Genel

Başbağlar Katliamında yaşanan acılar unutulamıyor!

Çeyrek asırdır dinmeyen acı: Başbağlar Katliamı Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde çeyrek asır önce teröristlerce kurşuna dizilerek ve yakılarak öldürülen 33 sivilin yakınları, Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil katliamlarından biri olan "Başbağlar Katliamı"nda yaşadıkları acıyı unutamıyor.

04-07-2017 15:00

Erzincan kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Başbağlar köyüne 5  Temmuz 1993 akşamı gelen terör örgütü mensupları, kadınları köy girişindeki Kuru  Dere'de topladıktan sonra evleri yağmalayıp değerli eşyayı alarak tüm evleri  ateşe verdi.

Bu zulme karşı çıkan 5 kişiyi de yakılan evlerde ateşe vererek öldüren  teröristler daha sonra akşam namazını kılıp camiden çıkan 28 erkeği köy  meydanında topladı. Bir süre örgüt propagandası yapan teröristler, daha sonra bu  kişileri kurşuna dizdi.

Olaydan sonra bölgede yapılan incelemede, yüzlerce boş kovan bulundu. Katliamın aradan geçen süreye rağmen ilk günkü gibi taze olduğu köyde  yaşayan vatandaşlar, yaklaşık çeyrek asır önce yaşadıkları ve halen dinmeyen  acılarını hafızalarından silemedi.

Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil katliamlarından biri

Cumhuriyet tarihinin o güne kadarki en büyük sivil katliamlarından  birine sahne olan Başbağlar köyündeki saldırının ardından şehitler için anıt  yapıldı ve olayda katledilenlerin eşyasının sergilendiği müze oluşturuldu.

Katliamın acısının ilk günkü gibi taze olduğu köyde, şehit edilenler  her yıl olayın yıl dönümünde törenle anılıyor.

Özellikle yaz aylarında köylerine gelen vatandaşlar şehitlik anıtında  dua edip müzeyi ziyaret etmeyi ihmal etmiyor.

Katliamdan yaşayan mağdurlarından Başbağlar Köyü Muhtarı Ali  Akarpınar, "33 vatandaşımızı katlettiler. 200’e yakın konut, köyün çeşmeleri,  kültür evi, cami, ilkokulu dahil olmak üzere kundaklanarak yakıldı. Anma  töreninde acıların tazeliği halen korunmaktadır. Olaydan ağır yaralı kurtuldum.  Olayın ardından iki aylık tedavi sonrası köyüme döndüğümde köyümün enkaz halinde  olduğunu gördüm. Halen yangın devam ediyordu. O yangını gördükten sonra tekrar  rahatsızlandım."

"Önceden hazırlanmış senaryonun parçası..."

Saldırı sonrası köyün onarıldığını ve onarıma desteği olanlara minnet  duyduklarını ancak adli sürecin içlerini yaktığını söyleyen Akarpınar, sözlerini  şöyle sürdürdü:

"Saldırıya ilişkin bazı sanıklara açılan davanın dört duruşması  dönemin Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) devam ederken güvenlik  bahanesiyle İzmir DGM’ye alındı. 24 duruşma sonra maalesef orada bir sonuç  çıkmadı.

Sivas Katliamı'ndan 3 gün sonra Başbağlar Katliamı yapılmış ve bu  katliama da bir bildiri bırakılmış. Hiçbir terör örgütü bunun hazırlığını  yapmadan, senaryosunu kurmadan 3 gün içinde Sivas neresi Başbağlar neresi yani  gelip burada onun intikamını alacak kadar katliam yapılacağını düşünmüyorum.  Dolayısıyla bu önceden hazırlanmış senaryonun birbirini takip eden zinciridir."

Muhtar Akarpınar, Başbağlar Katliamı'nda terör örgütü PKK  mensuplarının yanı sıra Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın  (FETÖ/PDY) parmağı olabileceğini dile getirerek, "Elbette FETÖ/PDY'nin de bu  katliamda fonksiyonu vardı. Çünkü bir kısmı o kalkışmadan sonra Kandil'e kaçtı.  FETÖ’cülerin bir kısmının Kandil ile olduklarını öğreniyoruz." değerlendirmesinde  bulundu.

Adaletin herkese lazım olduğunu vurgulayan Akarpınar, "Bizim derdimiz  Türkiye’de böyle faili meçhul olaylar olmasın ve bu olaylar çözümlensin." dedi.

"Çocukların gözleri önünde yakıldı"

Katliamın yapıldığı yıl 12 yaşında olan Muharrem Baltacı (36) da olay  günü köyüne yengesi ve yeğenleriyle geldiklerini hatırlatarak, akşam namazı  sırasında teröristlerin köye baskın yaptıklarını ve insanların kadın ve  çocukların gözleri önünde yakıldığını söyledi.

Köyün iki girişinde terör örgütü mensuplarının bulunduğunu, bir  tarafta kadınların diğer tarafta ise erkeklerin toplanıldığını söyleyen Baltacı,  "Yengem, yeğenim ilk kez köye gelmişlerdi. Korktukları için evden çıkamayarak  yatağın altına saklanmışlardı. Daha sonra yengemi iki çocuğunu kucaklamış şekilde  bir oğlu ile şehit edilmiş olarak bulduk. Köy meydanının üst tarafına  geldiğimizde tüm erkeklerin şehadet şerbetini içtiğine şahit olduk." diye  konuştu.

Katliamda eşi ve oğlu ve bazı yakınlarını kaybeden Elif Akpınar ise  katliamın acısını unutamadıklarını vurgulayarak, "Bizi evden çıkarıp derenin  içerisine topladılar orada bizi öldürseler bundan iyiydi. Benim 24 senedir ne acı  çektiğimi bir Allah biliyor." dedi.

Akpınar, "Olay günü evimden ayakkabılarımı giymeden beni çıkardılar.  Daha sonra evlerimizi ve arabalarımızı ateşe verdiler. Altınlarımızı,  bileziklerimizi elimizden aldılar. Erkeklerimizi toplayıp öldürdüler. Ben her  şeyimi kaybettim. Oğlumu, kocamı, yeğenimi, kardeşimi neyim varsa, bütün  komşularımı hep kaybettim." dedi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER