanması

Yıldırım, "Halkbank genel müdür yardımcısının tutuklanmasıyla ilgili yeni bir gelişme var mı?" sorusu üzerine, bunun ilginç bir durum olduğunu, anlaşılır bir şey olmadığını söyledi.

Söz konusu kişinin 2014'’ten bu yana 7-8 kez Amerika'ya gidip geldiğini kaydeden Yıldırım, "Rıza Zarrab davası başladıktan sonra gidip gelmiş. İşte orada bankalarla görüşmeler, bir takım anlaşmalar yapmak için gitmiş gelmiş. Bu vakte kadar bir şey olmuyor, bu sefer tutuklanıyor. Tutuklanma sebebi de Rıza Zarrab davası. İran'a ambargoyu ihlal edecek bir takım para transferlerinde imzası olması. İddia bu. Peki bu yeni bir şey değil ki. O zaman niye yapmadınız da şimdi yaptınız? Burada da bir FETÖ ayağı var. Burada da FETÖ'nün bir oyunu, tezgahı olduğu çok aşikar. Bu aşamada yapılacak nedir? Avukat tutuldu. Hukuki destek veriliyor. Gerekli çalışmalar yapılıyor. Banka kendisi avukat tuttu. O desteği veriyor. Biz siyasi, diplomatik olarak ilgili makamlara bu işin yanlış olduğunu, düzeltilmesi gerektiğini söylüyoruz." ifadelerini kullandı.

"Adil Öksüz nerede olursa olsun bulunacak"

Başbakan Binali Yıldırım, Adil Öksüz'ün Türkiye'de bir ülkenin diplomatik temsilciliğinde saklandığı iddialarına ilişkin, "Tabii her yerde aranıyor. Böyle bulunamayınca da bu ve buna benzer iddialar da sıkça ortaya atılıyor. Ama biz işin peşindeyiz. Nerede olursa olsun aranıp bulunacak. Ölüsü yahut dirisi... Bu yeni bir iddiadır, her türlü iddiayı ciddiye alıyoruz ve üzerinde titiz bir şekilde değerlendirme yapıyoruz." görüşünü paylaştı.

"FETÖ"nün siyasi ayağı ve ByLock'cu milletvekilleri, bakanlar olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine ise Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun zaman zaman bunu söylediğini anımsatarak, şunları söyledi:

"Ben 'yok' diyorum. Çok açıkça. Olanlar için biz gerekeni yaptık. Belediye başkanları, meclis üyeleri, partimiz içindeki bazı kademelerdeki yöneticilerin gereğini, temizliği yaptık ama bizim bilmediğimiz bir şey var da Kılıçdaroğlu biliyorsa açıklasın. Buradan açıkça söylüyorum. Açıklasın. Biz üzülmeyiz, kızmayız. Buyursun açıklasın. Ben 'yok' diyorum eğer buna rağmen 'var' diyorsa buyursun açıklasın. Milletin aklını karıştırmasın. Kimseyi korumayız. İster milletvekili, ister babamın oğlu olsun. FETÖ ile ilişkisi olan kimseyi kayırmayız. Bize açıklamıyorsa götürsün savcılara versin. Var mı böyle bir şey? İki de bir bunu tekrar edip durmasın."

Kılıçdaroğlu ile TV programı

Başbakan Yıldırım, "Hiçbir yararı olmaz çünkü, Kılıçdaroğlu bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyor. Bunların nesini tartışacağız? Bilinmeyen bir konu olur da oturur tartışırız. Bu halk oylaması geçsin, Türkiye'nin geleceğini, 2023 hedeflerini konuşalım. Bunları konuşabiliriz ama o çizgiye bir kere gelsin. CHP memleket gündemine gelsin, yalan rüzgarından çıksın, gerçek hayata gelsin oturup konuşalım bunları." şeklinde konuştu.

"Kılıçdaroğlu'nu daha uzun süre indireceklerini zannetmiyorum"

Yıldırım, "Evet çıkarsa ana muhalefet partisi bakımından bir siyasi sonucu olur mu?" sorusu üzerine, "Bana göre iyi bir sonucu olur. En azından yeni sistemde daha çok gayret ederse, ülke yönetimine talip olma imkanları doğar. Böyle bir sonuç çıkar. Kendi aralarında ne yaparlar onu bilmem. Parti içinde zaten çoklu bir yapı var. Ben onların işine karışmam, dışarıdan gözüken şeklini söylüyorum. Orada sürekli genel başkan potansiyel adaylar var. Onlar da şu anda hem 'hayır' kampanyası yapıyorlar bir yandan da kendi gelecek planlarını hazırlıyorlar." dedi.

İç rekabet görüp görmediğine ilişkin soruya da Yıldırım, "Her zaman olur, bu ayıp bir şey değil, ama CHP'nin genel yapısında bu var. Kılıçdaroğlu'nu daha uzun süre indireceklerini zannetmiyorum. O, işi sağlama almış... Delegeler..." karşılığını verdi.

"'Evet' çıkacağından tereddüdüm yok"

"Referandumda hayır çıkarsa" şeklindeki soru üzerine Binali Yıldırım, "Yani 'evet'in suyu mu çıktı? 'Evet' çıkacağından benim zerre kadar tereddüdüm yok. Milletime çok güveniyorum. Ben 'hayır' grubunun yaptığı gibi korku, kaos, endişe pompalamak istemiyorum. Vatandaş gidecek, 'hayır' da verecek, 'evet' de verecek. 'Evet' de veren hayır da veren bizim vatandaşımızın kararları başımız gözümüz üstüne." dedi.

"Avrupa Birliği’ne Türkiye'yi almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

Başbakan Yıldırım, bütün bunların oturulup konuşulacağını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Böyle devam edemeyiz. Biz vatandaşımızın, milletimizin dediği işi yaparız. Milletimiz ne derse o yönde yürürüz. Onun dışında biz bir şey yapamayız, başka bir karar veremeyiz. Önce değerlendirilecek referandumdan önce. Bakın, bu yol yol değildir, bu gidişat gidişat değildir. Siz gerçekten Avrupa Birliği’ne Türkiye'yi almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Önce bu konuşulacak. Açık seçik. Burası bir Hristiyan kulübü mü? Siz bir Müslüman ülkeyi bünyenize almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz?

60. kuruluş yıl dönümünde gördük. Vatikan'da hepsi vaaz dinleyen çocuklar gibi papanın önüne oturmuş, uslu uslu dinliyorlar. Böyle bir görüntü bize uymaz. Bizde laiklik var, demokrasi var, din devlet işleri birbirine karıştırılmaz.

Dini değerler eğer her şeyin üzerindeyse yönetimlerde bunun adına ne denir? Bizde de dini değerlerimiz her şeyimizin üzerinde, başımızın üzerinde. Ama dini değerlerle siyaset yaptığımız zaman bu sefer işin içinden çıkamayız. Laikliğin özü budur. Laikliğin özü; insan Müslüman olur, insan az inançlı olur, çok inançlı olur, beş vaktini kılar, kılmaz, inanmaz... Bunların hepsi mümkün. Bunlar bizim zati meselelerimizdir. Bunu dayatmaya çalışırsak, topluma bunu bir kural olarak koymaya kalkarsak o toplumda huzur bozulur. Onun için dini konular, mezhep konuları asla ve asla bir yönetim meselesi olmamalı veya böyle bir görüntü verilmemelidir."

.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER